Uçak tekerleklerini piste sürterek durmaya başladığında gözlükleri arkasından camdan baktı. Vladivostok şehri onu ve avının ölümü bekler gibi soğuk ve kasvetliydi. Boris büyük bir davet vereceği için malikanesinin kapılarını misafirlerine açacaktı. Satanas için bulunmaz bir fırsattı. Sarı saçlarını şöyle bir düzeltti. Gözündeki gözlükler, üzerindeki resmi kıyafet, elindeki evrak çantası ile şehirde iş görüşmesine gelen şirket sahibi gibi görünüyordu.
Gri gözleri kahve rengi lens ile kapanmış, yüzündeki makyaj olduğundan olgun ve bir o kadar da sıkıcı göstermişti. Bir insanın zaafı ya sevdikleri ya parası ya da seksti ve o bu defa parayı kullanarak ulaşacaktı avına.
***
Martin ise gözlerini açmış yanını boş görünce şokla ayaklanmıştı. Evin her bir odasını dolaşsa da gece onu kendinden geçiren Helen ortalarda yoktu. Sonunda geri yatağına döndüğünde sırt üstü uzandı ve gözlerini kapadı. Her bir an yeniden zihnine dolup göz kapaklarında oynarken sertleşmeden edemedi. Yutkunuyor, bedeni sanki bir seferde alıştığı uyuşturucuyu arar gibi genç kadının tenini dokunuşlarını arıyordu. Ağzı ile aletini kavraması, diliyle yaptığı müthiş masaj ve boğazına kadar ilerleyip resmen haykırarak getirmesi iliklerinde ateşlere neden oluyordu. Elbette acemi bir oğlan değildi ama yine de en iyi seksleri listesinde çok uzun bir süre başı çekecekti.
***
Boris büyük davet için etrafta koşturan görevlileri odasının balkonundan küçümseyerek izliyordu. Ağzında purosu, elinde içki kadehiyle tam bir göt gibi duruyordu çalışanları için. Hepsi içinden lanetler yağdırıyor küfürlerini itina ile sıralıyorlardı. Derken yaşlı adamın gözüne gencecik bir garson kız çarptı. İçki barına kadehleri taşıyor, işini iyi yapabilmek için çabalıyordu. Üstelik Boris Semyenov'un ününü öyle bir duymuştu ki adamın öfkesine maruz kalmak istemiyordu. Ama yine de bir şekilde radarına girmeyi başarmıştı.
"Dimitri."
Yardımcısı olan adam duyduğu sesleniş ile başını kaldırıp hemen bir asker edasıyla hazır ola geçti.
"Efendim?"
Hem cevap hem de soru sorar gibi çıkan sözcük ile yutkunmak istedi. Aksi halde kaşları çatılan ihtiyarın "Kaplanlarıma taze et olacaksın" diye bağırması an meselesiydi.
Başı ile 'Yukarı gel' işareti yapması yetmişti kırkını bitirmek üzere olan adamın ok gibi fırlamasına.
Merdivenleri çıkıp büyük iki kanatlı kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde Boris büyük koltuğuna oturmuş ifadesiz bakışlarında parıltılar ahengi bozuyordu.
"Emriniz efendim."
Dimitri hazır ve nazır biçimde gelecek emri beklerken yaşlı Boris dudağının ucunu yukarı kıvırdı ve "Bana şu garson kızı getir. Kızıl saçlı uzun boylu olan." Dedi.
Adam karşısında duran azgın ve para düşkününün derdini şimdi anlamıştı. Zavallı garson kız artık ya bir ölü ya da seks kölesi olacaktı. Tabi kendini öldürüp bu eziyetten kurtulacak kadar cesareti varsa.
Boris yüzündeki o iğrenç ifade ile hala ona bakan Dimitri'ye tek kaşını kaldırıp baktı. Bu 'Acele et' demekti.
Dimitri hemen odadan ayrılıp mutfak kısmına indi. Genç kızı tepkilere kadeh dizerken görünce yanına doğru adımladı. Kolundan tutup "Bayan Leynovaski sizi Bay Semyenov bekliyor. Buyurun gidelim" dediğinde kızın yüzü resmen şok ile kasılmış gözleri yuvalarından çıkacakmışcasına irileşmişti.
"Be-ben bir şey yapmadım. Bay Semyenov beni neden görmek istiyor ki."
Sesi titreyen kelimeleri kekeler gibi dudaklarından çıkan genç kız bedeninin her zerresinde depremi hissediyordu.
Dimitri hemen "Sorgulamayın ve yürüyün" derken sesi buz gibi çıkmıştı. Sonuç belliyken kendi canını tehlikeye atmaya gerek yoktu. Kolunu tuttuğu ceylan bir kaplanın pençesine çoktan düşmüştü.
Merdivenleri çıkıp odanın kapısına geldiklerinde adam iki kez tıkladı ve gelen 'gel' komutu ile girdiler. Genç kız titriyordu. Başına neler geleceğini bilmiyor bilinmezlik daha da ürkütücü oluyordu.
Boris başı ile adamına çık işareti yaptıktan sonra baş başa kaldığı Genç kızı tepeden tırnağa süzdü. Bakışları kaplanın aç bakışlarına eş değerdi. Başını yana eğip tehlikeli bir tonda "Adınız nedir Bayan Leynovaski?" Derken yaka kartında yazana işaret ediyordu.
"Malina. Adım Malina efendim. Ben, ben size bilmeden bir kusur mu işledim . İşimi layıkıyla yapamadım mı? Neden buradayım?"
Korku. Yaşlı adam avından buram buram korkunun kokusunu alıyordu. Hastalıklı biçimde bu koku ona daha cazip geliyor son ana kadar kokunun tadını çıkarmak için can çekmesine seyirci kalıyordu.
"Korkma küçüğüm. Bir kusur işlemedin. Aksine öyle kusursuzsun ki dikkatimi çekmeyi başardın."
Bu sözleri naziklik boyutundaki son cümleleri oldu. Sonrası vahşetin ana merkezini aratmayacak cinstendi.
Tecavüz, şiddet, işkence. Malina dünyaya geldiğine bin kez lanet etti. O anlarda tanrıya dahi olan inancını kaybetti. Aklını yitirmenin üzerine geldiğinde bedenine açılan yaraların boyutu yüz buruşturan cinstendi.
Çalışma odasından çıkan Boris geride bıraktığı manzaradan memnundu. Şimdi sıra onunla iş yapacak insanları davetinde ağırlamaya hoşuna gidenlerle iş yapmadaydı.
Satanas otel odasında duşa girmiş rahatlıkla uzanmış saatin gelmesini bekliyordu. Peruğu lensleri yüzüne yapacağı plastik maskenin malzemeleri komodin üzerine yerini almış duruyordu. Planı yeniden zihninde yeniledi.
Eve davetli gibi gir. Bir ara mutfağa gidip et düşkünü Boris için özenle maninelenmiş etlerin içine enjektörle kapsülleri yerleştir. Lavaboda kıyafet değiştir. Garsonlardan birinin yerine geç ve eti yediği an evden ayrıl. Ya da B planını devreye sok o sik beyinliyi parçalara ayır ve ortadan yok ol.
Satanas için B planı daha cazipti. O an için hangisinin uygun olacağını tam bilmese de genzi kan diye yalvarıyordu. O kokuya aşıktı. Avuçlarına bulaşan kızıl sıvının çekiciliği onu cezbediyor adeta havada süzülmesine neden oluyordu.
Saat sanki Boris'in ölümü için hızla akarken üzerine kendini oldukça zengin ama bir o kadar da sıkıcı gösteren takımını giyip saçlarını topuz yaptı. Küçük iki tokasında kapsüller bulunuyordu. Satanas aynada gözlerine lensleri takarken oldukça sakin ve öz güvenliydi. Çok değil sadece iki saat sonra Rus yer altı mafyalarından birinin gebermesine neden olacaktı.
Bu yüzünün buz gibi bir gülüşle kaplanmasına yeter de artardı. Son tokasını da itina ile yerleştirip dimdik durdu ve burnunu kırıştırdı. Kendi seksi halini daha çok seviyordu.
Elindeki davetiye ile ona tahsis edilen araç ile yola çıktığında gözleri Vladivostok sokaklarında dolandı. Bu şehri iyi biliyordu. Üç kurbanı da burada yaşamış ve ölmüştü. Kendi ellerinde. Kanlar içinde.
Genzi yine gıdıklandı. Kanın metalik küflü kokusuna ihtiyacı vardı. Avuçlarındaki o ılıklığa ve yapış yapış haline özlem duyuyordu.
Yolculuk büyük malikanenin çok ilerisindeki güvenlik kapılarında sona ererken sürekli kimlik ve davetiye kontrolü yapılmıştı. Bu durumdan sıkılmış gibi davranıp yüz asarak şoförün şüphesini düşürürken diğer araçlardaki zenginlerin de aynı şeyleri yaşaması ve homurdanıp durmaları resmen işine yarıyordu.
Büyük kapıdan girip ortasında kocaman fıskiyelerin olduğu bahçeye girdiklerinde gözleri tarama yapıyor ne kadar görevli olduğunu hesap etmeye çalışıyordu. Koruma çok fazla olsa da çoğu iri yarı içi boş dangalaklardan başka bir şey değildi. Kendi kendine sırıttı. Aslında tam katliam yapmalık bir ortamda ama sadece Boris ile yetinecekti.
Sonunda içeri girdiklerinde irisleri her yanı bir kez daha taradı. Zenginlik ve gücün hakimi Boris gösterişi seviyordu. Onu karşılayan manzara buna resmen şahitlik ediyordu. Altın varaklı sandalyeler, en pahalı içkilerin koyulduğu bar, bolca et ve etrafta koşturan görevliler. Malikane ihtişamı adeta insanların üzerine kusuryordu.
Satanas bir süre gelmeye devam eden davetlileri gözlemledi. Boris onlarla sohbetler ediyor, mide bulandıran gülümsemesi ile konuştuğu herkesi aşağılıyordu. Öldüreceği için pek de inanmadığı tanrıya şükranlarını iletti. Sonra düşündü. Ona dişi şeytan demişlerdi. Belki de kendisi kötüleri cezalandıran bir elçiydi. Böyle düşününce yaptığı işin bir de bu yönünü fark etti.
Sonunda onun olduğu masaya gelen Boris Satanas’ı dikkatlice süzüp memnuniyetsizce tek kaşını kaldırdı. İstediği özelliklere sahip değil gibiydi ve yaşlı bunak bundan hoşlanmamıştı.