2. Bölüm

1037 Words
Aslan Herkes beni öldü mü sanıyor? Bu yüzden mi bu manyak kadının elindeyim? Sinirlerim git gide bozuluyordu. Kolumdaki seruma bakarken her düşen damlada şuurum sanki yeniden kayboluyordu. Ben bu kadından elim kolum bağlıyken nasıl kurtulabilirim? Selvi kıyafetlerini çıkarmaya başladığında ne yapmaya çalıştığını anlamak için onu göz hapsine aldım. Kıyafetlerini koltuğun ucuna bırakıp dolaptan kendine fazlasıyla cüretkar bir gecelik seçip giydi. Niyetini anlamıştım. Yeni kendime gelmişken gerçekten yapmak istediği bu muydu? Tamamen kafayı yediğinden artık eminim. “Nasıl görünüyorum Aslan kocam, sen uyurken ben de boş durmadım. Senin seveceğin türden fantezi gecelikler aldım. Hatta kırbaç bile aldım.” “Benden uzak dur!” “Aaa olur mu hiç öyle, bir yıldan uzun süredir aramıza olmadık engeller girdi. Artık o günleri geride bırakacağız sevgilim, bana güven.” “Selvi, önce çöz beni. Sonra neyse mesele oturup konuşuruz.” Kolumu okşayarak gülümsedi. “Konuşmayalım. Sevişelim.” Üstüme doğru eğilince başımı yan tarafa çevirdim. Boynumu öpmeye başladığında “Bana dokunma Selvi!” dedim öfkeyle. Olabildiğince başımı geriye doğru çektim. “Huysuzluk yapma kocacığım. Aramızdaki buzları eritmemiz lazım. İnan bana zevk alacaksın. O Cemre sürtüğünü yatağa bağlamıştı ya hani, seviyormuşsun böyle oyunları… Bak şimdi de yatağa bağlanan sensin kocacığım. Seninle istediğim gibi oynayabilirim.” “Sana şu sikim kalkarsa koparır atarım! Şimdi ne yapmak istiyorsan yap, sana vereceğim tek şey: nefretim!” “Sen benim esirimsin. Ha bu yatağa bağlı olduğun için sanma… Yakında bunları çözeceğim ama yine de bana arkanı dönüp gidemeyeceksin.” “Hayal dünyasında yaşıyorsun.” “Hayallerim gerçek olacak, göreceksin.” Ellerimi çözdürmem lazımdı. Selvi’yi kandırmaya mecburdum. Cemre ile oğlumun ne durumda olduğunu gözlerimle görmeden Selvi’ye inanmak istemiyordum. Ve Ali… Ali’ye ne yaptıklarını da öğrenmeliyim. Ailem peki? Onlar kim bilir ne haldeydi. Annem bana düşkündü. Öldüğümü sanmışsa yıkılmıştır. Fırat’ın yerinde olsaydım Korhan’ların yanına bırakmazdım. Ama o bu işlerin adamı değildi. Babam ya… Babam onların peşine düşmüştür. Peki düştüyse ben niye bir yıldır Korhan’ların tutsağıyım? Selvi yanıma iyice sokulup boynuma dilini sürerken “Kirlenmişsin sevgilim, yola geldiğinde seninle uzun bir banyo yapalım. Jakuzi de var… Doya doya sevişiriz,” dedi arsızca. Ona laf anlatamayacağımı anlamıştım. “Hiç mi gururun yok?” diye sordum. Onu istemediğimi anlamıyordu. Beni yatağa bağlı haldeyken yanında tutabilirdi ama ya sonra? Selvi elini göğsüme koyup okşamaya başladı. “Sence aşkta gurur olur mu?” “Sen buna aşk mı diyorsun?” diye karşılık verdim. Ona bakarken içimdeki öfkeyi ve yaşadığım çaresizliği yansıtmamaya çalıştım. Gözlerini hafifçe devirdi, bir tebessümle. "Belki de aşk, gururun üstesinden gelebilir. Herkesin içinde bir doz gurur olduğunu biliyorum, ama aşk insanı değiştirebilir. Sen de bana karşı değişebilirsin Aslan. Seninle yeniden başlamak istiyorum. Herkesten uzakta, mutlu olabiliriz.” "Benim değişmeye ihtiyacın yok," dedim soğuk bir ifadeyle. O kadar kolayca hayatımdan çıkmasını bekleyerek aptallık etmişim. Selvi, kaşlarını kaldırdı ve yüzünde hafif bir alay ifadesi belirdi. "O zaman sen değişene kadar esirimsin. Bakalım buna ne kadar dayanabileceksin?" Onun alaycı tavrı sinirlerimi daha da gerdi. "Sana laf anlatmaya bile değmez," dedim hırlayarak. "Sen kafayı yemişsin! Bana yaptıklarından sonra seninle şansımız olacağını sanıyorsun ya çok fena yanılıyorsun." Selvi dudaklarını büzdü, gözlerinde dalga geçen bir küçümseyici ifade vardı. "İlginç," dedi düşünceli bir şekilde. "İnsanları işine gelmeyince ‘delirdi’ diye yargılıyorsun ama aslında beni anlamaya hiç uğraşmıyorsun." "Seni anlamama gerek yok," diyerek ona nefretle baktım. "Sen ve o abin olacak şerefsiz bu yaptıklarınıza çok pişman olacaksınız! Dua et o gün merhametli günümde olayım Selvi Korhan..." Selvi'nin ifadesi sertleşmişti. "Selvi Korhan değil hayatım. Ben hala senin karınım. Selvi Saruhan olmaya devam edeceğim. İnan bana, biz buradan el ele çıkacağız," dedi sessizce. “Öyle bir şey mümkün değil!” "Biraz önyargılı davranmasan, belki de şu zincirlerden kurtulacaksın. Sen böyle ters davranmaya devam edersen bir ömür seni bu yatakta bağlı tutarım.” "Selvi beni tehdit ederek ikna edemezsin," dedim ona taviz vermeden. Çaresiz durumda da olsam ona olan öfkemi kontrol edemiyordum. Selvi gözlerini devirdi ve derin bir nefes aldı. "Peki, belki de haklısın. Her evli çiftin bildiği gibi konuşmaktan daha etkili çözüm yolları var sonuçta. Kirli de olsan fark etmez.” Yeniden yanıma sokuldu. Yüzü benimkinden sadece birkaç santimetre uzakta duruyordu. Gözleri içimi deler gibi bakıyordu, sanki benim içimdeki düşünceleri okuyabilirmiş gibi… O tanıdığım kadın değildi. Akıl sağlığı tamamen bozulmuştu bariz şekilde. "Birazdan o sikin deli gibi zonklayacak kocacığım. Bana karşı direnmekten vazgeç," dedi, biraz da meydan okuyan bir tonda. Gözlerimi kaçırmadan baktım. Onun oyunlarına gelmeyecektim. Ama bilimsel gerçekler ortadayken ne kadar direnebilirim? Haz noktalarımla oynarsa bedenim istemsizce uyarılır. Kahretsin! Onu kendimden uzaklaştırmaktan başka çarem yok. "Senin bedenin bana cazip gelmiyor," dedim soğukkanlılıkla. “ Kendini benim için önemli mi sanıyorsun. Bu saatten sonra seninle işim olmaz. Gözümde çöp kadar değerin yok.” Selvi'nin dudakları hafifçe kıvrıldı, sanki benim direncimden hoşlanmış gibi. "Çöp öyle mi?” Bakışları öfkeyle kısıldı. “Bakalım ne kadar direnebilirsin," dedi alaycı bir şekilde. Selvi söylediklerime rağmen benden uzak durmuyordu. geceliğinin iki askısını da indirip açığa çıkan göğüslerini avuçladı. Selvi'nin eli yavaşça yüzüme doğru kaydı. Parmakları tenimde dolaşırken irkildim. “Sakalların uzamış kocacım. Biraz da zayıflamışsın haliyle… Ama böyle de yakışıklısın.” "Dokunma bana," dedim sert bir şekilde. Bağırınca tırnaklarını yüzüme batırarak çenemi kavradı. Koyu kırmızıya boyadığı dudaklarını birbirine bastırıp gözlerime dik dik baktı. Aciz durumdaydım. Bir kadının elinde oyuncak olmuştum. Nefret ettim, düştüğüm bu durumdan ve çaresizliğimden etimle kemiğimle nefret ettim. "Cemre burada olsaydı, ona da böyle mi diyecektin? İhtiyacın olduğu zaman her zaman ben yanındaydım. Ve hala da buradayım. Seni ölümün kıyısından aldım!” dedi bağırarak. “Selvi, beni kurtardığın için teşekkür mü bekliyorsun? O abin olacak it kimin yüzünden başıma musallat oldu!” "Kıymetimi bilseydin bunlar yaşanmazdı! Belki de kıymetimi bilmek için biraz zamana ihtiyacın var. Bu defa uykuda olmayacağın için, eminim ki seni gerçekten seven kim anlayacaksın Aslan kocam." Hala bu saçmalıklarına inanarak konuşuyordu. “Tuvalete gitmeliyim.” Belki de bu şekilde kurtulabilirim. Beni çözerse kaçmak için şansım olabilir. “Altın bezli kocacığım. İstediğin şekilde altına yapabilirsin. Hasta bakıcı altını temizler. Hem zaten küçük geliyorsa sonda takılı. Yemek yemediğin için büyük abdestin gelmiyordur. Sal gitsin.” O an gerçeklerle yüzleştim. Üstümde çarşaf olduğu için fark etmemiştim. Ama gerçekten altımdaki bezmiş. Ve yatağın yanından sarkan şeffaf hortuma bakınca akan idrarımı gördüm. Gözlerimi sıkıca kapattım, buradan kurtulmak zorundayım. İçimde hala bir umut vardı. Bu kabus elbette sona erecek. Selvi yataktan kalkıp odada yürümeye başladı. Geceliğinin iplerini tekrar omzuna geçirdi. Benden uzaklaştığında rahatlamıştım. Odadan sessizce çıkınca buna şaşırmıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD