MAHVOLAN HAYAT

2672 Words
Talya'nın kabus gibi geçen gecesinin ardından her şer gecenin güneşe kavuşmasıyla birlikte gelen yeni lanet güne gözlerini açtı şanssız kız. Her bir hücresi ağrıdan kasılmıştı. Yavaşça uyuduğu yataktan kalkmaya çalıştı lakin kasıklarındaki keskin sızı hareketlerini kısıtlıyordu. Yanının da boş olduğunu görmesiyle birlikte çarşafı bedenine sarıp yataktan kalkıp komple bir duvarın pencereler ile kaplanmış olduğu yere geldi ve arka bahçeyi izlemeye başladı. Şu an kendini çok bitkin ve tükenmiş hissediyordu. Bedeni ağlamak istiyordu ama o gücü kendinde bulamıyordu. Güneş ışınlarının sıcaklığını yüzünde hissetmesiyle birlikte kendini yere attı ve oturmaya başladı. Son 12 saatte yaşadıklarını kaldıramıyordu. Ege'nin gözünü karartıp bunları yapabileceğini de hiç düşünmemişti ama o deli adam hayatını bir gecede kabusa çevirmiş üstüne üstelik en mahremine dokunup ona zorla sahip olmuştu. Bunları düşünmekle birlikte sinirlenmişti ve bir hışımla oturduğu yerden kalkıp çift kapıdan oluşan kapıya geldi. Kapı kolunu zorladığında açılmadığını anlayıp kapıyı yumruklamaya başladı. Yumruklarını indirirken de bir yandan çığlık atıyor bir yandan da yerinde tepiniyordu. Tepinmelerinin boş olduğunu bilmesine rağmen içindeki hırsı atmak için serzenişlerine devam etti. Belki birisi duyar da yardımcı olur diye içindeki umudu yitirmek istemiyordu. Talya için birlikte geçirdikleri ilk gün ne kadar kötü geçtiyse Ege için de o kadar kötü geçmişti. Sevdiği kadın onun olunca her şeyin mükemmel olacağını düşünmüştü lakin hırçın kadın dün arkadaşlarını ve kendisini hırpalamış evdeki tüm eşyaları parçalamıştı. Ege de kendine hakim olmayıp kıza zorla sahip olmuştu. Sevdiği kadın onundu ama kalbi neden hala huzursuzdu? Bunun yanıtını bilmiyordu, bilse bile elinden gelen bir şey de yoktu. Yanında huzursuzca yatan kadını biraz izleyip odadan çıktı. Çıkarken de kapıyı kilitlemeyi unutmadı tabii. Ardından evin halini hatırlayıp hizmetli kadını ve ekibini eve çağırıp evi temizletti. Onlar evi temizlerken kendisi kızın kaçmasını engellemek için evi son kez taradı. Korumaları tekrar tekrar uyardı, en ufak bir sorunu bile affedemezdi. ''Size söylediğim gibi evde ne olursa olsun içeri girmeyin! Talya'nın da kaçmasına izin vermeyin!" deyip arka bahçeye yönelmişti ki Eren'den bir mesaj geldi. 'Durum nasıl?' Gelen mesaja bir iç çekip arkadaşına yanıt yazdı. 'Yukarda uyuyor ama uyandığında ne yapacağımı bilmiyorum dostum.' Çok geçmeden mesajına karşılık gelmişti. 'Yardıma ihtiyacın olursa söyle hemen geliriz.' Daha fazla konuşmak istemediği için son model telefonunu bahçedeki koltuğa fırlattı. Dün görmüştü yardımı. Talya hepsini tek başına dövmüştü. Asla ama asla acımamıştı arkadaşlarına. Hizmetli kadınlar işlerini bitirip çıktığında Talya'nın hala uyanmamış olduğuna şükürler etmişti Ege. Kadınları geçirip mutfağa geçti ve sevdiği hatuna yemek için bir şeyler hazırlamaya başladı. Küçük bedeni dün çok yorulmuştu ve yemek yemek çok iyi gelecekti. Belki yemek yedikten sonra konuşup anlaşırdı sevdiği kadınla. Dışardan görenlerin ağzını sulandıracak kadar seksi olan kaslarını çıplak bırakmış bir şekilde buzdolabından yumurtaları çıkardı ve bir güzel çırptı. Koca cüssesi her mekana çok yakışıyordu. Mutfakta bile yemeklerden çok vücudu ağız sulandırıyor yakışıklılığı da tuzu biberi oluyordu. Gri gözleri dolapları taradı ve tavayı çıkardı. Teni gibi yanan ocağın üstüne tavayı koyup yumurtayı pişirmeye başladı. Bir yandan da sebzeleri şef edasıyla doğrayıp kaliteli bir tabak oluşturdu. Sevdiği kadını bebek gibi beslemek istiyordu. Her şeyin en iyisini onun önüne serecekti. Aslanın da bebek hali zararsızdı ama bu demek değildi ki bebek aslan, aslanlıktan uzaktı. Ege bunu unutmuştu. Portakalları dilimleyip suyunu sıkacağı sırada yukarıdaki aslanın uyanıp kapıyı tekmelemeye başladığını anladı. Hızlıca elindekileri de alıp yukarı kata çıktı. Onun karşısına çıkacağı için heyecanlanmıştı bu yüzden kapı önünde derin bir nefes aldı. Kapının yanındaki şifonyere tabağı koyup parmak izini dev kapıya okuttu. Tekmelerin kesilmesiyle birlikte temkinli bir şekilde kapıyı açıp tabakları da eline geri alıp içeri girdi. Kadını ağlamaktan şişmiş gözleriyle birlikte nefretle kendisine bakıyordu. "Ağlamayı bırak da bir şeyler ye." Talya yanıt vermeden boş boş duruyordu. Ege onun bu sakin halini görünce daha çok üstüne gitmek istedi. "Acıkmışsındır diye kahvaltı hazırladım." Talya, Ege'yi dikkatle süzüp ellerinin dolu olmasıyla birlikte dev gibi adamı savurup daha kapanmaya fırsat bulmayan kapıyı açıp tazı gibi dün kaçmaya çalıştığı merdivenleri inmeye başladı. Ege ise aldığı darbenin etkisinden zor çıkıp kaçan kadınının ardından gidip onu yakalamaya çalıştı. Talya aşağı indiğinde nereye gideceğini bilmediğinden ilk önce dış kapıya yöneldi. Kapının kilitli olduğunu anladığında ise koşarak bahçe kapısına yöneldi. Dün gece olduğu gibi bugün de burası kitliydi. Bulduğu her kapıyı tekmeliyor, küfürler ediyordu. "Allah kahretsin, açın şu aptal kapıyı. İmdat!" diye bağırdı. Ama nafileydi. O sırada Ege hiddetle aşağı iniyordu. Yavaş adımlarla geliyordu ama her adımında yer inliyordu. "Ne o? Kaçamadın mı?" Bir yanıt beklemişti kadınından ama kadını şu an karşısında dün gece üstünde arsız anlar yaşadığı çarşafı güzel tenine sarmalamış şekilde karşısında duruyordu. "Anla bunu benden gidemezsin!" diye bağırıp kadına yaklaştı. Yavaşça üstüne sarılı olan çarşafı üzerinden almaya çalıştı lakin kadın buna izin vermeyince sinirlerine hakim olamayıp kadının ensesinden tutup yüzünü yüzüne yaklaştırdı. "Gerçeğin farkına var ve kaçmaktan vazgeç. Anladığın üzere çok sabırlı bir adam değilim. Sonucuna katlanamayacağın bir hareket yapma." Kadın, Ege'nin yüzüne tükürünce Ege kadınına asıl Ege'nin nasıl biri olduğunu tanıtmak için kadını bir çırpıda çarşafın esaretinden kurtarıp sırtına attı. Artık yeterdi. Bu son damla olmuştu. Şimdi gerçek Ege ile tanışma vaktiydi. Talya ise bu duruma karşılık çığlık atıp adamın sırtına tüm gücü ile yumruk atıyordu. Bu adam ne cürretle kadını soymaya yeltenmişti. Yumruklar ve çığlıklar eşliğinde Ege, Talya ile birlikte evin bodrumuna geldi. Dümdüz sıvadan oluşan boş odaya girip kapısını kilitledi. Dışarıda güneş hakim olmasına rağmen bu odada tek bir cam olmadığı için karanlık hakimdi. Kızı yere koyup altında debelenen kızın saçlarını eline aldı ve sertçe çekti. Bir yandan da kızı altına almış hareket alanını darlaştırmıştı. "Artık yaptığın her bir yanlışta cezanı çekeceksin Talya." dedi. Kız onun dediklerini dinlemeyip üstündeki koca cüsseli adamı üstünden savurmaya çalışıyordu. Ege bu debelenmeden sıkıldığı için şahlanmış erkekliğini sıkan eşofmanı bacaklarından çıkarıp, kadının bacaklarını ayırdı. Kaç gündür aklını kaybetmiş gibi davranıyordu ama bu kadın artık canına tak etmişti. Tek eliyle kızın iki elini sıktı. Kız o kadar küçüktü ki Ege bazen bu kadar güçlü olmasını anlamıyordu. "Rahat dur Talya, sikerim belanı!" diye bağırdı. Talya ise bağırmasına rağmen içinden küfürler ediyoru bu hayvan herife. Ege erkekliğini kadınının girişine dayadı. Sert zeminde oluşu onu zorlasa da kadının cezalarını görüp bir nebze olsun uslanmasını istiyordu. Talya ise kaçmaya çalışıyordu. Kendini daha fazla zorlamadan kadının dar olan cennetine attı kendini. Kadının içine girerken de büyük bir inleme bıraktı boş odaya. Talya'nın çırpınışlarını durdurup seri bir şekilde kalçasını ileri geri hareket ettirdi. Ona zevkin hasını tattırmak istiyordu. Erkekliğinin vermiş olduğu haz sayesinde de kadınının üstündeydi, erkeksi hırıltılarını ortaya çıkardı ve dün geceden morarttığı göğüsleri tekrar morartmaya devam etti. Kadın izin vermediği için bal gibi olan dudaklarını bir kez dahi öpememişti, bu yüzden kızın boynunu ısırıyor göğüslerini büyük elleri arasında sıkıyordu. "Sen benimsin." Talya yaşadığı bu ikinci istismardan sonra bu iğrenç dakikaların bir an önce bitmesini bekliyordu. Bir de adamın nefesini teninde hissetmek midesini bulandırıyordu. Bu karanlık odada iğrenç bir halde olmasına rağmen kendine bir söz verdi. En kısa sürede bu adamdan kurtulacaktı. "Kimin altında olduğuna dikkat et." Ege bu sözü söyler söylemez yine tüm benliğini kadınının içine akıtıp ağırlığını kadının üstüne verdi. Bir dakika kadar kızın üstünde dinlenip ayağa kalktı ve karanlık odada çıkışa gitti. Kapıyı tekrar kadının üstüne kapatmadan önce o günlük son sözlerini söyledi. "Yalnızlık mı daha iyi yoksa benimle birlikte uyumak mı düşün bakalım." Talya göz yaşları eşliğinde sert zeminde cenin pozisyonunu almış uzanıyordu. Bu hayata ne için geldiğini çözememişti. 21 yıllık hayatı boyunca hep keder ve üzüntüden başka bir şey yaşamamıştı. Hayata karşı kazanmak istemese şu dakika alırdı canını. Ama o her şeye kafa tutandı. Öyle ya da böyle kazanacaktı. İki gündür verdiği büyük savaşlar yüzünden ağrıyan kaslarını biraz olsun dinlendirmek için acıyla kapattı gözlerini. Soğuğun da vermiş olduğu his ile uykuya geçiş yaptı. Biraz olsun uzaklaşmalıydı bu alçak dünyadan. Ege ise aşağıdaki savaş alanını bırakıp yatak odasındaki savaş alanını temizlemeye gitmişti. Karanlık, soğuk ve insanın ruhunu emen bu odada tam 18 saat kalmıştı Talya. Zaman kavramını yitirmiş ve açlıktan kıvranır vaziyete gelmişti. Bir de beton zeminin soğuğu tüm bedenini üşütmüş, hasta etmişti. Zeminin sertliği yüzünden ezilen kemiklerini düşünmek dahi istemiyordu. Bu asırlar gibi gelen 18 saatte ne bir lokma yemek yemiş ne de bir insan yüzü görmüştü. Acaba Ege onu unutmuş muydu? Siktirsin gitsin... Talya o piçi ne zaman düşünse sinirlerine hakim olamıyordu. O adamı öldürmek istiyordu. Zamanı gelince öldürecekti. Sadece sabretmesi gerekiyordu. Daha kaç saat burada kaldığını bilmezken kapıdan kilit sesi geldi. Talya istifini hiç bozmadan yatmaya devam ediyordu. O herif için kılını kıpırdatamazdı. Ege'nin silüetini koridordan yansıyan cılız ışık sayesinde gördüğünde de aynı tepkisizliğini korumuştu. Ege, kadını cezalandırdığı için üzgündü ama bunu o aptal kadına belli edecek değildi. Zaten zamanla anlayacaktı.. Yavaş hareketlerle kadının yanına geldi ve yere eğildi. Yerde yatan kadının ipek gibi olan saçlarında ellerini gezdirdi. "İyi misin?" dedi hisli bir şekilde. Beklediği gibi kızdan en ufak bir yanıt bile alamamıştı. "Konuşsana!" dedi bu sefer. Bu kadınla ne zaman konuşmaya çalışsa onu tek bir cevap vermeden deli ediyordu. "Peki sen bilirsin." diyerek kadını bir yastık gibi kucağına aldı ve karanlık odadan çıktı. Tabi ki bizim kız da adamı yumruklayarak bir güzel dövdü. Bağırışlar eşliğinde yatak odasına geldiklerinde Ege, sırtının morardığına emindi. Kadın, bir gavura vururmuş gibi vuruyor koskoca cüsseli adamı haşat ediyordu. Ege kızı yatağa bıraktığında hiçbir şey olmamış gibi aynı odanın içindeki giyime odasına geçti. Artık aksattığı işlerin başına geçmeliydi. Zaten Talya ortadan kaybolduğu için Altay her yerde arıyor olmalıydı kızı. Kendisi de ortadan kaybolmaya devam ederse herkes olanları anlayabilirdi. Bu yüzden siyah takım elbisesini ve beyaz gömleğini seçti. Kızın yanına geçip edepsiz bir şekilde giyinmeye başladı. İlk önce sıkı kalçasından siyah kumaş pantolonunu geçirdi. Ardından da kadınına baka baka beyaz gömleğini kaslı kollarından geçirip yavaş yavaş düğmelerini ilikledi. Ege'ye kalsa tam da şu an kadınının düğmelerini iliklemesini isterdi ama elbet o da olacaktı. Zaten şu an kadının çıplak olması erkekliğini şahlandırmaya yetiyordu lakin şu an sırası değildi. Talya onu gördüğü an yüzünü başka yere çevirse de yanındaki hareketliliği anlıyordu. Adam resmen ona kur yapıyordu ve piç herif utanmadan yanında giyiniyordu. Koynuna soktu seni, o zaman edep yoksunu olduğunu anlamadın mı kızım? Saçma düşüncelerini bir kenara atıp adamın gitmesini bekledi. Ege de gitmeden önce sevdiği kızın saçlarına -zorla- öpücük kondurup dayak yemekten son anda kurtularak kapıyı kilitlemeden salona geldi. Kızın biraz evi gezmesini istiyordu. Böylelikle ortama daha çabuk uyum sağlayabilirdi. Ege evdeki güvenlik sistemi paranoyak gibi tekrar tekrar kontrol edip Talya'dan gizlediği dolaptan diz üstü bilgisayarını alıp dışarı çıktı. Korumaları milyon kez uyarıp son model spor arabasına atlayıp içinden yüzlerce kez Talya'nın kaçmaması için dua edip iş yerine doğru yola çıktı. İşleri aksatmak istemediği için birkaç saat tesise uğrayıp ardından yine eve gelecekti. Keza evden biraz uzaklaşmak da kendisine bir hayli iyi gelecekti. Yaklaşık yarım saat uzaklıktaki tesise geldiğinde ortağı olan Eren'e tesise geldiğine dair bir mesaj atıp yönetim merkezine geçti. Aklı hala evdeki kadınında olsa da işlere dönmesi gerektiği bildiğinden hemen evrakların başına geçti. Okuyup onaylaması gereken bir dizi evrakları hemen okudu ve imzalaması gereken yerleri imzaladı. Tam o sırada kapısı açılıp içeri can yoldaşı olan Eren girdi. Ege de ayağa kalkıp dostunu karşıladı. "Nasılsın bakalım koca oğlan?" "Nasıl olmamı bekliyorsun?" deyip oturdu yerine. Eren hemen dostunun karşısındaki yerini aldı. "Kızın seni öldürdüğünü düşünüyordum. Saat kaç oldu gelmedin. Artık helvanı kavurmaya başlayacaktık." deyip acı bir şekilde güldü Eren. Dün o da Talya'dan az dayak yememişti, hatta kolları hala sızlıyordu da ortağının morali bozulmasın diye sesini çıkarmıyordu. "Hiç sorma ya, kız tam bir vahşi. Zor tutuyorum evden kaçmasın diye. Zaten fazla da durmayacağım işte, her an firar edebilir." "Bence de bir süre yanında kal Ege. İşleri ben hallederim." Ege başını dostuna teşekkür edercesine salladı. Eline birkaç tane dosya alıp ayağa kalktı. Eve geçip evde çalışacaktı. "Hadi bana müsaade o zaman dostum. Evdeki aslana bir görünmem lazım." dedi. Eren de sıkıntılı bir nefes verip konuşmaya başladı. "Ne zaman nikah kıyıp soy adını Arslan yapacaksın?" "En kısa zamanda gerçek bir Arslan olacak." dedi Ege. Eren de dostunun sırtını sıvazlayıp ona destek oldu. Eren ve Ege odadan çıktılar. Eren kendi odasına geçti. Yalnız kalan Ege seri adımlarla arabasına atlayıp sevdiği kadının yanına doğru yola çıktı. * * * Talya o sıralarda üstüne bir şeyler geçirmiş, evin altını üstüne getirmiş bir kaçış yolu arıyordu. Tüm çekmecelere bakmıştı ama işe yarar bir şey bulamamıştı. Hayvan herif giderken mutfağın kapısını kilitleyip gittiği için oraya girip sivri şeyler bulamamıştı. Son çare olarak koltuğu devirip alt kısmındaki ince örtüyü tırnakları ile parçalamaya başlamıştı. İçinden ince yayları çıkarıp nefes nefese kalmış olmasına rağmen hızla dış kapının önüne geldi. Kilitlenmiş olan kapının kilit kısmına yayı sokup kapıyı açmaya çalıştı. Çok fazla ses çıkarmadan kapıyı zorladı. Neredeyse çok yaklaşmıştı özgürlüğüne, hissediyordu. Son bir gayretle kapıyı zorladı. Her tarafı terden yapış yapış olmuştu ama çok da takmadı. Kapıya son bir asılmasıyla birlikte kapının 'tık' sesini duyunca yavaşça kapıyı aralamaya başladı. Korumalara yakalanmadan buradan kaçıp gidecekti. Vücudunun geçebileceği bir şekilde kapıyı araladığında ise önünde duran klasik rugan ayakkabıyı görünce korkarak da olsa kafasını ayakkabının sahibine çevirdi. İşte şimdi sıçmıştı... * * * Ege evine gitmeden önce markete uğramış sevdiği için abur cuburlar almıştı. Hiçbir kadın bu tarz atıştırmalıklara hayır demediği için Ege de kendinde taktik geliştirmeye çalışmıştı. Arabasını evin bahçesine park ettiğinde bahçe kapısında nöbet tutan görevlilere baş selamı verip dosyalarını ve market poşetlerini eline alıp araç kapısını kapattı. Endamını herkese göstere göstere evinin kapısına varmıştı. Anahtarının cebinde olduğunu fark edip tek eli ile anahtarı almayı çalışırken kapının iç tarafından zorlandığını anladı. Anahtarını arama gereğinde bile bulunmadan kapının açılması bekledi. Anlaşılan dişi aslan kapıyı açmak için bir yol bulmayı başarmıştı. İçinden 'ya sabır' çekip kapının ardına kadar açılmasını bekledi. Talya ayakkabıları görür görmez korkudan titremişti lakin korksa bile gözleri Ege'nin gözleriyle buluşmuştu. "Ne zaman uslanacaksın sen?" diyen Ege, Talya'yı tavuk kışkışlar gibi içeri geri soktu. Elindekileri antreye bırakıp kızı omzuna attı. "Ulan! Bu koltuktan ne istedin? Bir yerinde dur kadın." deyip ceza odasının yolunu tutarken de kızın kalçasına sert bir şaplak attı. "Ahh!" Acı içinde haykıran Talya kaderine lanetler ediyordu. Ege kızı beton odaya atıp tavandaki cılız ışığı açtı. "Sana kaç kez dedim bu evden gidemezsin diye. Kapının kilidini kırsan bile korumaları atlatabileceğini mi sandın Talya!" Hırs ile ceketini üstünden savururken kravatını da vahşice yere atmıştı. "Sen uslanmazsan ben uslandırmayı bilirim!" deyip beton odanın dış kısmından bir halat ve kırbaç getirdi. Kızı zorla sabitleyip ellerini sıkıca halat ile bağladı. Üstüne geçirdiği tişörtü de paramparça edip kızı çıplak bıraktı. Kendisini de çırılçıplak soyduktan sonra kendine korku ile bakan Talya'nın çenesini sertçe tutup yüzünü kızın yüzün yaklaştırdı. "Artık her şeyin benim Talya! Benden istesen de gidemezsin. Ha oldu ki gitmeye çalıştın her seferinde sana bir önceki cezayı almak için yalvaracağın cezalar vereceğim. Altımda hem zevkten hem acıdan inleteceğim seni." deyip kızın yanağına minik minik tokatlar attı. Talya da acı içinde ağlıyor bir an önce bu işkencenin bitmesini bekliyordu. Talya'yı yüz üstü uzandırıp eline sert kırbacı aldı. Sevdiği kadına sadist Ege'yi tanıtmak onun için bir zevkti. "Bir daha kaçacak mısın?" dedi Ege. Yanıt almayacağını biliyordu ama yine de sormuştu. "Hı hı!" Bu yanıtı beklemeyen Ege kırbacı Talya'nın sırtına geçirdi. Bu kadın gerçekten evlerden ırak olmalıydı. "Ahh!" "Sen ne kadar kaçarsan ben de o kadar sikerim seni!" Talya içinden adama karşı yine küfür ederken, Ege genç kadının sırtına kırbaç darbeleri bırakıyordu. 'Piç gün gelecek o kırbacı münasip bir yerine sokacağım!' 5 kırbaç darbesinden sonra dayanamayan Ege sırtı kendisine dönük olan kadının içine bir anda girdi. Çığlık çığlığa ağlayan kızın ağzını elleri ile kapatıp kalın erkekliğini kadınının dar cennetinde acımadan hareket ettirdi. "Beni insanlıktan çıkarma Talya. Sana adam gibi geldim, hediyeler yolladım ama sen n'yaptın beni hep elinin tersi ile ittin. Şimdi n'yapıyorsun? Benden gitmeye çalışıyorsun." Elini yumruk yapıp beton yere sertçe vurdu. "Benden gitmek öyle kolay mı lan?" Ağlayan Talya artık bayılacağını düşünüyordu. Sırtı hiç olmadığı kadar sızlıyordu. Hatta şu an sırtının derisinin yırtıldığını hissediyordu. Bu adam sadistti ve Talya artık ne kadar yara alacağını bilmiyordu. Kadının morarmış ve yer yer kızarmış sırtını dişlerinin arasına alıyor ısırıyor, ardından da ısırdığı yerleri öpüyordu. Yarım saatin ardından Ege, sevdiğinin cennetine akmış ve içinden çıkmıştı. Kızın artık direnmediğini bildiği için sert zeminde kızı koynuna almış, sarıp sarmalamış bir şekilde soğuk betonda uzanıyordu. Soğuk ikisini de mayıştırmıştı. Talya sırtının acısı için akan ve ardından kuruyan göz yaşları ile uykunun - Ege'nin- kollarına atmıştı kendini. Ege ise iki gündür olduğu gibi sevdiğinin bu huzursuz haline göz yaşlarını akıtmıştı. Onun mutlu olması için bu yola girmişti ama sevdiği şu iki günde çok yara almıştı. En kısa zamanda ilişkilerinin düzelmesi için tanrısına yalvardı. Burnunu küçük aslanının saçlarına gömmüş bir vaziyette uykuya daldı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD