BİTMEYEN CEZA

3464 Words
Sabahın geceye karıştığı penceresiz odada uyan ikili yeni bir güne başlamak için enerji depolarken bütün gece Talya'yı her yerde arayan Altay'ın gözüne bir damla uyku girmemişti. Kızı her yerde aramıştı lakin kızdan en ufak ses seda dahi yoktu. "Alo, baktınız mı dediğim yerlere?" "Baktık efendim ama hiç iz bulamadık." diye karşılık verdi koruma. "Her yeri tekrar arayın duman olup uçmadı ya!" dedi sinirle Altay. Nereye gittiğini araştırmak için adamlarına emirler dağıtmıştı. Er ya da geç o küçük sıçanı bulacaktı... * * * Ege sevdiği kadının huzurlu kokusunda uyurken, sırtının acısı bir yana nefret ettiği adamın terli kolları arasında sıkışıp kalan kız en ufak bir boşlukta kaçmak için zaman kolluyordu. Şu anlık bu kollardan uzaklaşmak için odanın diğer ucuna kaçması bile yeterliydi. Yavaş yavaş bağlı elleri ile Ege'den uzaklaşmak isteyen Talya bir solucan edasıyla beton zeminde ilerliyordu. Derin bir uykuda olan Ege bu minik hareketliliği hissedip küçük kadınını tekrar sıkı sıkı sarmaladı. Kaçmak bir yana dursun şimdi daha yakın temasta olan kız derin bir soluk verdi. Bu adam gerçekten yapışkan bir sülük gibiydi. "Off!" "Oflama Talya. Anın keyfini çıkar." dedi gözleri kapalı adam. Hani uyuyordu bu? Ayrıca kime göre keyifti bu? Talya elleri bağlı olsa bile uyuyan adama bir kol darbesi atıp o kargaşayla bir nebze uzaklaşmıştı. Yerde sürüne sürüne yol alıyordu. "Kızım ruh hastası mısın sen? Uyuyan adama vurulur mu?" dedi Ege sinirle. "Hıh!" diyen Talya sırtının acısıyla kendini soğuk duvara yasladı. Duvarın soğukluğu sırtındaki acıya ilaç gibi gelmişti resmen. O sırada da kendisine bakan Ege'yi görmezden geldi. Bacaklarını kendine doğru çekip alnını dizlerine yasladı. Çektiği acılar bedenini güçsüz düşürüyordu ve o bu durumdan çok şikayetçiydi. Artık kendi hayatına dönmek istiyordu ama bu gidişle çok zor olacaktı. O da kendince susma kararı almıştı. Susacaktı ve bu adama karşı tek bir kelime dahi demeyecekti. Ege sinirli halinden çıkamayıp Talya'yı oyuncak bebek gibi kaldırıp odadan çıkarmaya başladı. Yabancı dokunuşlardan nefret eden kız bağırmaya başlamıştı. Bu adamın dokunuşları kendisinde mide bulantısına sebep oluyordu. Ellerini kendisine değdiğinde tenini kızgın ateşlerde dağlayıp o izleri silmek istiyordu. Ege, Talya'yı zorla -sürükleyerek- yatak odasına çıkarmıştı. Ceza odasına bir süre ara vermek gerekiyordu çünkü karanlık ve beton zeminli odada kalmak çok zordu. Kendisi de dün bir hayli zorlanmıştı. Zaten Talya'nın sırtındaki kırbaç izleri ona yeterinde zorluk çıkartıyordu. Fazlası Ege için bile fazlaydı. Talya yumuşak yatağa girer girmez sırtını adama dönmüştü. Şu an ellerinin bağlı olması bile önemli değildi. Uyumak ve bu dünyadan uzaklaşmak istiyordu. Gözlerini sıkı kapattı ve uyumak için kapattığı damlalardan incilerinin süzüldüğünü hissettikçe derin derin nefes aldı. Şu an ağlamamalıydı. Buradan kurtulacak ve bu adama gününü gösterecekti. Emindi bundan. Ege iki gün içinde yıpranan sevdiğine hüzünle bakıp onu odada yalnız bırakmaya karar verdi. Kızın üstüne çok gidiyordu. Farkındaydı. Son olayın üstünden tam 24 saat geçmişti. İkilinin arası ilk gün nasıl ise hala aynı çetrefil durumunu koruyordu. Talya her gün bağırarak kurtulmak için ağlıyordu. Ege ise Talya'yı hapsetmeye devam edip kaçma girişimlerinde cezalar yağdırıyordu. Talya bu durum karşısında yemek yemiyordu. Sadece hayatta kalacağı kadar bir iki lokma yiyor onun haricinde ağzına bir şey sürmüyordu. Ege ise Talya yemek yesin diye onu zorlamaktan vazgeçmişti. Kız her seferinde üstüne tükürüyordu, Ege de sinirlenmemek için akışına bırakmıştı her şeyi. Yoksa elinden bir kaza çıkacaktı! Önündeki dosyaları masadan fırlatıp sandalyesine yaslandı. Bu kızı kafasından atmalıydı, en azından şimdilik. Çünkü en basit işlerine dahi odaklanamıyordu. Her an kafasındaydı ve bu dalgınlığa sebep oluyordu. Talya ise o saatlerde günün çoğunda yaptığı gibi yatakta uzanıp bir yandan da göz yaşları döküyordu. Toprak'ın yaptığı kalleşliği bir türlü unutamamıştı. En son o iğrenç gecede görmüştü o haini. Bir kez daha görünce olduğu yerde gebertecek ve hayatından atacaktı onu. Şu an tek yaptığı kapalı kapılar ardında tutsak tutulup tecavüzlere karşı çıktığı için ceza yemekti. Bünyesi güçsüzleştiği için eskisi kadar karşı da gelemiyordu. Karşı gelse bile karşısındaki dağ ayısına gücü pek de yetmiyordu. Daha fazla düşünmemek için uyumayı seçti, başka yapacağı işi de yoktu. Zaten birkaç saate de o ayı adam gelip Talya'yı rahatsız etmeye başlardı. Ege akşama doğru işten eve gelmişti. Bugün Eren ve sevgilisi Yasemin onlara gelecek ve birlikte yemek yiyeceklerdi. Ege ara ara dostlarını eve çağırıyordu çünkü sevdiği kadın onlar evdeyken biraz olsun salona geliyor sessiz sessiz oturuyordu. Onun için de farklılık oluyordu. Mutfaktaki yardımcı kadına bakmak için salondan geçerken kadının telaşlı bir şekilde yemek hazırlamaya çalıştığını gördü. ''Kolay gelsin Esma sultan. Neler yapıyorsun?" "Sağ olasın Ege Bey oğlum. Şu an sebze köftesini ve havuç taratoru yapıyorum küçük hanım için. Belki bugün yemek yer." dedi. Kadın bile yukarıdaki evin hanımının yemek yemeyişinden bir hayli sıkıntıdaydı. Kız için endişeleniyor ve bu yüzden ona sevdiği yemeklerden hazırlıyordu. Sıkıntılı bir şekilde nefes veren Ege hizmetliye kolay gelsin diyerek salona geri geldi. Bedenini koltuğa atıp gözlerini dinlendirmeye başladı. Geldiğinden beri günleri çok zorlu geçmişti. Talya bu eve asla alışmamıştı, günden güne zayıflıyor ve çöküyordu. Yemek yemediği için sırtındaki ceza izleri de geçmiyordu. Ege ona ceza vermemek için kendini çok sıkıyordu ama Talya gerçekten çok zor bir kadındı. Aklına bugün Talya'sı için seçtiği yüzüğü geldi. Hemen hevesle ayağı kalkıp ceketinin cebinden yüzüğü çıkarttı. Kısmet olursa iki gün sonra Talya ile nikah kıyacaktı. Tabi bu durumdan kızın haberi yoktu ama elbet öğrenecekti. Vahşi aslanı resmi olarak bir 'Arslan' olacaktı. Koşar adım merdivenleri çıktı. Büyük kapıya parmak izini okutup kapıyı açtı. Sırtı kendisine dönük olarak uzanan Talya'nın yanına gitti. Usul usul yatağa oturdu, sevdiği kadının gözlerine bakarak konuştu. "Sana bir hediye aldım Talya'm. Bunu kabul et lütfen." dedi. Ağlayan gözlerle kendisine bakan kız tepkisizce hediyeyi beklemeye başladı. Cebinden kırmızı yüzük kutusunu çıkaran Ege, yüzüğü sevdiğine göstererek ince parmaklarına taktı. Talya, Ege ile mücadele etmek istemediği için tepkisiz kalıp anın bitmesini bekledi. Ege masum bir çocuk sevinci ile yüzüğü takıp kızın anlına bir öpücük kondurdu ve odadan ayrıldı. Kapının kapanma sesinin ardından hıçkırarak ağlayan Talya bu yüzüğün boş yere takılmadığını çok iyi biliyordu... O sıra zil sesi tüm evi doldurduğunda Ege dostlarını karşılamak için kapıya doğru yol aldı. Hala çıkarmadığı takım elbisesi ile misafirlerini karşılayıp onları içeri buyur etti. "Ohooo! Nerde kaldın ya... Ağaç olduk burada." diye sızlayan Eren'e bir yumruk atan Ege kahkahalar eşliğinde salona geldi. "Ege, Talya nerede?" diye sordu Yasemin. Genç kız ile arkadaş olmaya çalışıyordu ama bu çok zordu. "Yatak odasında uyuyor." diye yanıtladı genç adam. Onlara kızın ağlamaktan perişan olduğunu ve vücudundaki yaralar yüzünden fazla hareket edemediğini söyleyemezdi. Eren onu mahvederdi. "Birazdan çağırırım onu." dedi. Arkadaşlarını salonda bırakıp yukarı kata çıkan merdivenleri çıkmaya başladı. Talya'sına giden bu merdivenlerden ne zaman çıksa kalbi maraton koşmuş gibi hızlı hızlı atıyor, nefesi ciğerlerine fazla geliyordu. Her akşam işten koşar adım çıkıyor sevdiğinin yanına geliyordu. Çok fazla seviyordu küçük kadınını ama kadın sevgisini zehrediyordu. Ege kendini sevgiyi hak eden bir adam olarak görüyordu, bu yüzden de Talya'nın bu halini çok abartı buluyordu ama öyle ya da böyle kendisine alışacaktı. Kapıya vardığında kilidi açıp içeri girdi. Her gün görmeye alışık olduğu kadının sırtına bakıp bir iç çekti. Neden vücudunu korku saldı anlamasa da gerginliğin hakim olduğu odanın ortasına geçti. "Talya, Eren geldi. Aşağı yanımıza gelir misin?" dedi. Kızın o ana kadar ağladığını anlamamıştı. Kaşlarını çatıp kızın yanına geldi. "Neden ağlıyorsun?" dedi. Sessizliğine alıştığı kadını kollarının arasına almaya başladı. Ona karşı koyan kadın kendini saran kollardan kaçmaya çalıştı. Adama yumruk attığı sıra sinir sistemi alt üst olmuş adam, kızın zayıflamış koluna mengene gibi yapıştı. "Yeter lan! Ne bu vahşilik? Sikerim bana vuran o ellerini. Sana yüz verenin ben amına koyayım." deyip kızı yere fırlattı. Kadın da yere fırlatılmanın verdiği acı ile ağrıyan yerlerini tutup ağlamaya devam etti. Sinirli adam hızla aşağı indi. Kıza tekrar ve tekrar zarar vermişti. Halbuki Ege, Talya ile muhattap olmasa Talya çok daha iyi yaşayacaktı. Her seferinde kızı yaralıyordu. Aşağı indiğinde arkadaşlarına güler yüz takınıp Talya'nın keyfinin olmadığını bu yüzden de aşağı inemeyeceğini söyledi. Arkadaşları için sofrayı bahçeye kurdurttu ve herkes masadayken bir - iki dakika için müsaade istedi. Arkadaşlarının yanından ayrıldığı gibi ruhsuz Ege rolüne girdi. Talya'nın odasına gelip sert bir şekilde Talya'nın saçına asıldı elleri. "Kalk! Gidiyoruz!" Talya'nın umutsuzca çırpınışları boştu. Ege onu odadan çıkarıp merdivenlere indi. Kız düşse bile arkasındaki adam onu sürükleyerek salonun olduğu kata indirdi. Arkadaşlarına kaçamak bakış atıp onların eve bakmadığı bir anda evin bodrum katına indi, önünü görmek içi cılız ışığı açtı ve kızı ceza odasına koydu. "Burada dur da aklın başına gelsin. Ne zaman hareketlerini düzeltirsen o zaman insan gibi yaşarsın." Genç kız ellerini yere vurup ağlıyordu. Bir anlık cesaret ile yerden doğrulup Ege'yi duvara itti. Buradan kaçıp Eren'e sığınabilirdi. Aniden gelen hamle karşısında sendeleyen adam kapıdan çıkmakta olan kadının saçlarına yapışıp suratını duvara dayadı. "Lan bıkmadın mı kaçmaktan?" dedi. Cevap gelmeyince tüm gücüyle kükredi. "O siktiğimin çenesini aç ve cevap ver! Nereye gideceksin, nereye?" Tekrar cevap gelmeyince kızı beton zemine kirli çamaşır gibi atıp kapıyı kilitledi. Kızı soğuk ve karanlık odada bırakmanın en iyi ceza olduğunu düşünüyordu. Odanın dışındaki lamba anahtarına dokunup kızı zifiri karanlıkta bıraktı. Sonra ise arkadaşlarının yanına çıkıp kaldığı yerden devam etti. Kız ise göz yaşları eşliğinde sert zeminde uzandı. Bu adam onu her gün hırpalıyordu ve ölmek istiyordu. Hayatın ona yazdığı bu hikayeden nefret ediyordu. Gözlerini bir daha açılmamak umudu ile kapattı. Yarı ölü vaziyette olmak şu an için her şeyden daha iyiydi... * * * Birkaç gün sonra gösterişli villa, yapılacak olan nikah töreni için hazırlanıyordu. Akşama Ege ve Talya'nın nikahı vardı, tüm çalışanlar ara vermeden akşama hazırlık yapıyorlardı. Ege'nin tüm ailesine haber verilmişti ve akşam saatleri herkesin evde toplanması bekleniyordu. Talya ise yenilmişliğin verdiği sarsıcı yıkım etkisiyle beraber bir köşeye oturmuş olanların bitmesini bekliyordu. Zaten artık elinden gelen bu değil miydi? Eskisi kadar güçlü değildi, belki savaşmayı bile unutmuştu lakin bu durumda olmak istemiyordu. Her an düşündüğü tek şey bu evden kurtulup özgürlüğüne kavuşmaktı. Evde çalışan kızlardan biri yatak odasına çok da süslü olmayan gelinliği getirip yatağa bıraktığında çekinerek Talya'ya döndü. "Ege Bey bunu giyinmeniz için gönderdi. Yarım saate tören başlayacakmış o yüzden hazırlanmalısınız." diyemeden eliyle lafını kesti kızın. Zaten olmayan tahammülü o lanet adamla ilgili konular dinlediğinde hepten eksilere iniyordu. Kıza eliyle gidebilirsin deyip gelinliği gözüne kestirdi. Oturduğu tekli koltuktan öfke ile kalkıp gelinliği eline aldı. O adamın karşısına bir de gelinlikle çıkmak istemiyordu bu yüzden bu gelinliği imha etmeliydi. Beyaz elbisenin kumaşını zorlayarak yırtmaya başladı. Zaten ince olan kumaş kendisine zorluk çıkarmadan kolaylıkla parçalara ayrılıyordu. Günlerdir olduğu esaretin acısını kumaştan çıkarırcasına parçalamaya başladı. "Bıktım kaderin bu aptal oyunlarından." dedi. Günlerdir ilk kez konuşmuştu o da yanında kimse olmadığı içindi. "Herkesten bunun intikamını alacağım!" Dakikalar içince parçalara ayrılmış olan elbiselere bakıp kahkaha atmaya başladı. Kahkahaları yavaştan solup hıçkırıklara büründüğünde sesi aşağıda çalışanlara emir veren Ege'nin kulağına varmıştı. Ege'nin yanında olan arkadaşları Yasemin, Eren, Toprak ve Ege'nin ailesi yukarıdan gelen seslere kulak kabartmış gelen sesleri anlamlandırmaya çalışıyorlardı. Talya yukarıda ellerini saçlarına geçirip saçlarını yoluyordu, bir yandan da hıçkırarak bağırıyordu. İçinden hayata lanetlerini yağdırıyor ve bu durumdan kurtulmak istediğini söylüyordu. Ege yukarıda olanları az çok tahmin edip odaya bir göz atmaya karar verdi. Yukarıda az bir vakit sonra karısı olacak kadın yine kuduruyordu. "Ben Talya'ya bakıp geleceğim, izninizle." dedi ve seri adımlarla evin içindeki merdivenleri arşınladı. Büyük kapıya varıp parmağını okutup içeri göz gezdirdi. Odanın her yeri beyaz kumaşla kaplanmış olduğunu görünce sinir kat sayısı haddi hesabını geçmişti. Karısı -az sonra olacak olan karısı- yerde kendi kendine çırpınıyordu. Onun bu hareketlerine hiçbir zaman akıl sır veremediği için sinirlerine hakim olmayı denedi. "Neden delirdin yine?" diyebildi sadece. Aldığı cevap her zamanki gibi kocaman bir ağlamaktan ibaretti. "Dilini mi yuttun konuşsana." Karşısındaki kadın kendini yok sayıp önündeki paçavralara tekmeleri savururken elini saçlarına attı. Aşağıda misafirleri varken rezil olmak istemiyordu. O yüzden kızı susturmaya çalışacaktı. "Ağlaman için bir neden yok Talya." dedi ve kıza yaklaşmaya başladı. Adamın kendine yaklaştığını gören kız birkaç adım geriye sürükledi kendini. Bu adam asıl onu anlamıyordu ve bu kızı daha çok sinir ediyordu. "Ne sikime geri kaçıyorsun? Her gece altımdasın burada bir adım kaçsan ne yazar?" diye bağırdı bariton sesli adam. Açık kapıdan aşağı inen ses evdeki milleti yukarı toplamıştı. Eren arkadaşının koluna tutunup onu telkin etmeye çalıştı. Ailesine rezil olmasın diye arkadaşını uyarmalıydı. "Ege yapma dostum, en güzel gününü mahvetme." "Görmüyor musun zaten mahvetti mahvedeceği kadar. Gelinliği parçalamış." Arkadaşının sinirini gören Yasemin ortamın erginliğini almak için sözü devraldı. "Olsun Ege, gelinlik önemli değil ben Talya'yı hazırlarım merak etme." deyip kapının önünden yavaşça sıyrılıp odanın içine geldi. Yerde ağlamakla meşgul olan kızın yanına gitmek için hareketlendiği sırada kızın gözü kapıya takılınca, kedi gibi bir kenara saklanmış olan Toprak'ı buldu gözleri. Kendisine ihanetin en büyüğünü yapan bu adamı karşısında görmek tüm sinir ağlarını harekete geçirmişti. Önündeki paçavraları göz ardı edip tüm gücüyle hain olan eski ekip arkadaşına atıldı. Cılız olan adama hızla gelip sakalsız bitkin suratına var gücü ile tokat attığında Ege dahil herkes sessizliğe bürünüp sesin kaynağına doğru bakındılar. Talya onu kimse durdurmadan Toprak'a yumruklar atıyordu. Zaten her şeyin sorumlusu karşısındaki güçsüz adamdı ve onu öldürmeden kendisi huzur bulamayacaktı. "Talya ben, ben özür dilerim." diyordu arkadaşından dayak yiyen adam. Talya eski dostuna vuruyor, tekme atıyordu. İçindeki acıyı bağırarak dışarı çıkarıyordu. Ege, Talya'nın durulmayan öfkesinden yeterince muzdarip olduğu için kızı durdurması gerektiğini biliyordu. Bu yüzde kızın ince beline kolunu sardı ve onu kolayca yatak odasından dışarı çıkardı. "Talya, yeter!" dedi bıkkınlıkla. Ama sinirden kuduran ve sadece anlamsız çığlıklar atan kadına asla hitap etmemişti bu sözleri. Ege'yi alt edip yatak odasına girmek istiyordu kız, böylelikle o haini gelinliği parçalara ayırdığı gibi parçalayabilirdi. "Aileme rezil olduk. Artık akıllan, dünkü çocuk değilsin." dedi Ege. O sırada Talya'nın bu kadar hırçın olduğunu bilmeyen Ege'nin yakınları şok olarak Ege ve Talya'nın yanından geçiyorlardı. Bu kız tamamen terbiyesiz ve ahlaksızın önde gideniydi... Herkes yukarıdaki olayın üstüne aşağı inip tören saatinin başlamasını bekliyorlardı. Zil sesi evi doldurduğunda az önceki şoku kısmen de olsa atlatan konuklar kapıda nikah memurunu karşılamış ve içeri buyur etmişlerdi. Herkesten soğuk soğuk terler akarken takım elbisesi ile masada oturan Ege ve yanında ise eski bir şortla yıpranmış bir tişört giyen Talya kukla gibi masada oturuyorlardı. Yasemin ne kadar çabalasa da Talya'yı hazırlayamamıştı. Tekrar kızdan dayak yememek için de kızdan uzak durmuştu ve sonuç ortadaydı. Ege smokin ile dururken Talya eski bir şortlaydı. Ege yaşanan olayların vermiş olduğu stres ile en mutlu günü mahvolduğu için içinden küfürler yağdırırken Talya'nın aklında sadece tek bir şey vardı; Toprak'ı öldürüp bu evden kaçmak! "Değerli konuklar bu mutlu geceye her iki aile adına hoş geldiniz diyor iyi eğlenceler diliyorum. Nikah akdine başlıyorum." dedi nikah memuru. Ortada bir ailenin olduğu bariz belliydi ama kız tarafının olmayışını kimse çaktırmadan memuru dinlemeye devam ettiler. "Gelin hanım, adınız ve soyadınız?" "..." "Öhöm öhöm, gelin hanım adınız ve soy adınız?" diyerek sesli bir nefes verdi memur. Kadın kendisine bakmıyordu ve sorduğu soruları da duymazlıktan geliyordu. Ege konuşmayı devraldı. "Eşim konuşamıyor memur bey siz soruları bana yönlendirin." dedi. "Belgelerde bu yazmıyordu ama peki Ege Bey. Sizin adınız soy adınız?" dedi memur. "Ege Arslan" "Birbirinizle evlenmek istediğinizi bize yazılı olarak bildirdiniz. Yaptığım araştırma sonunda evlenmenize engel bir durumun bulunmadığı tarafımdan tespit edilmiş olup şimdi bir kez daha misafirler ve şahitler huzurunda sözlü olarak evlenmek istediğinizi beyan ederseniz evlenme akdinizi gerçekleştireceğim. Siz sayın Talya Yıldırım yanınızda oturan nişanlınız sayın Ege Aslan Beyi hiç kimsenin etkisi ve baskısı olmaksızın özgür iradenizle eş olarak kabul ediyor musunuz?" "..." Talya gözünü yemek masasından ayırmıyordu. Bu ahmakların yaptığı saçmalıklara gerçekten dayanamıyordu. Memur kendi halinden ve tavrından zorla burada tutulduğunu anlamıyor muydu acaba? Hangi gelin nikahına şortla katılmıştı? "O halde soruyu damat beye soralım. Siz sayın Ege Aslan yanınızda oturan nişanlınız Talya Yıldırım hanımı hiç kimsenin etkisi ve baskısı olmaksızın özgür iradenizle kendinize eş olarak kabul ediyor musunuz?" "Sonsuza kadar evet!" demişti Ege heyecanla. Misafirler biraz acıyarak biraz da buruk bir sevinçle alkışlıyorlardı bu genç çifti. "Şahitler olarak sizlerde duydunuz birbirlerini eş olarak kabul ettiler. Sizlerde şahitlik eder misiniz?" Yasemin ve Eren büyük bir coşku ile verdiler cevaplarını. "Evet!" "Evet!" "Bende medeni yasanın ve belediye başkanımın bana vermiş olduğu yetki ile sizleri eş olarak ilan ediyorum. Gelini öpebilirsiniz." dedi nikah memuru. Ortamdaki gerginlik kendisinde hemen burayı terk etme hissi veriyordu. O yüzden hemen kaçmalıydı. Ege, Talya'nın misafirler tarafından görünmeyen kolunu sıkıp zorla kendine yanaştırdı.. Yüzünü eşinin yüzüne yanaştırdığında gözleri ile kızı uyararak öpmüştü. Talya midesinin bulanmasını durdurmaya çalışsa da Ege'nin babası olan Kemal Bey'in gözünden kaçmamıştı bu an. Elinde aile cüzdanını da geline taktim etmek için hamlede bulunan memur yine istediği tepkiyi göremeyince cüzdanı damada vermişti. Ege, ailesine sevinçle bakıp elindeki aile cüzdanını herkese gösteriyordu. Nikah memuru bu mutlu çifti! yuvalarında bırakıp evi terk ettiğinde geride sadece çift ve ailesi kalmıştı. Herkes bir aradayken arka bahçeye sofra kurup biralarını yudumluyorlardı. Ege yanına aldığı Talya'yı arada göz ucuyla kontrol ediyordu, bir yandan da annesi ve babası ile muhabbet ediyordu. "Her şeye rağmen çok güzel bir gece oldu oğlum, mutluluğunuz daim olsun." dedi Nergis Hanım. "Ufak aksilikler yaşasak da atlattık bu geceyi annem, ailemize yeni bir Arslan daha geldi." dedi Ege. Artık Talya kendi soy adını aldığı için çok rahatlamıştı. Talya kaçsa bile Ege onu çok rahatlıkla bulabilecekti. "Off!" Meraklı gözlerle eşine bakan Ege, karısının elini tuttu-zorla-. "Ne oldu karıcığım? Bir sorun mu var?" Talya gözlerini devirerek yanındaki adamdan başka her yere bakmaya başladı. Son kalesi olan soy adını da kaptırdığı için iyice dibe vurmuştu. Bir de aynı masada oturduğu Toprak'ı gördükçe sinirleri alt üst oluyordu. "Ortağımın en mutlu olduğu gecenin şerefine güzel bir şişe patlatalım mı? Ne dersiniz millet?" dedi Eren. Herkes bu soruya karşılık ellerindeki boş kadehleri havaya kaldırıp bağırdılar. "Evet!" "O zaman size layık içecekler getireyim." dedi Ege. Masadan kalkarken göz ucuyla Toprak'ı, Talya konusunda uyarıp eve girdi. Karısını bir saniye bile yalnız bırakmak istemediği için mutfaktan en pahalı şarapları eline alıp bahçeye geri döndü. Elindeki şişeleri misafirlerine gösterdi. "Bu gecenin şerefine kaldıralım kadehleri!" Yasemin kadehleri doldurup insanlara ikram ettiğinde Talya'ya baktı. Gözleri yaşlı bir şekilde Ege'nin himayesinde bir köşeye sığınmış oturuyordu. Hem cinsini böyle görmek onu üzse de ileride çok mutlu olacaklarını biliyordu. Çünkü Ege ona çok aşıktı ve çok iyi davranıyordu. "Talya sen de bir kadeh ister misin?" diye sordu. Talya soruyu duyup Yasemin'e gözlerini devirdi ve hemen ardından kafasını olumsuz anlamında salladı. Bu evde hiçbir şey yapmak istemiyordu. Aradan on dakika geçtiğinde Talya, Ege'nin dikkatinin başka bir yerde olduğunu anlayınca kaçmak için doğru fırsatın bu olduğunu düşündü ve masadan kalkmaya başladı. Bir iki adım attığı sırada Ege'nin babası olan Kemal Bey'in sesini duydu. "Bir şey mi istedin gelinim, sen otur zahmet etme hizmetliler getirir." deyip Ege'ye devretti Talya'yı. Talya kayınpederine ters ters bakıp pisi pisi kocasının yanına geri oturdu. Ege yanına oturan karsının kulağına yaklaştı. "Artık bir Arslan'sın ve asla kaçamayacaksın!" dedi hafif Çakır keyf haliyle. Talya Kemal Bey'den hiç haz etmemişti o yüzden. Aradan bir saat geçtiğinde misafirler evden ayrılmışlardı. Ege ile yalnız kalan Talya evin hangi deliğine sığınsam diye düşünüyordu. Çünkü biliyordu ki keyifli bir Ege'nin isteyeceği tek şey seksti. Azgın adam mutlu da olsa sinirli de olsa Talya'ya dokunuyordu ve bu Talya'nın nefretinin artmasına sebep oluyordu. Koltukta huzurla oturan adama çaktırmadan yavaş adımlarla merdivene yöneldi. Ayağındaki ev terliklerini merdivenin başında çıkarıp parmak uçlarında çıkmaya başladı. "Nereye?" Adamın kendisini fark edip sorduğu soruyu duymasıyla tabana kuvvet deyip yatak odasına kaçmaya çalıştı. "Talya kaçma! Yakalarsam sikmeden bırakmam!" diye bağıran adama aldırmadan ikinci kata çıktı. Biliyordu ki bu adam bu gece kendisini asla rahat bırakmayacaktı o yüzden bir umut kaçıyordu. Ege keyifle smokini yavaş yavaş çıkartıp merdivenleri adımladı. Her gece olduğu gibi sevdiği ile vücutlarını birleştirmek için can atıyordu. Kaçan karısının ardından yatak odasına girip on saniye içinde uyuklamış numarası yapan kadınının yanına gitti. "Gerçekten bu numaraya kanacağımı mı sandın?" Yüz üstü yatan kadını küçük bir güç uygulayarak yatakta sırt üstü uzanır pozisyonuna getirip kızın tişörtünü çıkarmaya başladı. Karısı her zamanki gibi kendine karşı çıkıyordu ama Ege sabırsız bir adamdı ve kazık gibi olmuş olan erkekliğini cenneti ile kavuşturmalıydı. "Talya biraz daha çırpınırsan sabaha kadar sikerim seni. Uslu dur." dedi. Kadın evde kimsenin olmadığını bildiğinden çığlık atarak kurtulmaya çalışıyordu ama bu mengene adam onu soyundurmakta karalıydı. Karısının tişörtünü çıkardıktan sonra şortunu çıkaran adam kadınının iç bacağına bir öpücük kondurup komodine uzandı. Karısının rahat durmayacağını bildiğinden kelepçe çıkarıp kızın ince bileklerini yatağa kelepçeledi. "Sana uslu dur dedim karıcığım. Bu gece bizim en mutlu gecemiz." 'Siktir git pis sapık' diye içinden geçiren Talya, Ege'ye bir tekme savurdu. Çıplaklığından utansa da bu adamın altında olmak istemediğinden kelepçelerden kurtulmaya çalışıyordu. Ege kadının üzerine çıkıp dolgun dudaklarını kızın göğüslerine değdirdi. Sert ve dik olan göğüsleri elleriyle yoğurup uyarılmış olan uçlarını dişlerinin arasına alıp ezdi. "Ahh!" Karısının acıya karşı vermiş olduğu tepki hoşuna gittiği için odaya kahkahasını bıraktı. "Altımda da böyle inle karıcığım. Çünkü seni çok sert becereceğim." Altında debelenen karısının bacaklarını iki yana ayırıp erkekliğini eline aldı. Taşlaşmış olan erkekliğini kadınının girişine dayadığında heyecandan alnından akan terleri yeni fark ediyordu. Bu kadın kendisini lise zamanlarına götürüyordu resmen. Ergenler gibi sevişmek için can atıyordu. Elindeki şahlanmış organı kadının içine soktuğunda Talya'nın acıyla çıkarmış olduğu sese karşılık salondan yükselen zile kulak kabarttı. "Sikeyim! Hangi orospu evladı geldi bu saatte!" dedi sinirle. Karısının yeni girdiği içinden acele ile çıkıp az önce çıkardığı pantolonunu üstüne geçirdi. Bu durum Talya'nın işine gelmişti. Karısına son bir bakış atıp aşağı kata indi. Talya yukarıda kelepçeli olduğu için kapısını kilitlememişti. Dış kapıya vardığında elini kapı koluna attı ve sinirli olduğunu belli edercesine hızla açtı. Ege karşısında gördüğü isimle kalakalmıştı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD