“Sizi daha önce Vladivostok da görmedim.”
“Doğru Bay Semyenov. Sizinle yapılmak istenen büyük bir anlaşma için şirketim beni göndermeyi uygun buldu. Proje fikri ve gelişimi bana ait olunca başkasını gönderme sirkine girmediler. Adım Sofia Mihaylov. Büyük ilaç şirketi Herstoria’nın laboratuvar sorumlusu aynı zamanda bir süredir de ceosuyum.”
Anladığını belirten bir homurtu çıkaran adam meraklanmışa benziyordu.
“Bayan Mihaylov, ne tür bir proje bu biraz açar mısınız?”
“Ah Bay Semyenov elbette. Bir ilaç üzerinde çalışıyordum uzun zamandır. Amacım acılı ama izsiz ölümdü. Bir çok suikastte veya düşmanları alt etmede kullanıla bilecek olan bu ilaç asla iz bırakmıyor. Kişi de gizli ya da normal hastalık varsa anında yüz katı kadar artıyor ve doğal yollardan ölüm gerçekleşiyor. Kimse ne olduğunu anlayamıyor.”
Az önce bir aptala onu öldürmekte kullanacağı şeyin resmen formulünü vermiş ve adam adeta büyülenmiş gibi gözlerine bakıyordu. İçinden “Hasta piç. Acaba aklına kimler için kullanmak geldi.” Diye geçirmeden edemedi.
Dakikalar saatlere yerini bırakırken davet zenginlerin akınına uğramış her köşeden parası ile övünen ama zeka seviyesi yerlerde olan insanların çıktığı bir hal almıştı. Satanas avına sunduğu ilaç fikrinin bu kadar ilgi göreceğini hesap etmiş olsa da bir anda Boris denen herifin gözdesi oluvermişti.
Boris her an bir gurubun yanına gidiyor peşinden az sonra onu öldürecek katilini de sürüklüyordu. Genç kız onu ilgi ile süzen yaşlı kodomanlara gülümsese de zihninde defalarca kez onları öldürmüş kanlarını tiksinti ile avuçlarından yıkamıştı. Katliam yapma düşüncesi inceden zihnine yeniden sızarken tek bir derin nefesle 'Sonra' dedi beynine. 'Sonra hepsini itina ile geberteceğim.'
Bir ara lavabo için malikaneye giren Satanas çantasının kulbuna saklanmış ufacık kulak için kulaklığı çıkardı ve taktı. Tuvalet kabinindeyken içerideki küçük köstebeği ile temasa geçti.
"Kameralara sızdın mı ? "
"Deniyorum. Güvenlik ağları çok güçlü."
"Deneme. Yap!"
"Tanrı değilim avcı. Sadece zavallı bir insanım."
İstemsiz buz gibi gülümseyen genç kız "Hadi ama, kendini bu kadar küçümseme. Bak bir krallığın yok oluşunda büyük payın var. Adın tarihe geçmeli."
Karşı taraftan gelen hayret nidası sessizce gülmesine neden oldu.
"Siktir. Sen az önce beni övdün mü?"
"Övdüm köstebek ama gömmemi istemiyorsan yirmi saniye içinde bana kameraları ele geçirdiğini söyle. Avımla çok fazla oyun oynamayı sevmiyorum."
Kabinden çıkmasına üç saniye kala "İşlem tamam" diyen köstebeğiyle genzine bir kez daha demirimsi kan kokusu doldu.
Mutfağa ulaştığında su almak istediğini söyledi. Çalışanlar kazara masa deviren sarhoş bir milyarderin döküntüleri ile uğraşıyorlardı. O ara sadece on saniye yetti. İlacı saçındaki tokadan çıkarıp ete enjekte etmesi. Ardından bahçeye çıkıyordu ki içeri giren Boris ile burun buruna geldi. Gözüne taktığı numarasız gözlüğü düzeltip normal bir gülümseme yolladığında adamın gözlerindeki ateşi görebiliyordu.
"Bay Semyenov, siz iyi misiniz?"
Adam yamukça gülümseyip " Benimle gel. Eğer dayaknıklıysan bu gece seni göklere çıkaracağım." Dediğinde niyetini anlamıştı. Belki de ilaçla değil bizzat kanını akıtarak öldürebilirdi. Zaten B planı da bu yönde değil miydi?
Büyük odanın önüne geldiklerinde önden Boris girdi. Satanas için açılan çift kapaklı büyük kapı cehennemin giriş kapısı gibiydi ve bu içindeki kan isteğine bir kamçı daha vuruyordu. Cezalandırıcı için ne de güzel döşenmiş ve mezbağa.
Halılar özel olarak getirtilmiş bir benzerleri sadece Katarlı prensin sarayında bulunuyordu. Duvarların kaplı olduğu kağıdın üzerinde inceden işlenen sarı çizgiler altındı. Çalışma masası ve koltuklar buram buram deri ve servet kokuyordu. Lakin genç kız bir kokuyu daha aldı. Oldukça tanıdık hatta bağımlısı olduğu demirimsi koku. Kan kokusu. İçerinin ihtişamının arasına karışmış kendini belli etmek isteyen zarif koku.
Adam yanındaki genç kız odayı incelerken büyük kitaplığın önüne geçti ve en kalın kitaplardan birini yerinden çıkardı. O an tık diye bir ses duyuldu. Kitaplık önce hareket ederek öne geldi ardından da kapı gibi sola doğru açıldı. İçeriden sızan loş mor ışık kendini belli ederken gözlerini kıza diken Boris tepkisini ölçüyordu. Satanas, tek kaşını kaldırıp adamın irislerine kendi irislerini dikerek “Bay Semyenov, zevkleriniz oldukça dikkat çekici. Oda içinde oda. Yoksa bu da sizin oyun odanız mı? Size Rus devi Boris Grey demelimiyim?” deyip kendinden emin adımlarla iri bedenin karşısına dikildi.
Boris “Bayan Mihaylov, ben zevkleri ve parası çok bir adamım. Bu ikisi birleşince farklı fantaziler ortaya çıkabiliyor. İtiraf etmem gerekirse başta dikkatimi çekmeseniz bile benimle yapmak istediğiniz iş ve geliştirdiğiniz ilaç kanımı kaynatmaya yetti. Bu anlaşmanın şerefine size yapacağım küçük darbeleri itaat ederek kabul edeceğinizi umuyorum. Ya da siktir et ummayı, seni kafan su dolu bir küvetin içindeyken sikmek istiyorum.” Dedi ve kızın kolundan tuttuğu gibi odaya çekti. Aynı anda kapanan kapı ile mor ışığın hakim olduğu odada baş başa kaldılar.
Satanas kolunu adamın elinden kurtarırken “Çok hızlısın Boris” diyerek birkaç adım uzaklaştı ve bedeninden usulca ceketini çıkardı. Hemen odanın karşı duvarında duran cansız beden ile gözlerini adama diktiğinde omuz silken Boris “Oyun oynamayı sevmiyormuş. Bunu sertçe becerirken boynunu kırınca anladım.” Dedi ve üzerini çıkarmaya başladı. Satanas ise bunun sadece basit bir seks kazası olmadığını görebiliyordu. Bedene atılan kesikler, sol göğsünde olan büyük yarık, adeta koparıldığı belli olan saçlar ve irice açılmış ve kapatılmaya bile gerek duyulmamış boş bakan ruhsuz gözler adeta işkencenin ve aşağılanmanın kanıtıydı.
Ardındaki adamı umursamadan cansız bedene yaklaştı ve ölmüş olan genç kızı yakından inceledi. Şimdi daha net görüyordu. Bacaklar ve kollar aynı açıda duvara zincirlenmiş kadınlığından sarkan rahmi ben buradayım diye bağırıyordu. Rusuz irislere bir kez daha baktı ve hafifçe eğilip dudaklarını araladı. Latince “Senin de intikamını alacağım küçük kız. Bu piç kurusu senden daha çok acı çekecek söz veriyorum.” Diye fısıldadı. Geri döndüğünde ise karşısında çırılçıplak Boris ve elinde tuttuğu köpek tasması ile hafifçe boynunu oynattı. İncecik boyundan çıkan kıt sesi sanki gözlerine perde inmesine yetmişti.
Uzanıp eteğini çıkardı ve altında olan kısa şortu ile parmakları gömleğine gitti. Beyaz teni mor ışık altında parlarken sporcu atleti de kendini gösterdi.
“Seninle çok eğleneceğiz Sofia.”
Buz gibi gülümseyen genç kız ise “Daha çok ben eğleneceğim sik beyinli. Sense o sırada parçalara ayrılmakla meşgul olacaksın.” Deyip hemen yanında bulunan küçük masanın üzerinden büyük ve deri kırbaca uzandı.
Boris’in kaşları çatılırken “Ne diyorsun sen?” dese de tek hamle de kırbacı sallayan kız ucunun adamın boynuna dolanmasını sağlamıştı. Kendine çekerken iki ayağı üzerinde zıplayıp tam da suratına tekme attı ve sendelemesini sağladı. Yetmedi. Tek ayağının üzerinde dönüp boğazındaki deri kırbaçtan kurtulmak isteyen adamın kasıklarına sertçe vurdu. İki büklüm hale gelen Boris dişleri arasından kıza küfretmeye çalışsa da başına gelecekleri tahmin edemiyordu.
Tek topuğu ile suratının ortasına sağlam bir tekme attığında yere düşen adamın kanayan burnuna sanki maden bulmuş gibi baktı.
“Beni hatırladın mı Boris? Hoş çoktan unutmuş olmalısın ki bu kadar tedbirsiz davrandın. Oysa beni sen siz konseyiniz yaratmıştı. Dişi şeytan diyordunuz. Acımasız olarak tüm hedeflerimi haklıyordum.”
Adamın gözleri sersemlemesine rağmen etrafında dolanan ve konuşan kızın yüzüne odaklanmaya çalıştı. Kısık ve inler gibi “Satanas” dese de sırtına yediği tekme ciğerini delmeye yetmişti. Kızın ayağındaki ayakkabının ucundan dışarı çıkan bıçağa benzer aparat buna nedendi.
“Bingo. Çok zekisin ama anlık zeka işte her zaman işine yaramıyor. Ah siz ve lanet para güç ve çük sevdanız. Bunlar da olmasa avlanmak sıkıcı bir hal alır. Şu duvara çivilediğin kızı görüyor musun? Bence sana ona olanların aynısını yapalım. Belki de daha fazlasını ne dersin. Hem sen bana ne demiştin ‘Seni kafan su dolu bir küvetin içindeyken sikmek istiyorum’ aynen bunu söylemiştin. Bence ben seni kafan küvetin içindeyken sikmeliyim.”
Dakikalar geçti. Boris hırıltılı nefeslerle son anlarını yaşıyordu. Arka deliğinde büyükçe bir parça vardı. Dakikalar önce karşısındaki kızı köpek gibi bağlamak istediği tasmanın tutma aparatı onu becermeye yetmişti. Bedeninin her yanında kesikler yarıklar vardı. Erkekliği için odada bulunan kılıç koleksiyonunda en kesmeyenini seçen genç kız yere uzanmasını sağladığı adamın bacak arasında dikiliyordu. Yüzüne ve bedenine kan sıçramış gözlerindeki lensi çıkarmış yanaklarındaki plastik makyajı temizlemişti.
“Bak Boris bu senin son cezan. Para için kullandığın ellerindeki parmakları kestiğim için bana kızgın olabilirsin diye sivri uvzun kalsın istemedim. Şimdi o kısık gözlerini tam arala ve bana iyice bak. Sen, senden öncekiler ve sonrakiler ölecek. O lanet ada da sikik konseyde yok olacak ve bunu sizin yetiştirdiğiniz şeytan yapacak. Bence bu kadar onurlu bir ölüm size bile fazla ama ne yaparsın ben onurlu bir şeytanım. Cehennemde görüşürüz Boris Yui ye sevgilerimi ilet.”
Kılıcı ortalayıp tek hamlede erkekliği ikiye yarıp diğer taraftan çıkacak şekilde sapladı. İşte herşey bu kadardı. Geri çekilip hiç bir mahremiyet sağlamayan duşta bedenindeki kanları arındırdı. Sonra da işkence edilerek öldürülen garson kızın giysilerini giydi. Bedenleri hemen hemen aynıydı ve sorun yaşamamıştı. İçeri girmesini sağlayan kitaplığın benzerinin karşısına gelip kitabı çekti ve çıkan parmak izi okutma için geri dönüp yerdeki parmaklardan birini aldı. Cihaza okuttu. Ardından çalışma odasına geçip kapının kapanmasını izledi. Dışarısı karanlıktı ve davet son hız devam ediyordu. Saçlarını toparlayıp güvenlik kamerasına gülümsedi. Köstebek adı gibi biliyordu ki ağız içi mikrofonla her şeyi duymuş ve kalan işleri halletmişti.
Odadan da çıkıp merdivenleri büyük bir rahatlıkla indi. Mutfağa oradan da çöpleri dışarı bırakıldığı kapıya kadar sakince ilerledi. Birkaç koruma onu durdurmak istediğinde hazırladığı tiyatroyu sundu.
“Nereye gidiyorsun? Adın ne?”
“Şey, adım Mia ve regl olmuşum. Üzerimi değiştirmem için gitmem gerekiyor. Şefimizden ve Bay Dimitri’den izin aldım size bilgi gelmedi mi?”
O sırada kulaklıklarına bir ses geldi.
“Kıza izin verin gitsin haberim var.”
Bu Dimitri’ydi ya da onlar öyle anlamalıydı. Satanas kendini malikaneden dışarı attığı an hızı oldukça yüksek bir motor yüz metre kadar ileride duruyordu. Motora binip kaskı takar takmaz gazı kökledi ve yola çıktı. Geride ise Dimitri patronunun yokluğunun uzun sürdüğünü düşünüp çalışma odasına çıksa da gizli kapıdan geçmesi ile gerçekle yüzleşmesi bir oldu. Etrafa hızla bakışlar atarken büyük aynada gördüğü VİNTİCTA yazısı ile donup kaldı.
Satanas ise üçüncü üyenin de ölümü ile gri gözlerini yeni ölümler için parlatmıştı.