Afik 27. Bölüm

1252 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Ne kazık gibi dikilip kaldın. Geçsene lan. Kollarımız koptu. Ali söylenerek içeri girince Can da elindeki kutularla Doruk ' u iterek ters ters bakarak içeriye girince Doruk ikisine kibarca sövmüştü. -Sen onlara bakma. Boşver. -Önemli değil. Hadi içeriye geçelim, kapıda kaldık. -Haklısın... Doruk ile yan yana salona geçtiğimizde erkeklere hoşgeldin diyerek Saadet teyze başta olmak üzere kadınlara sarılıp hazırlanan masanın önündeki sandalyeye oturdum. Doruk da hemen yanındaki sandalyeye oturmuştu. Dakikalar ilerlerken sohbetler edilmişti. Annemin kaş, göz işaretleriyle kahve yapmak için mutfağa geçmiştim. Aslı da dahil olmak üzere kızlar arkamdan mutfağa gelince diğerlerinin kahvelerini onlara yaptırarak Doruk' un kahvesini yapmaya koyulmuştum. Tuz falan koymayacaktım. Klasik Türk kahvesi yapacaktım. -Abla kahveler hazır. Sen bunları götür, eniştemin kahvesinin altını kısarız. Sen gelince devam edersin. -Tamam. Hazırladıkları tepsiyi elime alıp salona geçmiştim. Can ve Ali'yi görmesem de umursamadım. Sırayla herkesin kahvesini verip tü tü maşallahlar eşliğinde tekrar mutfağa dönmüştüm. Mutfağa döndüğüm gibi Doruk' un kahvesini hazırlamıştım. Fincana kahveyi döküp titreyen ellerimle pleksiyi almıştım. Kızlar önden gidip eski yerlerine kurulmuşlardı. Salona girdiğim de bütün gözler bana dönse de umursamamaya çalışıp Doruk' un kahvesini verdim. -Afiyet olsun. -Teşekkür ederim. Doruk ' un yanındaki sandalyeye oturunca Doruk beklemeden kahvesinden ilk yudumunu almıştı. İlk yudumunu yuttuğu gibi öksürmeye başlamıştı. Şekeri mi çok gelmişti? İyi de ben kahveyi Doruk ' un sevdiği gibi sade yapmıştım. Pleksideki suyu aldığım gibi Doruk 'a uzattım. Doruk beklemeden suyu alıp tek yudum da içmişti. -İyi misin? Kahveyi sade yaptım. Niye böyle oldu ki. -Öhöö öhö... Sade mi? Zehirden farkı yok. -N. Ne? Masadaki kahveyi alıp küçük bir yudum almıştım. Tadı berbattı. Nimetti ama iğrençti. -Ne oldu damat bey? Niye içmiyorsun kahveni? Ali'nin sesiyle ona döndüğümüzde Can ile gülerek bizi izlediklerini gördüm. Ali kahvesini höpürdeterek içerken Can da elinde telefon video çekiyordu. -Ulan. Ulan... Tabi ya. İkisinin işiydi. Büyüklerin kahvesini götürürken ikisi salonda değillerdi. Kahveleri dağıtıp salondan çıkarken ikisi gelmişti. Doruk yerinden kalkacakken kolundan tutmuştum. -Boşver onları. Bak herkes bize bakıyor. Haklı olduğumu bildiği için homurdanarak geri yerine oturdu. -Ferit bey amcacığım müstakbel damadın daha kızının getirdiği kahveyi içmiyor. Ben olsam isteme konusunu bi daha düşünürüm. Ali sinsi sinsi gülümserken babam Doruk ' a odaklanmıştı. -Olur mu öyle şey Ali. Kankamızı tanımıyormuş gibi konuşma. Doruk tabi ki müstakbel sözlüsünün yaptığı kahveyi tek yudum da içer. Ali ve Can bayağı eğleniyordu ama Doruk için aynı şeyi söyleyemezdim. İmkanı olsa ikisini fena halde benzetirdi. Doruk ikisine bir şey söylemek yerine babamın keskin bakışları altında o iğrenç kahveyi bir yudum da içmişti. Bitirdiği gibi öldürmüştü. Bayrağındaki suyu bitirdiği için su getirmek için ayaklanacağım sırada babamın öksürük sesiyle geri yerime oturdum. Annem müstakbel damadına kıyamayıp önündeki dokunulmamış bardağı Özge'ye vererek Doruk ' a içmesi için göndermişti. Doruk suyu içip rahatlamıştı resmen. Doruk 'un babası bu ânı bekliyormuş gibi lafa girmişti hemen. -Oğlumuzda kahvesini içtiğine göre gelelim sebebi ziyaretimize. Gençler anlaşmış, birbirini sevmiş, güzel bir yuva kurma yoluna niyetlenmiş. Bizler de onların aile büyükleri olarak bu izdivacın kurulmasına en güzel şekilde vesile olma telaşındayız. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz değil de kızınız oğlumuza eş, bizlere gelin değil kızımız olsun. Kararım belli olmasına rağmen babam yine gözlerime bakmıştı. Fazla hevesli görünmemek adını usulca başımı olumlu anlamda salladım. -Gençler kendi aralarında anlaşmış, bizlere de hayırlısı demek düşer. Hayırlı olsun. Babamın sözlerinden sonra her şey hızlıca gelişmişti. Bir an da Doruk ile yan yana ayak da beklerken bulmuştuk kendimizi. Özge elinde yüzüklerin olduğu tepsi ile yanımda dururken Ege'nin babası Tayfun amca söz yüzüklerimizi takmak için yanımıza gelmişti. -Doruk ağabey yüzükler kutudan çıkmıyormuş haberin olsun. Özge kibarca para istediğini söyleyince hem Doruk hem de Umut ağabey Özge'nin tuttuğu tepsiye hatırı sayılır bir miktar para bırakınca Tayfun amca yüzükleri parmaklarımıza takmıştı. -Evlatlarım, sevginizi paylaşmaktan korkmayın! Birbirinize karşı yapmış olduğunuz hataları, hiçbir zaman sevginizden ve birbirinize duyduğunuz ilgiden üstün tutmayın. Şunu unutmayın: Sevgi ve ilgi, nişanlılık döneminde ve sonrasında göreceksiniz ki, aranızda doğabilecek sorunların tek ilacıdır. Bu yüzükler sizi sonsuza dek sevgiyle birbirinize bağlasın" Kurdeleyi kesince kurdelerdeki inciler yere seçilmişti. -Dertleriniz, sorunlarınız ve sıkıntılarınız da bu inciler gibi dökülüp gitsin. -Amin. Nihayet yüzükler takılmış, kurdeleler kesilmişti. Yüzük takma faslı bittiği gibi büyüklerin elini öpmüştük. Catering şirketinden gelen çalışanlar ikramlıkları servis ederken odanın diğer köşesine gençler olarak geçip oturmuştuk. Özge ve Aslı çektikleri fotoğrafları bizlere gösterirken yengem elinde bir tepsi dolusu bardak ile gelmişti. Yengem su dolu bardakları sırasıyla Onur, Ege, Can, Ali, Aslı ve Özge'ye vererek yanıma gelmişti. -Ne oldu yenge? -Yüzüğündeki kurdeleyi verebilir misin canım. -Neden? -Sen ver. Sonra söylerim. İkiletmeden yüzüğüme bağlı olan kurdeleyi açıp yengeme verdim. Yengem kurdeleyi aldığı gibi altı küçük parçaya bölerek elinde su ile bekleyenlere vermişti. -Ne yapacağız bununla Yağmur abla? Ege'nin kurdeleye attığı tuhaf bakışlar eşliğinde sorduğu soruya yengem cevap vermişti. -Kısmetiniz açılsın diye canım. Kurdele yutmak kısmeti açarmış. İlk defa duymuştum bu saçma hurafeyi. Diğerleri de benim gibi saçma bulmuş olacak ki Ali ve Aslı dışında herkes kurdele ve suyu masaya bırakmıştı. Ali ve Aslı ise diğerlerinin aksine kurdeleyi tutup, üstüne su içmişlerdi. Kızzzz, bunlar birbirini mi kesiyor alttan alta? Ali ve Aslı mı? Ship, ship, ship.... Yok artık devenin bale pabucu. -Aslı!! Tam Doruk ' a müdahale edecekken Ali benden önce davranmıştı. -Onu, bunu boşver de o kahveyi nasıl içtin lan? İçinde şirketten tut, yağa kadar her şey vardı. Salaktı bu çocuk. Aslı konusunu kapatmak isterken kendini ateşe atmıştı. Aslı seve seve bu salağı mı sevmişti Allah aşkına. Gönül bu ister ota konar ister b.oka.. 4 AY SONRA Giyinme odasından dolaba dizdiğim kıyafetlerin olduğu son bavulu da sürükleyerek odaya geçtim. Eşyalarını taşıma işi de bittiğine göre düğün günü gelsin bakalım gelin hanım. Dün bütün eşyalarımı Saadet annelere getirmiştim. Dün kitaplarımı falan anca yerleştirmiştim. Kıyafetlerimi yerleştirme işi ise bugüne kalmıştı. Nişandan sonra düğün tarihine karar verdiğimiz gibi hazırlıklara başlamıştık. Hem kalabalık aile sevdiğim için hem de hastalığımdan dolayı yalnız kalmaktan korktuğum için Saadet annelerle beraber yaşamayı istemiştim. Saadet anne onlar ise bu teklifimi seve seve kabul etmişlerdi. Beraber yaşama konusu bir sonuca bağlanınca Doruk' un odasını ikimize ait bir çalışma odasına çevirerek aynı katta bulunan misafir odasına bir oda ile birleştirilerek yatak odasına çevirmiştik. Oda gayet büyüktü ama giyinme odası yapmak için böyle bir şey yapmıştık. Odamızın içinde iki kapı vardı. Biri giyinme odasına açılırken diğeri de banyoya açılıyordu. Sade bir takım seçmiştim. Yatak dışında iki tablo ve aplikler vardı. Ha bir de yatağın karşısında televizyon vardı. -Begüm abla bitti mi? Masa hazır, annem çağırıyor. -Evet bitti ama benim eve geçmem gerek. Günlerdir koşturmaktan adam akıllı dinlenemiyorum. Eve gidip dinlenmek istiyorum. Doruk uzmanlık sınavından sonra özel bir hastanede asistan doktor olarak çalışmaya başladığı için neredeyse her hazırlığı tek başına yapmaya başlamıştım. Hâl böyle olunca daha çok yorulmuştum. Sonuç da ise ara sıra burun kanamalarım olmuştu. Düğün arefesinde kimseyi boş yere telaşlandırmamak için Doruk da dahil olmak üzere kimseye bir şey söylememiştim. Zaten düğünden sonra doktor kontrolüm vardı. O zaman doktoruma gerekli her şeyi söylerdim. -Ağabeyim de gelecek. İstersen yemeğe kal , yemekten sonra ağabeyim ile seni götürürüz. -Doruk mu aradı? Bugün hiç konuşmadık da. -Ha, şey... Şey aradı. Ali ağabey aradı. Ağabeyimin telefonu kapalıymış, sana da ulaşamamış. Beni aradı. Ağabeyim şey demiş, gitmesin eve. Beraber yemek yiyelim, ben bırakırım demiş. -Ali ağabeyine çok teşekkür ettiğimi söyle. .... Yemeğe kalmıştım. Arayıp anneme haber verdikten sonra aşağıya inmiş ve masanın kurulmasına yardım etmiştim. Bir hafta sonra yaşayacağım evde son kez Aslanoğlu olarak yemeğimi yemiştim. Haftaya Aydınoğlu ailesinin küçük gelini olarak bu masaya oturacaktım. Yemekten sonra Aslı ve Doruk ile beraber evimin yolunu tutmuştuk. Aslı arka koltukta telefonuna gömülmüşken Doruk ile sohbet ediyorduk. -Her şeyi yerleştirdin mi? -Evet canım. Nihayet bitti. -Şükür... Düğün günü gelip, geçse de artık rahat etsek. -Kaldı altı gün sevgilim. 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD