3

1689 Words
Karşımda tatlısını yiyen küçük kıza hayranlıkla baktım. Dudağının kenarı çikolata olmuştu ama umursamadan devam ediyordu. "Aden biliyor musun benim en sevdiğim tatlı da çilekli puding." Derinle birlikte masamıza gelen Aden'le daha çok vakit geçirmek için çocukları yolladıktan sonra biraz daha kalmaya karar vermiştik. Toprak kalabalık arkadaş grubuyla buluşup akşam benim evime gelecekti ama o zamana kadar Aden ile vakit geçirebilirdim. "Ben babamın yaptığı bütün tatlıları seviyorum. Anka sen ne seversin? " Küçük omuzlarını silkip bana gülümseyerek baktı. Derinden hoşlanmıştı. Ve bana ismimle hitap ediyordu. Derin cidden çilekli pudinge bayılırdı. Çocukluğundan beri vazgeçemediği tek şeydi sanırım. "Ben en çok çikolatayı severim Aden. Her türlüsünü." Burnuna vurup gülmesini izledim bir süre. Kafamda tasarladığım elbiseyi kağıda sonra dökebilirdim onunla vakit geçirmek çok daha güzeldi. Derin telefonu çalınca Aden'den müsaade isteyerek kalktı masadan. Benden istese şaşardım zaten. Aden'i şımartmak istiyordu sanırım. "Kaç yaşındasın bakalım?" "5 buçuk." Eliyle buçuk olan kısmını da gösterdiğinde gülerek "Çok tatlısın." Dedim. "Anka abla sen manken misin?" Gözleri kocaman açılmış merakla bakıyordu. "Hayır tatlım ben o mankenlerin kıyafetlerini çizen kişiyim." Beni onayladığında tatlısına geri dönmüştü. Önümdeki deftere ufak tefek çizikler atmaya başladım. "Ben de bakabilir miyim?" Çizerken daldığım için yanıma gelip kafasını koluma koyduğunu fark edememiştim. Gülümseyerek saçlarına öpücük bıraktım ve "Tabi ki bakabilirsin." Diye ekledim. Kucağıma çıktığında etrafta gözlerimi gezdirdim. Yakalanma korkusu bile yaşamıyordum. Bulunduğumuz kısımda kimse yoktu biz bir masayı kaplamıştık zaten. Sabahtan beri buradaydık Sıla elinde kahve ve çikolatalı sütle geldiğinde teşekkür ederek aldık. Ama benim küçük prensesim pek yanaşmadı süte. Sıla kibar bir gülümsemeyle Aden'e bakarken o göğsüme yasladığı kafasıyla hafifçe esneyip defteri karıştırmaya devam etti. Saçlarını okşadım. Gözleri kapanıyordu. "Bu çok güzel." Eliyle elbiseyi okşarken cevap verdim ona. "Evet tatlım ben de çok beğendim." "Çok güzel kokuyorsun." Kafasını kaldırıp boynuma yerleştirdiğinde titrek bir nefes aldım. Allah'ım resmen beni sevmesini istiyordum ya! "Anne kokusu mu bu?" Sorduğu soruyla kaşlarım çatıldı. Annemin kendine has bir kokusu vardı ama benim kokum çiçekli duş jeli gibiydi ya anne değildim ki kokum öyle olsun. "Bilmem ki kendi anneme sormam lazım." Saçlarını okşadım. Bir süre sonra sakin nefesler aldığını fark ettim. Göğsümde uyuya kalmıştı. Derin elinde iki parça dosyayla geldiğinde halimizi görünce gülümsedi. "İlham kaynağın değil mi? Bu kadar yakın davranman normal değil." "Çok yakın hissediyorum alıp içime sokasım geldi." Sessizce konuşurken ilerden telaşla gelen Sıla'yı gördüm. Bize doğru geliyordu. Kucağımdaki Aden'in üstüne kenardaki şalı örterken kız durumu fark edip fısıltıyla konuştu. Kimse yoktu ama üçümüzde Aden'i uyandırmak istemiyorduk işte. "Kapıda gazeteciler var. Bir de Asrın bey kızını çağırdı. Nasıl diyeceğim