Afik 8. Bölüm

1222 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Ne saçmalıyorsun sen? Senin burada olduğundan haberim bile yoktu. -O yüzden mi bozuk kapıyı bile bile kapattın? -Yahu bu kapıyı beş yıldır kapalı tutmamız gerektiğini söylüyorlar. Ben de o kurala uydum. Ki iki haftaya yakındîr derslere gelmiyorum bile. Kapının bozuk olduğunu bilmiyordum. -Eminim öyledir. -Sen şu egonu alıp burayı terk etsene. İki laf ettim diye bir yerlerin kalkmış. Haddini bil. Çapsız herif. -Kapı kilitli, nasıl gideceğim acaba? -Yanındaki telefonu süs olsun diye taşıyorsun sanırım. Arasana Can' ı ya da başka birini. -Sen "süs niyetine kullandığın telefonunu " kullanıp birini ara. -Yanımda değil telefonum. Ağzındaki maskeyi aşağıya doğru çekmiş, hemen ardından elindeki eldivenleri çıkarmıştı. Cebinden çıkardığı telefonla hemen birini aramıştı. Kısa bir konuşma yapıp telefonu kapatmıştı. -Can çıkmış. -Ali'yi ara. Ya da Miray'ı falan ara. Elimdeki ajandayı bırakıp maskelerin olduğu dolaptan bir maske alıp takmıştım. Biraz daha maske takmadan bu ortamda kalsam yoğun kokudan kusacaktım resmen. -Ali ile konuştum. Kapı dışarıdan da açılmıyormuş. Ali birilerini bulup gelecekmiş. Cevap vermeden ondan en uzak olacak noktaya geçip oturdum. Kapı açılana kadar onunla muhattap olmayacaktım. Uzaktan uzağa sevdiğim adam böyle biri değildi. Her zaman karşısında olan kişiye karşı kibar olan adam değildi. Herkese karşı kibar olan adam bugün önünü arkasını düşünmeden kalbimi bile isteye kırmıştı. Onun zorla yakasından tutup beni seveceksin demedim ki. Sırf ameliyat olacağım ve sonrasındaki gerçekleşecek ihtimallerden dolayı söylemiştim. Hastalığım hemen akabinde ameliyat olma durumum ortaya çıkmasaydı beş yıldır içimde yaşadığım aşkı, duygularımı ona söyleme gibi bir niyetim yoktu. Beş yıl içinde tutmuştum, bir yıl daha onunla aynı ortamda kalıp bu aşkı içimde yasamaya devam edecektim. Beş yıldır ona duygularımı söylememiştim. Onun bana geçen gün söylediği o sözlerin ben de farkındaydım. Bunun bilincinde olduğum için her şeyi içimde yaşamıştım. Ben de biliyordum farklı dünyaların insanı olduğumuzu. Uzaktan da olsa hayatını az çok biliyordum. Benim hayatım onun hayatına göre fazla seküler kalıyordu. En azından dış görünüş olarak. Dışarıdan bakınca müslümanlıktan uzak bir yaşam sürdüğümü sanması normaldi. Ne de olsa her şey tesettürdü onun gözünde. Saçım açıksa ve erkek arkadaşlarım varsa yanlış kişi olmuştum gözünde. Evet dört dörtlük değildim ama sırf başım açık diye kötü biri miydim ben? Tesettüre girip sonradan başımı açmaktan korktuğum için kapanmaya cesaret edemezken kötü biri mi oluyordum? Müslümanlık tesettürden ibaret miydi? Başka şeylerin önemi yok muydu? Başımın açık olması günahtı ama ya kalp kırma günah değil miydi? Başım açıktı ama abartı denilecek şekilde açık giyinmiyordum ki. Her zaman giyimime dikkat etmiştim. Tesettüre girmiş, açıklardan daha kapalı giyiniyordum. Babamın öğrettiği her şeye dikkat etmiştim. Kapının ardından gelen seslerle düşüncelerimden sıyrılmıştım. Ali birilerini bulup gelmişti nihayet. Odaklanmış kapının açılmasını beklerken o da kapının önünde bekliyordu. Kapıya bakmayı kesip yere düşen ajandayı almak için eğildiğimde burnumdan akan sıvı ile oflayarak deri ceketimin cebindeki peçete ile burnumu silmiştim. Burnum neredeyse hergün kanıyordu şu bir haftadır. Hemen ardından ise bayılıyordum. Bugün de es geçmeyip yine burnum kanamıştı. Ama şu an en olmamam gereken yerdeydin. Şimdi bayılsam "cazibeme dayanamadı, bayıldı " derdi bu gereksiz. Onun çenesini çekecek tâkatim yoktu. Maskeyi tekrar çekip geriye doğru yaslandım. Dakikalar birbirini kovalarken nihayet kapı açılmıştı. Kapının açılması ile önde Ege olmak üzere hemen arkasından Miray ve Kerim içeriye girmişti. -Begüm bak bana güzelim. İyi misin? Ege konuşarak yanıma birkaç adımda gelirken Doruk odadan çıkmıştı. Ağzındaki maskeyi çıkarıp konuşmaya başladım. -Burnum yine kanadı. Beni kucağına alman gerekebilir, çünkü şu ân hiç gücüm yok. Ege lafımı ikilemeden kucağına alırken biz de kadavra odasından çıkmıştık. -Kerim sen arabayı girişe getir. Hemen hastaneye gidiyoruz. Hastaneye gitmemize gerek yok demek istesem de gücüm olmadığı için konuşamamıştım. Dakikalar hızlandırılmış bir şekilde geçerken kendimi araçda arka koltukta Ege'nin dizlerine uzanmış halde bulmuştum. Kerim arabayı sürerken Miray yolcu koltuğuna oturmuştu. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken burnumun tekrar kanamaya başladığını anlamıştım. 3 HAFTA SONRA -Kızım sırtına başka yastık da vereyim mi? -Böyle iyiyim annem. Hadi kurbanın olayım otur artık. Biraz dinlen. Sen hareket ettikçe başın dönmüyor mu? -Sen böyle rahat mısın? Onu söyle bana. -İyiyim. Bak otur artık. Babam geldiğinde şikayet edeceğim seni. -Televizyonu açayım öyleyse. -Aç bari. Annem televizyonu açıp odadaki berjere oturmuştu. O sırada telefonuma gelen bildirim ile telefonumu almıştım. Miray arkadaş grubumuza mesaj atmıştı. Nikâh da giyeceği elbisenin fotoğrafını atmıştı. Normalde düğün günü nikahları kıyılacaktı ama iki hafta önce hastaneye zorunlu yatış yapmıştım. Burun kanamalarım gün de iki , üç defaya çıkınca evden çok hastane de kalmaya başlamıştım ve doktorun isteği üzerine hastaneye yatış yapmıştım. Annem de bu süreçte ameliyatımı yapacak doktoru ayarlamıştı. En yakın tarih olarak Miray ve Kerim 'in düğününden bir gün sonrasını vardı. Bu süreçte hastaneden çıkış yapamayacağım için arkadaşlarım nikah gününü değiştirmiş ve yarına nikah tarihi almışlardı. Yarın bir saatliğine hastaneden ayrılıp nikah şahitliklerini yapıp geri dönecektim. Düğünün ertesi günü sabahtan ameliyata alınacağım için düğüne gitmem yasaktı. Dinlenmem gerekiyordu. Miray'ın mesajına cevap verio gözlerimi kapattım. Hastaneye yatış yaptığım günden beri aldığım ilaçlardan olsa gerek bütün günü uyuyarak geçiriyordum. Gerçi uyumam hayrımaydı. Çünkü uyanık olduğum zaman diliminde yoğun baş ağrısından ağlayacak hâle geliyordum. Geçirdiğim o zor anlarda annem de en az benim kadar kötü oluyordu. Annemin o hâllerini gördükçe kendi derdimi unutup onu teselli etmeye çalışıyordum. O hâllerimiz gözümün önüne geldikçe ağlanacak halimize gülüyordum. .... Yeni güne erken başlamıştım. Sabah Özge ve liseden iki yakın arkadaşım gelmiş onların yardımı ile saçımı ve makyajımı yaparak ağabeyimin aldığı elbiseyi giymiştim. Şu geçen üç hafta da o kadar zayıflamıştım ki düğün için aldığım elbiseye bol gelmeye başlamıştı. Elbisenin içinde küçük bir çocuk gibi göründüğümden ağabeyim yeni bir elbise alarak sürpriz yapmıştı. Nikâh saatine yakın doktoruma haber vererek hastaneden ayrılıp evlendirme dairesine geçmiştik. Evlendirme dairesine gittiğimizde Ege'nin koluna girmiş ve gelin odasına gitmiştim. Miray gelin olmasına bakmadan dünden beri ağlayıp zırlıyordu saçımı makyajımı yapamadığı için. Hem çok fazla zamanın olmadığı için hem de nikah saatinin gelmesini ile salona geçmiştik. Miray da Kerim de arkadaşımdı ama nikah sırasında erkek tarafı olduğumu belli edercesine Kerim'in nikah şahidi olduğumu söylemiştim. Yirmi üç yıllık hayatımın on sekiz yılını Kerim ile geçirmiştim. Tabi ki onun nikah şahidi olacaktım. Ee hâl böyle olunca Onur ve Ege de benim gibi Kerim'in nikah şahidi olmuşlardı. Miray yalandan küstüm dese de ilk günden beri böyle olacağını bildiği için içimiz rahattı. Nikâh memurunun soruları sırayla evet demişlerdi. Nikâh ailelerin, arkadaşların tebrik etmesi ile devam edip son bulmuştu. Nikahtan sonra Ege beni hastaneye bırakmıştı. Onun beni bırakıp gitmesini beklerken yeni gelin ve damat olmak üzere en yakınlarım hastaneye gelerek beni yalnız bırakmamışlardı. 2 GÜN SONRA Annemin odanın ortasına koyduğu sandalyeye geçip oturmuştum. Sabah ameliyat olacaktım ve artık saçlarımın kesilmesi gerekiyordu. Ne kadar kuaföre gitmek istediğimi söylesem de annemi ikna edememiştim. Tutturmuştu yavrumun yıllardır kıyamadığı saçları ben kesip saklayacağım diye. -B. Begüm kızım, hazır mısın? Ağlayarak sorduğu soruya usulca başımı sallamıştım. Oda da makinenin sesinin yükselmesi ile daha fazla kendimi tutamayıp annem gibi ağlamaya başlamıştım. Annem makinayı her saçıma değdirdiğinde ağlaması daha da şiddetlenmişti. Dakikalar birbirini kovalarken yerdeki saçlarım çoğalmıştı. Makinanın sesinin kesilmesi ile aynadan yansımama bakmıştım. Başımda babamın dokunmaya kıyamadığı saçlarımdan eser yoktu. -Annem, kurban olurum ağlama. Benim kızım güçlü. Ameliyattan sonra güzelce yediririm seni birkaç aya kalmadan çenene gelir saçın yavrum. -Annem burada olsun bana bir şey olmaz. Annedir yüreği fazla dayanamaz. Herkes bıksa benden annem bana doymaz. Öper besler beni unuturken. Annem burada olsun bana bir şey olmaz. Annedir yüreği fazla dayanamaz. Herkes bıksa benden annem bana doymaz. Öper besler beni unuturken. Annem burada olsun bana bir şey olmaz. Her gün bakar bana kusurumu görmez. Günler gece olsa veya sönmez. Ellerim büyüdü avuçlarında. Bir tek annem olsun bana bir şey olmaz. 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD