Afik 20. Bölüm

1144 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 DORUK'DAN Şirketten içeriye girdiğimde oyalanmadan ilerideki danışma masasının önüne gittim. -Merhaba, kolay gelsin. -Merhaba. Sağ olun. Nasıl yardımcı olabilirim? -Ferit Aslanoğlu ile görüşmem vardı. (Begüm'ün babasının adını unuttum. Önceden adı geçti mi hatırlamıyorum. Yazdıysam hatırlatın bana. ) -Randevunuz var mı? -Hayır. Ama doktor Doruk derseniz tanır. -Bir dakika bekleteceğim. Danışmandaki kadının birkaç tuşa basıp Ferit beyi arayıp geldiğimi haber verip, telefonu kapatmıştı. -Ferit bey sizi bekliyor. Ferit beyin odası on sekizinci katta. Kata çıktığınızda Ferit beyin sekreteri asansörün önünde sizi karşılacak. -Teşekkür ederim. Kolay gelsin. İyi günler. -Sağ olun. Asansörlerin olduğu kısma yönelip düğmeye basmıştım. Birkaç dakika sonra nihayet boş asansör gelince beklemeden binip on sekiz yazan tuşa basıp kapının kapanmasını izledim. Asansörün her katta durmasıyla neredeyse on dakika sonra on sekizinci kata ulaşmıştım. Asansörün kapısının açılması ile kapı ağzında bekleyen bir kadın ile karşılaştım. -Merhaba, Doruk bey değil mi? -Merhaba, evet. -Buyurun şu taraftan. Eliyle gösterdiği yöne adımlarken kadın konuşmaya devam etmişti. -Ferit beyin devam eden bir görüşmesi var. Görüşmesi bitene kadar masamın önündeki sandalyede oturup bekleyebilirsiniz. Başımı sallayıp ulaştığımız masanın önündeki sandalyeye oturmuştum. -Beklerken bir şey içmek ister misiniz? -Teşekkür ederim ama bir şey almayayım. Böyle iyiyim. Kadın başını sallayıp önündeki bilgisayara dönüp gördüklerini ajandaya not alırken bulunduğum ortamı inceleme koyulmaya çalıştım ama pek başarılı değildim. Aklım Ferit beyin benimle konuşacağı konudaydı. İki gün önce Begüm arayıp annesinin aramızdaki sevgililik durumunu babasına anlattığı söylemişti. Babasının da benimle konuşmak istediğini iletmişti ama iki gündür hastaneden bir türlü çıkamadığım için Ferit beyin konuşma isteği bugüne kadar sarkmıştı. Stresli hâlde parmaklarım ile oynarken sekreterin sesini duymamla parmaklarımla oynamaya son verip kadına döndüm. -Ferit beyin misafirleri çıktı. Ferit bey sizi bekliyor. Sekreterin arkasına takılıp bir odanın önünde durmuştuk. Kadın kapıyı çalmış, içeriden gelen ses ile kapıyı açmıştı. -Önden buyurun. Kadının elini uzatıp bana yol vermesi ile teşekkür edip açık kapıdan içeriye geçtim. Kadının da arkamdan odaya gelmesi ile stresle Ferit beye baktım. Ne yapacagimi bilemez hâlde adama bakarken Ferit beyin elini uzatması ile elini tutup sıktım. -Hoşgeldin evlat. Evlât demesi içimi rahatlatmıştı biraz. Bu yüzden gülümsemeye gayret edip cevap verdim. -Hoşbuldum Ferit bey. -Şöyle otur. Eliyle gösterdiği deri koltuğa geçip oturdum. -Ne ikram edelim sana Doruk? -Teşekkür ederim, ben bir şey almayayım. Ben koltuğa geçip otururken hâlâ odada bulanan sekretere yönelik konuşmuştu Ferit bey. -Şermin bana orta şekerli bir türk kahvesi. Misafirimize de büyük bir bardak soğuk su. Madem kendi bildiğini okuyup şu isteyecekti ne diye bana sormuştu ne isteyip, istemediğimi. -Tabi efendim. Sekreter odadan çıkınca yalnız kalmıştık. -Asuman ile konuştuğum gün seninle konuşmak istediğimi söylemiştim. -Hastaneden geç saatlerde çıkmak zorunda kaldım geçen iki günde. Adab- ı muaşeret kuralları gereğince sizi rahatsız etmemek adına konuşmaya gelmedim. Ama bugün dersim erkenden bitince yanınıza gelip, konuşmak istedim. Daha doğrusu benimle konuşacağını konuyu öğrenmeye geldim. Yüzünde anlık bir gülümseme görsem de hızlıca toparlamıştı kendini. -Bizim seninle konuşacağımız tek konu Begüm. -Ben... -Dinle!!! Saf ya da salak değilim. Begüm'ün ameliyatından sonra ne amaçla kızımın odasına geldiğini biliyorum. Sadece bunu dile getirmedim.... Begüm veya annesi bana anlatana kadar farkına varmamış gibi yaptım. Kızımla aranızdaki duygusal yakınlığı kızımın hastalığı süresince onu üzmemek adına sessiz kaldım.... Ben aranızdaki durumu hastanede başladı sansam da ameliyattan bir ay öncesine dayandığını eşimden öğrendim. Begüm'ün bizden bunu neden sakladığını anlamadım. Begüm bir şey saklamamıştı. Ben yalan söylemiştim. Begüm hatırlamıyor diye gözünün içine baka baka yalan söylemiştim. -Her şey daha yeniydi... Begüm hastalığını saklayıp, ortadan kaybolmuştu, ondan haber alamazken günler sonra onu hastanede gördüm. -Neyse ne. Gelelim esas konumuza! Begüm'ün hastalığının detaylarını eminim ki tıbbi anlamda benden daha iyi biliyorsundur.... Kapının tıklatılması ile Ferit bey susmuştu. Kapı açılmış, sekreter getirdigi kahveyi Ferit beyin önüne, içinde buz parçaları olan suyu benim önüne koyarak odadan çıkınca yine eskisi gibi yalnız kalmıştık. Adam açık açık konuşmamızın sonunda soğuk suyunu iç, git diyordu. Umudunu kes, vazgeç diyordu. Ne derse desin vazgeçmek gibi bir niyetim yoktu. Geç de olsa Begüm'ü sevdiğimin farkına varmıştım. Kolay kolay sevdiğim kadından vazgeçecek değildim. Begüm'ü kaybetmeye hiç niyetim yoktu. -Nerede kalmıştık? -Be. Begüm'ün hastalığı hakkında konuşuyordunuz. -Hah!. Kızımın tedavisi olumlu sonuçlandı ama tekrar etme ihtimalini biliyorsun evlat. Kızımın hastalığını da biliyorsun. İleri de kızım tek. Tekrar hastalanırsa korkup onu yarı yolda bırakır mısın? O süreçte kızımı yalnız bırakıp, daha da üzer misin? Belki şimdikinden daha zor günler geçireceğiz. Bu zor günleri kaldırabilir misin? -Begüm'ü bırakmak gibi bir niyetim yok. Kızınızı seviyorum. Hastalığı umrumda değil. Umrumda olsaydı aramızdaki ilişkiyi kimse zaten bilmiyordu. Bunu fırsat bilip Begüm'ün karşısına çıkmazdım. Begüm'ü seviyorum. Niyetim hiçbir zaman laylaylomluk yapmak değil. Kızınızı seviyorum ve Allah izin verirse onunla evlenmek istiyorum. Yüzündeki gülümseme bu sefer daha uzun süreli olmuştu. -Kızım unuttuğu altı yılı tekrar hatırlayıp, dondurdugu okulundan mezun olana kadar evlenmeyecek. Ne? Ne demek hatırlayacak ? Ya hiç hatırlamazsa? Evlenemeyecek miydik? -Ya Begüm hatırlamazsa? -Hatırlayana kadar bekleyeceksin öyleyse... Hadi suyunu iç. Begüm hatırlamazsa evlenmeyecektik. Adam en başından beri bunu planladı diye içmem için soğuk suyu önceden hazırlamıştı. Üstüme diktiği gözleri huzursuz hissedince önündeki bardağı alıp tek sefer de söylediklerinden sonra soğuk suyumu içtim. Afiyet olsun yalancı çoban... .... -Annneeee çabuk bana bak. Baksana saçlarım yeniden çıkmaya başladı. Anne baaaak... Saçlarım yeniden çıkıyor. Eskisi gibi, herkes gibi saçlarım çıkıyor, uzuyor... Odadan çıkıp koşturarak alt kata indim. Annem sesimi duyup merdivenlere kadar gelmişti zaten. -Anne baksana bana. Saçlarım artık daha belirgin. Baksana başımdaki deri siyah görünüyor. Eskisi gibi ince de değiller. -Bak annene inanmıyordun. Nasıl da dediğim oldu. -Annem özür dilerim. Uzanıp annemin yanağından öptüm. -Sana kahve yapayım, affet akılsız kızını. -İyi bari, yap bakayım orta şekerli bir kahve. 3 AY SONRA -Olmuş muyum? -Çok güzel olmuşsun. Hadi artık aşağıya inelim. Annem söylenmeye başlar şimdi. Son kez aynadan saçıma ve kıyafetime bakıp Özge ile odadan çıktım. Neredeyse hastaneden taburcu olduğum günden odalarımızın bulunduğu kattaki misafir odasında kalıyordum. Koşturarak aşağıya indiğimizde merdiven ağzında bekleyen annemi görmüştük. -Nerdesiniz siz? Misafirler gelecek. -Geldik anne. -Babamlar nerede anne? -Ağabeyinle salondalar... Sen de biraz sakin ol. Adamlar gelmeden böylesin, onların yanında kim bilir nasıl olursun. -Sakinim ben. Yalan. Sakin falan değildim. Allah aşkına nasıl sakin olabilirdim ki. Bu akşam sevdiğim adamın ailesi yemeğe gelecekti. Annesi geçen üç ay da defalarca gelse de maaile ilk defa geleceklerdi evimize. Bu yüzden ister istemez heyecan yapmıştım. Zil sesi ile heyecanla yerimde kıpırdarken babamın sesiyle duraksadım. -Ağabeyin bakar kapıya. -Tamam baba. Geri çekilip geçmesi için ağabeyime yol verdim. Ağabeyim kapıyı açınca Saadet hanım ve Abdullah bey içeriye girmişlerdi. Abdullah beyi ismen tanıyordum ama bu gece şahsen de tanıyacaktım. Doruk' un anne ve babası içeriye girince hemen arkasından Doruk ' un ağabeyi Umut ve eşi girmişti. En sona Doruk kalmıştı. Doruk elinde bir buket ile içeriye girmişti. Elindeki çiçeği isteme çiçeği olarak hayal etmiştim. Ama sadece hayal olarak kalmıştı. Babamın Doruk ' a söylediklerinden haberim vardı. Muhtemelen elimde baston ile dolaşırken Doruk elinde isteme çiçeği ile gelirdi. Bir ayağımız çukurdayken evlenirdik artık. Millet torun sevip, ikinci baharlarını yaşarken biz ancak evlenirdik... Ahhh baba ahhh... Birbirimize doyamadan toprak olacaktık. Doruk beyciğim tansiyon ilacımı getirir misin? Getiririm getirmesine de ben şeker ilacımı bulamıyorum. 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD