Abert Bey'in zoruyla yapılacak olan Altay ile anlaşma yemeği bu akşam Ege Arslan'ın evinde gerçekleşecekti. Ege şu an Amerika'dan geliyordu, muhtemelen akşama doğru eve varacaktı ve direkt yemek faslına geçilecekti. Karısıyla hasret gidermek istese de bir yandan yemek faslının hemen bitip gitmesini istiyordu. Zaten Albert Bey, başka zamana da ertelememek için çok çaba göstermişti. Sabah Ege'ye ve Eren'e mesaj atıp zorla yemeği ayarlatmıştı. Elçisi eve gelip Altay Bey ile yapılacak anlaşma için konuşacaklardı ve Ege doğru tahmin ediyorsa Altay da gelecekti. O yüzden Talya'nın varlığını evde hissetmemesi gerekiyordu.
Ege dün evde çalışan Esma Hanıma daveti anlatıp hazırlık yapmasını istemişti. Ege evde olmadığı için bu hazırlığa yardım edebileceğini düşünen Talya, hayatında biraz değişiklik olması için kolları sıvayıp mutfağa girmişti. Akşam için hazırladığı sütlü domates çorbasının tadına bakıp sıradaki yemeğine geçti. Domates çorbasının yanında fırında kuzu kaburga yapacaktı bu yüzden kaburgaları fırın tepsisine dizip üstüne tuz serpti. Tepsiyi de bir güzel fırına verdiğinde pilav yapma hazırlığına girişti.
"Esma abla tatlıyı sipariş ettiniz mi?" diye seslendi içeride masayı hazırlayan kadına.
"Ettik kızım ettik, merak etmeyesin." diye cevap aldığında yaptığı işe geri döndü.
İki saatin sonunda çorbasını, ara sıcağını, ana yemeğini, mezeleri ve salatayı halletmişti. Korumalardan biri de sipariş edilen baklavayı getirip eve teslim ettiğinde tüm hazırlıklar tamamdı. Talya salatanın sosunu döküp kaseyi masaya götürdü. Masanın eksiğinin olmadığını gördüğünde birazdan Ege'nin eve gelecek olmasını fark edip istemsizce yüzü düştü.
O adamı görmeye hazır mıydı bilmiyordu. Birkaç gündür hayatı çok güzel gidiyordu ve o zorba herif bu eve gelirse tekrar istemediği şeyleri yapacağını bilmek kalbini ağrıtıyordu. Umarım Ege gelen davetlilerle ilgilendiğinde bu evden kaçıp kurtulabilirdi. Tek ümidi buydu. Bunu başaramazsa bir daha bu şansı bulabilir miydi emin değildi.
Zil sesi tüm evi doldurduğunda tüyleri diken diken olmuştu. Esma hanım bilerek kapıyı açmamak için hemen yukarı kata lavaboya gitmişti. El mecbur Talya kapının önüne gelmiş eli kapı kulbunda bekliyordu. Kalbi stresten güm güm atıyordu. Ege, biraz kulak kabartsa emindi kalp atışlarını duyardı.
Kapının diğer tarafında sevdiğine kavuşmayı bekleyen sabırsız bir Ege vardı. Gri gözlerini tutku ile kapıya dikmiş buzlu camda yansımasını gördüğü sevdiceğine bakıyordu. Anlaşılan kadını kapıyı açmakta tereddüt ediyordu. Zaten kadınının konuştuğunu öğrendiğinde beri içi içine sığmıyordu. Hemen yanına gidip konuşmak istiyordu ama bilmediği bir şey vardı. Talya onunla asla konuşmazdı. Yokluğunu fırsat bilip konuşmuştu ötesi yoktu.
"Hadi be Talya'm." dedi gergince.
"Aç şu kapıyı artık." sessizce fısıldamıştı. Eren de arkadaşının gerginliğini almak için sırtını sıvazlamıştı. Ege'nin Altay'la olan akşam yemeği gerginliğinin Talya'nın başına patlamasını istemiyordu. Zaten Talya'ya davetlinin kim olduğunu da söylememişlerdi çünkü Talya Altay'a bile sığınırdı kaçmak için.
"Emin ol açacak kapıyı." dedi güven verici bir sesle. Ege de başını mahcup bir şekilde salladı. Bir süre sonra da kapı yavaş yavaş açılmaya başladı. Talya nihayet gücünü toplamıştı ve kapıyı açmıştı. Güçsüz olması Ege'den gördüğü şiddet veyahut bir kaç hafta önce kendini bıçaklaması değildi. Ege ile yüzüne vuran gerçekler onu güçsüzleştiriyordu.
Ege derin bir nefes alarak kapının arkasına sığınan küçük kadınına baktı. Sakin adımlarla içeri girdi ve arkadaşının da içeri girebilmesi için ona yer açtı. Titrek bir nefes alarak gri gözlerini kadınına çevirdi. Kadını kafasını yere eğmiş bir şekilde donuk bir ifadeyle duruyordu. Mumdan bir heykele benziyordu. Eşsiz bir şaheser gibiydi.
"Talya'm." dedi sessizce Ege. Talya kendisine seslenildiğini duymuştu lakin karşısındaki adama bakmaya çekiniyordu. Bu ayrılık çok kısa sürmüştü ve kız hala kararında katıydı. Bu evden gidecekti. Ege yanıt alamadığı için üzülse bile kadınını zorlamamak için ceketini çıkarıp portmantoya astı. Ardından kadının tam önünde durup hiç beklenmedik bir anda küçük karısına sarıldı.
"Çok özledim seni." diyebildi büyük bir hasretle. Gerçekten de çok özlemişti. Kadını burnunda tütmüştü. Şükür olsun ki artık o ayrılık geride kalmıştı. Burnunu kadınının hırçın rüzgarlarda savrulmuşçasına kabarık duran saçlarına daldırdı. Ciğerlerine derin bir nefes çekti. İşte şimdi yeniden canlanmıştı.
"Oh! Çok güzel kokular geliyor burnuma." diye çocukça konuşan Eren koşarak masaya gitti. Arkadaşlarını yalnız bırakmak istiyordu. Kendisi onların yanında fazlalık kalmıştı.
"Esma Sultan yine döktürmüş." diyerek ellerini ovuşturuyordu. O sırada merdivenlerden inen Esma hanım söze girdi.
"Ben yapmadım Eren oğlum. Talya kızımız yaptı yemekleri, pek bir hamarat maşallah." dedi böbürlenerek. Bu küçük kızın evliliğinin kurtulması için çok dua ediyordu. Gencecik çiftlere acıyordu ve en kısa sürede güzel haberler bekliyordu.
"Gerçekten mi?" dedi Ege şaşırarak. Talya'dan asla böyle bir adım beklemezdi. Karısı mutfağa girip onlara yemek hazırlamıştı öyle mi? İşte Ege için yeşil ışık yanmıştı.
"Evet oğlum, bana hiç iş bırakmadı sağolsun." diye teyit etti Esma hanım.
Talya bu konuşulan konudan sıkılınca omzunu silkeleyip üst kata çıktı. Gerçekten çok yorulmuştu ve bu cansız bedeninin akşamki kaçış umudu için dinlenmesi gerekiyordu. Yatak odasına girip yatağa doğru adımları ve yatağın içine girip pencereden bahçeyi izlemeye başladı.
O sırada Ege de eve gelen Yasemin'i karşılayıp Eren ve Yasemin'i rahat bırakmak için yukarı çıkmıştı. Daha misafirlerin gelmesine bir saatten fazla vardı ve bu süre zarfında karısıyla hasret gidermek istiyordu. Yorgun ama umutlu adımlarını yatak odasına yönlendirip aceleyle odaya girdi. Yatakta sırtı kendisine dönük bir şekilde uzanan karısına içi gidercesine baktı.
"Talya'm, özledim seni." dedi küçük bir çocuğun nidasıyla.
Duyduğu sesle gözlerini kapatan Talya duygularına hakim olmaya çalıştı. Çünkü bedeni duygularından farklı çalışarak Ege'yi istiyordu. Ama mantığı kendisine savaş açarak bunu reddediyordu. Adam yakışıklı olabilirdi lakin yaptıkları affedilir gibi değildi.
Ege sertleşen erkekliğini hissettiğinde büyük bir küfür savurdu. Şimdi kalkmanın sırası değildi ama bir kere kalkmıştı. Misafirler gelene kadar işini halledebilirdi. Yatağa soyunarak girip Talya'nın küçük vücuduna sarıldı. Kendisinden kaçmak için hamle yapan kızı güçlü kollarının arasına aldı ve kızın boynuna burnunu yasladı.
"Sana dokunmak istiyorum." dedi büyük bir şehvetle. Yerinde huzursuzca kıpırdayan sevdiğine baktı. Kabul etmezse ne yapacağı bilmiyordu. Sanırım tekrar zorla sahip olurdu, dayanamıyordu Talya'sızlığa.
"Zorluk çıkarma lütfen, günlerdir sensizim. Ben de bir erkeğim ve ihtiyaçlarım var." dedi sevdiğinin kulağına. Talya nefretle bir nefes verip sırt üstü uzandı. Cidden tecavüzü kaldıramazdı tekrar. Zaten işi yaver giderse bugün kurtulacaktı bu evden o yüzden son bir kez Ege ile birlikte olabilirdi. Yani buna katlanabilirdi.
Ege tam net bir cevap alamasa da kadınının bacaklarında duran taytı tek bir hareketle çıkartıp kadınının üstüne yerleşti. Dimdik şahlanmış bir şekilde duran erkekliğini büyük ellerinin arasına alıp kadınının kadınlığına bakmaya başladı. Karısının bedeni o kadar güzeldi ki sabaha kadar becerebilirdi lakin kısıtlı bir zamanı vardı. Hemen işini halledip aşağı inmeliydi.
Büyük iri parmaklarını kadınının kadınlığına doğru götürüp ıslanması için yumuşak hareketlerle sevmeye başladı. Talya'nın yay gibi olan vücudu bu hareketle irkilmişti. Ege biraz daha dayanamayıp hemen erkekliğini kadınının içine iteklemeye başladı. Karnındaki yaranın acısıyla dişlerini sıktı Talya. Bu devasa cüsseli adam acımasızca üstüne çullanmıştı, altında ezilmişti.
Dar olan kadınlığı devasa bir penisle zorlandığı için Talya sızlandı ama geri adım atmadı. Ege tam anlamıyla kadınının içine girip sert hareketlerle git gel yapmaya başladı. Bu zevkle çok duramaz hemen boşalırdı. Karısı çok sıcak ve çok dardı. Ege'nin erkekliği zonklatıyordu. Yarasını hatırladıkça kendini durdurmak istese de bunda başarılı olamıyordu.
"Sikeyim, çok güzelsin yavrum." diyerek karısının boynuna sakladı yüzünü. Nefes nefese kalsa bile karısının süt gibi beyaz olan teninden ayrılmak istemiyordu. Son nefesini bile burada verebilirdi.
Talya canı yandığı için acıyla karışık inlemelerini odaya bırakıyordu. Bu Ege'nin hoşuna gitmişti. İlk defa karısı çığlık atmak yerine uslu uslu duruyordu. Gerçekten uzaklaşmak ilişkilerine bir nebze de olsa iyi gelmişti.
"Hep böyle olsan evliliğimiz çok daha iyi olur Talya'm." dedi karısına bakarak. Talya da mavi gözlerle göz göze gelince hemen kafasını yan tarafına çevirmişti.
"Konuştuğunu biliyorum!" dedi Ege sert bir şekilde. Ani olarak Talya'nın konuştuğunu hatırladığında siniri gün yüzüne çıkmıştı.
"Benimle konuşmayacak mısın?" dedi üzgünce. Karısının onunla konuşmasına ihtiyacı vardı. Güzelinin sesini çok özlemişti. Talya kafasını sağ sola doğru olumsuz anlamda salladı. Ege de bu cevaba karşılık gururluca kafasını salladı.
"Eyvallah gülüm eyvallah. Sen böyle uslu duruyorsun ya ona da şükür." dedi ve hareketlerini hızlandırdı.
Karısını iyice kendine yaklaştırıp sert bir şekilde kalçasını hareket ettirdi. Hissediyordu sona doğru gelmişti. Zaten daha fazla dayanamayarak karısının içine aktı. Özlediği sıcaklığa kavuştuğu için rahatlayan bedenini Talya'nın üstüne doğru bıraktı. Bir süre orada dinlenip ayaklandı.
"Birazdan misafirler gelir. Sen yukarı kal Talya, aşağı inme sakın!" dedi otoriter bir sesle. Altay'ın geldiğini anlamaması için elinden geleni yapacaktı.
Talya yatakta çıplak olmayı sevmediği için ayağa kalkıp yerde duran taytını ve külotunu hızla giyindi. Kendisi giyinirkem onu süzen kocasına aldırış etmedi. Bu adam tam bir sapıktı, bir insan giyinirken neden izlerdin ki?
Ege de çıkardığı takım elbisesini boşverip giyinme odasına geçip kendine yeni bir takım çıkardı. Altay gelirse gözünü korkutmak için siyah bir takım seçmişti. Hemen takımı üstüne geçirdi ve kendine pahalı saat koleksiyonundan bir saat seçti. Onu da sol koluna takıp Talya'nın yanına geldi ve başına bir öpücük koyup mutlulukla aşağı indi. Tabi kapıyı kilitlemeyi unuttuğunu gören mutlu bir Talya bırakmıştı geriye.
Ege, aşağı indiğinde Yasemin ve Eren'in sarılarak uyukladığını görünce mutlulukla gülümsedi. Eren gerçekten Yasemin'e aşıktı ve bunu kör bile görebilirdi. Onları böyle mutlu görmek kendini de mutlu ediyordu. Umarım en kısa zamanda Talya ve ben de böyle olurum dedi içinden. Karısıyla savaşsız bir seks bile ruhuna merhem olmuşken zevk ile seks yapmalarını düşünümiyordu bile.
Tam bu anda zil çalmıştı ve Eren hızla ayağı kalkmıştı.
"Altay, elçi geldi. Ege, koş Talya gidecek." diye saçmalıyordu uyku sersemliğiyle. Kendi de ne dediğini bilmiyordu. Talya'nın gidebilecek olma ihtimali bile herkesi huzursuz ediyordu.
"Çenesine soktuğum az daha bağır herkes duysun Talya'nın evde olduğunu." dedi şakasına yaptığı sinirli sesiyle.
Yasemin de sevgilisinin kafasına vurdu ve ayaklandı.
"Hadi beyler kesin saçmalığı da şu gece bitsin artık." dedi kararlılıkla. Biraz daha fazla stres çekemezdi. Ege kapıya gittiğinde Yasemin koşarak Ege'nin yanına geldi ve sessizce fısıldadı.
"Talya nerede?"
"Yatak odasında kapısı kitli şekilde duruyor." dedi Ege de arkadaşına uyarak sessizce. Yasemin kafasını sallayarak geri çekildi, yerine Eren geçip derin bir nefes aldı.
"Gazamız mübarek olsun!"
* * *
Masanın baş köşesinde ev sahipliği yapan Ege sert olmaması için çok çabaladığı bakışlarını karşısında oturan Altay'a çevirmiş yediği yemeğin boğazında kalmadı için dua ediyordu. Bu adamdan artık nefret ediyordu. Elinden gelse elindeki bıçakla şah damarını kesip onu ölümüne terk ederdi.
"Albert Bey bizimle iş yapmak istediğini söylediğinde şirketimizin istikbali için çok sevindim." dedi Altay. Yalandı kendisi Albert Bey'i tehdit ederek ortaklık talep etmişti.
"Biz de çalıştığımız şirketle tekrar çalışmaktan mutluluk duyarız." dedi Eren gergince.
Yemeğe Altay da gelerek herkesi diken üstünde bırakmıştı. Talya fırsattan istifade yukarıdan bir bağırsa Altay hemen olayı anlardı ve müdahale ederdi. Ege'nin yanında kalmaktansa Altay'ın yanını seçecek olan Talya'yı bildikleri için bir düzine oyunun içine bulaşmışlardı tekrar.
"Eee evlat, hanım kızımız nerede? Hiç tanışma fırsatımız olmadı." dedi sesini samimi çıkartmaya çalışarak Altay.
"Kendisi hasta abi, yukarıda ilaç aldı uyuyor." diyerek elindeki çatalı tabağınının yanına koyarak. Karısının o narin elleriyle yaptığı yemekleri zevkle yiyordu. Nur yüzlüsünün yemek yapması kendisini o kadar mutlu etmişti ki şu an keyfine diyecek yoktu.
"Başka zaman tanışırız." dedi Altay kuzu kaburgadan bir parça alıp ağzına atarken.
Herkes memnuniyetsiz bir memnuniyetle kafasını sallamıştı.
"Yemekleri eşiniz mi yaptı?" elçi merakla sormuştu bu soruyu çünkü yemekler nefis olmuştu.
"Evet eşim bize jest yapmış, davete katılamayacak kadar hasta lakin bizi iyi ağırlamak için elinden geleni yaptı."
"Çok şanslısın evlat." diyerek kahkahayı patlattı Altay.
"İş görüşmesi için hep bu kadar fazla korumayla mı gelirsiniz?" dedi Yasemin Altay'a. Bozulan Altay bir şey farkettirmese de planının içinde olan adamlarını savundu.
"Düşmanlar fazla olunca insan dostundan da şüphe edebiliyor, değil mi evlat?" dedi topu Ege'ye atarak.
"Öyle, öyle." dedi Ege dişlerini sıkarak. Bu piç kurusu adamın ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı.
Albert Bey'in gönderdiği elçi iş konuşmasına başladığında yukarıda ne halde olduğunu bilmediği karısını düşünmeyi kesip adama odaklandı.
Aşağıda yemeklerini gergince yiyen grubu merak eden Talya kafasını yavaşça yatak odasından çıkardı. Çorap giyilmiş olan ayaklarını yavaş yavaş parkenin üstünde hareket ettirip merdivenin başına geldi. Gözü ve kulağı tüm çevreyi denetliyordu. Kimseye yakalanmadan kaçabilirdi ve kalbindeki ses hemen harekete geçmesi gerektiğini söylüyordu.
Merdivenin başına gelip nefes almayı dahi bırakarak aşağıdan gelen sesleri dinlemeye başladı.
"Prime holdingin güvenlik sisteminin sorumluluğu da bizde o yüzden Albert Bey'in bizimle anlaşma yapmak istemesini anlayabiliyorum." diyen sesi duyduğunda kaşlarını çattı. Bu ses Altay'ın sesine çok benziyordu.
Ege'ye yakalanmadan merdiven korkuluğuna asılıp masadaki insanlara bakmaya başladı. Sırtı kendisine dönük olan Altay'ı gördüğünde mutluluktan havaya uçtu. Her yerde kesin olarak kendisini arayan kişi şu an Ege ile karşılıklı yemek yiyordu.
Masanın çevresinde dizili olan adamları gördüğünde bir adım geri gitti. O adamların kimden yana olduğunu bilmiyordu. Belki de Ege'nin koyduğu adamlardı. Doğru zamanı kollayıp o zaman Altay'la birlikte bu evden çıkabilirdi. Şimdi sadece bekleyecekti.
"Albert Bey'e olumlu yanıtınızı ileteceğim. Şimdi izninizle ben kalkmalıyım efendim." diyerek kalkan elçiyi uğurladı Ege. Şimdi baş başa kalmışlardı Altay'la.
Tekrar masaya geçen Ege gözlerini Altay'a dikti.
"Hayırdır evlat beni öldürecek gibi bakıyorsun." dedi hiddetle Altay.
"Estağfurullah abi." dedi Ege saklamaya çalıştığı siniri ile. Bu adamı bugün öldürmese iyiydi.
"Eşini bizden mi saklıyorsun?" diye ekledi Altay.
"Ne alakası var abi yukarıda uyuyor." diyerek ellerini masaya koydu Ege. Bu konuşma biraz daha ilerlerse her şey karışabilirdi.
"Adı ne peki kızın?"
"Sizi ilgilendirmez abi!" diye tısladı Ege. Bu kadar soru yeterdi.
Altay masada oturur pozisyondan sıkıldığı için ayağa kalktı ve göz göze geldiği korumasına çaktırmadan baş işareti yaptı. Tekrar Ege'ye dönüp konuştu.
"Ben söyleyeyim, günlerdir aradığım Talya bu eve Arslan olarak mı girdi yoksa?"
Ege bu cümleyi duyduğu an yerinden kalkıp masaya vurdu devasa elleriyle.
"Eh! Yeter ulan! Ne demeye çalışıyorsun Altay?" Ağzından tükürükler çıkararak bağırdı. Bu adam bir şeyler anlamıştı ve bu kadar korumayı boşuna getirmemişti belli ki.
"Diyorum ki evlat Talya'yı getir bana, bu kadar oyun yeter!" diye bağırdı. Yukarıda onları dinleyen Talya'dan habersizlerdi. Ege seslerinin yukarı çıkmasını da istemiyordu. Eğer Talya Altay'ı öğrenirse kaçmak için fırsat ayağına gelirdi.
"Olmaz!" deyip kendi korumasına baş işareti yaptı Ege. Ege'nin iki koruması bellerindeki silahları çıkarıp Altay'a doğrulttular. Altay'ın adamları da boş durmayıp silahlarını Ege'nin iki adamına ve Ege'ye doğrulttular. Yasemin korkudan Eren'in arkasına saklanmış ağlıyordu.
"Beyler kadınlar var evde yapmayın böyle!" dedi sinirle Eren. Yanında sevgilisi yukarda ise yaralı olan Talya vardı. Herşey boka sarmıştı.
"O artık benim karım kimse onu benden alamaz!" diye kükredi Ege. Gözü merdivene kaydığında Talya'nın minik adımlarla merdivenden indiğini görünce kan beynine sıçradı. Karısı adam çoklupunun Altay'a ait olduğunu görünce hemen atak yaptığını anladı.
"Çabuk yukarı çık Talya! Beni deli etme!" diye haykırdı karısına. Ama karısı onu duymazlıktan gelip Altay'ın arkasına sığınmıştı. Altay gülerek arkasına sığınan kediye baktı ve ardından Ege'ye döndü.
"Anlaşılan karın seni istemiyor Ege. Şimdi izin ver de gidelim."
"Buradan anca leşin çıkar Altay! Talya hiçbir sikime gidemez ulan!"
Altay Talya'nın gözünün içine bakıp ona güvenmeyi seçerek eline silahı tutuşturdu. Talya bu beklenmeyen hamle karşısında şaşırıp ani bir hareketle Altay'a çekti silahı. Altay istifini bozmadı ve Ege'ye döndü.
"Talya'yla zorla evlendin değil mi? Ben de her yerde aradım bulamadım, ta ki düğün günü size gelene kadar."
Ege gri gözlerini Talya'ya dikmiş yapacağı hamleyi bekliyordu. Elinde silah varken onu tutması çok zordu.
"Kadınına o gün bile ahlaksızca bağırıyordun!"
Derken Altay'ın Talya'yı gaza getirmeye çalıştığını fark etti. Karısını gazlayıp kendini vurdurtacaktı. Böylelikle evden kolaylıkla çıkacaktı.
"Talya sakın onu dinleme, ben sana aşığım güzelim. Her şey bizim için!" dedi gözleri yaşlı bir şekilde. Talya şu an düşünüyor gibiydi, karar vermeye çalışıyordu.
