?Senden hoşlanıyorum?

1178 Words
Kucağındaki kadınla acilin kapısından koşarak girdi Boran "Doktor!" diye bağırdı boğazı yırtılır gibi oldu. Büyük bir kaza olmuş yaralılar acile getiriliyordu. Hiçbir doktorun onlarla ilgilenmediğini görünce ne yapacağını bilemedi. Yeniden "Doktor yok mu!?" diye bağırdı. Yanından seddeye uzandırılmış karnına şiş saplanmış genç bir erkek doktorlar tarafından hızlıca götürüldü. Bütün doktorlar arı gibi çalışıyorlardı. Boran kendisine doğru koşan doktora umutla baktı. Doktor Nehir "Neyi var?" diye sordu hızlı hızlı. "Engerek yılanı soktu. Bacağını sıkıca bağladım." Birkaç doktor daha gelmişlerdi. Doktorun biri Sibel'i Boran'ın kucağından alıp sedyeye uzandırdı. "İyi olacak merak etme" dedi doktor Nehir Boran'a. İlk olarak kan tahlili yaptılar Sibel'e. Tahlil sonuçlarına baktıktan sonra hazırladıkları panzehiri kalçasından enjekte etti doktorlar. En zehirli yılanların arasında yer alıyordu engerek. Panzehir olmasaydı ne kadar çabalasalar bile onu yaşatamayacaklardı. Koluna serum bağladılar. "Tam zamanında yetiştirdin hastayı" dedi doktor Nehir Boran'a "O iyi mi?" "İyi iyi merak etme. Ancak sekiz saat gözetim altında tutmamız lazım" Raif koşarak gelmişti yanlarına. Nehir'le arkadaştılar "Kardeşim nerede?" diye sordu Nehir'e. "İçeride uyuyor birazdan uyanır ama. Kardeşin iyi Raif merak etme" dedi Nehir. Boran'ı işaret edip "Beyefendi getirdi kardeşini" "Tarlada yürüyorduk çadırlara yakındık" Raif bir şey söylemeden odaya geçti. Uyuyan kardeşinin yüzünü avuçlayıp alnından öptü. Göz yaşı akmaya başlamıştı. Boran kapıyı çalıp içeri geçti. "Sibel'in hayatını kurtardın sana ömür boyu borçluyum" diye mırıldandı Raif kardeşinin elini avuçlarında okşayıp. "Estağfurullah ne borcu" "Sibel'i nereden tanıyorsun?" "Ben Rojda'nın amcasının oğluyum. Onu ziyarete geldiğimde karşılaştık Sibel'le." dedi Boran. Sibel'in iyi olduğunu görüp "Ben çıkayım artık" deyip çıktı odadan. Uzun bir uykudan sonra uyanmıştı Sibel. Odada herkes vardı. "Geçmiş olsun güzel kızım" dedi Hayriye. "Nazara geldi kızcağız" dedi Emine. Sibel kurumuş dudaklarını içine çekip "Su" diye mırıldandı yorgunca. Raif kardeşine suyu içirdi. "Çok ağrıyor abi" diye ağladı Sibel yılanın ısırdığı bacağına bakarken. "Geçecek güzelim az sabret" dedi Raif kardeşinin saçlarını okşayıp. "Verilmiş sadakan varmış ablacım" dedi Burcu. "Canın bir şey istiyor mu?" diye sordu Çetin. "Eve gitmek istiyorum" diye mırıldandı Sibel. Doktorlar son bir kez daha onu kontrol edip ağrı kesici yazıp reçeteyi Raif'e verdiler. Raif Mehmet'e "Sen ilaçları al" dedi reçeteyi uzatıp. Kardeşini kucakladı. Sibel kollarını abisinin boynuna doladı. Başını omzuna indirdi. Hastaneden çıkıp eve gittiler. Züleyha koltuğu açıp temiz çarşafı serdi aceleyle. Raif kardeşini uzandırdı koltuğa. Züleyha Sibel'in arkasına yastığı koyup "Geçmiş olsun" dedi. "Sağ ol yenge." Gece kardeşinin yanında kaldı Raif. Sabah olmuştu. Komşular geçmiş ol suna geliyorlardı. Ayla annesinin kucağından kalkıp Sibel'in yanağını öptü birden. Sibel şaşırdı bu temasa. Ayla'ya dönüp gülümsedi. "Geçmiş olsun Sibel" "Kızım abla desene" Ayla omuzlarını silkip "Yılan ısırmış seni. Geçen sene de beni ısırmıştı canının nasıl yandığını çok iyi biliyorum" "Sibel geçmiş olsun" diye mırıldandı. "Saçlarını öreyim mi senin?" "Ör bakalım" Züleyha yaptığı pastaları salona getirdi. Pera tabakları dağıtmaya başladı. "Züleyha yenge sen pastacı mısın?" diye sordu Ayla iştahla pastasını yerken. "Hayır canım" "Pastacıdan daha güzel yapıyorsun pastayı" Züleyha güldü. Zeliş'le kızı da gelmişlerdi Sibel'e geçmiş olsuna. "Geçmiş olsun güzelim" dedi Zeliş Sibel'e sarılıp. "Sağ ol abla hoş geldiniz" dedi Sibel. "Daha iyi misin abla?" diye sordu Meltem. "İlaçlarımı içtim ağrılarım hafifledi." Misafirler gittikten sonra Lavin'le Boran gelmişlerdi. "Bizim kızı sen kurtarmışsın Allah razı olsun senden oğlum" dedi Hayriye. Boran ses etmedi. "Sıkıntıdan patlayacağım artık" diye ofladı Sibel. "Resim yapmayı özledim ben. Atölyeye gitmek istiyorum" "Aman kızım bu halde resim mi yapacan?" dedi Emine. Sibel içinden güldü bu saf soruya. Hapishanede ne haller içindeyken resim yapmıştı o "Tek başına gidemezsin" dedi Züleyha. Sibel Boran'a dönüp "Beni götürür müsün?" "Tabii" deyip Sibel'i kaldırıp koluna girdi. Bir kolunu omzuna atıp beline sarıldı. Odadaki herkes şaşkınca baktı onlara Sibel'i arabaya bindirip direksiyona geçti. "Sen olmasaydın ölmüştüm şimdi" dedi Sibel "Çok teşekkür ederim" "Günün kahramanı beni desene" diye gülümsedi Boran. Resim atölyesine geldiler. Boran Sibel'i sandalyeye oturtup ağrıyan ayağının altına sandalye çekti. Resim araçlarını yanına yaklaştırdı. "Zahmet verdim sana da" dedi Sibel boyalarını seçerken. Boran ses etmeden izledi onu. Sibel'in yaptığı resimlere göz atmaya başlarken hayranlıkla "Naif kadın" diye mırıldandı tebessümle. "Otuz beş yaşında adamım ilk kez bir ressamla oturup resimlerine bakıyorum" "Abartma istersen" diye gülümsedi Sibel. Boran'dan üç yaş büyük olduğunu da öğrenmiş oldu. Fazla yaş farkı yoktu aralarında. Boran'ın yaptığı kahveyi yudumladılar. "Ben sana bir şey söyleyeceğim Sibel" "Söyle" Geç kalınmaması gereken durumlar olurdu ya hani. İşte Boran'ın Sibel'e hissettiği duygular tamda buydu. "Senden hoşlanıyorum" Elindeki kahve fincanı parmaklarının arasından kayıp yere çarpıp parçalandı. Aşktan kaçarken aşkın kollarında buldu kendini. "Ne saçmalıyorsun sen senden kaç yaş büyüğüm haberin var mı?" "Üç yaş aman ne kadar büyük bir fark" diye güldü Boran. "Çık git buradan" diye kızdı Sibel. Aşk meşk işleri ona göre değildi. "Sibel.." "Çık dedim duymadın mı" "Neden bu kadar korkuyorsun sevmekten?" Hapishanede severek evlenip kocaları tarafından başka erkeklere satılan kadınları tanımıştı Sibel. Sevdiği adamdan hamile kalan sonra terk edilen kadınları da tanımıştı. Buna benzer birçok hikaye duymuştu. Korkuyordu işte. Hem de iliklerine kadar korkuyordu. Heveslenmek istemiyordu. Hayal kurmak falan da istemiyordu. "İşte sizi yetim bırakan fahişe!" Sibel kapının eşeğinde iki genç kızıyla saldırmaya hazır kadına baktı. Öldürdüğü adamın karısıydı. "Babamızı öldürdün bizi yetim bıraktın sende gün yüzü görme inşallah!" "Babanız olacak şerefsiz beni kaçırdı bana tecavüz etmek istedi. Ben sadece kendimi korudum tamam mı?!"diye öfkeyle konuştu Sibel. Boyun damarları gerilmekten yırtılacaktı neredeyse. "Sen kuyruk sallamışsındır kocama!" "Seni parçalarım kadın!" diye öfkeyle bağırdı Sibel. Bir bu manyaklar eksikti. "Sktir gidin!" kalemleri, boyaları, tuvalleri eline ne geçtiyse fırlattı onlara. Yetmedi Boran'ın kahvesini de fırlattı. Ayağa kalkıp kadının saçına yapışamadığına lanet etti. Kadınlar üzerine gelmeye başlamışlardı. Biri Sibel'in saçını tutacakken Boran kadının elini tutup itti. Üç kadını da zar zor attı sokağa. Kapıyı kilitledi hemen. Züleyha'yla Pera Sibel'in ilaç saati geçiyor diye ilaçları almış resim atölyesine doğru gitmeye başlamışlardı. "Kim bu kadınlar ne diye yırtıyorlar kendilerini" diye sordu Pera. Züleyha panikle "Sibel'in öldürdüğü adamın karısıyla kızları" deyip onlara doğru koştu. "Aç kapıyı şıllık!" Züleyha taşı almış fırlatmaya çalışan kadını yere itti sertçe. "Şıllık diye sana derler!" deyip yüzüne tükürdü kadının. "Kocan piçin tekiydi! Sibel iyi ki gebertti onu!" "Babam hakkında böyle konuşmazsın" Pera Züleyha'ya vurmak isteyen kızın sırtına atladı birden. Saçını çekmeye başladı. Sibel Raif'i aradı hemen atölyeye gelmesini söyleyip telefonu kapattı. Mehmet'le Çetin'i de aradı. "Bırak saçımı orospu!" Pera kendisine küfür eden kızın saçına daha da asıldı. "Bir sapığı savunacak kadar düşük kadınlarsınız siz!" Raif Züleyha'yı üstüne oturmuş tokatlayan kadının üstünden kucaklayarak kaldırdı. Züleyha'nın bacakları havayı dövmeye başladı. "Bırak beni bırak hıncımı alamadım" Her iki kız Pera'ya saldırmışlardı. Ama yine de onu devirememişlerdi. Pera her ikisini de doğduklarına pişman etmişti. "Sevgilim ne yapıyorsun" Mehmet Pera'yı belinden tutup havaya kaldırdı. Birden güldü "Amma da kuvvetliymişsin" Pera ağzının içinde kan tadı alırken kanlı tükürüğünü yere fırlattı. Her iki kızı yarı baygın halde yere devirmişti. Boran kapıyı açtı. Sibel olanlara inanamıyordu. Üç kadının da gözleri korkmuştu. Bir daha Sibel'e yaklaşamayacaklarını anladılar. Eski güçsüz fakir bir kız değildi o. Hapishaneden de korkmuyordu. Eğer daha fazla üstüne giderlerse onlara zarar vermekten çekinmeyeceğinin bilincindeydiler. Hayriye'yle Emine'de gelmişlerdi. "Senin de iki kızın var. Onlara biri tecavüz etmeye kalkışsa ne yapardın ha söylesene!" diye bağırıp çağırdı Emine. "Kocam suçsuzdu sizin kızınız ayarttı kocamı!" Raif kadın diye bir şey yapamadı. Eli kolu bağlanmıştı. Emine kadının yüzüne öyle bir sert tokat attı ki kadın yere düştü. "Allah sizin gibi kadınları kahretsin!" dedi Hayriye. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD