bc

BEŞİKTE BERDEL (+18)

book_age18+
47
FOLLOW
1K
READ
revenge
dark
love-triangle
family
HE
fated
opposites attract
friends to lovers
arranged marriage
playboy
heir/heiress
drama
tragedy
sweet
serious
kicking
mystery
scary
bold
city
office/work place
small town
secrets
like
intro-logo
Blurb

Berdel diye evlendirildiklerinde biri dokuz aylıktı diğeri altı aylık. Düğünleri olduğunda ise artık yirmi üç yaşında iki gençlerdi.

.

*‘’Evlenmeyeceğim işte istediğinizi yapın umrumda değil.’’ Nur Melek ağlayarak bağırmaya devam ediyordu.

‘’Öldürürüm seni!’’ diye bağıran babasını amcası tutup geri çekti.

Annesi araya girip, ‘’Ben hemen hazırlarım.’’ diyerek kocasının gözlerine baktı. ‘’Sorun çıkmayacak.’’

Özdemir Bey kolunu çekip kardeşinin elinden kurtuldu ve karısını kenara itip dizinin üzerine çöktü. Belinde usluca yatan silahı eline geçmiş kızının başına dayanmıştı. ‘’Allah yukarıda şahidim en küçük bir zorluk daha çıkarırsan gelinliğinle seni mezara kendi ellerimle koyarım.’’

.

*Dansları bittiğinde genç adam tuttuğu eli öptü ve biraz geri çekildi. Cebindeki minik kutuyu çıkardığında önünde diz çöktü. Hazal beklemediği hamle karşısında bir adım gerilemişti.

Han teklifini yaparken telefonu masanın üzerinde durmadan titriyordu. Hazal afallamış halde ne cevap vereceğini düşünürken telefondaki babam yazısını görüyordu. Daha fazla dayanamamış telefonu alıp açarak hoparlöre almıştı.

Birinin konuşmasına gerek bile kalmadan Şahin Bey’in gür sesi içeri yayıldı. ‘’Han, ilk uçakla buraya gel Nur Melek ile düğününüzü yapacağız.’’

Han telefonu alıp hızlıca çağrıyı sonlandırdı ve diz çöktüğü yerden kalktı. ‘’Bunun bir önemi yok. Hazal, seni seviyorum ve senin için bütün dünyayı karşıma almaya hazırım.’’

Genç kız gözünden akan yaşlı sildi. ‘’Sen dokuz aylıkken evlenmiş bir adamsın benimle tekrar evlenmeyi nasıl düşünebiliyorsun!’’

chap-preview
Free preview
BERDEL
Gece evden gizlice çıkan genç kız kendisini bekleyenin yanına ulaştığında elini sıkıca kavradı ve koşmaya devam ettiler. Yolun başına ulaştıklarında karanlıktaki arabaya bindiler. Avşar anahtarı çevirip çalıştırdığında farlar önlerini aydınlattı ve ilerlemeye devam ettiler. Hatice oturduğu yerde sürekli arkalarında bıraktıkları yola bakıyordu. “Nereye gideceğiz?” dedi. “Buluruz bir yer önce bu ilçeden uzaklaşalım.” Yolda ilerlerken ilçeden çıkmak üzereyken etraflarında beliren arabalarla durmak zorunda kaldılar. İkiliyi zorla geri getirdiklerinde Aydınların evinde toplanmışlardı. İki aile kaçmaya çalışan çiftin hükmünü vermek üzereydi. “Evimden kız kaçırabileceğini sana kim söyledi!” Mustafa Bey silahını Avşar’a doğrulttuğunda Hatice, babasının önüne geçti. “Baba yalvarırım yapma.” derken ağlıyordu. Üzerlerine doğrultulan silahlar ikiye çıktı. “Namusumuzu iki paralık ettiniz.” diyen Tahsin Bey oğluna ve kaçmak istediği kıza bakıyordu. İkisini de öldürmeye hazırlardı. Özdemir, babasının silah tutan eline elini koydu. “Kendi çocuklarınızı mı öldüreceksiniz?” dediğinde hem kardeşini hem onun sevdiği kadını korumaya çalışıyordu. “Namusunuzu temizlemek istiyorsanız bırakın evlensinler.” Mustafa Bey bir konuşana baktı bir de gözleri yaşlı kızına. “Evden kaçarak atalarını, törelerini çiğnediler yapılacak belli ya ölecekler ya da karşılığında berdel olacak.” Tahsin Bey sertçe konuştu. “Ne bende kızının karşılığında verecek kız var ne de sen de oğluma karşılık verecek bir oğul bu yüzden yapılacak belli.” Ateş etmek üzereyken Avşar’ın ağabeyi Özdemir araya girdi. “Baba ben kızımı vermeye razıyım ama kardeşimi, kendi oğlunu bağışla.” diyerek babasının önünde diz çöküp başını eğdi. Özdemir’i takip eden Hatice'nin ağabeyi Şahin oldu. Kendi babasının önünde aynı şekilde diz çöktü. “Ben de oğlumu vermeye razıyım baba sen de kızını, kardeşimi bağışla.” Anlaşma sağlanana kadar güneş doğmuş sabah olmuştu. Özdemir karısının kollarındaki altı aylık kızını alacakken Güler ağlayarak karşı çıkmıştı. “Kundaktaki bebeğini berdele kurban mı vereceksin?” “Karışma kadın, bırakayım da ikisi de ölsün mü?” Kızını vermek istemeyen kollardan çekip alarak büyük salona gittiğinde Şahin de dokuz aylık oğluyla gelmişti. Avşar ve Hatice'nin nikahı kıyılırken aynı anda her şeyden bir haber Nur Melek ve Han’ın da nikahı kıyılıyordu. Yan yana oturtulduklarında Nur Melek elindeki çıngırağı sallarken Han ise elindeki oyuncağıyla kaşınan dişlerini rahatlatmaya çalışıyordu. Küçük kız yanındakinin elinde tuttuğu oyuncağı alınca karşılığında diğeri bandana takılmış minik tutam saçı tutup çekti. Nur Melek çekilen saçıyla ağlarken babaları araya girip birbirinden biraz uzaklaştırdı. Nikah işi bittiğinde Özdemir; babasını, kardeşiyle yeni karısını ve kızını alıp evine döndü. Eve girince gözyaşları içinde bekleyen karısı kızını kollarından çekip almıştı. Yatak odasına gittiğinde kocası da ardından geldi. “Güler, tavır yapmayı bırak.” “Altı aylık daha kızımız altı! Bu yaşta nikah mı olurmuş?” Kızını yatağın üzerine bırakıp gözlerinden akan yaşı sildi. “Gideceğiz bu ilçeden Nur Melek’i burada büyütmem yoksa reşit bile olmadan dayanırlar kapımıza verin diye.” Özdemir sıkıntıyla iç çekti. “Birkaç ay sabret ortalık durulsun söz sonra gideceğiz ben de memnun değilim bu durumdan ama kızımı vermesem kardeşimi de Hatice’yi de öldüreceklerdi, bilmiyorsun sanki durumları.” Geçen aylar sonunda hayat belli bir rutinde ilerliyordu. Özdemir karısının baskılarından bunalmış büyük şehirde geçinebilmek için kendisine bir iş yeri kiralayıp market açmıştı. Evide ayarlayınca gitmek için toparlanmaya başladılar. Babasını da götürmek istemişti ama Tahsin Bey yurdumdan ayrılmam dediği için kabul etmemişti. Kız kardeşleri biz bakarız deyince de daha fazla üstelememişti. Kardeşi Avşar; siz gidiyorsanız biz de burada kalmayalım Hatice'nin ailesi sıkıntı çıkarmasın, deyince onlarda gitmek için toparlanmıştı. Eşyaları nakliye kamyonuna yükleyip yolladığında kendileri de arabalarına bindi. Son olarak Özdemir şoför koltuğuna oturacakken karşısında beliren Şahin ile göz göze geldi. “Hayırdır Özdemir kaçıyor musun?” Diğeri sakinliğini koruyordu. “Kaçmamı gerektiren bir sebep yok bu küçük ilçede tarlalarla uğraşmaktan bıktım hayatımı daha rahat yaşamak istiyorum.” Şahin arabadaki kız kardeşine ve gelini ilan edilmiş annesinin kucağında uyuyan küçük kıza baktı. “Zamanı geldiğinde kapını çalacağım umarım verilen sözden dönmezsin.” “Zamanı geldiğinde konuşuruz.” diyerek kaçamak bir cevap verdi Özdemir ve arabaya oturup yola çıktı. Büyükşehire geldiklerinde evlerine yerleştiler. İki kardeş aynı apartmanda iki ev almıştı ve açılan marketi beraber işleteceklerdi. Evde yalnız kaldıklarında Güler mutfakta yemek yaparken Özdemir bir yaşına yeni girmiş kızını seviyordu. Karısı geldiğinde yanına oturdu. “Söz ver kızımız okuyacak.” dedi. Karısının eşarbından taşan saçlarını okşadı. “Sıkma canını Hatun, kızımız büyüyene kadar yıllar geçecek o zaman içinde de alışılmış gelenekler töreler değişecektir.” “Umarım dediğin gibi olur da bir gün kapımıza dayanmazlar.” diyen Güler, kızının ipek saçlarını okşadı.

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook