4

1700 Words
-ASRIN DUMAN- "Anka çok tatlı değil mi?" "Baba cevap versene?" pes etmiyordu. Yine cevap vermedim. Ne diyebilirdim ki? "Hem de çok güzel. Ve o mankenlerin elbisesini çiziyormuş biliyor musun?" "Bana da elbise çizmesini isteyebilir miyim? Lütfen baba, lütfen." Uyandığından beri mutfakta yanımdan ayrılmayan kızıma baktım. Tezgaha oturmuş çikolata yiyordu. Her zamanki gibi o güzel gözlerini kocaman açmıştı. "Babacım sence de ilk günden çok görüşmediniz mi?" "Ama oda beni çok sevmiş bana öyle dedi. Hem bak resmimiz de bitti artık defteri ona götürebiliriz." Gözlerimi devirip sıkıntıyla nefes aldım. "Bebeğim, birini gönderip aldıracak defteri hadi sen odama git ben geleceğim olur mu?" kollarını göğsünde kavuşturup dudaklarını büzünce ağzımın içinde küfür mırıldandım. Hep ona olan sevgimi kullanıyordu. "Ama baba sen hiç benim istediklerimi yapmıyorsun ya bana ne! Bak istediğin gibi hocalarıma iyi davranıyorum hem. Anlaşma konularını tekrar gözden geçirmeyi teklif ediyorum şu an." Büyümüşte küçülmüştü. Başa çıkamıyordum resmen. Ama haklıydı da biraz. Bu ara çok görüşemiyorduk sürekli özel hocalarıyla olduğu için. Ancak restorana kaçtığında görüyordum. Ne kadar kızsam da bana benzediği için mutluydum. O kaçıp gelmese benim eve yolum düşmüyordu resmen. "Babacım o anlaşmaya ikimizde imza attık ve ek madde eklenemez. Lütfen. İşim var bak görüyorsun." "Asrın bey, Gökhan bey geldi nişanlısıyla. Sizin ayarladığınız masaya yönlendirdik." kafamla onayladım çalışanımı. Gökhan yakın bir arkadaşımdı. Rüya ile güzel giden ilişkilerini de cümle aleme göstermek niyetindeydi tabi. Yanağımda hissettiğim dokunuşla önümdeki tabaktan çektim bakışlarımı. "Baba bak lütfen, gidip defteri veririz bir de sorarım. Tamam istediğim geziye gitmek zorunda değiliz." Günlerdir istediği geziden bile vazgeçecek kadar çok mu istiyordu o kadınla görüşmeyi. Ne yapmıştı da kimseden zerre etkilenmeyen kızım bu kadar etkilenmişti? Yenilmişlikle düştü omuzlarım. "Tamam git arabada bekle beni." "Ahmet! Aden'i arabaya götür." Kahkaha atarak kollarını boynuma sarınca gülümseyerek sarıldım küçük kızıma. Kokusunu içime çekip saçlarına öpücük bıraktığımda Ahmet abisinin gelmesiyle indirdim tezgahtan. Önümdeki yemeğin son dokunuşunu yapıp baktım. Yeni bir tarifti. Tadı da görüntüsü kadar şahane olduysa menüye ekleyebilirdim. Şeflerim merakla başıma toplanınca patlıcanlı etli yemekten bir çatal alıp çiğnedim. Patlıcandaki is kokusu tadına da geçmişti ve bu ayrı bir ahenk oluşmasına neden oluyordu. Tüm tatlar peş peşe kendini belli ederken kapattığım gözlerimi açıp "Menüye ekleyin. Ben çıkıyorum ufak bir işim var mutfak size emanet." dedim. Herkes şaşkınca bakıyordu. Haklılardı. Mutfaktan her akşam en son ben çıkardım. O sırada Aden odamdaki koltukta uyuyakalırdı. Sonra da evimize giderdik. Rutine bağlamıştık çoğu şeyi. Arabada dans eden kızıma baktım. Müziğin sesi restoranın kapısına kadar ulaşıyordu. Ön kapıyı açıp arabaya bindiğimde ağzı açık bir şekilde bana bakakaldı. "Cidden Hande Yener mi dinliyorsun?" "Bir kere bu çok güzel." diyerek devam etti. "Gideeeceğim tek yer havaalanı.." "Hayır küçük hanım gideceğimiz tek yer elimizdeki adres. Şimdi uslu durup kemerlerini bağla. Gidiyoruz." Müziğin sesini kısıp gideceğimiz adresi girdim GPS' e. Aden şarkılara eşlik ederken oldukça yakın mesafedeki mağazaya geldik. Tasarımcıydı demek ki Aden'in bahsettiği gibi. Kapıdaki güvenlikleri görünce kaşlarım havaya kalktı. Gerçi bu saatte çalışıyordu normaldi. "Burası mı? Ne güzelmiş." kemerini çıkarıp iki koltuğun arasından kafasını uzatmış kızıma baktım. Araba durur durmaz yaptığı ilk hareketti. "Evet güzelim burasıymış." Elindeki deftere sıkıca sarılmış diğer eliyle de elimi tutmuştu. O defterde ne vardı da ikisi içinde önemli bir hale gelmişti acaba? Büyük ağır kapıyı itip Aden'in geçmesini sağladım. Zil çalarken içeri adım atmıştık. Anka hanımın sesini duyunca Aden heyecanla o tarafa yöneldi. Ellerim cebinde düştüm peşime. "Anka abla!" Abla da olmuştu yani. Ne ara? Birbirlerine sarıldılar. Aden ki herkese yakın olmayan bir bana böyle sarılan kızımdı. Ne oluyordu Allah aşkına? "Asrın bey lütfen siz de" diyen kibar sesle düşüncelerimi rafa kaldırıp onları takip ettim. Yanımızdan rüzgar gibi geçip giden ufak tefek kadına bakamadan beyazlarla döşenmiş bir odaya girmiştik. Aden rahatça koltuğa oturduğunda karşısında yerimi aldım. Kapıyı bir anda açıp konuşmaya dalan çocuğa baktım. Bu kadın kaç yaşındaydı? Kardeşi de küçük durmuyordu halbuki. Toprak Uluhan. Barkın Uluhan'ın tek oğlu. Üç çocukları vardı tabi ya. Anka, Toprak, Yağmur.. Büyük ve güzel aile. Gözlerimi devirip sandalyesine oturan kadına baktım. Kızımın ondan istediği şeyi duyunca ister istemez gülümsedim. Aden bir şey isterken çekinirdi. Bir bana çekingenlik yapmıyordu ya neyse. Birbirlerine sarılınca baktım onlara. Kızımı nasıl da sahipleniyordu. "Aden hadi gidelim babacım." ister istemez müdahale de bulundum. Yeterdi bu kadar. "Ama niye ki?" sesi mayışmıştı. Uykusu gelmişti kesin. Onu ikna edip butikten çıkınca arabaya yerleştirdim küçük kızımı. Esneyip "Baba buraya geldiğimiz için teşekkür ederim." deyince gülümseyerek yanağını öptüm. "Önemli değil bebeğim hadi uyu eve gidince yatırırım seni yatağına." Arabayı çalıştırıp klimayı açtım. Üstü inceydi üşümesini istemiyordum. Evde yakın bir yerde site içerisinde olduğu için şanslıydım. Aden uyumuştu. Güvenliklerin açtığı kapıdan bahçeye girince hemen açıldı kapım. Aden'i kucağıma alıp hizmetçi kızlardan birinin kapıyı açmasıyla girdim eve. Aden'in odası benim odamın yanında olduğu için önce oraya girdim. Onu yatağına yatırıp pijamalarını giydirdikten sonra gülümseyerek üstünü örttüm. "Baba gitme." elimi tutunca kalakaldım. Küçük eli elime sarılmıştı. Yüzüm kasıldı. Ona yetemiyordum. İşlerden başımı kaldıramadığım gibi son zamanlarda onu yalnız bırakmamak için ayarladığım derslerle de boğuluyordu. Yanına uzanıp sarıldım sıkıca. Kokusunu içime çekerken gözümün önüne bugünkü sarılmaları geldi. Amacı neydi bu kadının? Aden'le nasıl bu kadar yakın olmuşlardı? Yarın sabah bu işe nokta koymaya karar verip gözlerimi yumdum. Kızım göğsüme kafasını yaslayıp kolunu da etrafıma sarınca gülümsedim. Bu küçük yaramazı tabi herkesten kıskanırdım. "Baba kalk hadi." yüzüme konan öpücüklerle gerinerek açtım gözlerimi. Tepemde ışıltılı gözlerle bana bakan kızım "Benimle uyumuşsun." diye şakıyınca gülümsedim. "Evet güzelim seninle uyudum şimdi müsaade et baba hazırlanıp işe gitsin." "Baba bugün ders istemiyorum. Belki Anka gelir seninle gelsem ne olur?" "Birincisi Anka değil Anka abla. İkincisi gelmez bebeğim o yüzden sen bugün derslerine çalışacaksın anlaştık mı? Ama birkaç saat uyuyabilirsin tabi saat daha çok erken." "Hayır uyumayacağım. Baba ders istemiyorum. Sevmiyorum onları lütfen." "Aden hiç değilse oyalanmak için gir o derslere sevmek zorunda değilsin." "İstediğim piyanoyu almadın ki. Alsan oyalanacak bir şeyim olurdu." dudağını büzüp odadan koşarak çıkınca derin bir nefes alarak baktım arkasından. Her istediğinin olacağını düşünüyordu. Ama olmazdı ki. Yetenekliydi biliyordum ama neyse ya! Odama geçip üstüme siyah bir tişört ve kot aldım. Restoranda çok işim yoktu bugün. Şefler hallederdi gerisini de. Kahvaltımızı birlikte yaptıktan sonra onu öpüp çıktım evden. Arkamdan pijamalarıyla bakan kızımı düşünmemeye çalışarak girdim butikten. "Anka hanım burada mı?" "Hayır henüz gelmedi. Biraz bekleyin isterseniz." "Vaktim yok. Kendisine söyler misiniz ismim Asrın. Restoranıma gelmesini bekliyorum." İsminin Ezgi olduğunu öğrendiğim kız beni onaylayınca hızlıca çıktım oradan. Saat kaç olmuştu? Patron değil miydi bu kadın, bu nasıl iş ahlakıydı. Sonra kendime baktım. Bende işimin başında değildim ki kadına laf atıyordum bir de. Restorana geldiğim gibi kendimi mutfağa attım. "Şefim günaydın!" birkaç kişiye üstünkörü cevap verip önümdeki kremşantiyi çırpmaya devam ettim. Elime aldığım çilekli aromadan birkaç damla içine karıştırırken kapı açıldı büyük bir gürültüyle. Kafam o tarafa dönmeden devam ettim. Kim geldiyse işini halledip gidebilirdi. "Şükrü ufak bir kap ver." elimi arkaya uzatıp kabı beklerken tuttuğum kabı önüme çektim. Kremşantiyi kaba dökerken bir diğer kapta çırptığım kek hamurunu kontrol ediyordum. Kakaolu ıslak kekin arasına çilekli kremşanti dökmekle bitmiyordu tabi bu işler. Kremşantiye parmağını daldıran birini fark edince sinirle döndüm o tarafa. Herkes bilirdi ben tatmadan yaptığım şeylerin tadına bakamayacaklarını. "Imm nefis bu. Menüde var olan bir şeyse bir dahaki sefere mutlaka ondan yemeliyiz Ezgiyle." Anka Uluhan.. Gülümseyerek bana bakıyordu. Üstündeki kırmızı elbisesi dümdüz saçları ve topuklu ayakkabıları. Topuklu ayakkabıya kadar Aden'e benzemeye çalıştığını düşünüyordum ama "Anka hanım, henüz menüde yok çünkü deneme aşamasında benden önce deneyerek de fikirlerinizi ilettiğiniz için teşekkür ederim. Şimdi beni odamda bekler misiniz?" "Bu imkansız çünkü ne yaptığınızı merak ettim. Ne konuşacaksak burada konuşsak hem sizden bir şey rica edecektim." heyecanlı sesi kibar bir şekil alırken kaşlarımı havaya kaldırdım. Benden ne isteyebilirdi ki? Bedenini mutfak tezgahına yaslayıp ne yaptığıma dikkatle bakarken "Aden'den uzak durmanızı istiyorum. Elbise falan yapmanıza gerek yok." dedim. Un ve kabartma tozunu eklerken döndüm şaşkın kadına. Ağzı balık gibi açılıp kapanıyordu. "Ama bu daha da imkansız." İmkansızdan başka kelime bilmiyor muydu bu kadın!? "Neden imkansız olsun sizden zor bir şey istemiyorum ki. Kızımın size alışmasını istemiyorum. Dün akşam boyunca sizden bahsedip durdu. Ona kendinizi alıştırmayın. Elbise falan yaparak gönlünü de kazanmayın." "Tamam da ben yeni defilem için ondan ilham alıyorum. Siz ne saçmalıyorsunuz? Birbirimizi sevdik diye onu benden uzaklaştıracak mısınız!?" yükselen sesiyle etrafa göz attım. Tüm çalışanların gözü üstümüzdeydi. Kadını kolundan tuttuğum gibi çıkardım mutfaktan. Odama girince sinirle söylenmeye devam ediyordu. Elini saçlarından çekip "Sizinle anlaşamayacağız bana Aden'in annesinin numarasını verir misiniz?" dedi. Aden'in annesi mi? Sinirle "Onun bir annesi yok ve sizi uyarıyorum bu konu hakkında tek kelime soru sormayın." diyerek tısladım. Yoktu bir annesi. Herkes böyle bilecekti. Sarsılmış bir şekilde geri adım attığında koltuğa çöktüm yavaşça. "A-Ama nasıl?" sesi mi titriyordu? İyi de neden kızıma mı üzülmüştü? Ona kimsenin acımasını istemiyordum ki ben. "Öyle olması gerekmiş. Şimdi siz Aden'den ne istediğinizi bana anlatın." "Ben bir yardım gecesi için küçük kızlara elbise tasarlıyorum. Aşçısınız nasıl yemek yapabilmeniz için ilhama ihtiyacınız varsa aynı bende o durumdayım. Aden'i görene kadar tek bir şey çizememiştim. Lütfen onunla görüşmemi engellemeyin. " "Kızımı kullanacaksınız!" Sinirle yerinden kalkıp elini masaya vurdu. "Ne münasebet! Çok sevdim ben onu bir kere. Siz ne önyargılı bir adamsınız ya. İkimizde iyi anlaştık yemiyorum kızınızı vakit geçirmek istiyorum sadece." Önce sinirli sonra köşesine çekilmiş kedi.. Gözlerimi devirip "Bunu istemiyorum. Aden için zararlı olacak. O yüzden ondan uzak durun Anka hanım rica ediyorum." dedim. Aden'i ne olursa olsun korumalıydım. Etrafımdaki kadınlar her zaman çıkar peşinde koşmuştu annem hariç. Şimdi Aden'i kullanmak isteyen bu kadından korumalıydım onu. "Ben kızınızı manken yapacağım ünlü edeceğim demiyorum Asrın bey. Sadece ona baksam yeter. Anlasanız beni biraz." "Hanımefendi siz de beni anlayın. Kızımı böyle bir şeyin içine atamam." Bir süre düşünüp sinirle çıktı odamdan. "Aden ile görüşeceğim hiç değilse bir daha konuşamayacağımızı bilmeye hakkı var. Benden nefret etmesini istemiyorum. diyerek. Derin bir nefes alıp arkama yaslandım. Bir dertten kurtuldun Asrın peki ya diğerleri? Bu kadın Aden'i Aden olduğu için istiyordu. Diğerleri benim kızım olduğu için. Of Asrın of! "Efendim Anka hanım ev adresinizi istedi." "Ver Ahmet Aden'le görüşecek." adam beni onaylayıp çıktığında mutfağa geçtim. Keki öylece bırakmıştım. Kaplara yerleşmiş keklerle Şükrü'ye döndüm. Anlaşılan un etkisini kaybetmesin diye karışmıştı. Fırına atıp restorana döndüm. Sakindi. Toplantı yapan bir ekip ve birlikte yemek yiyen bir grup hariç masalarda tek tük insan vardı. Ekibim akşam için hazırlık yaparken elinde dün burada unuttuğumuz şalla Sıla geldi. "Efendim bu Anka hanımın. Burada kalmış. Nasıl ulaştıracağız?" "Ben hallederim Sıla. Odama bırak." çalan telefonumla ona kısaca cevap verdim. "Efendim Gürkan." "Asrın bey evde yangın çıkmış."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD