Saat gece 02.30 sularında Talya başındaki inanılmaz ağrıyla derin uykusundan uyandı. Bulanık görüşüyle etrafa baktığında buranın neresi olduğunu bilmiyordu. Gözlerini eliyle ovalayıp yattığı yumuşak yataktan doğruldu. Baş ucu komodinin üstündeki dijital saate baktığında gecenin bir yarısı olduğunu gördü. Hızlıca doğruldu ve yatak odasından çıkmaya başladı.
Başı hala dönerken kapıyı zorla açtı ve merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Aşağıdakiler hareketliliğin farkına varmıştı ve çıkacak kıyameti bekliyorlardı. Merdivenin sonuna geldiğinde herkesi salonda otururken buldu. Toprak'ın yanına geldi.
"Noldu bana Toprak. Başım çatlıyor." dedi. Toprak bacaklarını sallıyor, gözlerini kaçırıyordu.
"Cevap versene dilini mi yuttun." dedi bu sefer sertçe. Neden konuşmuyordu?
Toprak yine bir tepki vermiyor Ege'ye doğru bakıyordu. Ama Talya'nın pes etmeye niyeti yoktu.
"Hadi gidelim. Bitti buradaki işimiz." dedi. Arkasındaki üçlüye bakmıyordu. Bakarsa işlerin ters gideceğini düşünüyordu. Toprak'ın elinden tutup kaldırmaya çalıştı ama put gibi duran adamdan sıkılmıştı.
"Gelmezsen gelme ben giderim." dedi. Büyük adımlarla salonda bulunan dış kapıya doğru yürüdü. Elini beyaz kapının kulpuna attığında kapının açılmadığını gördü. Birkaç kez daha denedi. Olmuyordu.
Kilitlemişlerdi...
Ondaki inat kimsede yoktu o yüzden kapıyı zorlamaya başlamıştı. Bir yandan da Toprak'ın hareketlerini sorguluyordu. Ege'den de çekiniyordu. Bu durum hiç normal değildi, bir delilik yapmalarından korkuyordu. Artık çıldırmış gibi kapıyı kırma çalışınca Ege yerinden kalktı. Sakin adımlarla sevdiğine doğru yanaştı.
"Talya." dedi. Ama başka bir şey diyememişti.
Kız onu aldırmadı açmaya çalışıyordu kilitli kapıyı hala. Arkasındaki adam bir hiçti. Sadece buradan defolup gitmeliydi.
"Lanet olsun açılsana be!" diye haykırıyordu çaresiz kız. Aklına evdeki büyük pencereler geldi. Kendisini tutmaya çalışan devasa adamdan bir hışımla kurtulup büyük cama doğru koştu. Büyük yemek masasının üstünde duran şarap şişesini hiç düşünmeden kapalı ve tahminen kilitli cama fırlattı. Şarap şişesi kırılmıştı lakin cam sapasağlamdı. Herkes ses yüzünden irkilmişti.
Artık hıçkırarak ağlıyordu. Yasemin sakinleşmesi için kızı tutuyordu ama o çırpınıyordu. Kızın kendine zarar vermesinden korkuyordu.
Neler olduğunu anlamıştı Talya. Zorla bu eve hapsetmişlerdi kızı. Kurtulmak için Yasemine vuruyor, Eren'i ittiriyordu. Etrafında ne varsa tekmeliyor küfürler savuruyordu.
"Bırakın beni, hepiniz aklınızı kaçırmışsınız. Bunun sonu kötü bitecek haberiniz olsun."
Sinirlenen Ege kızın yanına geldi. Kızın kollarından tutmaya başladı.
"Sakin ol artık. Ne kadar çırpınsan da boş, gidemezsin." diye bağırdı. Kız bunu duyduğunda daha da sinirlendi kendisine yaklaşan herkese saldırmaya başladı. Ege'nin yüzüne tokat atıp göğüsüne yumruklar savuruyordu.
"Bırakın beni. Açın şu siktiğimin kapısını. Bırak beni, bırak!" diyordu. Hala Ege'yle konuşmuyor Eren ya da Toprak'a gitmek istediğini diyordu. Yasemin de bir kadın olarak genç kıza yaklaştı. Yüreği sızlamıştı, biraz sakinleşmesi gerekiyordu.
"Kuzum artık bir sakinleş de konuşalım. Bak harap oldun." dedi ılıman bir tavırla. Delirmiş gibi davranan Talya gördüğü her şeyi yıkıyordu.
Ege artık pes etmiş bir şekilde oturuyor, Toprak ise başını elleri arasına almış ağlıyordu. Talya, kendini sakinleştirmeye çalışan Yasemin'in eline sertçe vurdu. Ne sakinleşmesinden bahsediyordu bu kadın?
"Gitmek istiyorum sadece!"
Yasemin eline vurulmasıyla korkup Eren'in yanına gitmişti. Eren ise bu durumdan kurtulmak istiyordu. Evde sağlam hiçbir şey kalmamıştı. Ruhu daralıyor, kulakları sağır oluyordu.
"Toprak bunu bana nasıl yaparsın? Ben sana kardeşim dedim be!" deyip yerde kendini parçalıyordu. Ege artık dayanamadı ve ayağa kalktı. Zaten kanında alkol geziyordu ve pek de sağlıklı düşünemiyordu. Yerdeki ufak kızı tek bir hamleyle sırtına aldı. Kız çığlık çığlığa bağırırken onu yatak odasına taşımaya başladı. Sert bir şekilde sevdiği kadını yatağa attı. Canına tak etmişti artık. Aşağıdaki rezil ortam sabrını zorlamıştı.
"Bırak beni piç. Gideceğim!" diyordu sadece.
Ege elini burun kemerine koydu. Kıza zarar vermemek için çok direniyordu. Talya, Ege'nin bu halinden yararlanıp hızla kapıya yöneldi. Tam açacağı sırada kapıya kocaman bir el gelmiş ve kapı geri kapanmıştı. Arkasında hissettiği nefesle korku bedenini sarmıştı.
"Yeter ulan! Yeter!" diye bağırdı Ege. Kıza sakinleşmesi için zaman veriyordu ama kız laftan anlamıyordu. Biraz soluklansın istiyordu.
"Bu durumu sen istedin Talya. Sonuçlarına katlan." deyip Talya'yı kapıdan uzaklaştırdı ve çıkıp kapıyı kapattı. Parmak iziyle çalışan kiliti devreye soktu. Sinirle yeri delermişçesine aşağı indi.
"Hadi, terk edin evi." dedi arkadaşlarına. Şaşıran üçlüden hayır nidaları dökülürken Ege'nin kükreyişi Talya'ya kadar gelmişti.
"Size siktir olun gidin dedim!" Bağırdığı için nefes nefese kalmıştı. Eren herkesi toplayıp mahşer yeri kadar karışık olan eve son bakış attı. Ege hiç iyi değildi, aynı şekilde yukarıdaki kadın da öyle. Sevgilisi ve cılız erkeği alarak dışarı çıktı. Ege de onlarla birlikte kapıya çıkmıştı. Korumaları tembihlemesi gerekiyordu.
"Her ne olursa olsun, ne kadar çok bağrış duysanız bile evin içine girmeyeceksiniz. Anlaşıldı mı?" dedi. Patronlarına itaat eden adamlar hep bir ağızdan 'anlaşıldı' demişlerdi. Zaten kimse böyle bir tehlikeyi göze alamazdı.
Tam o sıra Eren arabasına biniyordu. Deliye dönen dostuna bir bakış attı. Korumalara nasıl emirler verdiğini izledi bir süre. Başına çok büyük bela almıştı. Her şey beklediklerinden de zorlu oluyordu. Bu felaketten uzaklaşmak isteyip, arabasını çalıştırıp villadan ayrıldı.
Ege hiddetli gözleriyle uzaklaşan arabaya baktı. Arabanın farı kor gibi yanan gözlerini kamaştırmıştı. Şimdi tek kalmışlardı ve her şey asıl şimdi başlıyordu. Ağır adımlarla eve girdi, kapıyı kapattı. Merdivenlerden çıkarken aklındaki olayları tartıyordu. Artık geri dönüşü yoktu. Bu gece Talya onun olacaktı.
Yatak odasının kapısına geldiğinde sert bir şekilde kapıyı açtı. Ürkek bakışlarla camdan Erenlerin gidişini izleyip ağlayan sevdiğine baktı.
"Gitmek istiyorum." dedi camdan gözünü ayırmadan kız.
"Olmaz."
"Neden." titreyerek ağlıyordu. Arkasında yakışıklı ama bir o kadar da korkutucu adam varken titrememek elde değildi.
"Çünkü benimsin." dedi adam. Şokta olan sevdiğine acıyor ama aynı zamanda aşkı için yanıp tutuşuyordu.
"İstemiyorum."
Daha fazla dayanamamıştı Ege. Bir hışımla Talya'nın yanına geldi. Aylardır sevmek için hayalini kurduğu saçları çekerek kızın yüzünü yüzüne yaklaştırdı.
"İsteyeceksin ulan. Ya seve seve ya sike sike." dedi bariton sesiyle.
Genç kız kolları arasında çırpınıyor, saçlarını adamın ellerinden kurtarmaya çalışıyordu. Yaptıkları akıl kârı değildi adamın.
"Ölürüm de olmaz." dedi. Evet gerçekten de kendini öldürürdü.
Talya bir şekilde yine kendini yere atmıştı ve gitmek için adamla boğuşuyordu. Artık onu etkisiz hale getirmek için alkol kokan adama vuruyor tekme atıyordu. Ege ise kendine yavaş yavaş geliyordu ama kıza bunu pek belli etmiyordu. Talya, Ege'nin sargılı burnuna bir yumruk atıp onu az da olsa sersemleştirdi. Yerde burnuyla mücadele eden adamdan kaçıp arkasına bakmadan merdivenlere yöneldi. Kapıyı kilitlememişti adam bu yüzden koşarak aşağı inen genç kız sağına soluna baktı. Ne tarafa gidecekti?
Her yer kitliydi.
"Talya boşuna uğraşıyorsun kaçamazsın. Elime geçtiğin an belanı sikeceğim." diyen adamın sesi her an daha yakından geliyordu.
"Sen kendini sik, piç kurusu." dedi Talya. Tekrar cama yönelmişti. Camdan çıkabileceğini sanıyordu. Camı ittirip açmaya çalıştı lakin nafileydi. Ege ise kızın ensesinde yerini almıştı bile. Bunu fark etmeyen Talya arkasına bakmadan camla uğraşmaya devam ediyordu.
Burnu acıyan adam Talya'yı tekrar sırtlanıp çığlıktan başka bir şey bilmeyen kızı yatak odasına getirdi güç bela. Kız bir türlü pes etmiyor, adamı dövüp işkence ediyordu. Ege'nin gözü iyice dönmüştü. Kızı yatağın üstüne attı. Elini tehditkar bir şekilde salladı.
"Tek bir hareketini görürsem mahvederim seni. Çok ciddiyim." dedi ürkütücü sesiyle. Ellerine gömleğinin düğmesine gitmişti. Hızla açıp yatağa eğildi.
Talya bu seferki olayı kaldıramayacağını düşünüp tekrar mücadele etmeye çalıştı. Ama Ege, Talya'yı altına alarak ellerini başının üstünde birleştirdi. Sıktığı bilekler morarmaya başlamıştı.
"Sana olan aşkımı kabul etseydin bunlar olmayacaktı!'' deyip yatağa bir yumruk attı adam. Talya yumruğun kendisine geleceğini düşünerek gözlerini yummuştu. Adam tüm ağırlığını üstüne vermiş, hareket etmesini engellemişti.
"İstemiyorum!" diye feryat eden kadının çığlıklarına karşı kulağını sağır yaptı. Sağlam düşünmeyen aklıyla kadının yanağına öpücükler kondurmaya başladı. Onu öpmek ne kadar da güzeldi. Kendinden geçiyordu. Kadın çırpınıyordu ama Ege onu öpmeye devam ediyordu. Kız yüzüne ve boynuna değen dudaklardan tiksiniyor bu yüzden midesi bulanıyordu.
Talya pes etmemeye çalışıyordu ama kasları yorulmuştu. Üstelik adam çok güçlüydü. Buraya kadar dedi. Özgürlüğü de benliği de elinden alınmıştı.
"Bu gece benim olacaksın sevdiğim." deyip boynuna imzasını attı adam. Boynunda hissettiği dişlerle bir feryat çıkaran kız acıya dayanamıyordu. Adam tam bir vahşiydi.
"Lütfen yapma, stemiyorum." dediği halde adam durmuyordu. Adamın eli kızın eşofmanına gitmeye başlamıştı. Altındaki kız bir umut kaçmak için çabalıyordu. Hıçkırarak ağlıyor, feryatlar koparıyordu.
Heyecanlanan adam kızı zor da olsa soymayı başarmıştı. Önce kıyafetleri sonra iç çamaşırı odanın bir yerini boylamıştı. Sabahın doğuşuna az kalmıştı ve elini acele ettirmeye çalışıyordu adam. Bu gece bitecekti.
Kızın ellerini tek eliyle tuttu ve kendisi de soyundu. Bu manzarayı görmek istemeyen kız hem çıplaklığından utanıyor hem de kafasını pencere tarafına çevirmiş çırpınıyordu.
"Yalvarırım dur, istemiyorum. Rızam yok diyorum neden anlamıyorsun?" gibi cümleleri tekrar ediyordu kulağını kapatmış olan adama. Ege altındaki kadının boynunu emiyordu. Kızın leziz teni karşısında şuuru iyice bedenini terk ediyordu. Altındaki beden iyice hareketlenince kadının bacaklarını araladı ve arasına yerleşti. Şahlanmış erkekliğini kızın kadınlığına yasladı. Bu sıcaklık bile hırçınlaşması için yeterliydi. Kadının diri ve dik göğüslerini avuçladı. Bu anı uzun süredir bekliyordu. Bir yandan kadını tutup bir yandan onunla sevişmek zordu ama buna da razıydı.
Kadın her çığlık attığında göğüs uçlarını dişlerinin arasına alarak eziyor ona ceza veriyordu. Bunu bir kaç kere tekrarladı. Kadının göğüsleri morarmıştı tıpkı boynu gibi. Zonklayan erkeklini kadının girişine dayamış bekliyordu. Sabırsızdı ama bir o kadar da sabırlıydı. Eliyle erkekliğinin yerini ayarladı.
"Bu saatten sonra benimsin Talya. Buna alış." diyerek yavaşça, kalın erkekliğini sevdiği kadının içine ittirmeye başladı. Daha önce hiç cinsel deneyimi olmayan Talya'nın hem bedeni hem ruhu acıyordu. Ege'nin erkekliği Talya'nın duvarlarını zorlayarak santim santim içine giriyordu.
Kadınlığındaki acıyla iyice ağlamaya devam etti. Adam, ona acısı geçmesi için zaman tanıyordu. Hareketsiz bir şekilde kadınının üstünde duruyor kulağına sakin olması için sözcükler fısıldıyordu. Zaten zor olan geceyi iyice zorlaştırmak istemiyordu.
"Şşşşş. Sakin ol, geçecek. Şu andan itibaren kimse seni benden alamaz." diyordu adam.
Talya bekaretinin elinden alınmasıyla adeta yıkılmıştı. Artık ne hareket ediyor ne de bağırabiliyordu. Sadece ağlayarak Ege'yi protesto ediyordu. Ege ise yeteri kadar beklediğini düşünerek kadının içinde hareketlenmeye başladı. İki eliyle kadının kolunu tutuyor ama bir yandan da ritmik hareketlerle kadınının içinde gidip geliyordu. Hayatından çok kadın geçmişti. Çok fanteziler yaşamıştı ama hiçbir seksi bu seks kadar zevk vermemişti. Halbuki çok basit bir seksti bu.
Odada yankılanan ağlama sesiyle karışık ten sesi Ege'nin sevdiğinin içine tüm benliğini akıtmasıyla duvarlara kazındı. Seri hareketlerle kızın içinde dans ediyordu. Erkekliği daha önceki sekslerini inkar edercesine haz duyuyordu. Bir yandan da kıza sıkı sıkı sarılmış yanaklarını ve boynunu öpüyordu. Dakikalar sonra -Talya için asırlar geçmişti- kızın içine boşalıp hayatında hiç almadığı kadar zevk almıştı ve hiç bitmesin istiyordu. Adamın inlemesi tüm odayı doldurmuştu. Yavaşça bu savaşta pes eden kadının içinden çıktı ve yatağın sol tarafına kendini attı.
Talya, Ege'nin içinden çıkmasıyla birlikte acıyan kadınlığını aldırmadan yanında duran çarşafı gelişigüzel çıplak tenine attı ve sırtını yabancısı olduğu adama döndü. Yabancıydı bu adam ama en mahrem yerlerini görmüştü ve izinsiz dokunmuştu. Şu an tek yaptığı şey sessizce ağlamaktı. Artık ona konuşmak haramdı. Yaşamak istemiyordu. Bu geceyi nasıl unutacağını bilmiyordu. Hayatı alt üst olmuştu. Artık bir hayatı yoktu. Bir yandan Toprak'ın ihaneti, bir yandan Ege'nin ona tecavüzü akıl sağlığını yerinden oynatmıştı.
Yanındaki adam da darmaduman haldeydi. Sevdiği kadınla isteyerek, gülerek birleşmek isterdi ama kader onları zorlamıştı. Halbuki Talya biraz çabalasaydı bunlar olmayacaktı. Herkes kendince haklıydı. Kadın kendi haline ağladı, adam sevdiğinin inci tanelerine ağladı. Daha önce hiç ağlamayan adam bu gece içi yana yana göz yaşı dökmüştü.
Bu gece hayatlarının en zorlu gecelerinden birisiydi. Bu gece yıkılır sanılan surlara yenileri eklenmiş herkesin arasına uzun süre eritemeyecekleri kadar büyük buz dağları girmişti.
Talya ne kadar ağladı bilmiyordu ama şişen gözleri uykunun esiri olup kapanmıştı. Ege, burnunun acısına aldırmadan kadınının düzenli nefes alış verişinden uyuduğunu anladı ve yatakta biraz doğrulup kadınının omzunu öptü. Nasıl da mücadele etmişti bugün. Kadını tam bir savaşçıydı. Doğmaya başlayan güneşe ve kadınına baktı.
"Tüm hatalarımla geldim sana. Bu hatamı da telafi edeceğim. Sadece zaman lazım bize güzelim. Sadece zaman..."
Sahi zaman yaraların ilacı mıydı?