Alvira Dağları’nda Bir Kale
Yeraltı Zindanları
Orta Çağ Sonlarında Dört Cadı
Kalastor Koyu’nda bir grup cadı kaçmaya çalışırken, karanlık zindanlarda yaşamaya devam eden cadı güçlerini en üst seviyeye ulaştırabilmenin çarelerini arıyordu. Belki de içlerinde en ihtiraslı hırslara sahip olan Debbie güç elde etmenin keyfini şimdiden çıkarıyormuş gibi gülümseyerek “Dolunay yaklaşıyor, dolunay yükseldiğinde gücümüz doruk noktasına ulaşacak.” dedi.
Hırslar konusunda Debbie’den çok da bir farkı olmayan Jennifer ona katılarak “Haklısın kardeşim.” dedi. “Diğer kardeşlerimiz de neredeyse gelmek üzeredir.”
Doğunun sabah güneşi Sara hırstan tamamen uzak, son derece samimi bir merakla çemberdeki diğer kardeşlerinin nerede olduklarını sordu. “Şimdi nerede olduklarını görebiliyor musun Jennifer?”
Sara’nın sorusuyla büyü güçlerini kullanan Jennifer ilk önce göremedi hiçbir şey. Fakat sonra zihnini saran görüntüler yüzünün asılmasına sebep oldu. Cadı soyunun yükselişi başlamadan bitebilirdi ve almayı planladıkları intikamı hiçbir zaman alamayabilirlerdi.
“Onlar yola çıkmışlar, fakat bir sorun var. Avcılar izlerine ulaştı. Şu an bir ormanda saklanıyorlar. Ancak yakalanmaları an meselesi. Avcılar haricinde süvariler de peşlerinde. Şimdi çemberin içinde mahsur kaldılar. Görebiliyorum, hissedebiliyorum. Korkuyorlar.”
Diana endişeli bir sesle “Onlara yardım etmeliyiz.” dedi. Sonra da endişeli sesi öfkeye dönüştü ve emreder gibi bir tonla sesini yükseltti. “Hemen.”
Hepsinin bildiği bir gerçeği dile getiren Sara “Çok zayıfız. Ay yükselmeli önce.” diyebildi. Ay yükseldiğinde güçleri doruk noktasına ulaşabilirdi. Fakat şimdi olmayan güçleriyle neyi başarabileceklerdi?
“O kadar vakitleri yok. Güç birliği yapmalıyız. Var olan bütün gücümüzle onlara destek olmalıyız.” diyen Debbie de en az Sara kadar haklıydı. Şu an yükselmesini bekledikleri ay bile kendilerine yardım edemezdi, tükenmek üzere olan güçlerinden başka.
Sara’ya cevaben “Gücümüzü birleştirsek bile kardeşlerimize yardım edemeyiz biliyorum. En azından çemberden çıkmalarına yardım edecek kadar vakit kazandırabiliriz belki.” diyen Diana elini uzattı. Şu an belki de herkesten çok Sara’ya ihtiyaçları olacaktı kardeşlerinin. Sara’nın şifa gücü yaralandıkları takdirde kardeşlerini iyileştirecek, gerektiğinde koruyacaktı.
“Kardeşlerimiz olmazsa ''Altı'nın Gücü'' de asla var olmaz.”
Diana Sara’nın elini tutarken, Debbie de Jennifer’la buharı yükselen su havuzunun başına yöneldi. Suyun yüzeyinde cadı halkından olan insanların korkulu yüzleri görüldüğünde “Hemen güç birliğine girelim.” diye bir öneri sundu Debbie.
Fikirlerini söyleyen dört cadı gelecekle ilgili olacaklardan korkup güç birliğinde karar kıldı. Kafa kafaya verip ritüel yapmaya başladılar. Fakat kıt olan enerjileri, güç birliğinden sonra bile güçsüzdü. Sırasıyla konuşan cadılar, kardeşlerini insan düşmanlarından koruyabilmek adına, yükselmeye başlayan aydan yardım alarak sahip oldukları enerjiyi kardeşlerine aktarmaya çalıştılar.
“Şefkat kucaklasın...”
“Merhamet baksın...”
“Rahmet yağsın...”
“Yükselen ay sizin ışığınız olsun...”
“Görünmez duvarlar çevrelesin...”
“Sis sarsın bedeninizi...”
“Gerçekler aynasında görülen yüzünüzü gizleyin...”
“Saklanın masumiyete...”
“Tanınmayın çevrenizdekilerce...”
“Karanlık dostunuz olsun...”
“Karanlık sizi korusun...”
“Karanlık sizi kollasın...”
“Karanlık sizi görünmez kılsın...”
“Daralan çember sizi görmesin...”
“Hiçbir varlık sizi işitmesin...”
“Varlığınıza şahit olmasın hiçbir canlı...”
“Karanlık sizi bize sağ salim getirsin...”
“İçinde bulunduğunuz zorluk sizi bulamasın...”
“Bize gelin...”
Sözler güçlendikçe bambaşka bir yerde çember darılıyor, yapılan planlar ters yüz oluyor ve büyük bir hataya dönüşüyordu. Bir çağda yapılan şeyler bazen geleceği bile etkileyebiliyor, hatta zamanın yeni baştan yazılmasına neden olabiliyordu...