Tanışma

1226 Words
Dikkatli bir şekilde az önce çarptığım adama baktım. Üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Keskin yüz hatları ona farklı bir hava katarken siyah bakışları insanın içinde bir sabah ayazı estiriyordu. Zar zor bulduğum sesimle: -Memnun oldum diyerek bir adım geriye çekildiğimde Ferman bakışlarını üzerimden çekmeden: -Sana buranın kurallarından bahsetmediler mi? Diye sordu. Kaşlarımı çatarak: -Ne kuralı diye sorduğunda Ferman bakışlarını gökyüzüne çevirerek: -Buralar bu saatte tekin olmaz dedi. Kolumdaki torbaya sarılarak: -Biliyorum bende kuaföre gidiyordum zaten dedim. Ferman yüzümü dikkatli bir şekilde inceleyerek yoldan çekildi ve: -Haşim ve Aslan Paynada yaşamana onay vermiş. Bir tek ben kalmışım dediğinde tek kaşımı kaldırarak: -Evet sen kaldın dedim. Ferman bana yaklaşarak tok bir sesle: -Cevabımı merak etmiyor musun diye sorduğunda gözlerinin içine bakarak: -Ediyorum dedim. Nasıl bir saçmalığın içine düşmüştüm ben böyle… Ferman: -Neden Payna da kalmak istiyorsun? İstanbul’da kalsan daha rahat etmez miydin? Buranın kurallarına herkes ayak uyduramaz. Kaldı ki sen daha ilk günden çiğniyorsun dediğinde kendimden emin bir şekilde: -Çok yalnızım ve bir yere ait olmak istiyorum. Dediğin gibi İstanbul’a dönebilir belki orada daha rahat edebilirim ama yalnız kalırım. Sevdiğim herkes, her şey teker teker gidiyor. Şimdi geride sadece halam kalmışken ondan da uzak olmak istemiyorum dedim ve derin bir nefes alarak devam ettim. -Kurallar konusuna gelince de yalan söyleyecek değilim kural tanıyan bir yapım yoktur fakat elimden geleni yaparım dedim. Ferman dediklerimin ardından ciddi bir şekilde: -Her zaman böyle dürüst müsündür? Diye sordu. Kendimden emin bir şekilde: -Her zaman öyleyimdir dedim. Ferman bana cevap vermeye tenezzül etmeden: -Okan diye bağırdı. İsminin Okan olduğunu öğrendiğim çocuk yanımıza gelirken Ferman başı ile beni işaret ederek: -Firuze hanıma kuaföre kadar eşlik et. Sonra da Azize hanımın ve Firuze’nin eve girdiklerinden emin ol dedi. Tam gerek olmadığını söyleyecektim ki itiraz edeceğimi anlayan Ferman bana bakarak: -Madem burada yaşacaksın ve kurallara uymaya niyetin yok. O zaman alınan önlemlere karışmayacaksın dedi. İçimden sinirle: Kırışmıyıcıksın derken torbayı daha çok sıktım. Ferman, Okan’a dönerek: -Herkese duyurun yarın akşam şenlik var. Firuze hanım, Payna’ya kabul edildi dediğinde geçen öfkemle ona bakıp içten olmaya çalışarak: -Teşekkür ederim dedim. Ferman bir an olsun ödün vermediği ciddiyeti ile: -Teşekküre lüzum yok dedi ve Okan’a dönerek: -Daha fazla oyalanmayın diyerek yanımızdan uzaklaştı. Sanırım kendisinin selamlaşma kalıplarından haberi yoktu. Görüşürüz olur kendine iyi bak olur bilemiyorum yani her insanın kullandığı kelime kalıpları sonuçta. Bunlardan birini söyleyebilirdi. Okan bana bakarak: -Gidelim dediğinde gözlerimi devirdim. Topluca selamlaşma kalıplarını bilmiyorlardı. Sessiz bir şekilde kuaföre yürümeye başladığımızda kendimi tutamayarak: -Değişik kurallar varmış dedim. Okan yüzüme bakmadan: -Alışırsınız dediğinde sinirle: -Payna’ya yeni gelenlerle konuşmak da mı yasak? Cümle kuramaz mısın sen? Diye sordum. Okan bana dönmeden: -Ferman abi görev başındayken konuşmayın der dedi. Hay Ferman abine artık. Adamın iletişimden haberi olmadığı gibi çevresindekilere de iletişimi yasaklamıştı. Ya sabır diyerek yürümeye devam ettiğimde kuaförü görmemle: -Gerisini ben hallederim dedim. Okan yüzüme bakmadan: -Olmaz. Eve girdiğinizden emin olmam lazım. Ferman abim öyle emretti dediğinde sinirle: -İyi bekle o zaman deyip kuaföre girdim. Beni gören Beril komiser telaşla ayaklanarak: -Nerede kaldın seni çok merak ettim dediğinde kozalak torbasını bir kenara bırakarak çantamı elime aldım ve: -Sonra anlatırım. Ferman’ın adamı dışarıda. Bizi bekliyor. Eve kadar bırakacakmış dediğimde Beril komiser aceleyle: -Hadi o zaman dedi. Kuaförden çıkıp kapıyı kilitlediğimizde biz önde Ferman’ın adamı arkamızda eve doğru yürüme başladık. Neyseki ev yakın olduğundan beş dakika sonra eve ulaşmıştık. Beril komiser, Okan’a dönerek: -Sağol çocuğum. Ferman’a teşekkürlerimi iletirsin dedi ve elini benim omzuma atarak: -Geç kızım dedi. Beş katlı eski apartmana girdiğimde Beril komiser dış kapıyı kapatarak bana döndü ve: -İkinci kat dedi. Hızla merdivenleri çıktığımda Beril komiserde arkamdan gelerek kapıyı açtı ve geçmem için bana yol verdi. Eve girdiğimde ışıkları yakarak gözlerimi etrafta gezdirdim. Evin kapısı direkt olarak salona açılıyordu. Girişte küçük bir askılık ve ayakkabılık vardı. Ayakkabılarımı çıkartarak Beril komiserin verdiği terlikleri giydim. Beril komiser bana bakarak: -Tekrar hoşgeldin. Birlikte burada yaşayacağız dedi. Gülümseyerek: -Hoşbuldum dediğimde bana sarılarak: -Bana abla diyebilirsin dedi ve omzuma dokunarak: -Gel sana odanı göstereyim dedi. Kapının yanındaki koridora yöneldiğinde onu takip ettim. Koridorun sonunda karşılıklı iki oda vardı. Beril komiser sağdaki odayı göstererek: -Bu oda senin dedi ve soldaki odayı gösterip: -Bu da benim odam dedi. Odanın içerisine girdiğimde küçük bir dolap, masa ve yatak olduğunu gördüm. Yatağın yanında küçük bir pencere vardı. Pencereye giderek aşağı baktım. Direkt olarak meydanı görüyordu. Fazla oylanmadan perdeyi çektiğimde Beril komiser dolaba yapıştırılmış olan aynanın karşısına geçerek saçı ile uğraşmaya başladı. Çok geçmeden sarı saçlarının peruk olduğunu anladığımda şaşkınlıkla: -Peruk muydu diye sordum. Beril komiser siyah saçlarını ovarak: -Henüz saçımı platin sarı yapacak kadar çıldırmadım dedi ve aynaya bakarak: -Saç diplerim ağrımış dedi ve bana dönerek: -Seninki gerçek saçın mı diye sordu. Başımı hayır anlamında sallayarak: -Değil bugün karavanda taktı birisi hatta ismi dedim. Ben hatırlamaya çalışırken Beril komiser: -Ceyda mıydı diye sordu. Tanıdık ismi duymamla: -Hah evet sana selam söyledi dedim. Beril komiser: -Ah be Ceydam. Çok özledim onu dedi ve saçıma bakarak: -Gel şunu çıkaralım rahatlarsın dedi ve önündeki sandalyeye oturmamı işaret ederek peruğu çıkarmaya başladı. Bir yandan da kendinden bahsediyordu. -Yıllardır buradayım. Göreve ilk başladığımda senin yaşlarındaydım. Şimdi ise 40 ıma merdiven dayadım dedi. Aynadaki yansımasına bakarak: -Hala çok güzelsin ama dediğimde Beril komiser derin bir iç çekerek: -Güzellik dediğin nedir ki Leylacım? Burada öyle çok şey gördüm öyle farklı acılara şahit oldum ki resmen hayata olan bakış açım değişti dedi ve çıkardığı peruğu masanın üzerine bırakarak: -Burası biraz farklıdır ama göreceksin sende çok şey öğreneceksin dedi ve aklına gelenler ile: -Anlat bakalım Ferman peşine Okan’ı niye taktı dedi. Oturduğum sandalyeden ayağa kalkarak: -Yarın şenlik var kabul edildim dediğimde Beril abla merakla: -Nasıl diye sordu. Olanları ona kısaca özet geçtiğimde bana bakarak: -Aferin Leyla çok akıllıca cevaplar vermişsin. Zaten başkomiser akademiyi birincilikle bitirdiğini söylemişti. Kesin anne ve baban seninle gurur duyuyorlardır dediğinde istemsiz bir şekilde yüzüm düştü. Beril abla bana bakarak: -Yüzün niye düştü senin? Yoksa gerçekten dediğinde ona bakarak: -Gerçekten anne ve babam yok. Onları hiç tanımadım. Yetimhanede büyüdüm dediğimde Beril abla bana sarılarak: -Kusura bakma Leylam büyük patavatsızlık ettim dedi. Önemli olmadığını belirtircesine: -Bilmiyordun sonuçta problem değil dedim. Beril abla: -Yinede patavatsızlık ettim kusuruma bakma dedi ve bir süre düşünerek: -Ben bize yemek yapayım. Sende odana yerleş dedi. Yardım edeyim desem de ben hallederim diyerek çıktığında dolabı açarak içine baktım. Biraz tozlanmıştı. Bir mendille tozunu alıp el çantamı açtım. İçerisindekileri bende ilk defa görecektim ve maalesef ki içinde elbise ve hırkadan başka bir şey yoktu. Kıyafetleri dolaba yerleştirerek boşalan çantayı yatağın altına attım ve boş kalan çalışma masama baktım. Sanırım okuyacak kitaplar alsam iyi olacaktı. Odanın kapısının tıklamasıyla düşüncelerimden çıktığımda Beril abla: -Yemek hazır dedi. Birlikte içeriğe geçtiğimizde masada gözlerimi gezdirdim. Börek, çorba ve salata vardı. Masaya oturarak çorbadan bir kaşık aldım ve Beril ablaya dönerek: -Çok lezzetli olmuş ellerine sağlık dedim ve bir uyarı geçerek: -Ama her gün böyle olmaz. Artık beraber yaşayacağız. Bende yemek yaparım dediğimde Beril abla itiraz ederek: -Hayatta olmaz. Yemekler bende. Eğer illa bir şeyler yapmak istersen sende temizlik yaparsın dedi. Gülümseyerek: -Olur dedim ve aklıma gelen bir detay ile Beril ablaya dönerek: -Biz peruğu çıkardık ama ben takmayı bilmiyorum dedim. Beril abla gülerek: -Merak etme kuzum senin karşında yılların kuaförü Azize duruyor hallederiz dediğinde istemsiz bir şekilde kahkaha attım. Beril abla bana bakarak: -İyi ki geldin be Leyla. Yalnızlıktan sıkılmıştım dedi. Ona bakarak: -Bana da iyi geldi. İstanbul’da yalnız yaşıyordum. Yanımda ikinci bir nefes ve ses olmasını özlemişim dedim. Beril abla sırtımı sıvazlayarak: -O zaman yemekten sonra çay demleyeyim. İçer miyiz dediğinde yüzümdeki sıcak gülümseme ile: -İçeriz dedim
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD