Afik 7. Bölüm

1101 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Koskoca iki hafta geçmişti. Bu süreçte ameliyat olmaya karar vermiştim. Zor da olsa kabullenmiştim. Kabullenmeyip ne yapacaktım sanki. Geçen zaman da doktorla konuşup biraz zaman istemiştim. Bu sürece alışmaya çalışıyordum ve ilk adımını bugün atmak için kampüse gelmiştim. İki haftadır okula gitmemeye başlamıştım. Hocaların annemden dolayı haberi vardı ama bu durumu kimseye söylemeye niyetim olmadığından sınıftan sadece en yakınlarım biliyordu. Bugün ise dün gece Miray 'a açtığım konuyu konunun esas sahibi ile konuşmaya gelmiştim. Kerim, Onur ve Ege' nin işleri olduğu için bugün gelmemişlerdi ve şu an Miray ile kampüste konumlandırılmış masalardan birinde oturmuştuk. -Aman be. Gidip konuşacağım. Sevgime karşılık bulursam oh ne âlâ. Ya yok derse de kendi bilir. Şu ameliyata girmeden önce konuşmam en mantıklısı. Düşünsene evet derse ben unutsam bile bana hatırlatır ama yok derse zaten unutacağım için önüne bakarım. Bir taş ile iki kuş hesabı. -Sen bilirsin. Şimdi ne desem tam tersini yapacağın için en iyisi kendi bildiğini oku. -Şimdi mi gitsem yanına? Konuşmak istiyorum desem çok mu acele etmiş olurum? -İstersen şimdi gidip konuş. -Yarın gelip gelmeyeceğim bile belli değilken gideyim. Yerimden kalkıp derin bir nefes aldım. -Nasılım? -Fıstık gibisin. Git ve gelirken eniştemi de alıp gel. Düğünüme sap gelemezsin ona göre. -Hay senin düğününe... Dua et kızçem. Çantamı da alıp ilerideki masalardan birinde oturan Doruk ve arkadaşlarının yanına adımladım. Yaklaştıkça kalbim ağzımda atıyormuş gibi geliyordu. Şu geçen beş yılda Doruk' u toplasan beş kere falan kızlarla görmüşümdür o da derslerden dolayıydı. Adam mecbur kalmadıkça karşı cins ile konuşmuyordu. Gazan mübarek olsun Begüm. Oturdukları masaya geldiğim de Doruk 'un arkadaşı Can kafasını kaldırmıştı. Aynı sınıf da olmamız dışında bir samimiyetimiz yoktu. Onlar kendi hallerinde takılırken biz de kendi grubumuzla bir aradaydık genelde. -Merhaba Doruk. Direkt Doruk demem ne kadar normaldi. Hiç kimse de bir şey anlamamıştı zaten salak Begüm. -Merhaba. Üçünün de toplu cevap vermesi ile şimdiden geldiğime pişman olmuştum. Yanında arkadaşları varken gelmek koca bir saçmalıktı. Can 'ın telefonunu o sırada kurtuluşum olmuştu. Can telefonunu açıp masadan ayrılırken iki kişi kalmıştı. -Begüm gel böyle otur. Kusura bakma benim Fatih hocanın yanına gitmem gerek. -Ne kusuru. Önemli değil. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz. Resmen Allah 'dan başka bir şey istesem olacakmış. Ali 'nin gösterdiği yeri es geçip Doruk' un tam karşısına oturdum. -Nasılsın? -İyiyim sen nasılsın? -İyiyim.... Şey ben konuşmak için gelmiştim. -Seni dinliyorum. Elimi bacaklarımın üstüne koyup kafamı kaldırdım. Bu kadar heyecanlanacağımı düşünmemiştim. Evirip çektirmektense tek sefer de söylemek en mantıklısıydı. En azından daha acısız olurdu. -Ben.... Seni seviyorum. Oh be söylemiştim. Ben söyleyip rahatlamıştım. Bundan sonrası ona dert olsun. Kafamı kaldırıp Doruk 'a baktığım da şaşkın bir şekilde bana baktığını görmüştüm. Ee tabi beklemezdi. Şu beş yıl da bir kere bile hissettirmemiştim. -Bir şey söylemeyecek misin? Öksürüp geriye yaslanmıştı. Yüzü ifadesizdi. -Ne söyleyebilirim ki? Ben beklemiyordum. Hele senden asla. -Hele derken? -Ne bileyim. Sence de çok saçma değil mi? Sen ve benden olmaz. Beklediğin o cevabı vererem. -Ne. Neden? -Neden mi? Ikimiz çok farkliyiz. Hayatlarımız farklı. Kusura bakma ama bazı şeyleri acımasızca söylemem gerekiyor. Senin için önemsiz görünen şeyler benim için önemli. Sen kafana göre erkeklerle samimi olup, bir an da onu sevdiğini söyleyebilirsin ama bu durum benim açımdan çok saçma. -Ege, Onur ve Kerim benim çocukluktan arkadaşım. Kerim ve Miray bir ay sonra evlenecekler biliyorsun zaten. -Anlamıyorsun. Ben hayatıma yakışacak birini istiyorum. Helali, haramı bilen Allah'ın emir ve yasaklarını bilip onu uygulayan birini istiyorum hayatımda. -Bu da ben olmuyorum galiba. -Özür dilerim. Benim yüzümden ağlamanı istemezdim. -Özür dilenecek bir şey yok. Ben sevdiğimi söyledim, sen de karşılığı olmadığını söyledin... Unutalım bu konuşmayı. Bu konuşmayı hiç yapmamış gibi yapalım... İyi günler. Masadan kalkarken aklımdaki tek düşünce o ameliyattan inşaallah o doktorun bahsettiği ihtimalin gerçekleşmesiydi. Her şeyi unutmam en iyisiydi. Unutursam bugün yaptığı o imalarda yok olmuş olacaktı. Gerisin geri dolmuş gözlerle Miray'ın yanına varmıştım. Yanindaki sandalyeye oturup gözümden akmak üzere olan yaşları sildim. -Begüm ne oldu? -Olmaz dedi. Başım açık diye, erkek arkadaşlarım var diye olmaz dedi... -Begüm... -Bir şey söyleme. Aslında böylesi daha iyi oldu. Beni dış görünüşüm yüzünden sevmeyen biri benim için hayırlı değil zaten. Unutacağım. Hak etmeyen birini sevemem. -Her şey başın açık diye mi yani? Sen niye söylemedin ona hayatını? -Allah aşkına ne diyecektim? Başım açık olabilir ama namazımı kılıp, Kur' an okuyabiliyorum mu diyecektim? O beni dış görünüşüm yüzünden istemezken kendimi ona anlatacak değilim. Doruk önyargılı biri. Bunu bana birkaç dakika önce ispat etti. Benim kendimi anlatmama izin vermedi. -Saçmalamış. Patavatsız pislik. -Neyse konuşmak istemiyorum. Bugün konuştuklarımız aramızda kalsın. Kerim 'e bile anlatma. Zaten bilmiyorlar, boşuna bugün ki konuşmayı da söyleme. -Tamam sen nasıl istersen. -Sen derse kalacak mısın? -Evet. Sen kalmayacak mısın? -Yok. Bir şey yapmadım ama şimdiden yoruldum. Sanırım hastalığım gün geçtikçe kendini iyice hissettirmeye başladı. -Benim de pek derse giresim yok zaten. Hadi beraber gidelim. -Miray çocuk değilim. Ne yapmaya çalıştığını anladım. Eve kendim gidebilirim. Zaten taksi ile gelmiştim. -Çok konuşma. Kalk bakalım eve gidiyoruz. -Miray gerek yok. -Begüm!! Oflayarak yerimden kalkmıştım. -Önce lavaboya gidelim. Elimi yüzümü yıkayayım. -Olur kuzum. Beraber önce giriş kattaki lavaboya gitmiştik. Elimi yüzümü yıkayınca beraber tekrar binadan çıkmıştık. Otoparka giderken gözüm Doruk' un oturduğu masaya kaymıştı. Masa da Can vardı ve sohbet ediyorlardı. Muhtemelen konuşmamızı en yakın arkadaşına anlatıyordu. -Hadi Begüm. Miray'ı takip edip otoparka inmiş ve araca binmiştik. Miray bizim evin yolunu tutmuştu. Yirmi dakika sonra eve vardığımızda kapıyı Havva teyze açmıştı. Miray ile salona geçmiş, dakikalar sonra Havva teyze gelip atıştırmalıklar hazırladığını söylemişti. Canım bir şey çekmiyordu ama Miray annemi arayıp şikayet edeceğini söylediğinde mecburen birkaç lokma yemiştim. .... Dün gece Miray ısrarlarım sonucu biz de kalmıştı. Sabah da kahvaltımızı edip Miray'ın şoförlüğü ile kampüse gelmiştik. Annem gitmemi istemese de kaydımı dondurmak için gerekli işlemleri halletmem gerektiğini söylemiştim. Olurda her şey yolunda giderse seneye bu zamanlar okuluma kaldığım yerden devam edebilirdim. Bu ihtimal bile beni mutlu etmeye yetmişti. -Begüm ajandam kadavra odasında kalmış. Ben lavaboya gideceğim, sen ajandamı almaya gidebilir misin? -Olur. Çantam sen de kalsın. Çantamı Miray 'a uzatıp eksi ikiye inmiştim. Normalde kilitli olan kapı şansıma bugün açıktı. Oyalanmadan içeriye girdiğim sırada arkamdaki kapı kapanmıştı. Kadavranın üstünde asılı olan lambayı açık görmemle kafamı çevirdiğimde kadavranın başında dikiş çalışan Doruk ' u görmüştüm. Dünden sonra ilk defa karşılaşmıştık. Bugün derslere katılmamıştı. -Ne yapıyorsun sen? Bilerek o kapıyı kapattın değil mi? Burada kilitli kalırsak fikrimin değişeceğini mi düşündün? Doruk' un konuşmaları ile ona dönmüştüm. -Anlamadım? -Kapının bozuk olduğunu bile bile kapıyı kapatmanı diyorum. Küçük oyunların arkasına sığınacak kadar küçüldün mü? Bu kadar mı acizsin? Bu kadar mı beni seviyorsun? Bu saçma planı yaparken ki amacın neydi sahi? Burada kilitli kalırsak seni seveceğimi mi düşündün? Çok yanlış düşünmüşsün Begüm. Ama şunu koy o aklına, bin kalbim olsa birini bile sana vermem. 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD