Bölüm 6

1040 Words
BURAK ..... Nil'in okulundan çıktıktan sonra her şeyi anlattığım için rahatlamıştım. Çok kızmıştı sanki birazda abartmıştı ama bu abartının kesin bir nedeni vardı. Bunun bilmediğim hayat hikayesinden olabileceğini düşünüyorum. Bugününü biliyorum ama geçmişini öğrenmek istiyorum. Bir evlilik geçirip boşandığına göre kalbinin içinde acıyan bir şeyler olmalı. Hangi gereksiz insan seni üzüp yıprattı bal gözlüm. Düşündükçe beni anlayacağına inanıyorum anlamasa da ben ona yardımcı olacağım eski yaralarını da tek tek saracağım.  Yolda Tolga'yı aradım her zaman gittiğimiz bara gelmesini istedim. Bardan içeri girdiğimde Tolga her zamanki gibi barmenin önünde sandalyede oturmuştu. Gözü elindeki bardakta çevirip duruyordu. Ceketini sandalyenin arkasına asmış kravatını gevşetmiş oldukça düşünceli görünüyordu. Eskiden beri tanıdığım arkadaşımı bu halde görmek canımı sıkmıştı belli ki anlatmadığı bir şeyler vardı. Yanına gidip elimi omzuna koydum o sırada yanımıza gelen barmene arkadaşımın bardağını göstererek aynısından istedim.  "Tolga bardağın içinde neyin cevabını arıyorsun?" Bana bakıp zoraki gülümsedi, bardağı kafasına dikerek bitirdi ve bardağı barmene göstererek yenisini istedi. "Her zamanki hikaye gerçi bu sefer konuk oyuncumuzda var" "Kimmiş o?" "Babamın metresi. Beni aradı babamla evlenmek için annemi boşanmaya ikna etmemi istedi" "Oha kaşara bak! Sen ne dedin?" "Yaşamaya devam etmek istiyorsa hemen telefonu kapatmasını aksi halde mezar taşını kendi ellerimle yapacağımı söyledim" "Desene yeni bir tusunami geliyor" Tolga umursamaz şekilde omuz silkip içkisini içmeye devam etti. Onu tanıdığımdan beri aile içi çatışmaları hep vardı ama son zamanlarda bu durumlar onu oldukça sıkmaya başlamıştı. Bana dönüp "Ee sen anlat bakalım" dediğinde Nil'e gittiğimi ve gerçekleri anlattığımı söyledim. Kaşlarını kaldırmış dikkatle beni dinliyordu. En son çok kızdığını beni kovduğunu söylediğimde kahkahayı patlattı. O kadar çok gülmüştü ki etraftaki insanların bile dikkatini çekmişti. "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar oğlum hiç mi duymadın?" Kahkaha atmayı kesmişti ama hala gülüyordu. "Şu an sana dramatik bir aşk hikayesi anlatıyorum sen sitcom izler gibi gülüyorsun" "Tamam kızma. Düşününce sana hak verecektir ama sende çok boş bırakma bence" Biraz daha sohbet ettikten sonra içkilerimizi bitirip evlerimize dağıldık TOLGA ..... Sabah işe gelirken dün o kadınla yaptığım konuşma yüzünden başıma gelecekleri az çok tahmin ediyordum. Odamda bilgisayarın başında çalışırken bina güvenliğinden telefon geldi, babam giriş yapmış 'evet başlıyoruz' dedim içimden. Sekreterimin yanına gidip önümüzdeki bir saat hiç bir telefon bağlamamasını ve kimseyi içeri almamasını söyledim. Zavallı kız zaten babamın geldiğini duyunca titremeye başlamıştı. Burada çalışmaya başladığı ilk günden beri bizim bir çok kavgamıza şahit olmuştu. Başarılı olmasının yanı sıra ağzının sıkı olması benim için önemliydi. Ben onunla konuşurken asansörün kapısı açıldı ve babam yeri döven adımlarıyla yanımıza gelip odama girdi. Sekreterime baktığımda gözleri dolu dolu olmuş sadece "Tolga Bey" diyebildi. "Şşt bağırır çağırır gider ben alışkınım" Kızı arkamda bırakıp odama girdim. Babam karşımda durmuş parmağını bana uzatarak bağırıyordu ama ben ne dediğini dinlemiyordum. Bu yöntemi bir kaç yıl önce şirketin başına geçtiğimde bulmuş ve geliştirmiştim. Gözlerimi ona dikmiş dinliyor gibi gözüküyor ama söylediği hiçbir şeyi duymuyordum, aklımdan yapacağım işleri gideceğim yerleri geçirip planlar yapıyordum. Kapının çarpma sesiyle kendime geldim, babam kapıyı çarpıp gitmişti. Hemen arkasından gözümü diktiğim kapıdan sekreterim girdi, gözleri ıslanmış sesi ağlamaklıydı. "Tolga Bey özür dilerim ben sizi dinlemek istemedim ama babanız o kadar bağırıyordu ki dışarıdan her şey duyuluyordu ya babanız sizi gerçekten gönderirse?" Derin bir nefes aldım gerçekten bunu mu demişti.  "Ah keşke nerede bende o şans. Hadi sen bana bir kahve gönder sonrada sakinleş bir şey olmaz"  Saat üç olduğunda artık duvarlar üzerime gelmeye başlamıştı. Askıdan ceketimi alıp kendimi şirketin dışına attım. Arabaya bindiğimde şoförüme deniz kenarına gitmek istediğimi söyledim. Dikiz aynasından şaşkınca baktığını görünce bende ona ne var bakışı attım. Sahile geldik, arabadan inince önce biraz yürüdükten sonra kahverengi banklardan birine oturdum. Kollarımı birbirine bağlayıp ayaklarımı uzattım.  Çocukluğumdan beri baskı altında büyüdüm. Babamın hırsı hiç bitmedi. Ben sevgi beklerken o hep başarılı olmak zorunda olduğumu söyledi. Çok çalışıp şirketin başına geçeceğimi bunun içinde tek bir düşük not istemediğini söyleyip durdu. Ders ve okul konusunda hiç sıkıntı yaşamadım ama aile baskısı bitmek tükenmek bilmedi. Annemin babamın parasını yemek dışında bir derdi yoktu. Yardım kuruluşları ve alış veriş arasında geçen bir hayatı vardı. Babamda bazı akşamlar eve bazı akşamlarda metresinin yanında kalırdı. Bu duruma alışmıştım bana normal geliyordu. Ama son zamanlarda annemin beni kendine göre iyi bir kızla evlendirmeyi kafasına takması sinirlerimi iyice zorluyordu. Bilmem kimin kızı bilmem kimin yeğeni diyerek her hafta önüme yeni bir kız getiriyor. Gelen kızların hepsinin gözünde banka kasası gibi görünmek onlardan nefret etmeme yetip de artıyor. Oturduğum bankın sallanmasıyla başımı yana çevirdim. Yanıma beyaz gömlekli ekose etekli sarışın, saçlarını at kuyruğu yapmış bir kız oturdu. Çantasını aramıza koydu, içinden kağıda sarılı tostunu çıkardı ve yemeye başladı. Ben kaşlarımı çatmış ona bakarken her halde ona baktığımı fark etti ki başını bana çevirdi gülümsedi ve tekrar önüne döndü. Etrafta bir sürü boş bank varken neden gelip çekinmeden benim yanıma oturduğunu  merak ettim. Acaba bu da annemin bir oyunumu diye düşününce gülmeden duramadım.  "Misafirimin gülmesine sevindim" Ne demek istediğini anlayamadım. Deniz kenarında belediyenin bankında oturuyorduk. Babası belediye başkanı falan mı acaba? "Bu bankın belediyenin olduğunu sanıyorum. Nereden senin misafirin oluyorum?" "Ben haftanın üç günü okuldan sonra gelip burada oturuyorum. Yerimi hiç değiştirmem. Bu nedenle burası benim bankım sende benim misafirim oluyorsun" "Peki diğer iki gün?" "Diğer iki gün babam eve erken gelir, ben ondan sonra eve girersem hem okul hayatım biter hem de dayak yerim" Şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Böyle korkunç bir olayı nasıl doğal bir durummuş gibi söyleyebildi. Beni hiç tanımıyordu ve evinde yaşanan en berbat şeyi rahatlıkla söylüyordu. "Sen hiç tanımadığın insanlara her şeyini anlatır mısın? Bu söylediğini yaşayan insanlar utanarak gizler"     "Evet utanılacak bir şey ama ben yapmıyorum babam yapıyor yani utanması gereken o, ben değilim. Hem şöyle düşün psikoloğa gidip en özelinizi anlatıyorsunuz onu da tanımıyorsunuz. Psikolog sizi bol bol konuşturur ve sonunda sorunun ne olduğunu sizin anlamanızı sağlar, hiç bir zaman size ne yapmanız gerektiğini söylemez. Ben kendi sorunumun ne olduğunu biliyorum çözüm için çok çalışıp sabırlı olmam gerekiyor" Hayretler içinde konuşmasını dinledim. Söylediklerinin hepsi doğruydu. Ben yıllardır her ay düzenli psikoloğa giderim ama hiç soruna odaklanıp çözüm aramadım. Karşıda yaşının küçük olmasına rağmen çok olgun ve çok zeki bir kız vardı. Hayran olmamak mümkün değildi.  Çantasını toparlamaya başlayınca gideceğini anladım. Keşke biraz daha kalsa biraz daha konuşabilseydik. "Adın ne senin?" "Işık. Benim gitmem gerekiyor, belki yine görüşürüz misafir" Koşarak otobüs durağına gitti ve ilk gelen otobüse bindi. Geç kalma Işık geç kalma ki başına kötü bir şey gelmesin. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD