5. Cadı Avı

1090 Words
Kara Bent Adaları Kalastor Koyu Orta Çağ Sonlarında Askeri Bir Birlik (Komutan Eric) “Askerlerim, şimdi bu koyda bütün insanlığın en büyük düşmanları kaçmak için saklanıyor. Onlar ruhlarını büyü karşısında iblise satmış yaratıklardır. Bu yüzden kimseye acımayın. Hiçbir zaman şunu unutmayın; onlar insan değiller, onlar iblisin askerleri. Hepsini yakalayın. Sakın birini bile kaçırmayın. Anlaşıldı mı asker?” “Anlaşıldı komutanım.” “ 1. birlik doğuya, 2. birlik kuzeye, 3. birlik güneye, 4 ve 5. birlik benimle birlikte batıya, 6. birlik kampı koruyun, 7. birlik sahilde devriye gezin, 8. birlik yakalanan iblisleri hapsetmek için bekleyin. Kuş bile uçmayacak bu gece. Anlaşıldı mı asker?” “Anlaşıldı komutanım.” “Her saat başı rapor istiyorum. Dağılın şimdi.” “Emredersiniz komutanım.” Askerlerime bu emri verdikten sonra insanlığın düşmanlarını yakalamak üzere batıya doğru yola koyulduk. Onları yakalamak bizim görevimiz. Çünkü onlar gerçekten iblisin askerleri. Krallığımı korumak kadar insanlığın geleceğini de düşünmeliyim. Onlar gibi olan herkesin yok edilmesi için her şeyi yaparım ya da en azından yapmam gerekir. Sadece ben değil, bunu dünyadaki bütün insanlar yapar. Dünyanın düzenini altüst ediyorlar ve iblisin askerleri yaşamayı kesinlikle hak etmiyorlar. Batıya doğru yola koyulduk. Sahile ulaştığımızda bir hareketlilik yoktu. Ancak onların hâlâ bu adada olduklarından adım gibi eminim. Yaklaşık olarak yirmi kişiler ve kaçanların yakalanması çok önemli. Umarım birini bile kaçırmadan hepsini yakalarız. Buradan kaçmayı başarırlarsa olacakları düşünmek bile istemiyorum. Onları yakalamak için çok iyi eğitilmiş süvari birlikleri kullanıyoruz. Dikkat çekmemek için onar kişilik küçük gruplar halinde hareket ediyoruz. Güzel sahilimizde yürüyüş yapmak harika olurdu fakat ne yazık ki şimdi bunun sırası değil. Akşam olmadan yakalanması gereken düşmanlarımız var. Kalastor Koyu'nun batı bölgesine ulaştığımızda zaman kaybetmeden aramalara başladık. Tahminlerime göre grup halinde hareket ediyorlar ve bu onları yakalamak için güzel bir fırsat. Grubu batı bölgesinde yakalayacağımıza eminim. Bulunduğumuz yer doğal bir liman ve bir geminin açılması için Kara Bent Adaları’ndaki en ideal yerlerden biri. Adadan başka türlü kaçamazlar. Çünkü tüm limanlar tutuluyor ve doğal koylar onlar için kaçış noktası. Unutmamak gerek ki bu adadan tek çıkış yolu bir gemi. Bu yüzden doğal koyları tutmak bizim görevimiz. Kalastor Koyu'nun en iç bölgelerine kadar ilerledik ve lanetli şeytanların izini buraya kadar sürdük. Daha önce onlara hiç bu kadar yakın olmamıştık. Onların Kalastor Koyu yoluyla kaçacaklarını düşünüyorum. Dört bir yandan kuşatıldıkları için saklanıyor olmalılar. Ne zaman harekete geçeceklerini bilememem ne büyük talihsizlik… Sahil gayet normaldi. Ay ışığında atımın üzerinde olmak çağımız şairlerince hoş karşılanmazdı sanırım. Belki de bu romantiklere göre yanımda ya hoş bir kadın olmalı ya da askerlerle beraber bir sahili kirletmemeliyim. Askerlerimi kılıçlarıyla ve meşalelerle cadı avındayken tasvir etmek yerine sahili ıssızken düşlemeyi tercih ederlerdi. Yanımda hoş bir kadın da olmadığına göre zırhımın içinde ben ve atım şairlerin fazlalık bulduğu grup içindeydik sanırım, tıpkı askerlerim gibi. Sakin bir şekilde adanın içlerine doğru harekete geçtik. En küçük bir esintide bile ürperiyorum. Lanetli şeytanları yakaladığımızda ne yapmalıyım bilemiyorum. Askerlerime acımamaları gerektiğini söylemiştim, fakat verdiğim emre önce benim inanmam ve uygulamam gerekir, öyle değil mi? Bu ne kadar doğru gelmiyorsa, davranışlarımda o kadar inandırıcı gelmiyordu bana. *** YENİLGİNİN AYAK SESLERİ Kara Bent Adaları Kalastor Koyu Orta Çağ Sonlarında Süvariler Adanın içlerine doğru biraz daha ilerledik. Çok fazla yol almamıştık ki duyduğum at sesiyle irkildim. Anlaşılan birliklerden biri bir şeyler bulmuştu ve bir haberci gönderiyordu. Biraz sonra süvarilerden bir haberci geldi. 1. birlik bir iz bulmuştu. Aradığımız gruptan birilerinin doğuya giden izleri bulunmuştu. Bunun kesinlikle bir şaşırtmaca olduğunu biliyordum. Eğer izlerin peşine düşmek için batıya sevk ettiğim askerleri bölgeden çekersem sahilden kaçmaları için onlara fırsat vermiş olurum. İçime bir korku düşüyor. Ya gerçekten doğuya gidiyorlarsa ve yanlış bir hamle yapıyorsam… Batı için görevlendirdiğim komutanları aramaları sürdürmelerini ve asla bölgeyi terk etmemelerini emrettim. Emir yetkisi artık çok güvendiğim birlik komutanlarımdaydı. Haberci süvari ile doğuya hareket ettim. Bölgeye ulaştığımda grubun doğuya hareket ettiği anlaşılıyordu. Adanın içine kaçacak kadar çaresiz kalmış olamazlardı, bu mümkün değildi. Gece olmadan onları yakalamak zorundaydık. Ormanda saklanmaları ya da gecenin karanlığında kaçmaları işimi zorlaştırırdı çünkü. Aramalara katıldım. İzlerden anlaşıldığı kadarıyla iki grup halinde hareket ediyorlardı. İzler kuzeye gidiyordu. Farklı yerlerden hareket etseler de kuzeydeki birliği atlatıp batı sahilinden kaçmaya çalıştıkları anlaşılıyordu. Kuzey birliğine bir haberci gönderdim. Onlar grubun önünü keseceklerdi. Ben de doğu birliğiyle arkadan sıkıştırıp onları bir çembere alarak yakalayacaktık. İlerledikten kısa bir süre sonra güneyden bir haberci geldi. Batıda olduğumu sanıp önce batı, sonra doğu ve en sonunda da kuzey yönünde ilerlemek zorunda kalmış. Bu haberciden de bir grubun güneye ilerlediklerini haber aldım. Bu haber büyük balık kovaladığımızın kanıtıydı. Birlik komutanlarına güvenerek güneye doğru harekete geçtim. Güney birliği daha büyük bir iz bulmuştu. İzler güney batıya ilerliyordu. Yapmak istediklerini anladım. İki grup halinde batıya ulaşıp bulundukları yerlerden farklı kayıklarla ilerleyip kararlaştırdıkları yerde bir gemiyle hareket etmeyi düşünüyor olmalıydılar. Batıya gönderdiğim bir haberci ile 4. birliğin derhal grubun önünü kesmesini emrettim. Yarım saat içinde grubu çembere aldık. Çember daraldıkça heyecanlanıyordum ve nihayet çalıların arasından bir hışırtı duyuldu. Sonra da ağaçların arasından ayak sesleri geldi. Ne yazık ki uzaklaşan bir tavşandı. Başka bir zaman olsa güzel bir av olabilirdi. Çember iyice daraldığında yeni bir haberci daha geldi. Batı birliğinden haber gelmişti. Kuzey birlikleri yakalamak üzere oldukları grubun kalabalık olduğunu, çemberin yarıldığını, destek olmak için izin istediklerini bildiriyorlardı. Hemen izin verdim. 8. birliğin harekâtını emrettim. Yakalayacağımız gruba odaklanmak zorundaydım. Kuzey birliklerinde olan şeyin burada da olmaması için onları hemen yakalamalıydım. 4. birlik grubun batıya iyice yaklaştığını bildirdi. Bunun anlamı çemberin yarılmak üzere olduğuydu. Çemberi daraltarak onları yakalayacağımızı biliyordum. Ancak yardıma gittiğimizde çok geç kalmıştık ve cadılar askerlerin hiç bulunmadığı bir yerden kaçmışlardı. İblisler öylece avucumuzun içinden kaçmışlardı ve ben buna inanamıyordum. Onları tam köşeye sıkıştırmışken bu hiç iyi olmamıştı. Hemen bir şeyler düşünmeliydim. “Hemen 5. birliğe haber yollayın. Sahili korusunlar. Devriyeler sıklaşsın.” diye bir emir verdim. Ancak askerlerim birbirine bakıyor ve emrimi yerine getiren bir kişi bile çıkmıyordu. O an hepsinin yakasına yapışmamak için kendimi zor tuttum ve öfkeyle bağırdım. “Hadi çabuk ne duruyorsunuz?” “Hemen gidiyorum komutanım.” dedi bir ulak. Ancak sonra biri ortamda soğuk rüzgârların esmesine neden oldu. “Durun. Onlara haber yollayamazsınız.” Ben daha da sinirlenirken “Neden haber yollayamayız?” diye sordum sakin tutmaya çalıştığım sesimle. Fakat aldığım yanıttan hiç memnun değildim ve kan beynime sıçramıştı. “Çünkü 5. birliğin tamamı kuzeydekilere yardıma gitti.” “Ne?” diye bağırdım. “Sen ne dediğinin farkında mısın?” Askerim azarlanmaktan korkuyor, fakat mağrur ifadesini de hiç bozmuyordu. Başını kaldırıp, omuzlarını dikleştirdi ve “Evet, farkındayım komutanım.” dedi. Ben de iblislerle giriştiğim mücadeleyi kaybettiğimi çoktan anlamış bir şekilde ihtiyatla bir soru sordum. “Ne yani? Batı bölgesi savunmasız mı şimdi?” Ancak soruma bir cevap alamasam da ben yanıtı çoktan biliyordum…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD