AFİK

Afik 19. Bölüm

Selamun aleyküm 🍂🍂

Keyifli okumalar...🍭🍭

-Doruk ne işin var burada?

-Günü bitirmeden seni görmek istedim.

Tuttuğum frezya buketini kokluyormuş gibi yaparak gülümsememi kamufle ettim.

-İyi yapmışsın... Çiçekler çok güzelmiş. Teşekkür ederim.

-Beğenmene sevindim... Günün nasıldı?

-Hastaneden çıktıktan sonra beraber yemek yedik bizimkilerle, sonra uyumuşum. Özge elinde tepsi ile odama gelip uyandırana kadar uyumuşum öyle... Senin günün nasıldı?

-Ufak bir kaç uygulama yaptık.

-Bu kadar mı?

-Sonra bizim çocuklarla bir yere geçip oturduk. Yemek falan yedik. Günü bitirmeden seni göreyim deyince de çiçekleri kapıp kapına geldim.

-İyi yapmışsın.... Şey ama ağabeyimin sözlüğünün ailesi evdeler. Beni ziyarete gelmişler. Artık içeriye girmem lazım. Annem farkına varırsa biraz sinirlenebilir.

-Anneni sinirlendirmeyelim. Sonra yine bir bahane ile gelirim. Zaten Can da araba da bekliyor.

-Can ile beraber mi geldiniz?

-Evet. Arabası serviste diye onu eve ben bırakacağım. Senin yanına gelince ona da araba da beklemek kaldı.

-Anladım. Can' a selam söyle.

-Ve aleyküm selam. Yarın görüşürüz.

-Görüşürüz.

-Bu arada etek çok yakışmış. Hep etek giy.

-Teşekkür ederim.

Ağzım kulaklarımda Doruk ile vedalaşıp içeriye girdim.

Salona uğramadan önce odama geçip frezya buketini başucuma bırakıp alt kata inerel Özge'nin yanındaki boşluğa hemen oturdum.

-Şhh ağzın kulaklarında.

-Sen konuşma Özge hanım. Niye söylemedin kapı da Doruk' un beklediğini?

-Sürpriz. Adı üstünde sürpriz. Adam arayıp seni görmek istediğini ama ne yapacağını bilmediğini söyleyince biraz yardımcı oldum. O da söylediğim seçeneklerden çiçekçi olmayı seçip seni ziyarete geldi. Fena mı yaptı. Baksana mutluluktan biraz sonra havalara uçacaksın.

-Uçarım tabi.

-Bugün çiçekçi olup gelen yarın sucu veya tüpçü diye gelir benden söylemesi.

DORUK'DAN

-Nerede kaldın lan?

-Geldim işte. Niye sinirlendim böyle? Gidip, gelmem beş dakika sürmedi.

-Delirtme beni. Her seferinde seni uyarmaktan bıktım.

-Yine ne yaptım acaba?

-Zamanında Begüm'ü neyden yargıladıysan onu yapıyorsun şu an. Begüm' e karşı cinsle konuşup, vakit geçiriyorsun dedin. Şimdi aynısını hatta daha fazlasını yapıyorsun. Doğruyu, yanlışı, helâli, haramı unutuyorsun. İslamiyet sadece kadınlara değil erkeklere de var. İslamiyet namaz kılmak, tesettüre girmek vs. den olmuyor.... Eline, koluna, gözüne, ayağına sahip çıkman gerekiyor. Erkeğin tesettürü göz kapaklarıdır. "Sanma ki tesettür sadece kadınlar içindir, erkeklerin tesettürü de göz kapaklarıdır." şeklindedir. Sözü ifade eden ayet ise; Mümin erkeklere söyle: "Gözlerini (harama bakmaktan) kıssınlar ve namuslarını korusunlar!" Bu kendileri için daha uygundur. Şüphesiz ki Allah yapmakta olduklarından haberdardır." Nur Suresi'nin 30. Ayetidir. Burada anlatılmak istenen kişiye düşen karşısındakinin sorumluluğu yerine getirmesini beklemekten önce kendi sorumluluğunu yapmasıdır.... Gözünü haramdan sakınmıyorsa kendini haramdan sakınan bir eş istemeye hakkı yoktur. Her iki cins de istediği eşi önce hak etmesi gerekir.... Bildiğin gibi bir kızla evlenmeyi düşünmek ve nişanlanmak, evlenmek (nikahlanmış olmak) mânâsında değildir. Bunun için kişinin nişanlısıyla gezip dolaşması ve onunla yalnız kalması kesinlikle haram ve büyük bir vebaldir... Peygamber (sav): "Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır." buyurmuşlardır. Bir çok nişanlılar, tenha yerde yalnız kaldıklarında istenmeyen ve meşru olmayan bir takım menfî neticeler meydana gelmekte ve sonunda herhangi bir nedenle nişan da bozulmaktadır. Geride kalan şey vebal ve iffetsizliktir. Bunun için dinini, dünyasını ve şerefini düşünen kimseler, meşru olmayan bu gibi şeylere dikkat etmeleri gerekir.... Düşün evlenecek olan çiftler için bile haram, günah. Siz söz de sevgilisiniz.... Yapma! Bunu kendine de Begüm ' e de yapma.

"Hiç şüphe yok ki, Allah, âdemoğlunun zinadan nasibini yazmıştır. Buna erişecektir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayağın zinası da yürümektir. Kalb ise heves eder, temenni eder. Tenasül uzvu bunu tasdik eder veya yalanlar."

Söylediği her şey de haklıydı. Bu yüzden başımı sallayıp onu onayladım.

-Haklısın... Ne desen haklısın. Yapmam dediğim, dikkat ederim dediğim ne varsa yapıp durdum. Ama bundan sonra eskisinden daha dikkatli olacağım. Göz göre göre yakmayacaktım ikimizi de. Ne sevdiğim kadının ahiretini yakacağım ne de kendiminkini.

BEGÜM'DEN

Dün gece uyumadan önce başucuma Doruk' un getirdiği buketi bir vazoya koyduğum frezya buketine bakarak yataktan çıktım.

İlaçlardan olsa gerek öğlene kadar uyumuştum resmen. Telefonu elime alıp Doruk'dan arama veya mesaj var mı diye bakmıştım ama ne arama ne de mesaj vardı.

Beklemeden Doruk ' u aramıştım ama açmamıştı. Belki müsait değildir diye ikinci defa aramak yerine nasıl olduğunu, ne yaptığını soran bir mesaj atıp telefonu komodinin üstüne koyup yatağımı topladım.

Banyoya geçip rutin işlerimi yaptıktan sonra tekrar odaya dönerek giyinmiştim. Son olarak altıncı duyu organım olma yolunda emin adımlarla ilerleyen bandanayı da başıma takarak odadan çıkmıştım.

Alt kata indiğimde annem ve Havva teyze dışında kimseyi görmemiştim. Babam ve ağabeyim şirkete gitmişlerdi. Özge ise arkadaşları ile buluşmaya gitmişti.

-Hadi şunları ye kızım. Sonra ikimiz biraz bahçeye çıkarız. Hava alırsın biraz.

-Tamam anne.

Annemin tepsi ile getirdiği yemekleri yemiş, daha sonra odamdan Havva teyzenin getirdiği şalı omzuma atıp annemle bahçeye çıkmıştık.

-Bahçeyi değiştirmemişsiniz hayret.

-Bahçenin neresini değiştirebiliriz kızım. Ağaçlar, çiçekler aynı. Bir de yıllardır aynı köşede duran kamelya var.

-Ayyy anne size de şaka yapmaya gelmiyor.

-Yapma öyleyse... Sen evi felan boşver de sen uyurken sabah Saadet hanım aradı. Evde seni ziyaret etmek istiyormuş.

-Gelsin.

-Gelsin demesi kolay. Kadın eve geldiğinde babanla ne diye tanıştıracağım? Arkadaşım diye tanıştırsam baban bütün arkadaşlarımı tanıyor.

-Gerçeği söylesek kızar mı babam?

-Kızmaz. Sadece yaşadıkların ortadayken, hastalığını yeni atlatmışken fazla tutucu ve korumacı olabilir.

Kayan şalı tekrar omzuma attım.

-Ben akşam babanla konuşurum. Sen Doruk ' a benim babanla konuşacağımı söylersin. Baban belki konuşmaya falan çağırır. Duruma göre hazırlıklı olsun.

-Tamam anne.

Annemle bahçede biraz daha dolaşıp sonra eve geçmiştik. Annem çalışma odasına geçerken ben de odama geçip çalışma masasının önündeki sandalyeyi kitaplığın önüne çekip oturdum. Raftan aldığım Guyton ve Hall Tıbbi Fizyoloji kitabını incelemeye koyuldum. Kimi zaman satır altlarını çizmiş, kimi zaman da post - itlerle not alıp kenara yapıştırdığım notlar vardı ama beş yılımı verdiğim hayalim olan meslekle ilgili tek bir kelime bile hatırlamıyordum. Başka bir dil de yazılan bir kitaba bakıyormuşum gibi hissetmiştim. Sinirle elimdeki kitabı bırakıp başka bir kitap aldım raftan. Temel Dermotoloji yazıyordu bu kitapda da. Bu kitaptan da bir şey anlamayınca daha fazla dayanamayıp bunu da yere atıp sinirle odadan çıkarak Özge'nin odasına geçtim.

Sırtımı yatağa yaslayıp yere oturdum. Unuttuğum beş yılımı düşünürken gözümden düşen yaşlar artıyordu.

-Abla...

Özge'nin sesini duyuyordum. Neden ağladığımı sorgulayıp duruyordu. Unuttuğum beş yılıma ağlıyordum.

-O oda da kalmayacağım.

Her tarafında ânılarım olan ama hatırlamadığım o oda da kalmak istemiyorum.

-Gitmeyeceğim oraya.

-Tamam. Beraber benim odam da kalırız. Aynı küçüklüğümüzdeki gibi.

....

Akşam yemeğinin sessizce yenilmesinden sonra Özge'nin odasına geçtim. Özge aşağıya inmeden önce odama geçip birkaç parça kıyafet ve pijama takımı getirip dolabına koymuştu. Dolaptan aldığım pijama takımını üstüme geçirip yatağa girdim.

Özge de bu ânı bekliyormuşcasına kapıyı tıklatıp odaya girmişti.

-Abla bu paket sabah sana gelmiş. Annemler sana vermeyi unutmuşlar.

-Allah Allah kim gönderdi acaba?

-Bence Doruk ağabey.

Özge'nin uzattığı paketi açınca bir kitap görmüştüm. Kitabı kenara bırakıp üstündeki not kağıdını alıp okudum.

"Yan yanarken sana kapılıp gidiyorum. Bildiklerimi unutuyorum. Bu kitabı okuyup unuttuğum noktaları sen bize hatırlatır mısın? "

🥀🥀🥀