AŞKLA BOZULAN BEDEN

2525 Words
Sessiz ve sakin olan bir evde gözlerini açan Talya, evde neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ev gerektiğinden fazla sessiz ve sakindi. Bu onun ürpermesine neden olmuştu. Evde herkese emirler verip o gür sesiyle herkese karışan Ege'nin sesi olmadan uyanmıştı yeni bir güne ve bu his çok garip gelmişti. Neredeydi bu adam? Doğru ya, Eren onu zorla Amerika'ya götürmüştü. Şirket toplantısı vardı ve Ege de bu vesileyle gitmişti. 'Oh be!' dedi içinden Talya. Kafasını dinleyebilecekti biraz da olsa. O adam olmadan özgürce yaşayabilecekti. Dün gece yattığı koltuktan kalktı, yavaş ve ürkek adımlarla mutfağa gitti. En son ne zaman adam akıllı yemek yemişti hatırlamıyordu. Dün Yasemin kendisine zorla yemek yedirmişti ama midesi çok küçüldüğü için pek de yiyememişti yemeği. Karşısında stresli duran kadından azar işitmek istemediği için bir kaç lokma yemek yiyebilmişti. Biliyordu ki o yemeği yemezse Yasemin onu pataklayabilirdi. Mutfağa girip büyük, kocaman bir sülalenin besinlerini saklayabilecek kadar büyük buzdolabının önüne geldi. Dolabın kapağını açıp içine göz gezdirdi. Şu an her şeyi yiyebilirdi. Çünkü bugün kutlama günüydü. O adamın yokluğunu kurtarmak için her şeyi yapardı. Dolabın rafından hazır sandviç ve bir şişe sıkılmış portakal suyunu aldı. Acele hareketlerle jelatini açıp büyük bir ısırık aldı sandviçten. Bir bardağa da portakal suyunu koydu ve onu da kana kana içti. Günler sonra boğazından huzurlu lokmalar geçmişti. Mutfak ada tezgahına sırtını yaslayıp elindekileri tüketmeye devam etti. Minik midesi gerçekten de bayram ediyordu, nefes almadan yiyordu adeta. Temizliğe yardımcı olan hizmetli Esma hanım mutfağa gireceği sırada mutfakta yemek yiyen Talya'yı gördüğünde gizlice onun fotoğrafını çekip patronu olan Ege'ye atmıştı. Mutsuz bir evliliğin içinde olsalar da ileride gençlerin bu sorunları atlatacağını düşünen Esma hanım, patronu yemek yiyen eşini görünce sevinir diye düşünmüştü. Nitekim de öyle olmuştu. Şu an Amerika yolunda olan Ege, telefonuna mesaj bildirimi sesi geldiği anda Talya'ya bir şey olmuş olabilir diye hemen mesaja bakmıştı. İlk başta korku ile gerginleşen yüzü mesajı gördüğünde gülümsemeye dönmüştü. Karısı uzun günler sonunda kendi isteği ile yemek yiyordu ve bu Ege için tarifi imkansız duygulardandı. Çünkü karısı o kadar inatçıydı ki geldiğinden beri çok kilo kaybetmişti. Talya tüm gününü evde bir umutla kaçış yolu arayarak geçirmişti. Ama gel gör ki bu huysuz devasa adam ona çıkış yolu olabilecek her yolu kapatmıştı. Oflayarak koltuğa oturdu genç kız. Kara kara nasıl gideceğini düşünüyordu derken kapı çalmıştı. Koşa koşa kapıya gitmişti ve buzlu camdan oluşan kapıdaki yansımaya bakmıştı. Anlaşılan Yasemin gelmişti o yüzden beklemeden kapıyı açmıştı. Yüzüne çok da samimiyetsiz olmayan bir gülümseme takmıştı. Yasemin de olmasa kimse ona destek olmayacaktı. O yüzden kızın üstüne çok gitmemeliydi. Elinde bir kutu ile kapıda bekleyen Yasemin arkadaşının eşini gördüğünde sevinçle kıza sarıldı ve içeri geçti. "Nasılsın canım?" dedi. Cevap alamayacaktı biliyordu lakin adet yerini bulsun istiyordu. "İyiyim, sen nasılsın?" yanıtını aldığında elindeki pasta kutusu yere düşmüştü. Kesinlikle bu yanıtı beklemiyordu. Çığlık atarak yerinde zıpladı ve karşısındaki genç kıza sarıldı. " Talya! Sen konuşuyorsun." dedi sevinçle. Talya da omzunu silkip yere çevirdi bakışlarını. O adam evde olmadığı için konuşabilirdi diye düşünmüştü. Hata mı etmişti bilmiyordu lakin sessizlikten çok sıkılmıştı. Özellikle eskiden hep konuşmayla geçen hayatını aşırı derecede özlüyordu. "Artık konuşabilirim... Bir süre." diyebilmişti. Gerçekten de bir süre konuşabilirdi. Ege'yi kastettiğini anlayan Yasemin yerdeki pasta kutusunu alıp ileride çok iyi arkadaş olacağını hissettiği kızın koluna girdi ve adımlarını mutfağa yöneltti. "Olsun, zamanın keyfini çıkaralım biz de. Bugün erkekler evde yok, kutlama var!" dedi. Karşısındaki kızın rahatlayıp içini kendisine dökmek istiyordu. Yarasına merhem olmak istiyordu. Mutfağa geçen kzlar tabaklarına pasta koyup kendilerine çay demlemişlerdi. Çayı beklerken de söze nasıl başlayacağını bilmeyen Yasemin yerinde kıpır kıpırdı. "Seninle bişey konuşmam lazım." dedi ciddiyetle. Talya kafasını sallayıp konuyu dinlemeye başladı. "Senin bu eve gelmende benim de parmağım var ve bu durum vicdanım için hiç iyi gelmiyor. Ege'yi dinlememeliydik Talya, bu konuda bize ne kadar kızsan haklısın. Toprak da çok pişman ama elinden gelen bir şey yoktu. Ege'yi karşısına alamazdı." Toprak'ın adını duymasıyla salona gitmeye hazırlanan Talya'yı zor bela durduran Yasemin asıl konuya giriş yaptı. "Tamam dur, gitme hemen." diyerek dağılan saçlarını düzeltti. "Kısacası ben kendi adıma çok özür dilerim. Böyle bir suça ortak olmamalıydım. Lütfen beni affet. Aslında bizi. Erenle beni affet." dedi ve masum bakışlarını yolladı. Aslında Talya'nın kendisini affetmesini beklemiyordu lakin duygularının gerçek olduğunu bilmesini istiyordu. "Tamam." dedi Talya ve tabağını alıp içeri geçti. Arkasında şaşkınlıkla kalan kızı umursamadan koltuğa geçip bir film açtı. Bu acı hayatında daha fazla dram izlememek için komedi filmi açmıştı. Yasemin de mutfakta tek başına olayı hazmetmeye çalışıyordu. Tamam bir kabul müydü yoksa geçiştirme miydi çözememişti lakin kendisi bunu olumlu yorumlayacaktı. Gülümseyerek tabağını ve çayı alarak Talya'nın yanına kuruldu. En sevdiği komedi filmlerinden birinin yayınlandığını görünce kahkahalar eşliğinde filmi izledi. "Off! Çok komik." diyerek evde gülüyordu. Talya da bazı sahnelere gülüyordu. Bu ortam onu az da olsa yumuşatmıştı. "Yasemin, bu evde durmak istemiyorum." dedi tabağını bir kenara bırakıp Talya. Duyduğu sözle öksürük krizine giren Yasemin'in Ydiği pasta boğazına kaçmıştı. Şimdi nasıl cevap verecekti. Ege'ye ihanet edemezdi. "Bana yardım et. Gitmem lazım." diyerek şansını denedi Talya. "Talya, üzgünüm. Ben bunu yapamam." diyerek bakışlarını ellerine kenetledi. Gerçekten de arkadaşına ihanet edemezdi. "Ama neden? İstemiyorum burayı neden anlamıyorsunuz?" diyerek ağlamaya başladı Talya. Ağlayan genç kıza sarıldı Yasemin. Saçlarını okşadı ve sakinleşmesini bekledi. "Emin ol burası senin için çok güvenli. Ege artık sana kötü davranmayacak. Bana güven, onu sevmeye çalış." "Sevemem." dedi yüzünü arkadaşının gövdesine sokup gizlenen kız. "Neden kuzum? Herkes onu istiyor, sen neden sevemezsin?" Gerçekten de bu sorunun cevabını düşünüyordu genç kız. Ege Arslan'ı herkes isterdi. O çok güçlü, kudretli ve yakışıklıydı. "Bu şekilde sevemem, belki başka şekilde olsaydı sevebilirdim ama bu durumda sevemem." diyerek hıçkırıklarını yolladı koca eve küçük kız. Arkadaşının durumuna daha fazla kayıtsız kalamayan Yasemin de ağlamaya başlamıştı. Ne çıkılması güç bir durumdu bu böyle. Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyıktı. "Şşş... Geçecek." diyebildi. Gerçekten de geçecek miydi? Umarım geçerdi bu durum. Yasemin, Talya'ya sarılmaya devam ederken gözü mesaj gelen telefonuna takıldı. Talya'ya hissettirmeden telefonu aldı ve Ege'den gelen mesajı okudu. 'Umarım her şey yolundadır. Seninle konuştu mu?' Derin bir nefes alarak Ege'ye yanıt verdi Yasemin. 'Merak etme her şey yolunda ve hala tek kelime etmedi.' yazarak gönderdi mesajı. Ardından arkadaşına pansuman yapacağını söyleyip gerekli malzemeleri almaya gitti. Her zaman Ege'nin yanında olacak değildi. Şimdi sıra kadın dayanışmasındaydı. Kalbi kırılmış olan küçük kızın kalbini onarmak lazımdı. Aşk da böyle değil miydi zaten. Çöplüğe dönmüş, terk edilmiş bir kalp aşkla tanışınca cennetten bir bahçeye dönmüyor muydu? Talya ve Ege için de öyle olacak. Dışarıdan güzeller güzeli bir malikane olarak gözüken bu harabe ev gün gelecek şen kahkalardan geçilmeyecekti. * * * "Bize sunduğunuz maddelerde şirket çıkarımız tahmin edilenden daha düşük. Hal böyle olunca size güvenimiz pek olmuyor Albert Bey." dedi Eren. "Size verebileceğimiz en yüksek oranı sunduk Eren bey. Lakin sizi tatmin etmek sandığımızdan daha fazla zahmet gerektiriyor." dedi huysuzca Albert Bey. Bedenen odada olup ruhen Talya'nın yanında olan Ege bu konuşulan konuları duymuyordu. Aklı da kalbi gibi sevdiği kadındaydı. Şu an ne yapıyor? İyi mi kötü müydü? Yaraları ne durumdaydı? Bunları cevaplarını öğrenmek istiyordu. Hatta öğrenmekle kalmayıp karısını görmek istiyordu. Ege'nin aklından bir türlü çıkmıyordu küçük karısı. Onu çok özlemişti. Elinden gelse şu an bu toplantıyı bırakıp ilk uçakla Türkiye'ye dönüp karısının kollarına -zorla- girerdi. Ama Eren bu konuda çok katıydı. Belli ki Ege'ye cezaların en büyüğünü tattırmadan göndermeyecekti. Ege de el mahkum çekiyordu bu ağır cezayı. "Şirket güvenliğimiz için Altay Bey ile anlaşma yapmak istiyoruz. Biliyoruz ki siz de siber güvenliğiniz için Altay Bey ile iş birliği içindesiniz. Bir elçi aracıyla anlaşma yapmak isteriz. Bize yardımcı olursanız seviniriz." dedi Albert Bey. Altay'ın adını duyduğu an derin düşüncelerinden kurtulan Ege, gri gözlerini karşısındaki yaşlı kurta çevirdi. Altay'ı burunlarının dibine sokmak istemedikçe kader Altay'ı diplerinde bitiriyordu. Elindeki kalemi masaya seslice attı. Odada çıkan tok ses üzerine herkes dikkatini gri gözlü adama çevirdi. "Altay Bey'in ürünlerinden memnun değiliz. Kendimize yeni bir firma arıyoruz." dedi stresle Ege. Gelen cevabı merakla bekliyordu. "Bakın Ege Bey, bu konuda katı olacağım. Altay Bey'den herkes memnun. Bu anlaşma için en iyi ve uygun firma o. Benim görüşüm buradan devam etmektir." deyip koltuğunda geri yaslandı Albert. Bu iki genç adam kendisini çok sıkıştırıyordu. Bu büyük firmayla anlaşma yapmanın avantajlarının farkında olmasaydı çoktan geri çekilirdi lakin bu şirketi için bir felaket olurdu. "Prime holding olarak kararınızı değerlendireceğiz." dedi sıkıntıyla Eren. Altay'ı hayatlarından çıkarmaya hazırken şimdi tekrar onun ellerine düşmeleri iyi olmamıştı. "O halde Türkiye'ye döndüğünüzde elçimizle birlikte bir yemekte bu durumu konuşup anlaşma sağlayalım." dedi Albert ve dosyasını toplayıp ayaklandı. Salonu terk etmeden Altay'a bir mesaj yazdı. 'Ortaklığı sağladık, sizi de kabul edeceklerini varsayıyoruz.' Yöneticiler birbirleriyle el sıkışıp toplantı odasını terkettiler. Erenle Ege, asansöre binip bu lanet şirketi terk etmek için acele ediyorlardı. "Adamlar bizi belanın içine attılar resmen." dedi hiddetle Eren. O sırada giriş katın butonuna basıyordu. "Talya'yı nasıl koruyacağız şimdi?" diyerek kollarını birbirine bağladı Ege. Ege karısı için endişe ediyordu. Zaten uslu durmayan karısı Altayla iş birliği yapıp kaçmak için elinden gelen her şeyi yapardı biliyordu bunu genç adam. Talya kendisine alışamamıştı, hoş orman kaçkını gibi davranan Ege'nin bu halini kim görse alışamazdı ya. "Sikeyim böyle işi!" diyerek büyük ellerini hacimli saçlarına geçirdi. "Hey sakin ol! Bir şekilde atlatacağız bunu da." "Eren korkmamak elimde değil. Şu an Talya'yı bana bağlayan tek şey evliliğimiz. Onu da boşanma davası açsa kaybedeceğiz. Kaç aydır hamile de kalmadı!" dedi umutsuzca. Evet Talya gitmesin -gidemesin- diye korunmasız seks yapmalarına rağmen karısı hamile kalmamıştı ve bu da Ege'yi daha çok korkutuyordu. Onu kendisine bağlayacak hiçbir şeyi yoktu. Tek umudu Talya'nın kendisine alışmasıydı. "Ege, bu çok iğrenç bir karar. O kız bu kadarını hak etmiyor. O istemedikçe çocuğu olmamalı. Zaten kötü şeyler yaşıyor dostum, bunu nasıl düşünürsün." diyerek dostuna kızdı Eren. Bu adamın cidden korkusu yoktu. Gözünü kararttığında önüne çıkan her engeli yıkıyordu. "Haklısın ama denedim işte ve olmadı." deyip gri takımını düzeltti Ege. Şimdi düşününce Talya'yı daha büyük bir sorumluluk altına sokamazdı. Eren hızla dostunun sırtına bir iki kez vurdu. Bu bir nevi dayak gibi olmuştu. Asansörden inip özel arabalarına ilerlediler. İkili aynı otele gideceği için ayrı araç yerine tek bir araçla gelmişlerdi. Ege hemen sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Aynı şekilde Eren de yan koltuğa kurulmuştu. Yakınlarda olan oteline doğru yol almaya başladı. "Yasemin sana bir şeyler söyledi mi?" dedi Ege. Dostunun ağzını araması gerekiyordu çünkü bir gelişme olduğunda bunu kendisinden saklayacaklarını biliyordu Ege. Eren huzursuzca yerinde kıpırdadı. Talya'nın, Yaseminle konuştuğunu biliyordu ama sevgilisi tarafından şiddetle uyarılmıştı. Ege'ye hiçbir şey denemesi gerekiyordu yoksa Yasemin kendisini değil öldürmek dünyadan varlığını silerdi. "Talya'nın bir yaramazlık yapmadığını söyledi." dedi sessizce. Ege dostuna bakıp bir gözünü kıstı ve onun doğru söz dediğinden emin olmaya çalıştı. "Emin misin Eren?" "E-eminim." deyip koltukta küçücük kaldı Eren. Karşısında bu kadar emin duran bir Ege varken yalan söylemek pek de kolay olmuyordu. "Peki, öyle olsun." Ege direksiyonu tutan parmaklarını iyice sıkarak yola odaklandı. Dostu belli ki kendinden bir şey saklıyordu ama bu er ya da geç ortaya çıkacaktı. Ortaya çıktığı an ise herkesi helak edecekti. Otellerine gelen ikili odalarına geçtiler. Ege kısa bir duş almak için banyoya yöneldi. Üstündeki kıyafetleri çıkarıp kirli sepetine attı. Duş başlığından akan ılık suya bir süre odaklanıp ayakta dikildi. Ah şu an karısı yanında olsaydı yaşayacağı fantezileri kurguladı aklında. Kafasını sağa sola sallayıp bu hayalden kurtuldu. Çünkü erkekliği çok fena şahlanmıştı ve Talya olmadan kendine dokunmak istemiyordu. Elini musluğa atıp soğuk suyu açtı ve suyun altına girdi. Buz gibi su, kaslı esmer tenini tarumar ederken elini fayansa yaslayıp derin düşüncelere daldı. Ege'nin tek düşüncesi Talya olduğu için düşünsesinin derini de yüzeyi de Talya'ydı. Ege'nin dünyası Talya'dan ibaretti. O küçük kız olmadan bu koca adam olamazdı. Gerçekten de minicik vücuduyla dağları bile devirecek kadar güçlü olan adımı alt üst etmişti. Biraz daha duşta kalıp hastalanmamak için duştan çıktı ve havluyu kasıklarına bağladı. Ardından da bir saç havlusu alıp gelişi güzel saçlarını kuruladı. Banyodan çıkıp yatağına doğru ilerlerken komodinin üstündeki telefonunu eline aldı ve yatağına uzandı. Huysuz karısının uyurken çektiği fotoğraflarıyla dolu olan albümüne girdi ve bir süre orada oyalandı. Karısı her uyuduğunda Ege onun fotoğrafları tek tek çekmişti. Kirpik sayısına kadar ezberlediği fotoğrafları unutmamak için her gün hafızasını tazeliyordu. Allah korusun tek bir detayı bile unutmak Ege için ölüm olurdu. En sonunda dayanamayıp Esma Hanımın numarasını tuşladı. Ne olursa olsun karısının varlığını hissetmeliydi. Onun yokluğuna daha fazla dayanabileceğini sanmıyordu. "Alo, Ege Bey! Alo." diye çırpınan kadın sesini duyduğunda boğazını temizledi ve telefonu kulağına götürüp söze başladı. "Esma Sultan, nasılsın?" "İyiyiz biz oğlum sen nasılsın?" dedi Esma Hanım. Biliyordu ki patronu kendisini değil karısını merak ediyordu o yüzden lafı uzatmadan ikisinin de iyi olduğunu söylemişti. Elini mahçupca ensesine götüren Ege ne diyeceğini şaşırmıştı. Kadın asıl planını anlamıştı demek ki. "Sen merak etme. Hanım kızımız şimdi uyuyor salonda. Çok şükür bir yaramazlığı da yok, her gün Yasemin Hanım da uğruyor zaten. Bayağı sohbet ediyorlar kızımızla." dediği an Ege yerinden ayağa kalktı. "Sohbet ediyorlar derken!" dedi ellerini yumruk yaparak. Söylememesi gereken bir şeyi söylediğini fark eden Esma eliyle ağzına bir tane yapıştırdı. Şimdi ne yapacaktı? Daha doğrusu nasıl kıvıracaktı? "Esma Sultan, doğru mu duydum ben!" diyerek odada bağırıyordu Ege. Bu kadın neden susuyordu ki? "Ege Bey, ben özür dilerim." diyebildi yaşlı kadın. Şimdi naneyi yemişti. "Hay sikeyim! Bu evde her şeyi en son ben duyayım zaten!" deyip telefonu kapattı ve yatağa fırlattı. Demek karısı konuşmaya başlamıştı ve Eren de bunu saklamak istemişti. Onun ne haddineydi. Hızla odasından ayrılıp Eren'in odasına doğru koştu. Kapısına yapışıp yumruklar atmaya başladı. "Ulan piç! Şimdi seni sikmedim mi?" diyerek kapıyı açana kadar yumruklamaya devam etti. Odanın kapısının kırılacağını anlayan Eren hızla kapıya yöneldi. "Noluyor Allah'ım, yine noluyor? Yine niye beni sikiyorsun?" Kapıyı açtığında karşısında yarı çıplak Ege'yi gördüğünde şaşırmıştı. Gözlerini sonuna kadar açıp karşısındaki adama baktı. "Ne oldu oğlum? Bu ne gürültü?" "Sikerim oğlunu da gürültüsünü de lan! Hesap ver bana!" Diyen Ege, Eren'in yakasına yapıştı. "Talya'nın konuştuğunu neden bana söylemedin?" diye hiddetle bağırdı. Eren kaçmak için sözü başka yerlere çekmeye çalışıyordu. "Sende de ne sik varmış. Sik sik bitmedi." diyerek korkuyla karışık gülümsemeye başladı arkadaşına. Ege daha fazla saçmalamaya tahammül edemeyeceği için duruşunu sertleştirip Eren'in yakasında olan ellerini sıkılaştırdı. "Mala yatma ulan, beni sinirlendirme! Anlat çabuk, Talya'nın konuştuğunu bana neden söylemediniz?" dişlerinin arasından tıslarcasına konuştu. Eren yakasındaki elleri bir hışımla çözüp Ege'ye sırtını dönüp konuşmaya başladı. "Yasemin öyle istedi. Daha doğrusu Talya için haber vermedik. Yasemin'e güvenerek konuşmuş. Yasemin ona ihanet etmek istemedi." Yere sert bişeyin düştüğünü duyan Eren ne olduğunu anlamak için arkadaşına döndü. Yerde başını ellerinin arasına alan dostunu gördü. "Bana bir kez konuşmadı be!" dedi ağlarken Ege. İşaret parmağını kaldırıp Eren'e döndü; "Bir kez ulan, bir kez konuşmadı." Dostunu ağlarken gören Eren hızla Ege'nin yanına gitti ve yere çöktü. İncileri dökülen arkadaşına acıyarak bakıyordu. "Ege yapma böyle." diyerek dostuna sarıldı. Ege de duygusal boşlukta olduğu için Eren'e sıkı sıkı sarıldı. "Ben onsuz yapamıyorum Eren. Çok denedim, olmuyor. Bu beden onu istiyor. Bu kalp onun varlığıyla çarpıyor." Arkadaşını bu halde görmek onu kahrediyordu. Artık Ege'nin de mutlu olmasını istiyordu ama işi zor gibiydi. Talya Ege'yi affetmeyecek gibi duruyordu. "Talya'ya gidelim mi?" dedi acıdığı dostuna. Belli ki dostu daha fazla dayanamıyordu mesafeye. Biraz da Ege'nin gazabından korkmuştu açıkçası. Yaşlı gözleriyle arkadaşına bakan Ege çocuk misali kafasını olumlu anlamda salladı. "Gidelim." "Hadi hazırla valizini gidiyoruz." dedi Eren. Ege anında ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Kapıyı hızla açıp ardından da sertçe kapattı. Yan taraftaki odasına gidip bavulunu hazırlamaya başladı. Eren de arkadaşının arkasından bakıp onun havluyla odasını bastığını fark edince sinirlerine hakim olamayıp odayı kahkahaya boğdu. "Adama bak hesap sormaya dal taşak gelmiş..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD