İlacım Mısın?

1771 Words
Cenazenin gölgesinde sade bir nikah ile iki insanın hayatı birleşti. Daha yeni kayıp verildiği için çiftin durgunluğu ve çok özenmemeleri normal karşılanıyordu. Oysa Mert ve Cemre nikah defterine imza attıklarında ne yaptıklarını sorguluyorlardı. Biri vefa, biri ailem dese de geçici süreliğine taktıkları yüzükler gözlerine takılıyordu. Birbirlerine baktıklarında ise tarifi olmayan duygular ile düşüncelere dalıyorlardı. Nimet ve Osman başta olmak üzere bütün akrabalar Cemre adına sevinmişti. Ailesinden sonra sevdiği adamla birlikte hayata tutunacağını sanıyorlardı. Ömer ise en mutlu olanıydı. Başta karşı çıkmıştı, ama duyduklarından sonra yanlarında olmuştu. Ani olsa da ikisi de mutlu olduktan sonra sıkıntı yoktu. Her şey hızlı gelişince Nimet kız tarafı olarak küçük de olsa çeyiz hazırlamıştı. Osman ev durumlarını sorunca, şimdilik Cemre'nin evinde oturacaklarını söylemişlerdi. Biz de gelelim evinizi düzenleyelim deseler de Mert hepsini halledeceğim diyerek durdurmuştu. Zor olacaktı, ama aileyi İstanbul'dan uzak tutmaları lazımdı. Aile yeni evlileri sıkmak istemedikleri için kabul ettiler. Cemre son sınavlara hazırlanacağım yoğun olacağım dediği içinde üstlerine gitmediler. Şimdilik her şey mezun olduktan sonraya bırakıldı. Olanlardan tek bir kişi memnun değildi. Hikmet hızla gerçekleşen nikahtan sonra bile Mert'e karşı aynıydı. Torunu isteyip evlense bile damat olarak görmüyordu. Yola çıkma günleri geldiğinde Cemre ile vedalaşırken Mert'e sadece 'gözüm üstünde olacak' dedi ve ayrıldı. Osman babasına engel olamadıkça geriliyordu. Arkasından Mert'in önüne geçip kolları arasına aldı. "Kendinize dikkat edin oğlum. Ne olursa olsun bizi arayıp söyleyebilirsiniz. Cemre sana emanet." Mert bir imza diye düşünse de sorumluluğunu biliyordu. Babası yerine koyduğu adam için elinden geleni yapacaktı. Ne olursa olsun Cemre yolunu çizene kadar koruyacaktı. -Gözün arkada kalmasın. Cemre amcasının elini öpen adamı izlerken geçirdikleri birkaç gün gözlerinin önünden geçiyordu. Mert, geçirdiği kazanın üstünden ne kadar geçse de hala on yaşında ki yaralı çocuktu. Ani tepkileri, sertliği, kaçması hepsi bundan kaynaklıydı. Kazadan sonra kendinde ki değişimi düşünce on yaşında ki bir çocuk için hasar daha büyük olmalıydı. Bir de ailesiz kalmış kimse kapısını açmamıştı. Amcası elini tutup getirmese yurda götürüleceğini babasından duymuştu. Üstüne dedesinin her seferinde kızması ve istemediğini söylemesi vardı. -Kızım.. Yengesinin sesiyle daldığı yerden çıkabildi. Kendi yaşadıkları ve Mert'in hissettikleri derken kafayı fazla yormuştu. İstanbul'a gidince mecbur olmadıkça görüşmeme kararı almışlardı. Herkes hayatına devam edecekti ve birbirlerini rahatsız etmeyeceklerdi. Anlaşma bu olsa da imza ile birleşen bir hayat vardı. Gün gelip boşanana kadar görüşmeyecek olmaları biraz acayip geliyordu. Nimet kendine dönen gözlerin hüznünü ailesi olmadan evlenmesine bağladı. Saçlarından okşarken "Yengeni her zaman arayabilirsin. Annenin yerini tutamam, ama izin verirsen yanında olmak isterim." dedi. Cemre'nin gözleri dolmuştu. Yengesine sıkıca sarılıp "Teşekkür ederim." dedi. Ailesini kaybettiği günden beri zaten yanında olmuştu. Dizinde ağlamış, günlerce baş ucunda beklemişti. Acıyan kalbine biraz olsun merhem olmaya çalışmıştı. Bundan sonra da eksikliğini hissettirmemek için elinden geleni yapacağını biliyordu. Mert ikiliyi izlerken Cemre'nin ağladığını gördüğü her saniye rahatsız oluyordu. Yaşadıkları zor olsa da güçlü olmasını istiyordu. Nasıl yapacağını bilen biri değildi. Çoğu zaman sinir ederek kafasını dağıtmasını sağlıyordu. Şu an yalnız olmadıkları içinde sessiz kalmak zorunda kalıyordu. -Kardeşim bundan sonra o telefon açılacak ve gelince de işim var bahanesi olmayacak. Ömer kaçamayacağı içinde bu birliktelikten mutlu olmuştu. Artık kardeşine hasret kalmayacaktı. Fırsat buldukça İstanbul' gidip ikisini görebilecekti. Mert bundan sonra nasıl idare edeceğini çoktan düşünmeye başlamıştı. Artık Cemre hayatındaydı ve onu damat olarak görüyorlardı. Amcası siz gelemezseniz biz geliriz diyordu. Ömer de çoktan istekliydi. Şimdilik sessiz kalsa da bir şekilde engel olmalıydı. Cemre diplomasını alıp ne yapacağına karar verdikten sonra da sorun kalmazdı. Ömer sessiz kalan kardeşinin gözlerinde ki tedirginliği görünce güldü. "Ne o kızı alıp kaçacak mısın? Adam akıllı düğün de yapmadık. Kardeşim olsan da kuzenim için en iyisi olmalı." -Oğlum üstlerine gitme. Cemre hele bir okulunu bitirsin her şey yoluna girer. Ateş ve Koray eşyaları yerleştirmeyi bitirdiklerinde "tamamız"dediği gibi Mert "Biz yola çıkalım. Akşama ancak varırız."dedi. Osman babasının ve Nimet annesinin elini öpüp geri çekildi. Konu kapanmalı ve hemen ayrılmalıydılar. Cemre telaşını anladığı için arkasından hepsini öptü. "Varınca haber sizi ararım." -Aynen Mert'te kalsa aramaz. Ömer son dakika yine laf sokmuştu. Mert bir şey demeden kapıyı açıp Cemre'nin binmesini bekledi. Son kez ailesine baktıktan sonra kendi de bindi. Ateş ve Koray da vedalaşıp öne yerleştiler. Arkalarından dökülen sudan sonra yola çıktılar. Cemre araba hareket ettiğinde arkaya dönüp baktı. Ağlamayacağım dese de bu şekilde ayrılmaya dayanamıyordu. Araba köşeden dönünce önüne dönüp dışarı izledi. Göz yaşlarını silip kendine gelmeye çalıştı. İki ay sonra diploması ile dönecekti. Mert hayatından çıkacak olsa da mezun olduktan sonra artık nerede olduğunun önemi yoktu. Dedesi yollamıyorum dese de işini Burdur'da da yapabilirdi. -Abi ilacın... Mert arabaya bindiği ilk andan beri iyi değildi. İlacını alması gerekiyordu, ama Cemre olduğu için içmeden devam etmeliydi. Dirense bile kalbi yine hızlanmış ve nefes almakta sıkıntı yaşamaya başlamıştı. Cemre, Koray'ın sesini duyunca döndü. Elinde ilaç ve su ile Mert'e baktığını gördü. Yana baktığında ise yine kızaran yüzü gördü. Daha bineli ne olmuştu da terlemeye başlamıştı. Arabanın içi sıcak olmadığı için normal değildi. Arada ki mesafeyi kapattığı gibi yüzünü tutup kendine çevirdi. Diğer eliyle ateşini kontrol etti. -Neyin var? Mert elinden kurtulmaya çalışsa da başaramadı. Alnında ki el serinlik verse de temas ürpertiyordu. Geri çekilip "İyiyim." derken bile sesi kötüydü. Nefesi düzene girmiyordu ve araba hareket ettikçe kalbi dengesizleşiyordu. -Değilsin işte. Neyin var söyle. Doktor olduğumu biliyorsun. Yardım edeyim. Hala yüzünü tuttuğu için elini tutup çekmeye çalıştı. Göz göze geldiklerinde bu temas ikisini de fazla etkilemişti. Mert'in nefesi fark etmeden biraz yavaşlamış,kalbi farklı bir atışa geçmişti. Cemre kara gözlerin derinliklerine dalmış telaş, heyecan ve merakla bakıyordu. Vücudunda gezinen kan sanki bir yere koşturuyordu. Parmaklarını kavrayan el ile bu hale gelmesi saçmaydı, ama gözlerini de alamıyordu. -Veterinersin... Daldığı yerden dediğini anlamaya çalıştı. Düşüncelerini toplaya bilirse konuşacaktı. Aslında ağzına geleni söylese olurdu. Odun olduğu kadar inatçı biriydi. Ne halin varsa gör demek istiyor, ama onu da yapamıyordu. Mert gözlerine odaklanan ve parlayan gözlerden rahatsız olsa da bakışlarını çekemiyordu. Hatta elini de bırakması gerekiyordu, ama yapamamıştı. Sinir olduğu kadar tutulup kalıyordu. Her konuştuklarında kavga ile bittiği içinde susuyordu. Koray elinde ilaç ile ikisini izliyordu. Gözler birbirine kitlenmişti ve eller de buluşmuştu. Acayip olanda araba hareket halinde olsa da abileri iyi gibiydi. Yenge iyi mi geliyordu? Ateş dikiz aynasından baktığında gülümsedi. İkisi de inatçı olsa da birbirlerine iyi geliyor gibiydiler. İki arkadaş bakıştıklarında sessiz kalmaya devam ettiler. Cemre hızla elini çektiğinde kalbi hızlı atsa da cevap vermeliydi. "Ne olmuş veterinersem? Yardımcı olamam mı?" Mert çekilen elle boşlukta kalmıştı. Oysa önce onun bırakması lazımdı. Yine başladığı için "Yardım istemedim." dedi. -İstersen bir yerin eksilir. Mert tekrar kötü olmaya başladığı içinde gergindi. "İstanbul'a kadar sessiz kalmaya ne dersin?" Biraz daha konuşursa iyi olmayacaktı. Vücudu uyuşuyordu ve kafası kaldırmamaya başlamıştı. Cemre de fark ettiği için Koray'ın elinde ki ilacı aldı. Ne için olduğunu sonra öğrenecekti. Haline bakılırsa içmesi gerekiyordu. Suyu da aldıktan sonra uzatıp "İç hadi." dedi. Koray eli bir anda boş kalınca abisi ile göz göze geldi. Haliyle sinir olmuştu. Sağlığı için yapmış olsa da ilaç içtiğini kimse bilmiyordu ve öğrenmelerini de istemiyordu. Bu konu da çok sertti. -İçmeyeceğim, iyiyim. Tam aksi olsa da içtiği anda uykuya dalacağı için Cemre'nin yanında kendini sıkmalıydı. Zor olsa da bir yolunu bulmalıydı. Cemre inat ettikçe sinir olmuştu. Yaklaşırken kapıya doğru kaçsa da pes etmedi. Küçük çocuk gibi davranıyordu. Deli ettiği kadar uğraşmak hoşuna gidiyordu. -İçiyor musun? -Hayır dedim. Koray ve Ateş olanları sırıtarak izliyorlardı. Yenge müthişti ve Harun Bey görürse kesin çok sevecekti. Mert'i abileri için tam bir eşti. Bu evlilik bitmezse çok güzel olurdu. -Son kez soruyorum. İçiyor musun? Cemre tek kaşını kaldırmış cevap bekliyordu. Mert ağzını açtığı anda ilacı yolladı ve konuşmasına izin vermeden de suyu içmesini sağladı. Biraz boğazında kalmasına neden olsa da sonunda başarmıştı. Geri çekildiğinde gururla gülümsedi. Mert öksürürken gülen Cemre'yi izliyordu. Yaptığına öfkelenmesi gerekse de gözlerinde ki mutluluk engel oluyordu. Nefesi düzene girdiğinde "Zorla ilaç içirmek ne demek?" dedi. Cemre şaşkın bakan yüzü gördükçe daha çok güldü. Şu an yanaklarını sıkıp sevse çok mu olurdu? Kesin öfkeden deli olurdu,ama yapmak istiyordu. Yapamayacağı için öğrenmesi gerekenlere odaklandı. Mert'in bakışları arasında öne yaklaştı. -Arkadaşınız söylemiyor, ama siz söylersiniz. Ne ilacı bu? Ateş ve Koray abilerine baktıklarında Cemre "Hadi ama arkadaşınız iyiliği için soruyorum."dedi. Mert konuşmayacaklarını biliyordu. İçtiği ilacının etkisinden önce açıklama yapsa iyi olacaktı. Cemre ikisinin başının etini yerdi. -Onlar arkadaşım değil. Korumam ve sorularına benden izinsiz cevap vermezler. Cemre şaşkınlıkla arkasını döndüğünde "Koruman mı? Sen en iş yapıyorsun da koruman var? Sakın bana kötü bir şey yaptığını söyleme. Bak amcam çok üzülür..."kaptırmış gidiyordu ki Mert'in "Lütfen nefes al."demesiyle durdu. Beyefendi kibarlık mı göstermişti? Öyle bile olsa çok konuşuyorsun demişti. Hem sorularının cevabı ne olacaktı? Adamları yenge sonunda öğreneceği için söylediğini anladılar. Yine de tepkisi çok komikti. Cemre arakasına yasladığında Mert'e ne kadar yakın oturduğunun farkında değildi. -Hemen cevapla yoksa susmam... Mert uzun uzun anlatmak yerine kartını çıkarıp Cemre'ye uzattı. Az çok iş dünyasını takip ediyorsa şirketin ismini duymuş olmalıydı. Kartı aldığında yüzünü inceledi. Çevirip durduğunu görünce bilmediğini anladı. -İstanbul da hatırı sayılı bir şirket. Bende ceo'suyum. Oldu mu? Cemre kartta yazan 'Korkmaz' ismine baktı. İş dünyasını bilmiyordu, ama baya fiyakalı bir yer gibiydi. Bir ara İnternete girip baksa iyi olurdu. -Vay be demek o kadar iyisin. Kaç senedir çalışıyorsun? Düşündüğü gibi olmasa da "Altı yıldır." dedi. Nil'i kaybettikten bir sene sonra Harun babasının ısrarı ile başlamıştı. Bana göre değil dese de dinletememişti. Sevdiği kızın babasını da kıramamış ve kabul etmişti. Cemre elinde ki karta bakarken dediklerini anlamaya çalıştı. Amcası küçük bir şirkette çalışıyor diye biliyordu. Tam olarak ne yaptığını bilmiyordu. Ömer abisinin de bilmediği belliydi. Adamın her şeyi gizemdi. Duydukları yeni bir soru sorma isteği doğuruyordu. Cevap vermişken fırsat diyerek baktığında Mert'in kafası yana düşmüştü ve yakınındaydı. Uyuduğunu fark etmemişti. Yavaş nefes alışını dinledi ve kapalı olan gözlerine baktı. Uyurken ne kadar sakin ve huzurlu görünüyordu. Yüzünde ki sert ifade silinmişti. Uzaklaşması gerekse de yapmadı. Aynı şekilde başını koltuğa dayayıp biraz daha izlemek istedi. Hayatına tekrar girdiği ilk andan beri deli etse de farklı bir etkisi vardı. Sinirli bakışları gözlerinin önüne geldiğinde bile gülümsemesine neden oluyordu. Onunla didişmeyi seviyordu. Kalbinde hissettiği şeyle geri çekildi. Mert'ten ciddi ciddi etkileniyor muydu? Onu düşünmesi, her hareketini izlemesi ve merak etmesi bundan dolayı mıydı? Olamazdı... Yaşadıkları yüzünden doğru düzgün düşünemiyordu. Kendini böyle ikna etmeye çalışsa da yüzüne her baktığında kalbi gerçek çok farklı diyordu. Dönüp dışarıya baktığında parmağında ki yüzük aklına geldi. Burdur'dan çıkana kadar takalım demişlerdi. Mert'in söyledikleri aklına gelince bir an önce kendine gelmesi gerektiğini anladı. Yüzüğü çıkarıp çantasına koydu. Oluşan boşluk ile yana dönüp bakmak istese de gözlerini kapattı. Bu bir anlaşmaydı ve sadece vefa için yardım ettiğini söyleyen birine aşık olmamalıydı. Ateş ve Koray ilaçtan sonra abilerinin uyumasına alışkınlardı. Yengeleri kim olduklarını öğrenmişti, ama onun da sesi çıkmıyordu. Oysa içtiği ilaçtan başlayıp her şeyi sorar diye beklemişlerdi. Arkaya bakmadıkları gibi durumdan memnunlardı. İstanbul'a vardıklarında yengelerini kendi evine bırakacaklardı. Yakında gelecek olan Harun Bey ile her şeyin değişeceğini tahmin ediyorlardı. Evliliği duyunca bile işin aslını gelince öğreneceğim demişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD