"Eğer arkadaşını, ve de kendini kurtarmak istiyorsan bu sınavdan geçeceksin.
"Geçemezsen katilin kim olduğunu, bu olayın neden olduğunu öğrenmeden arkadaşın gibi sen de ölürsün!"
Duyduğum sözlere anlam veremedim, o kadar uykum vardı ki gözlerimi bile açamıyordum.
Zar zor gözlerimi açtığımda beni karşılayan şey zifiri bir karanlık olmuştu, dışarıda olduğumu fark edince kaşlarım çatıldı.
Hafızamı zorladım, en son evimdeydim, odamdaydım! Ne olmuştu da bir anda buraya gelmiştim ben?
En son Mary, yani birkaç hafta önce esrarengiz bir şekilde ölen arkadaşım için ağlıyordum, ağlarken uykuya dalmıştım galiba.
Peki şimdi neden buradaydım, daha doğrusu burası da neresiydi?
Bir süre sonra gözlerim karanlığa alışmıştı, nerede olduğumu anlamak için etrafa bakındım.
Gördüğüm uzun ağaçlar ormanda olduğumu belli etmişti, peki ben bu geç saatte ormanda ne arıyordum, ne olmuştu da buraya gelmiştim?
Hiçbir şeye anlam veremedim, aklımı ne kadar zorlasam da bir açıklama bulamıyordum.
"Ben neredeyim, ne demek oluyor tüm bunlar?" diye sordum kendime şaşkın bir şekilde.
"Sen ormandasın Sofia, Mary'nin haftalar önce öldüğü, daha doğrusu öldürüldüğü yerdesin.
"Sana ve arkadaşına ikinci bir şans verildi, Sen artık Sofia değil, Mary'sin!
"Gece uyumadan önce arkadaşına ikinci bir şans verilmesi için yalvardın, ve sana bu şans verildi.
"Eğer katilinden kurtulup buradan sağ bir şekilde çıkarsan, o zaman ikiniz de kurtulursunuz, ama eğer buradan kurtulamazsan o zaman sen de arkadaşın gibi ölürsün!
"Arkadaşının kurtuluşu için istedin bunu, onun için bu şansı iyi değerlendir, eğer değerlendiremezsen senin için de son olur!
"Sen onun bedenindesin, siz şu an birsiniz!"
Bu da ne demek oluyordu böyle, hiçbir anlam veremedim bu duyduğum tuhaf sese.
Etrafta kimse yokken bu ses nereden çıkıyordu? Uykuda olmalıydım, yaşadığım tüm bu absürt durum da bir rüyadan ibaret olmalıydı!
Böyle bir şans istediğim doğruydu, ama şu an yaşadığım bu olay doğru olamayacak kadar değişikti!
Sanırım bu olayı o kadar fazla düşünmüştüm ki, artık hayallerime bile girer olmuştu, rüyalarımda böyle değişik olaylar görüyordum.
Herşeyi yok sayıp yürümeye karar verdim, uyanmak için kendimi zorlarken bir anda bir dala takıldım ve yere düştüm.
Düştüğüm an dizlerimde bir acı hissettim, ama şu an umursadığım şey o değildi.
Benim umursadığım şey düştüğüm yerdeki su birikintisinde olan yansıma idi.
Su birikintisindeki görüntü bana değil, ölen arkadaşım Mary'ye aitti.
Düştüğümde hissettiğim acı, su birikintisindeki görüntüm...
Bunlar zihnimde bazı şeylerin aydınlanmasına sebep olmuştu, korku içinde üzerime baktım, gördüğüm şey ile bedenim kaskatı kesilmişti.
Mary'nin parti günü giydiği kıyafetler vardı üzerimde, korkuyla saçlarıma baktım elime bir tutam alarak.
Gördüğüm her detay beni deli gibi korkutuyordu, yaşadığım bu şey gerçek olabilir miydi, ben gerçekten Mary mi olmuştum?
O, o adamın söylediği her şey gerçekti! Ben şu an gerçek hayatı yaşıyordum, b-ben şu an Sofia değil, Mary idim!
Gözlerim şok içinde açılmıştı, anlam verememiştim gördüğüm şeye.
İdrak ettiğim şeyle nabzım hızlanmıştı.
Gece ağlayarak arkadaşım Mary için ikinci bir şans dilemiştim, bu şans için herşeyi feda edeceğimi söylemiştim.
Ve bunun karşılığında da onun için bir şans vaat edilmişti, ama eğer ben bu sınavı geçemezsem bu benim için de bir son olacaktı o sesin söylediği şeylere göre!
Yapmam gereken şey belliydi, Mary'yi, yani şu an beni katletmek isteyen katilin elinden kurtulup buradan kaçmaktı.
Eğer buradan kurtulamazsam ben de bitecektim, bu yüzden hemen gitmem gerekti!
Ayağa kalktım, etrafa korku içinde baktım, sanki her an biri üzerime saldıracak gibi hissediyordum.
Ben korkuyla etrafıma, ardından da az önce yere sertçe çarpan dizime bakınırken yine az önceki sesi duymuştum.
"Sınavın başlıyor Mary, sana son bir şey. Katilinden kaçarken zihin oyunlarına maruz kalacaksın, sana mantıklı kararlar aldıramayacak kadar tehlikeli zihin oyunları!
"Eğer hepsini geçersen o zaman ödülün güzel olacak, geçemezsen ne olacağını tahmin etmişsindir artık!"
Bu sözlere anlam veremedim, tam ne demek istediğini soracağım sırada adım sesleri duydum, bana doğru yaklaşan adım sesleri!
Korkuyla gerildim, o gelmişti, katilim olan, daha doğrusu Mary'nin katili olan kişi!
Bir an önce buradan kaçmam gerekti, bu yüzden hızla harekete geçtim.
Hiçbir şekilde yol, ya da herhangi bir şey bilmiyordum buraya dair. Bildiğim tek şey ölmemek için direneceğim olduğuydu.
Katil(-im-)den kaçacaktım, ve buradan bir an önce kurtulacaktım!
Benim planım bu yöndeydi, ama arkamdan duyduğum sesle tüm planım yerle bir olmuştu.
"Demek geldin Mary, ama benden gizli hiçbir şey demeden geri gitmeye kalkışıyorsun! Yoksa beni özlemedin mi?"
Bu ses bana tanıdık gelmiyordu, oysa katilin tanıdık biri olmasını beklemiştim.
Ahh, az önce konuşan adamın söylediklerini unutmuştum bir anlığına.
Zihin oyunları olacağını söylemişti bana, ve şu an karşımda gerçekten kimin olduğunu bilemiyordum. Çünkü karşındaki yüzün, bu sesin kimin olduğunu anlamayacaktım.
Bu benim için zor bir sınav olacaktı, ama geri dönüşü de yoktu. Zaten geri dönmek istediğimden emin değildim!
Yakalanmıştım şimdiden, belki adam arkamdan geliyordu beni öldürmek için, belki de bekliyordu dönüp ona bakmam için.
Titrediğimi belli etmemeye çalışarak döndüm arkama, gördüğüm yüz bana kimseyi anımsatmamıştı.
Gerçekten de çok kötü bir zihin oyunu yaşıyordum, öyle ki, beni öldürecek olan kişinin kim olduğunu anlayamıyordum.
"Geldim, ama sen..."
Ona kim olduğunu sormak istemiştim, ama dilim dolanıyordu, sormama engel oluyordu sanki bir şeyler.
Konuşmaya zorladım kendimi, kim olduğunu öğrenmeye çalıştım, ama soramıyordum bir türlü. Öyle ki yutkunmakta bile zorlanıyordum.
"Ben ne Mary? Ahh, her neyse, bence tüm bunları geçip konumuza dönelim, yani bize!
"Açıkçası buraya gelecek kadar cesur olduğunu tahmin etmemiştim, ya da aptal mı demeliydim?"
Ahh, adam konuştukça olayı anlayacaktım galiba, ama benim korktuğum şeyi olayı anlarken kendimi kaybetmekti.
Söylediği şeyden anlıyordum ki, Mary öldürüleceğinden habersiz gelmişti bu ormana, sevgilisine güvendiği için sorgulamamıştı buraya gelmeyi.
Bir insan neden sevgilisini ormana çağırırdı ki, Mary nasıl hiç şüphe etmeden buraya gelirdi?
Onu körü körüne güvendirip ormana getirecek biri var mıydı gerçekten de bu hayatta?
"Neden aptal olayım ki? Her ne olursa olsun bana zarar vermeyeceğinden eminim, çünkü seni tanıyorum!"
Bu sözler istemsizce çıkmıştı dudaklarımdan, benden izinsiz çıkan kelimeler olmuştu!
Ahh, Mary ile aynı bedeni kullanıyorduk biz şu an. Fiziksel olarak güç bendeydi, ama zihnimizi yöneten Mary idi!
O günü yaşıyorduk, ben sadece bedeni yönetebilecektim kaçarken, ama zihnin yönetimi Mary'de idi.
Gözlerim korkuyla açılmıştı, tüm bunlara rağmen ben nasıl karşı koyacaktım katile, nasıl kurtulacaktım buradan rahatlıkla?
"Buna artık emin olma Mary, çünkü ben buraya seni öldürmek için çağırdım, yaptığın şeylerin bedelini ödetmek için!
"Sen beni defalarca kez aldattın, beni parmağında oynatmak istedin! Oyun oynadın bana, beni sevdiğini sanarken sadece paramı istedin!
"Beni sürekli tehdit etmeni yok sayarak seni buraya normal duygular için çağırdığımı mı düşündün yoksa?
"Hayır Mary, beni ilk tehdit ettiğin zaman bunu yok sayarak istediğini yaptım. Daha sonra tekrar seninle beraber oldum.
"Ama sen yine aynı şekilde tehdit ettin beni ilişkimizi açığa çıkarmakla, bu da yetmezmiş gibi alay ettin benimle.
"Ben seni sürekli isterken sen aynı zamanda başkalarıyla da beraber oldun, benim bunları unutacağımı mı sandın?"
Hayır, Mary gerçekten de böyle bir şey yapmış olamazdı! Onu öldüren kişi gerçekten de sevgilisiydi, Mary para için onu tehdit etmişti belli ki.
Belki de evli bir adamla ilişki yaşıyordu, ya da okuldan biriyle. Bu ilişkiyi teşhir etmek istediğini söyleyince de böyle bir sorun yaşamıştı.
Adam ona ilk başta para ödemiş, ve tekrar ilişkiye devam etmek istemişti. Ama Mary onu yine parayla tehdit etmişti!
Bunları konuşmalardan anlayabiliyordum, gizem az da olsa çözülmeye başlamıştı artık.
Tüm bunlardan sonra bir de sevgilisini aldatmıştı demek ki, ve bu adamın canını sıkmış olmalıydı. O kadar ki arkadaşımı öldürme kararı almıştı!
"Hadi ama, sen benim normalde nasıl bir kadın olduğumu biliyorsun, bunu sorun edeceğini düşünmemiştim.
"Hem biz seninle sadece eğleniyorduk, ikimizin de bu ilişkiden başka bir beklentisi yoktu.
"Şimdi sanki ben sana başka konularda da umut vermişim gibi davranamazsın, ve bu öldürme şakası hiç hoşuma gitmedi!
"Sevgilim, eğer böyle devam edersen senden ayrılmak zorunda kalacağım, ve seni bırakmayı istediğimi söyleyemem."
Mary yine ipleri eline almıştı, konuşan yine onun düşünceleri olmuştu. Belli ki bu gece benim için zor geçecekti, çünkü bu bedeni tek başıma yönetemeyecektim!
"Kes artık Mary, ilişkin umrumda değil, zaten bu gece her şey bitecek! Senin lanet olası para ilişkilerin benim umrumda değil, olmasa da olur yani!
"Ama senin beni kullanmanı, para için tehdit etmeni, benimle alay etmeni unutup hayatıma devam edecek değilim!
"Sen susmak bilmiyorsun Mary, bu yüzden ben bugün seni ebediyen susturacağım, ancak öyle rahatlayabileceğim!"
Söylediği sözlerle beraber vücudum, yani Mary'nin vücudu bir adım geri atmıştı sonunda, tehlikenin farkına varmıştı artık.
"Saçmalıyorsun, sen beni yıllardır tanıyorsun, nasıl bir insan olduğumu da çok iyi biliyorsun. Beni tanıdığın halde böyle şeyler yaptığım için yargılayamazsın!
"Yeter, bu gerçekten de saçma bir şakadan ibaret olmalı, beni hemen evime bırak! Sana söylüyorum, beni evime bırakmanı söyledim!"
Mary karşısındaki adamı ciddiye almamıştı demek ki o gün, ve bu onun sonunu getiren bir hareket olmuştu.
Ve bir detay daha yakalamıştım, katili yıllardır tanıdığını söylemişti, yani büyük ihtimalle okuldan biri olmalıydı.
Bu detayları öğreniyordum şimdilik, ama eğer beni öldürürse o zaman her şey boşa gidecekti.
Mary bedenin hakimiyetini iyice ele almıştı, ama bugün kazanması gereken kişi bendim, eğer ben kazanırsam o zaman ikimiz de kurtulabilecektik.
Ama eğer böyle giderse Mary yine aynı günü yaşayacaktı, ve aynı günü yaşarsak ikimizde aynı kişi tarafından öldürülmüş olacaktık.
Güçlenmeye çalıştım zihnen, ancak böyle kazanabilirdim karşımdaki adama karşı.
"Demek ki hâlâ akıllanamadın, o kadar ki seni öldüreceğimi söylediğim halde bana emir veriyorsun!
"Sanırım benim harekete geçme vaktim gelmiş Mary, yoksa sen beni ciddiye almayacaksın ve saçmalamaya devam edeceksin!"
Üzerime doğru yürümeye başladı, onun bu hareketi ile etrafıma bakıp geri geri yürüdüm. Birkaç metre ötemdeki kalın sopayı görünce hemen oraya doğru koştum.
Elbise engel oluyordu bana, hem çok kısaydı, hem de dar olduğu için adım atmakta zorlanıyordum.
Buna rağmen koşmaya zorluyordum kendimi kurtuluş yolu için, sopayı alır almaz onun tam karşısında durdum.
"Sakın bana karşı bir adım atmaya çalışma, çünkü o zaman hiç düşünmeden senin o kalın kafanı bu sopayla dağıtırım!"
Sopayı tutmuştum en güçlü halimle, ama bir şey gücümü emiyordu sanki. Bu şeyin ne olduğunu anladığımda titreme almıştı bedenimi.
Karşımdaki adamın yüzü her seferinde değişiyordu sanki, her bakışımda başka bir yüz görüyordum, ve bu kafamı inanılmaz derecede karıştırıyordu.
Ses tonunda da oynamalar oluyordu sanki, bu zihin oyunları öylesine güçlüydü ki, insanı çaresiz kılmayı başarıyordu.
Kafamı toparlamaya çalışıyordum kendimi bırakmamak için, ama bu zihin oyunu yüzünden toparlanmakta zorlanıyordum.
Karşımdaki adam kahkaha attı söylediğim şeylerle, ardından cebine attı elini. Onun yaptığı bu hareket toparlanmamı sağlamıştı korkudan ötürü.
Cebinden bir çakı çıkarıp açtı hızla, bu küçük sayılmayacak kadar büyük bir çakıydı.
Çakıyı çıkardığı an gözleri parlamıştı dehşetle, ona bakmaktan korkar olmuştum sanki.
"Beni gerçekten de elindeki dal parçasıyla korkutabileceğini mi sanıyorsun sen? Hayır Mary, ben bugün gözümü öyle bir kararttım ki, bu dediğin şeylerden korkmam!
"Sadece bir bıçak darbesiyle olduğun yerde ölür gidersin, o dalı sallamaya fırsat bile bulamazsın! Yani Mary, bugün bana ne kadar karşı koyarsan koy, gebereceksin!
"Sen bunu çoktan hak ettin, beni oynatarak ölümü istediğini gösterdin, ve ben sana istediğin şeyi vereceğim!"
Adamın gözünü kan bürümüştü, bu yüzden de korkmuyordu. Ama ben deli gibi korkuyordum ölmekten.
Elimdeki sopayı daha sağlam tuttum, beni manipüle etmeye çalışıyordu, buna asla müsaade etmeyecektim.
"Bana bir şey yapamayacaksın, bana dokunma diye elimden geleni yapacağım!"
Adam bana doğru birkaç adım atmaya başladı yine, ben de hızlıca geri çekilip yerden bir taş aldım, ardından hiç düşünmeden ona doğru attım.
Orta boyda bir taştı bu, istediğim gibi ona isabet etmişti. Taş karnına değdiği an acıyla bağırdı. Eli bir anlığına karnına kayınca hızlıca koşup ondan uzaklaşmaya başladım.
Nereye doğru koştuğumu bilmiyordum, bildiğim tek şey bir an önce buradan uzaklaşmam gerektiğiydi.
Taş onu sadece birkaç saniyeliğine uzaklaştıracaktı, ama bu benim için yeterli bir süre olmayacaktı, daha fazlasına ihtiyacım vardı!
"Seni sürtük! Bu yaptığının bedelini sana çok fena ödeteceğim! Öte yandan, seni kovalamak benim için çok zevkli olacak küçük sürtük!
"Kaç Mary, seni öldürmek için arkandan koşacağım! Zaten bu benim için çok önemli bir an, o yüzden her şeyini sindire sindire yapacağım!
"Önce seninle şu kovalamanın tadını çıkaralım, ardından ben de senin tadını çıkarıp keserek öldüreceğim!
"O halde oyun başlasın Mary!"
Bu katilin kim olduğunu hâlâ anlayamamıştım deliller bulsam da, zaten böyle bir durumda bunu düşünemezdim.
Korkuyla, ve bu elbiseyle baş etmeye çalışırken onun bana yaklaştığını anlayabiliyordum.
Gerçekten de kurtulmam gerekiyordu buradan bir an önce, çünkü eğer kurtulamazsam bu gözü dönmüş adamın kurbanı olacaktım.
Arkadaşımın ve kendimin iyiliği için elimden geleni yapacaktım, gerekirse bu gözü dönmüş katilin ölüm sebebi ben olacaktım!
Korkuyla koşmaya çalışırken onun bana yaklaştığını anlamıştım, ama dönüp bakmıyordum arkama gözüm kırılmasın diye.
"Hadi ama, gerçekten de son hızım bu mu Mary? Daha hızlı olmanı öneririm, çünkü sana yetişmeme az kaldı!"
Bu adam kafayı yemişti, ama ben de az manyak değildim!