"O yüzden kıza işkence çektirdin değil mi Arslan!"
"Sus amına koyayım, sus!"
Talya gözlerini saniyelik bir şekilde kapatıp açtı ve elindeki silahı Ege'ye doğrulttu. Tetiği çektiğinde Ege pür dikkat sevgilisini izliyordu. Ölüm onun elinden olacaksa kabulüydü.
Altay, Talya'ya elini uzattı.
"Gelmek istersen kapım sana açık kızım." dedi. Talya da kararlı bir şekilde kafasını salladı ve Altay'ın önüne geçecerek kapıya ilerledi. Bir yandan da Ege'ye nişan almaya devam ediyordu.
"Talya, çok pişman olacaksın yapma!" diye bağırdı Eren. Pislikten çıkıp başka bir pisliğe bulaşmak akıl karı değildi.
Talya bu evden kaçabilmek için hızlı hızlı kapıya koştu. Elini kapıya attığında Ege acıyla haykırdı.
"Talya hayır! Gidemezsin!"
Eren atak yapacak olan Ege'yi zorla tuttu ve kulağına doğru konuştu.
"Ege çok kalabalıklar bırak gitsin. Elbet buluruz. Talya artık bir Arslan."
Ege gözünden dökülen bir damla yaşı hırsla sildi ve ellerini yumruk yapıp yemek masasına yumruğunu geçirdi. Yere dökülen tabakların sesi evi inletmişti.
"Bu kazığını unutmayacağım sevgilim, gün gelecek bunun hesabını soracağım senden!"
"Arkana bakma Talya. Her yeri sarın, dışarı çıkacağız!" diye dışarı seslendi Altay. O sırada da Talya'yı kanatlarının altına almış olası bir durum için koruyordu.
Korumalarıyla birlikte bahçede kendilerini bekleyen arabaya doğru yol aldılar. Ege yıkılmış bir şekilde sevdiği kadının gidişini izliyordu. Nasıl da kaçırmıştı elinden gül yüzlüsünü. O Altay denen adamın belasını sikecekti, illa bir açığını bulup Talya'nın kendisine gelmesini bekleyecekti.
"Kendine iyi bak Arslan! Çok güzel bir ortaklıktı. Toplantıda görüşürüz." dedi Altay sinsi bir gülüşle.
Ege bu manzaraya daha fazla dayanamayarak belindeki cabot guns'ını çıkararak havaya üç el ateş etti. Talya duyduğu tabanca sesiyle irkilip Altay'a daha çok yanaşmıştı. Altay da üstündeki ceketi çıkarıp Talya'nın üstüne atmıştı
"Dokunma lan o piçe!" diye haykırdı Ege.
"Seni bir yakalayım bunun hesabını soracağım Talya! Benden kaçamazsın, ben senin kocamın ulan!" diye de haykırışına yakarış ekledi.
Altay daha fazla bu manzara şahit olmak istemediği için Talya'yı arabaya bindirdi ve şoföre gaza basmasını söyledi. Ege de hareket eden arabaya karşılık nişan alan korumalarına bağırdı.
"Sakın ateş etmeyin, Talya içeride!"
"Emredersin patron!" dediler hep bir ağızdan. Altay'ın aracı Arslan malikanesinden giderken geride yıkılmış bir Ege bırakmışlardı.
Altay arabasıyla uzaklaştığında Ege adamlarına emir yağdırdı.
"İstanbul çıkışlarını tutun ve Altay'ın arabasını takip edin. Sakın ola gözünüzden kaçırmayın, hepinizi öldürürüm!"
Korumalar canlarının tehlikede olduğunu bildikleri için el mecbur Altay'ın peşini yakalamak için yola koyuldular. Yasemin ve Eren de şokla bahçede yıkılmış olan adamı izliyorlardı.
"Gitti." dedi Ege acıyla.
Gitmişti. Zorlukla kurduğu yuvası bir anda tuzla buz olmuştu...