Uyandığımda neredeyse sabah olmak üzereydi, saat 6'yı gösteriyordu.
Saate baktıktan sonra kendimi arkama dönmeye zorladım, Alex'in yüzüne bakarak başlamak istiyordum güne.
Mutlu bir şekilde arkamı döndüğümde boş yastıkla karşılaşmıştım, Alex ortalarda görünmüyordu.
Hemen yataktan doğruldum şüpheyle, ardından yataktan kalkıp odadan çıktım.
Evin içinde dolandım onu görmek için, ama hiçbir yerde yoktu. Kafamı daha da karıştırmıştı, zaten dünden beri tuhaf davranıyordu, bir de bu yaptığı şey onu sorgulamama sebep olmuştu.
"Neredesin sen Alex, neden beni böylesine şüphelendiriyorsun?"
Bunu sorduktan sonra başımı tuttum ağrı saplandığı için, daha sonra ağır adımlarla geri odaya dönüp telefonumu aldım hemen.
Açtığımda Mary'nin beni defalarca kez aradığını gördüm, onu tamamen çıkarmıştım aklımdan.
"Ahh, seni tamamen unuttum Mary! Eve geçince ararım artık, büyük ihtimalle şu an uyuyor olmalısın," diye fısıldadım kendime karşı.
Aramak istediğim kişi Alex idi, onun nerede olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Mary uyanınca bana yine ulaşırdı zaten.
Dalgınlıkla onu arayacağım sırada kapının sesini duydum, donuk bir ifadeyle kapıya bakıp ayağa kalktım.
Telefonu geri bırakırken Alex'in odaya girmesini ayakta bekledim. Ne olduğunu bilmem gerekirdi.
Odaya girdiğinde ilk dikkatimi çeken şey yüz ifadesi olmuştu. Dalgın ve şüpheli duruyordu, bunu görmemek mümkün değildi.
Bu beni daha da deli eden bir şey olmuştu. Öfkeyle ona bakarken beni fark etti, beyefendi bana bakmayı ancak şimdi akıl ediyordu!
Başımı soru sorar gibi salladım, yanıt olarak saçını kaşımakla yetindi.
"Ahh, demek uyandın sevgilim. Bende sabah kahvaltısı için bir şeyler almaya gitmiştim!"
Benimle dalga geçiyor olmalıydı, ve bu düşünce beni deli ediyordu! Öfkemi bastırmak benim için zor olduğu için kendimi tutamayıp bağırdım.
"Sen benimle alay ediyor olmalısın Alex! Bu saatte ne kahvaltısından bahsediyorsun ya sen? Saat daha yeni 6 oldu, ve kim bilir sen ne zamandır dışarıdasın!
"Şimdi bana adam akıllı söyle ne yaptığını! Dünden beri herşeye inandım, ama sen değişik davranıyorsun bana karşı!
"Alex, sen benden bir şey mi saklıyorsun yoksa? Eğer öyle bir şey varsa benden uzak dur! Yemin ederim ki seni affetmem!"
Öfkeliydim! Bana karşı bir oyun oynuyordu sanki, ama sebebini anlamak benim için çok zordu. Bir şey döndüğünü biliyordum sadece.
"Hayır Sofia, sana yalan söylemiyorum, ya da bir şeyler yapmıyorum ben! Sadece saati yanlış gördüm o kadar.
"Kafam dalgındı, bu yüzden de çıktım evden. Hatamı fark edince de geri döndüm. Uyku mahmuru olduğum için böyle yapmış olmalıyım.
"Dinle, bana böyle güvensiz yaklaşma lütfen! Ben senin sevgilinim, bana koşulsuz şartsız güvenmen gerekiyor!
"Her seferinde sana kendimi inandırmaya çalışmaktan sıkıldım, lütfen bu güvensizliği bir kenara bırak!"
Bunu söylerken bana doğru bir adım attı, anında geri çekildim öfkeyle.
Onunla konuşmadan kıyafetlerimi yerden alıp hızlıca giyinmeye başladım. Güvendiğim adam bir şeyler karıştırıyordu, ve ben bu yüzden burada durmak istemiyordum!
"Sen bir şey saklıyorsun, belli ki inkar işine devam edeceksin! O yüzden ben burada durmam Alex!
"Madem böyle oluyor, o zaman sen akıllanana kadar uzak dururum senden! Bana neyi sakladığını söylemiyorsan uzak dur benden!
Öfkeliydim ona karşı, benden sakladığı şeyi anlayamadığım için öfkeliydim!
Ama en büyük öfkem banaydı, ilk başta inkar edip ona güvenmemem gerekiyordu.
Giyinip telefonumu alarak ona baktım son kez. En azından açıklama yapması gerekirdi beni kaybetmemek için.
Neden susuyordu, neden bana açıklama yapmaktan kaçıyordu? Ben bu kadar mı değersizdim onun için?
Gözümden yaşlar akıyordu acıdan, ondan beklediğim şey olmadığı için yaşıyordum bu acıyı.
Alex hiçbir şey olmamış gibi sıkıntılı bir şekilde nefesini bıraktı, ardından yatağa oturdu.
Evet, susmayı, ve susarak beni kaybetmeyi tercih etmişti. Başımı sallayıp yanından geçerek odadan çıkmaya yeltendim.
Anında kolumdan tutarak engel oldu bana, öfkeyle kolumu ondan kurtarmaya çalıştım, ama bırakmıyordu.
"Bırak beni, bana oyun oynayan adamla işim yok benim! Sen bir şey saklıyorsun, senin yanında durmayacağım daha fazla!"
Ben gitmek için çırpınırken beni kendisine çekip yatağa düşürdü, kendi üzerine.
Korkuyla uzaklaşmaya çalıştım, ama bırakmadı beni. Yüzüne baktığımda o endişeyi görmüştüm yine.
"Seni kaybetmek istemiyorum Sofia, hiçbir şey için, hiç kimse için kaybedemem ben seni!"
Sözlerinin altında ne saklıydı? Bu ne demek oluyordu yani? Kaşlarım çatılmıştı, kimden bahsediyor olabilirdi?
Aklıma gelen ilk isim Mary olmuştu. Sevgilimin en yakın arkadaşımla arasında bir şey olabilir miydi?
Dün akşamdan beri her şeyde bağlantısı vardı arkadaşımın, her konuda!
Zaten normalde de anlaşamıyorlardı benim yanımda, bunun sebebi...
Hayır hayır, düşündüğün gibi bir şey olamazdı! Alex bana böyle bir şey yapamazdı, hele Mary...
Onlar bana böyle bir ihanette bulunabilir miydi gerçekten? Ama onlara körü körüne güvenmek doğru bir şey miydi?
"Mary... Ondan mı hoşlanıyorsun yoksa, benden gizli onunla mı aşk yaşıyorsun Alex?
"Senin tuhaf davranışlarının sebebi budur belki de, ondan mı Mary ile ilgili her konuda bu kadar tuhaf tepkiler veriyorsun en başından beri?"
Yüzünde çok tuhaf bir ifade belirmişti. Şaşkınlık ve öfke... Birde anlamazdan geliyordu beni!
"Sofia, sen bunu söylemiş olamazsın, bana karşı böyle bir güvensizlik sergiliyor olamazsın!
"Mary ve ben, sence bu kulağa mantıklı geliyor mu? Ben ondan nefret ediyorum, arkadaşın olsa bile nefret ediyorum! O doğru bir insan değil!"
Duyduğum sözlerle gözlerimden yaşlar aktı yine, şaşkınlığından faydalanıp kalktım yataktan.
"Ne kadar inkar etsen de anlıyorum Alex, sen benden bir şeyler saklıyorsun.
"Ha bu arada, seninde doğru insan olduğundan emin değilim. Mary nasıl olsa açıklar!"
Alex başını olumsuz anlamda sallayıp yerinden kalkarak tam karşımda durdu. Meydan okur gibi duruyordu bana karşı.
"Kusruma bakma, ama Mary sana hiçbir şey açıklayamaz!"
Duyduğum lafla beynimden vurulmuşa döndüm. Bu ne demek oluyordu, Alex neden benim kafamı daha da fazla karıştırıyordu?
"Sen ne saçmalıyorsun Alex, neden bana açıklama yapamaz? Yoksa onu tehdit mi ettin, ilişkinizi gizlemesini mi söyledin?"
Başını hafifçe yukarı kaldırıp gözlerini yumdu, birkaç saniye sonra açıp geri bana döndü.
"Mary ile bir ilişkim yok, asla da olamaz! Açıklama konusuna gelirsek, Mary o kadar cesur bir kız değil!
"Yani senden şimdiye kadar kim bilir neler saklamıştır, hem..."
Sustu, beklenti içinde bakıyordum gerisi gelsin diye, ama sustu. Kafam iyice karışırken eziyet çekiyordum sanki.
"Hem ne? Neler sakladı benden, ona dair ne kadar şey biliyorsun sanki sen?"
Bir anda uzaklaşıp sırtını döndü, bana yüz çevirmişti.
"Ona dair hiçbir şey bilmiyorum, ama onun güvenilmez biri olduğunu tahmin ediyorum. Cümlemin gerisi yok, bana onun adını anma!
"Git Sofia, en azından birkaç gün uzak durup zaman verelim birbirimize. Sen bana güvenmiyorsun, bunu daha iyi anladım.
"Aklın başına gelince yazarsın, ve o kızı yok say artık! O senin hayatını sıkıntıya sokmaktan başka işe yaramaz!"
Kesinlikle büyük şeyler dönüyordu anlam veremediğim, ne kadar zorlasamda bir şey bulamıyordum aklımda.
Bana böyle davranan bir adamla uğraşmak yerine uzak durmak daha iyi olacaktı, en azından gerçekler ortaya çıkana kadar...
"Peki, o halde uzun bir süre uzak dur benden. Gerçekler ortaya çıkmadan da sakın bana yaklaşma Albert!"
Hızlı adımlarla odadan çıkıp kapıyı sertçe kapattım. Ardından hızlıca evden çıkıp oradan uzaklaştım.
Bana karşı bir oyun mu dönüyordu, yoksa başka şeyler mi vardı? Bunu düşünemeyecek kadar kötü bir durumdaydım, bu yüzden yoluma devam ettim ağlayarak.
Şu an hiçbir şey düşünemezdim, istediğim tek şey eve gidip azda olsa toparlanabilmekti!
* * * * * * * * * *
Babamı uyanık bir şekilde bulmayı beklemiyordum, duş almış bir şekilde salona ilerliyordu ben eve girdiğim esnada.
Dalgın bir ifadeyle baktım ona, ilk başta neden burada olduğunu anlamasamda daha sonra şaşkınlıkla çatıldı kaşlarım.
"Ne oldu baba, neden bu saatte uyanıksın? Yoksa sende mi erken saatte kahvaltılık almaya gittin?"
Canımın yandığını gizleyemiyordum bir türlü, kim bunu rahatlıkla gizleyebilirdi ki zaten?
Babam şaşkın bir ifadeyle bana baktı, bir sorun olduğunu anlayarak bana doğru ilerledi.
"Partiden sonra senin mutlu olacağını düşünmüştüm, ama belli ki canını sıkan bir şeyler olmuş.
"Benim kızımın canını sıkan şey ne, neden böyle durgun duruyorsun? Eğer sorun Alex ise ne olduğunu anlat bana, onunla konuşabilirim istersen!"
Babamın düşünceli hali gülümsememe sebep olmuştu, ondan asla böyle bir şey isteyemezdim.
"Konunun Alex olduğu doğrudur, ama bu konuda yardıma ihtiyacım yok baba, hatta hiçbir şeye ihtiyacım yok bu konuda."
Önce kafamı toparlamak için dinlenmem gerekiyordu, ardından Mary ile konuşup ne döndüğünü öğrenecektim.
Babam omzunu silkti umursamaz bir şekilde. Zaten bana anlayış göstereceğinden emindim.
"Peki o halde, ama her zaman sana destek olan bir babanın olduğunu unutma. Bana herşeyi açıkça anlat her zaman yardım isteyebilirsin kızım."
Bunu bildiğim için bu kadar rahattım zaten, babamın verdiği güvenle beraber onun kollarına attım kendimi.
Bana bu hayatta sadece babam iyi geliyordu belli ki, sadece o bana ihanet etmezdi, sadece o beni seviyordu!
Sımsıkı sarılıp kokusunu içime çektim, böyle bir babaya sahip olduğum için çok şanslıydım.
"Her şey için teşekkür ederim baba, iyi ki varsın, sana çok şey borçluyum bu hayatta. Ne zaman düşsem yaralarımı sarıp kaldırdın beni!"
O da bana sarılıp saçlarımı okşadı, onun yaptığı bu hareketle beraber başımı iyice göğsüne yasladım. Burnuma gelen güçlü parfüm kokusuyla kaşlarım çatıldı hafifçe.
Biraz daha kokusunu aldığımda bunun kadın parfümü olduğunu anladım, hemen başımı kaldırıp onun yüzüne baktım soru sorarcasına.
Anlamamıştı neden böyle tepki gösterdiğimi. Onun bir ilişkisi olmasına elbette karşı değildim, ama illaki alay etmem gerekirdi!
"Hmm, üzerine parfüm sinmiş, kadın parfümü. Dün akşam beni düşündüğün için izin verdiğini düşünmüştüm bana, meğer sen çapkınlık yapmak için izin vermişsin!
"Demek ben gider gitmez başka bir kadının yanına gittin, ve bunu benden gizlemeye çalışıyorsun!
"Anlat bakalım, kim bu şanslı kadın, ve ben ne zaman tanışacağım?"
Güldü söylediğim sözlerle, onun açığını yakaladığımı fark ettiği için gülüyordu zaten.
"Sadece akşam yemeğine çıktım iş arkadaşımla, ama sandığın gibi bir durum yok tatlım, henüz kalbimi aşka açmaya hazır değilim."
Söylediklerinde samimi duruyordu, aslında annemi kaybedeli yıllar olmuştu, ama babam kadınlardan uzak duruyordu sebepsizce.
"Eğer böyle düşünmenin sebebi bensem, o zaman lütfen kendi hayatını düşün sadece baba. Emin ol ki ben sana saygı duyarım.
"Sen mutlu olmayı çok hak ediyorsun, ve annem de senin mutlu olmanı isterdi."
Buruk bir gülüş oturmuştu yüzüme, bu konuyu açmak benim için de zordu, ama babamın mutlu olması şarttı.
"Aslında konu sen değilsin tatlım, konu ne yazık ki benim. Gerçekten hazır hissetmiyorum buna kendimi, tabii ilerisi bize ne gösterir bilemem."
Kendimi tekrar gülümsemeye zorlayarak kolundan sıyrıldım, gitmem gerekiyordu artık.
"Her neyse, ben gitsem iyi olacak, biraz dinlenmek istiyorum odada. Daha sonra yine konuşuruz!"
Babam başını sallayıp salona ilerlerken ben de odama geçtim, kapıyı kapatır kapatmaz ki kendimi duşa atmıştım.
Kısa bir duşun ardından yatağa oturdum, telefonumu alıp hemen Mary'yi aradım. Telefonumu açmadı, belki de uyumuştu çoktan.
İllaki bana geri dönüş yapardı, bu yüzden telefonu kenara bırakıp uzandım yatağa.
Kendimi sebepsizce yorgun hissediyordum, bu yüzden uyumak benim için zor olmamıştı.
Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum, aşağıdaki tuhaf seslerle uyanmıştım.
Gözümü açıp yerimden doğruldum, saate baktığımda ona yakın olduğunu gördüm, demek ki 3 saattir uyuyordum.
Başım ağrıdığı için tekrar yatağa uzanmayı düşündüm, ama sesler yükseldiği için yerimden kalktım.
Gelen kimdi bu saatte? Tanıdık birinin sesine benzemiyordu, yabancı bir erkek sesiydi bu.
Odamdan çıkıp koridora ilerlediğimde polislerle karşılaşınca büyük bir şok yaşamıştım.
Şaşkın bir şekilde babama baktım, eli kapıda duruyordu, o da beni süzüyordu korkuyla.
"Sanırım büyük bir sıkıntımız var Sofia, buradaki polisler ifade için gelmişler."
Tuhaf bir şekilde üşüme hissi bastırmıştı her yanımı, kollarımı göğsümde birleştirip polislere doğru ilerledim.
"Tam olarak sorun ne, ne ifadesi?"
İki polis gelmişti, ben bu soruyu sorduğumda birbirlerine baktılar. Ardından uzun boylu olan polis kendinden emin bir şekilde konuştu.
"Arkadaşınız Mary Brown bir cinayete kurban gitti, ve en son aradığı kişi sizmişsiniz. Sofia hanım, sizinle bu konuda konuşmamız gerekiyor!"
Duyduğum şey bende büyük bir şok etkisi yaratmıştı, arkadaşım Mary öldürülmüş müydü yani?
Gözlerim şok içinde açılırken başımı olumsuz anlamda salladım, bu mümkün değildi.
O... Mary, ona kim kıyabilirdi?