uyumuş diye?" Telaşla ileri geri giderken gülümseyerek kucağımdaki kıza daha sıkı sarıldım. "Ben derim tatlım hem kucağımda uyudu bırakamam şimdi böyle. Bir yere yatıralım arabamı arka kapıya getirmelerini rica eder misin? Saatlerdir buradayız dikkat çektik." Az topuklu botlarıma şükrederek Derin'e masayı işaret ettim. Eşyalarımızı toplayıp gelirdi. Sıla önde biz arkada uzun bir koridora girdik. Aden kollarını boynuma sarmış bacaklarını da belimden sarkıtmıştı. Üstündeki bu elbiseyle hiç rahat edemeyecekti. Ve Allah aşkına defterime sarılarak uyumuştu. Sıla tedirgin bir şekilde kapıyı tıklattığında kenarda yazılı isme baktım. Asrın Duman. Aden'i sıkı tutup açılan kapıdan içeri girdim. Masanın arka tarafında koltukta bir adam oturuyordu.. Kafasını kaldırdığı an gözlerimi kırpıştırıp bakışlarımı ondan çektim. Kumral tenli atletik yapılı ve yeşil gözlü bir adamdı. "Asrın bey, Aden uyuyakalmış da." Sıla açıklama çabasına giriştiğinde gülümsedim ona. Sakin ol be kızım ne olacak alt tarafı kucağımda uyudu. Yerinden kalkıp çatık kaşlarla kucağımdaki kıza yönelen adama baktım. Şu hoş yüzüne hiç yakıştı mı o çatık kaşlar? Aden'i kollarımda sıkıca tuttum. İnat etmiştim yatacağı yere bırakacaktım işte. "Siz hiç almayın nerede uyuyacaksa ben bırakayım. Öyle kolay ayrılacağını sanmıyorum." Diyerek kızın halini gösterdim. Kolları ve bacaklarıyla ahtapot gibi sarmıştı beni. Adam yüzüme bir süre bakıp sonra onay verdi. Peşinden odanın buz duvarla ayrılan kısmına geçtik. Ufak bir koltuk vardı. Ne yani bu kız burada mı uyuyacaktı? Evlerinin olmama ihtimali yoktu. Acaba karısı neredeydi insan çocuğunu böyle restoran köşelerinde babasına niye bırakırdı ki. Kafam karışsa da kollarındaki güzelliği yavaşça bıraktım koltuğa. Üstüne sardığım şalı iyice açıp üstünü örttüm. "Şey yastık tarzı bir şey var mı?" "Yok gerisini ben hallederim hanımefendi." Onu duymazlıktan geldim. Zaten çocuğu koltukta yatırmak dert olmuştu içime. "Böyle olmaz ki. Boynu ağrır, bir saniye." Kapıda bekleyen arkadaşımın yanına gittim. Çantamın kenarına bağladığım kalın battaniye tarzı olan şalı aldım. Restoranın şallarından daha kaliteliydi tabi ki de. Üstüne örttüğüm şalı dörde katlayıp kafasının altına yavaşça koyarken kendi şalımı da üstüne örtüp yanağına minik bir öpücük kondurdum. "Defterim, ona ihtiyacım var ama uyanmasını istemiyorum. Birkaç saat sonra çalışanımı gönderirim." Fısıldayarak arkamda duran adama döndüm. Beyaz gömleği kırışmış üstündeki pantolonla oldukça genç ama bir o kadar da yaşlı duruyordu. Hani ben diyordum ya ruhum genç diye sanki bu adamın da genç olmasına rağmen ruhu yaşlıydı. "Tamam defterinizi sağ salim gönderirim." "Anka hadi araba gelmiş." Derin'in sesiyle çektim bakışlarımı Asrın beyden. "İyi günler o zaman şey eğer sorarsa falan." "Sormaz merak etmeyin." Sert sesiyle kesti sözümü. Öküz ya! Sanki kötü bir şey dedik. "Pekala iyi günler." Odadan çıktığımda derin bir nefes aldım. Bizi kapıda karşılayan adam sayesinde arka kapıdan geçip bindik arabaya. "O adam Aden'in babası mı cidden? Kız direk babası ya. Annesi kim acaba çok merak ettim." Derin'in meraklı sesiyle dudağımı büzdüm. Defterim ufaklıkta kalmıştı. Ama sorun değildi gönderirdim birini alırdı. Akşam karanlığı çökse de Derine bahsettiğim moda haftası planı yüzünden butiğe gidecektik. "Tüm ekip burada mı?" "Bilmem mesaileri bitti çoktan." Kapıyı iterek açtım. Toprak'a bir mesaj attım. Buraya tekrar geleceği için laf edeceğini biliyordum ama umursar mıydım? Yooo. Etraftaki gürültülü seslerle alt kattaki büyük odaya girdik. Satışı da burada yapıyorduk şirketimiz de burasıydı. Serendipity çok kapsamlı bir butikti yani. "Hayır bak turkuaz olsun." Gecenin sesini duyunca kapıdan uzattım kafamı. Eren'le sünger mankenin önünde durmuş son tasarım hakkında konuşuyorlardı. Anlaşılan evde durmaktan sıkılmıştı manyak. "Mor daha güzel olmaz mı?" Kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Anka, ay sonunda! Bekle bekle kök saldım şuraya."kollarını etrafıma saran ufak tefek kuzenime sarıldım. "Bana geleceğini haber vermedin ki Ece. İşimiz vardı Derinle." Derin sandalye çekip otururken ayaklarını da masaya uzattı. "Koşun ahali kumaşlar geldi kapıda." Ezgi'nin yüksek sesiyle şaşkınca kapıya döndüm. "İki gün sonra gelecekti. Akif amcayı aradım. "Anka bugün teslim aldım kumaşları. Elde olan sana yetecek kadarını gönderdim teslim aldınız mı?" Ah benim canım Akif amcam ya. "Şimdi alıyoruz teşekkürler Akif amca." Telefonu kapatıp dış kapıya yürüdüm. Egemen, ve Batı kumaşları içeri taşırken Derin, Ezgi ve Gece getirilen kumaşları üst üste yığmakla meşguldü. Beyza ve Ece kaç tane getirildiğini sayarken gelen Toprakta çocuklara yardıma girişti. "Bu ne güzel karşılama." Kafamı kaldırıp gelen Teo'ya baktım. Elinde valiziyle taksiden iniyordu. "Gel en sevdiğin şeyler geldi bak." Zaten anında kumaşlara hayranlıkla bakmaya başlamıştı. Kapının kenarına dizdikleri kumaşlar tamamen bitince içeri geçtik. Teoman'ın ekibi yarın iş başı yapacaktı. Üç kişilerdi zaten. Can, Teo ve Tim. Timuçin yani. Gözlerimi devirip yeni bir defter aldım. Bütün ışıklar yanıyordu. Saatler geçmişti. Aşağıda hummalı bir çalışma vardı. Tasarım ekibi iş başındaydı. Derin ve Ezgi üç hafta sonraki yardım gecesi için çalışırken Gece karşımda bacak bacak üstüne atmış dergi karıştırıyordu. Aklıma gelen detayla avucumu alnıma vurdum. "Ne oldu?" "Defterimi aldıracaktım unuttum." Merdivenlerden tutunup aşağı bağırdım. "Batı aşağıdaki restoranda defterim var. Aden Restoran sahilde varya gidip alsana." "Tamam patron çıkıyorum hemen." Montunu almak için geri döndüğü an kapı zilini duydum. Hani şu birinin geldiğini belli eden zil varya. Kafamı o tarafa çevirdiğim an gördüğüm kişilere şaşkınca baktım. Aden babasının elini tütmüş merakla etrafı inceliyordu. Asrın beyle göz göze geldiğimiz an sıkıntılı bir yüz ifadesiyle bana baktığını fark ettim. "Batı gerek kalmadı işinin başına dönebilirsin." Merdivenlere yönelirken Gece merakla baktı aşağıya. Ona odaya gitmesini bildiren bir bakış attım. "Aden, hoş geldin tatlım." "Anka abla!" Babasının elinden kurtulup elindeki defterimle bana koştu. Birkaç saat geçirmiştik birlikte ama ona görülmeyen bağlarla bağlanmıştım resmen. Kokusunu içime çekip yanağına öpücük bıraktım. "Defterimi mi getirdin sen bana?" "Şey uyandığımda gitmiştin. Senden bir şey isteyecektim." Utangaç bir tavırla bana baktığında gülümsedim. Kafamı kaldırıp yanımızda dikilen adama baktım. "Tamam odama geçelim mi?" Kafasını aşağı yukarı sallayınca elimi uzattım ona. "Asrın bey, lütfen siz de." Bizi bir şey demeden takip edince merdivenlerden hızlıca inen Gece "Abim gelmiş eve geçiyorum siz de geç kalmayın çok öptüm." Diyerek yanımızdan rüzgar misali geçti. Aden kıkırdarken odamın kapısını açıp ona yol verdim. "Abla anahtarları ver eve gideyim ben yarın dersim va- Ops! Çok üzgünüm misafirin olduğunu bilmiyordum." Toprak geri çıkacakken elimle durdurdum onu. "Dur Toprak, sen geç eve benim işim uzayacak bu gece." Koltuklara yönelen ikiliye baktım. Çantamdan anahtarları çıkarıp Toprak'a attığımda havada yakalamış bana göz kırparak odayı terk etmişti. "Evet prenses söyle bakalım nedir benden isteğin?" Yanıma gelmesini istedim. Öyle uzak uzak oturunca içime dert oldu. Bugün kucağımda ne kadar güzeldi halbuki. "Bana da elbise çizer misin?" Utangaç ama bir o kadar da heyecanlı sesiyle nefesimi tuttum. Ay ben bütün elbiselerimi senin için çizerdim yeter ki iste miniğim. Oturduğum koltukta geriye gidip kollarımı açtım ona. Asrın bey kaşlarını çatsa da Aden koşarak gelmişti yanıma. "Çok istiyorsan tabi ki yaparım. Ama giyeceksin söz mü?" "Söz!" Coşkulu sesiyle gülümsedim. "Anlaştık o zaman." "Anlaştık." Kollarımı ona sardım kucağıma çıkmıştı bile. Kafasını göğsüme yaslayınca Asrın beyle göz göze geldim. Ay bu adam çok acayipti he! Kaşları hiç düz duruyor muydu acaba? Yazık karısına. "Aden hadi gidelim babacım." "Ama niye ki?" Masum sesine gülümsedim. Mayışmıştı hemen. "Çünkü yarın erken kalkacağız uyku saatin çoktan geçti." Küçük kız oflayarak kafasını kaldırdı. "Teşekkür ederim Anka." Yanağıma öpücük bırakıp kucağımdan kalkınca üşüdüm. Klimanın ısısını artırmalıydım belki de. "Önemli değil görüşürüz bebeğim." Onları yolcu ettim kapıya kadar. Kollarımı göğsümde kavuşturup gözden kaybolmalarını izledim sokakta. Ne güzel bir kızdı ama babası. O bakışları bir tek Aden'in üstünde yumuşuyordu resmen. Ne güzel seviyorlardı birbirlerini. Tıpkı babam ve ben gibi. Gülümseyerek sokağın sonuna baktım. Tek bir iz bile kalmamıştı. Ama tekrar görüşecektik daha tasarlamam gereken çok elbise vardı. Butiğe döndüm ağır adımlarla. Sanki geri dönecek gibi hissediyordum ama dönmezdi tabi ki. "Ezgi odamdayım . Çizim yapacağım." Çizmem gereken bir şaheser vardı. Aden'e yakışacak bir elbise. Onun üstünde göreceğim bir elbise. Düşün Anka o kız ne giyse daha da güzel olurdu? Allah'ım o zaten çok güzeldi! Annesi kimdi ya cemiyetten biri olsa kızı daha önce görmem gerekmez miydi? Of! Gözümün önüne gelen uyuyan suratıyla minik bir gülümseme eşliğinde defterimi açtım. Ve o an karşılaştım küçük bir sürprizle. Aden o kucağımda uyurkenki halimizi çizmişti. Ve resim çizme konusunda cidden yetenekliydi. Allah'ım ya resimde bile çok güzeldi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD