Sözleri biter bitmez üzerime atıldı, korkuyla geri çekilmeye çalışsam da başaramadım. Onun kollarında kalmıştım öylece, ağlayarak kendisinden kurtulmaya çalışsam da başaramadım.
Yutkunamıyordum, konuşmak bile zor geliyordu bana. Beni bir anda yerden kaldırdı, ardından kendisine doğru çekti bedenimi hiç zorlanmadan.
Arkadaşım böyle şeyler mi yaşamıştı yani? Bu öylesine ağır bir durumdu ki, ben de karşı koyma konusunda epey bir zorlanıyordum.
Ortada tahta bir direk vardı, gözü oraya kaydı anında. Korkuyla onun baktığı yere baktım ben de, kim bilir o pis aklından neler geçiriyordu.
"Seninle işim birazdan başlayacak güzelim, ama üşümek istemiyorum, seks yaparken sıcak bir ortama ihtiyacımız olacak sonuçta.
"Sadece birkaç dakikalığına gidiyorum, o zamana kadar beni yani ecelini bekliyor ol! Merak etme, seni fazla bekletmeyeceğim."
Sözleri biter bitmez beni bu kez de tahta direğe doğru çekmeye başladı, o kadar kötü durumdaydım ki karşı bile koyamıyordum.
Zaten şu an karşı koymanın hiçbir anlamı yoktu, ona karşı elbette direnecektim, ama şimdi değildi!
Önce onun gitmesini bekleyecektim, daha sonra bir yolunu bulup buradan kaçma yolu bulacaktım!
Ona hiçbir şekilde karşı koymadım, pes ettiğimi düşünmeliydi rahatlamak için. Sessizce ağlayan gözlerle baktım ona, ben ağladıkça mutlu oluyordu sanki.
Ama zaten onun niyeti de buydu, canımı yakmak istediğini açık açık söylemişti. Daha doğrusu sevgilisi olan Mary'nin canını yakmak istemişti!
Göğsümü direğe doğru yasladım, ardından kollarımı direğin yanından tutarak kendisine doğru çekip bağlamaya başladı.
Birkaç düğüm attı ipe sağlam olsun diye, yaptığı bu şey beni az da olsa rahatlatmıştı nedense.
Eğer az önce dediği gibi gidecekse ve beni burada yalnız başıma bırakacaksa o zaman kaçmak için bir şansım olabilirdi.
Kolumu arkaya doğru bağlasaydı o zaman zorlanırdım, ama şimdi işim biraz daha kolay olacaktı. Ancak bu kadarı yetmezdi bana, ondan kesin olarak kurtulmam gerekiyordu.
"Umarım üşümezsin, gerçi üşümeyi düşünseydin böyle bir şekilde gelmezdin, o yüzden pek de umursayacağını düşünmüyorum soğuk havayı!"
O söyleyince fark etmiştim ne kadar üşüdüğümü, ama yine ses etmedim söylediklerine.
Ben sustukça sinirleniyordu sanki, ters bir bakış attı yüzüme, ardından yüzünü yüzüme doğru yaklaştırıp aramızda birkaç santim bıraktı.
"Eğer tek bir hatan olursa o zaman senin ölümün olurum, umarım böyle bir şey yapmaya kalkışmazsın!"
Her ihtimalde öldürecekti beni, ama son ana kadar direnmeye kararlıydım! Yine de bunu onun bilmesine gerek yoktu.
Kendimi kontrol etmek için nefesimi bıraktım, direkt olarak gözlerinin içine baktım tanımadığım bu adamın.
"Ben acı çekerek ölmek istemiyorum, o yüzden ne söylersen yaparım, lütfen bana zarar verme.
"Son ana kadar umut edeceğim beni bırakmana dair, lütfen bana böylesine acı çektirme! Ben...
"Sana karşı bir hata yapmış olabilirim, ama eğer bugün beni bırakırsan aynı hata bir daha tekrarlanmayacak, buna emin olabilirsin."
Adam sadece gülmekle yetindi, ardından benden uzaklaşıp kapının arkasına ilerledi.
Arkada yaslı olan bir testere vardı, onu aldıktan sonra birkaç saniye dişlerine baktı keskinliğini kontrol eder gibi.
Biraz havaya kaldırıp incelemesine devam etti, parmağını ucuna sürtünce yüzünü ekşiterek çekip parmağını inceledi.
"Ahh, sanırım gerçekten de keskin bir testere! Sence bu sadece odun kesmeye mi yarar, yoksa başka işlere de yarar mı güzelim?"
Bahsettiği şeyi anlayınca kanım donmuştu, korku içinde baktım testerenin keskin dişlerine. Titreme almıştı tüm bedenimi ne kadar saklamaya çalışsam da.
"Yapma, bana böyle bir şey yaşatma!"
Sesim titremişti istemsizce, keyifle güldükten sonra başını olumsuz anlamda sallayıp bana doğru yaklaştı.
Testereyi elinden indirmiyordu, biraz daha havaya kaldırarak bana doğru bir adım daha attı.
"Merak etme, o kadar da zalim bir adam değilim ben! Her ne kadar ölmeyi hak etsen de...
"Bak, seninle bir ilişkiye başlarken ne konuştuğumuzu hatırlıyor musun? Senden sadakat istemiştim, eğer bu iş bitecekse de adam gibi bitecekti.
"Bunu en başından kabul etmiştin, kulağa ne kadar saçma geldiğinin farkındayım, ama nasıl bir insan olduğunu bildiğim halde güvendim sana.
"Adı çıkmış bir kızdın, ülkede yatmadığın adam yok neredeyse! Ama buna rağmen seninle olmayı kabul ettim ben.
"Bana yaklaşan ilk sen oldun, sen istedin beni, sen yatağıma girdin benim! Sen bunu kabul ettiğin halde ihanet ettin bana!
"Benim nasıl bir adam olduğumu biliyordun, herkesin yanında sakladığım karakteri senin yanında yansıttım ben!
"Seni en başından uyarmıştım, eğer beni aldatırsan, ya da beni diğer erkekler gibi sanıp kandırmaya çalışırsan o zaman sonun olurum demiştim!
"Sen beni aldatmaya devam ettin, aynı anda birçok erkekle konuştun, ama ben senden hoşlandığım için bunları yok sayıp affettim her defasında!
"Bu da yetmedi diğer erkeklere yaptığın gibi bana da şantaj yaptın, beni ilişkimizi açığa çıkarmakla tehdit ettin!
"Sana yapma dediğim her şeyi yapıp bir de utanmadan bugün yanıma geldin, seni yaşatacağımı mı düşündüm, ya da hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaktım?
"Hayır, senin buraya gelme sebebini çok iyi biliyorum! Büyük ihtimalle beni ciddiye almadın sen, söylediğim şeyi yapamayacağımı düşündün.
"Bugün buraya daha fazla para koparmak için mi geldin gerçekten, bu kadar mı salak bir kadınsın sen, ölmek üzere olduğun halde umursadığın tek şey para mıydı?
"Eğer hayatını bu kadar umursasaydın ilk başta benim hayatıma girmezdin, ya da giriyorsan da ona göre bir davranış sergilerdin.
"Yani sen ölmeye dünden razıydın hayatım, seni öldüren kişi ben olacağım, ama bu ölümden suçlu olan kişi ben değilim!
"Sen beni aldatarak her şeye razı geldiğini gösterdin, şimdi sana soruyorum, sence uyarılarımı dikkate alsaydın bu halde olur muydun?"
Mary nasıl bir işe bulaşmıştı böyle? Duyduğum her detay kanımı donduruyordu, tüm bunlar nasıl olmuştu?
Vahşi bir adam onu tehdit etmişti açık açık, onu öldüreceğini en başından söylemişti, ama buna rağmen ilişki kurmuştu bu adamla.
Daha sonra adamın yapma dediği her şeyi yaparak kışkırtmıştı onu, para istemişti bir de üstüne.
Adam onunla belki de samimi bir ilişki kurduğunu düşünüyordu, ama daha sonra her şeyin para üstüne kurulduğunu anlamıştı.
Ahh Mary! Kendi isteğiyle ölümüne gitmişti, böyle vahşi bir adamla sevgili olmuştu, ve o da sonunu hazırlamıştı.
Peki benim arkadaşım sonu olduğunu bildiği halde neden onunla buluşmak için ormana kadar gelmişti?
Bu adamın karakterini öğrendikten sonra yalnız kalmaktan bile korkması gerekiyordu, ama...
Mary yalnız ondan yalnız kalmaktan korkmayı bırak, bir de onunla ormana mı gelmişti yani?
Bu adam ne diyerek çağırmıştı onu, Mary nasıl böyle bir şeye cesaret etmişti? Aklımda binlerce soru vardı, ama adam akıllı tek bir cevap yoktu!
Bana baktı karşılık vermem için, ama bilmediğim konu hakkında konuşamıyordum ki.
Ben konuşmamıştım zaten, konuşan taraf içimdeki Mary olmuştu.
"Ben senin bu kadar sinirli biri söylediğin şeyleri yapacak kadar gözü kara olduğunu anlamamıştım ki!
"Bak, ben hata yaptığını anlıyorum, ama sırf eğlenmek istediğim için ölemem! Ne olursun yapma bunu, hem senin hayatında mahvolmaz mı böyle?
"Beni öldürdükten sonra eline hiçbir şey geçmeyecek, sadece hayattan sileceksin beni.
"Peki ya sana ne olacak sonra? Beni öldürdüğün için hapis yatacaksın, belki de senelerce! Ya da belki idam edileceksin, çünkü bana tecavüz etmekten bahsediyorsun!
"Bunca suçtan sonra seni yaşatırlar mı sanıyorsun? Kendi infazına sebep olursun böyle bir şey yaparsan, ikimize de kıyma ne olursun!"
Arkadaşım böyle mi yalvarmıştı bu adama yaşamak için? Her kelime yüreğime batıyordu, acı çekiyordum duyduğum her detayda.
"Mary, benimle alay ettiğin o gün ben zaten öldüm, inan ki bana karşı yapılan hiçbir şey beni kararımdan döndürmez.
"Bu konuyu daha fazla uzatma, çünkü ne dersen de değişmeyecek hiçbir şey. Ayrıca sen merak etme, öyle şeyler yapacağım ki kimse izimi bulamayacak!"
Her şeyi planladığını zaten biliyordum, öğrenmiştim çok önceden. Sustum gözümden yaşlar akarken, gitmesi gerekiyordu buradan.
Eğer o giderse kaçabilirdim belki, ne kadar ufak bir ihtimal olsa da. Elindeki testereye tekrar baktıktan sonra başını olumsuz anlamda salladı.
"Her neyse, ben şimdilik gidiyorum. Merak etme, hemen kapının önünde olacağım! Ha bu arada, burada yalnızız, istediğin kadar bağırabilirsin!
"O ses tonunun bağırışını, çığlıklar attığını duymak benim için çok keyifli bir an olur çünkü! Ben hep bu sesleri hayal ediyordum!"
İma ettiği şeyle midem bulanmıştı, adam gerçekten de hayatımda gördüğüm en psikopat insandı!
Yutkunmakta bile zorlanmıştım söylediği sözlerle, kusmamak için direniyordum kendi içimde.
Elimdeki ipe birkaç saniye baktıktan sonra güldü ve testeresini de alarak çıktı evden. O çıkar çıkmaz derin bir nefes almıştım.
Buradan kurtulmak için bir yol bulmam lazımdı, ama kesin gittiğinden emin olmam gerekiyordu risk almamak için!
Birkaç saniye bekledikten sonra elime bağladığı ipin düğümlerine baktım.
Defalarca kez düğüm atmıştı, ve gerçekten de kalın bir ipti bu. Gözümü korkutmuştu biraz, ama elimden geleni yapacaktım kurtulmak için.
Kolumu iyice yukarıya kaldırdım, ardından başımı ipe doğru yaklaştırmaya çalıştım.
Direk çok kalın olduğu için yaklaşamıyordum doğru düzgün, yine de kendimi zorladım. Ağzımı ipe doğru yaklaştırmıştım ne kadar boynumu ağrıtsa da.
Eğer ölmek istemiyorsan o zaman son ana kadar direnmem gerekiyordu, bu acıyı şimdilik yok saymalıydım.
İpi dişlerimle açmak için uğraşıyordum, ama sandığım kadar kolay bir iş değildi bu. İpten iğrenç bir metal tadı geliyordu sanki.
Bu tatla dudaklarımı birkaç saniye uzaklaştırdım, bunu düşününce odaklanamıyordum ipi çözmeye. Yere tükürdüm ağzındaki metal tadı gitsin diye.
Birkaç saniye nefes alıp verdikten sonra kendimi toparlayabilmiştim, bunu düşünmemeye çalışarak geri eğilip yine açmaya çalıştım ipleri.
Dişlerim sızlıyordu sanki, ağrımaya başlamıştı baskı yaptığım için, ama bu ancak ipi gevşetmemi sağlamıştı.
Zorlamaya devam ettim, en azından biraz gevşetmem gerekiyordu bu iplerden kurtulmak için.
Eğer sadece bir kere yakmak içinse çok fazla odun kesmeyecekti, o yüzden pek fazla vaktim yoktu.
Sıkıntı içinde ipi çıkarmaya çalışmaya devam ettim, ağzıma dolan kan tadıyla durmak zorunda kalmıştım.
Geri çekildiğimde diş etimin kanadığını anlamıştım, yine yere tükürsem de etkisi olmamıştı, kanamaya devam ediyordu aynı şekilde.
"Off, bir bu eksikti!" Sesim kısık çıkmıştı, cümlem biter bitmez yine tükürdüm yere kan tadından ötürü. Ardından yine ipi çözmeye çalıştım.
Ben zorladıkça kanatmaya devam ediyordum diş etlerimi, ve bu acı gittikçe keskin bir hal almıştı.
Başka bir çözüm yolu bulmak için etrafı inceledim, ama etrafta gördüğüm hiçbir şeyin bana faydası olmayacaktı, tabii yakınımda olmadığı sürece.
Hemen direğe kaymıştı gözüm, yere diz çökerek incelemeye başladım. Tahtaydı bu direk, o yüzden illa ki bir çıkıntı falan bulunabilirdi.
Heyecanla baktım alttan başlayıp, altta ufak tefek çıkıntılar olsa da, ama bunlar işime yaramazdı.
Gözüm bu kez yukarıya kaymıştı, yerimden iyice doğrulup tahta direği incelemeye başladım. Etrafında dönerek bakıyordum en ufak yerini gözden kaçırmamak için.
Gördüğüm şeyle kalbim hızlanmıştı, yukarıda bir çivi çakılı duruyordu, heyecanla gülümsedim.
"Ahh, çok şükür! Tanrım, ne olur bana buradan kurtulmam için güç ver!"
Bunu söyledikten sonra tamamen doğruldum yerimden, ardından çivinin ters yönüne doğru dönüp elimi o yöne doğru ittim.
Yukarıdaydı çivi, bu yüzden ulaşmak zordu, ama asla pes etmeyecektim!
İpi çiviye denk getirmeye çalışıyordum, bir anda hareket ettiremez oldum elimi.
Çiviye ipi gerçekten de takmıştım, ama galiba yanlış düğüme denk gelmişti. Açılsın diye çekiştirmeye başladım, ama bu çabam nafile idi.
"Hayır hayır, böyle zor bir durumda bırakamazsın beni! Açıl, açın artık lanet olası ip!"
Kendimle kavga ediyordum başaramadığım için, daha hızlı asıldım ipe bileklerim acımaya başlasa da.
Aniden çividen kurtardım ipi, derin bir nefes alıp kolumu aşağıya indirerek dinlenmeye zorladım kendimi.
Sakin bir şekilde hareket etmem gerekiyordu, ancak bu şekilde kurtulabilirdim bu durumdan. Birkaç saniye soluklandıktan sonra yine harekete geçtim.
Ayak parmaklarımın üzerinde durup başımı da yan tarafa çevirerek çiviyi görmeye çalıştım. İpin gevşeyen ilk düğümünü çiviye denk getirmeye çalıştım.
Ne kadar uzun sürse de sonunda başarmıştım, gerçekten de çiviye denk gelmişti gevşeyen ip. Bu derin bir nefes almamı sağladı, artık harekete geçmeliydim.
Birkaç saniye sonra gücümü topladıktan emin olup hızlıca çektim, çeker çekmez açılmıştı düğüm, ama bir ses çıkmıştı.
Yere baktığımda çivinin düştüğünü gördüm, ilk düğümü açmayı sağlamıştı, ama çivi sağlam çakılmadığı için ilk hamlede düşmüştü.
Geriye 3 düğüm daha kalmıştı, peki katil olan adam gelmeden nasıl çözecektim ben bunları?
Yine o gerginlik hissi her yanımı sarmıştı, gerçekten de bitiyordu zamanım, arkadaşımla beraber benim ölümümde bir sır olarak kalacaktı belki de.
Bu düşünce tüylerimin ürpermesine sebep olmuştu, ne olursa olsun kurtulacaktım buradan, ve benim sayemde arkadaşım da kurtulacaktı!
Hedefim bu yöndeydi, ve istediğim şeyi başarmadan rahat etmeyecektim! Etrafa bakın ben boş boş, belki bir yol bulurum diye, ama nafileydi!
"Pes etmek yok Sofia, sen buradan sağ salim çıkıp arkadaşını kurtaracaksın!"
Adam gideli yaklaşık 10 dakika olmuştu belki de, belki biraz daha vaktim olurdu kurtulmak için.
Bileklerimi çok sıkı bağlamıştı, sadece biraz boşluk açılsa kurtulabilirdim belki de buradan.
Elimi incelemeye başladığımda aklıma gelen fikir beni bile ürkütmüştü, ama ölüp gitmekten daha iyi olurdu.
"Hadi Sofia, bunu yapabilirsin, kurtulmak için her şeyi yapabilirsin!"
Yutkundum, ardından sağ elimin baş parmağını sol elimin baş parmağına doğru getirdim. Korkuyordum yaşayacağım bu acıdan, ama başka çare yoktu.
Dişlerimi kenetledim birbirine birazdan yaşayacağım acı için, ardından nefesimi sımsıkı tutarak baş parmağımı hızlıca eklem yerinden çıkardım.
Bu öyle ani olmuştu ki, ilk saniye hiçbir şey hissetmemiştim, ama sonraki keskin acı...
İşte bu tahmin edilemez bir şeydi, acıyla gözlerimi yumup bu acının geçmesini beklesem de fayda etmemişti, deli gibi inliyordum içimden.
Bu noktaya kadar gelmişken ses çıkartıp kendimi ele veremezdim, bu acıyı çektiğime değmeliydi, bu yüzden gözümden akan yaşları yok saymaya çalıştım.
Derin derin soluyarak bu acıyı unutmaya çalıştım, ancak öyle rahat bir şekilde çalışabilirdim.
Birkaç saniye sonra hiçbir şey olmamış gibi kolumu ipten çıkardım hızla. Başarmıştım sonunda, canımın yanmasına rağmen başarmıştım!
Heyecanla baş parmağımı oynatmamaya çalışarak diğer elimi de açıp kurtuldum bu lanet olası iplerden. Hemen oradaki küçük pencereden o adama baktım.
Sigara içiyordu elindeki testereyi yere sürterken. Arkası bana dönüktü, bu yüzden beni görmüyordu.
Hemen içeriye girip etrafa bakındım, dolapları açıp sessizce içlerine baktım keskin bir şey bulmak için.
Mutfak dolaplarından birinde bıçak vardı, biri meyve bıçağı, biri de normal bir bıçaktı. İkisini de aldım hemen.
Meyve bıçağını hızla kemerime sıkıştırdım, diğerini saklayacak bir yer bulmam gerekiyordu, çünkü gerçekten de büyük bir bıçaktı.
Gözüm direkt olarak elbisemin eteğine kaymıştı, aklıma gelen fikirle hemen bir kumaş parçası aramaya başladım, temizlik bezine kaymıştı gözüm.
Koşarak alıp ikiye böldüm, ardından eteği ardına kadar sıyırıp bıçağı bacağıma yerleştirip bez parçasıyla bağladım.
Sağlam olduğuna emin olduktan sonra eteğimi geri düzelttim, kendime baktım görünüp görünmediğini anlamak için.
Görünmüyordu, bu beni az da olsa rahatlatmıştı. Ama parmağımın acısından dolayı tam da rahat değildim, o yüzden tekrar bez parçasına baktım.
Etrafa bakındım yine sebepsiz bir şekilde, ardından hemen şömineye koşup oradan ince ama sağlam bir dal parçası alıp baş parmağıma sabitleyerek elimdeki bez parçasıyla bağladım.
Bu en azından bir süre işimi görebilirdi, acım dinmeyecekti belki de, ama en azından daha fazla acımasına sebep olmayacaktı.
Şöminede kalın bir odun vardı, onu alıp sımsıkı tuttum sağ elimle. Ardından son kez baktım pencereden, hâlâ odun kesmeye devam ediyordu.
Buradan kurtulup bunları yapmam neredeyse 20 dakika sürmüştü, belki de o sigara molasını vermese bu kadar gelişme kat etmeyecektim.
Odunu sımsıkı kavradım, birazdan lazım olacaktı bana! Ağır adımlarla kapıyı açtım, ses çıkmamasına dikkat ediyordum.
Dışarı çıktığımda ıslık çaldığını fark ettim, ağır adımlarla ona doğru yaklaştım. Bastığım yere bile dikkat ediyordum ses çıkmasın diye.
Sadece iki adım adım kalmıştı aramızda, bir anda durdu yerinde, o durunca bende durdum.
Korkum artmıştı, nefes alamaz hale gelmiştim. Parmağımın acısı yine çıkmıştı ortaya, o sırada konuştu katilim.
"Demek geldin," dedi memnuniyetle, ardından bana dönmeye başladı ağır ağır. O tam dönmeden aradaki iki adımı da kapatıp hızlıca elimdeki odunu sertçe vurdum kafasına.
Tam o esnada dönmüştü bana, benim vurmamla sendeledi, hiç beklemeden tekrar vurduğumda görmüştüm yüzünü.
Şaşırmıştı beni görünce, ama hiçbir şey diyemeden yere düşmüştü ikinci vuruşumla.
"Senin kadar acımasız bir katil değilim, ama bu seni oyalamaya yeter katil pislik!"
Gözleri kapanmadan önce sırıtmıştı, adam beni umursamıyordu sanki, söylediğim herşeyle alay ediyordu resmen!
Gözleri kapanır kapanmaz öfkeyle elimdeki sopayı onun bedenine doğru attım, ardından koşar adımlarla uzaklaştım yanından.
Bu adamın ellerinden kurtuluyordum sonunda, sanırım sınavı geçmiştim, benimle beraber arkadaşımda kurtulacaktı bu cehennemden!
Ormandan çıkmam lazımdı bir an önce, ancak o zaman tam anlamıyla tamamlanmış olacaktı bu sınav.
Ayağıma batan şeylerle durmak zorunda kaldım, ormandan çıkana kadar bu acıya dayanamazdım galiba.
Zaten çok uzaklaşmamıştım, bu yüzden durdum ve geri döndüm arkama. Hemen eve girdim geri, ayakkabılık vardı, hemen kendime uygun bir şey bulmak için kontrol ettim hemen.
Büyük bir terlik vardı, en azından ayakkabı giymekten daha iyi olurdu. Mecburen onu giydim ve hemen geri çıktım bu lanet yerden.
Uzaklaşmadan önce son kez baktım o baygın bedene, ardından yere tükürdüm ona bakarak.
"Lanet olası pislik, biz buradan kurtulacağız ve Mary uyanır uyanmaz ilk kişi seni şikayet etmek olacak!
"O hapishane senin cehennemin olacak, kim olduğun er geç ortaya çıkacak!"
Sözlerim biter bitmez koşarak uzaklaştım yanından, nereye gittiğimi bilmiyordum, ama en sonunda bulacaktım çıkış yolunu, ve bu lanet evden kurtulacaktım!