?Özür dilerim?

1405 Words
Resimler eğer satılırsa gelirleri yetimhane çocuklarına bağışlayacağım." dedi Sibel. Pera Sibel'in yaptığı resimlerden gözünü çekmeden "Hepsi mükemmel." dedi "İstersen sana bir site açarım oradan daha hızlı satılır resimlerin." "Ben internetten hiç anlamıyorum" dedi Sibel. "Öğretirim sana. Sen öğrenene kadar da ben satarım resimlerini." "Satılır mı ki?" "Aa niye satılmasın sen kendi yeteneğinin farkında değilsin herhalde?" dedi Pera "Harbi sanatçısın sen Sibel abla." Ketılın düğmesinin attığını duyunca "Su kaynadı ben kahve yapayım" dedi Sibel mutfağa girip. Kupa bardaklarına doldurdu kahveyi. Döndüğünde "Ee anlat bakalım kimsin nereden geliyorsun nereye gidiyorsun?" "Anlatacak pek bir şeyim yok benim" dedi Pera. "Rüzgar nereye savurursa oradayım. Bugün burada yarın başka yerdeyim." Sibel şaşırdı "Ama insan sevdiğinin yanında olmalı" diye mırıldandı. Dostane bir tavırla elini omzuna atıp "Mehmet çok seviyor seni üzme onu olur mu? Kalple oynanmaz" Pera geri çekildi. "Sevgisiz bir ailede büyüdüm ben. Bizimkiler alkoliğin tekiydiler." tişörtünün yakasını biraz aşağıya çekip sigara izini gösterdi "Annem yaptı bunu bana." dedi üzgünce. "Mehmet ve sizin ilginiz bana bir tuhaf geliyor. Bünyem herhalde sevilmeye alışık değil ondan." "Benle abimde anne babamızdan şiddet gördük yalnız değilsin yani." dedi Sibel "Babam öldü gitti ama kalıcı izlerini abime bıraktı. Ne zaman eline baksam sigara izine kayıyor gözlerim. Annem desen evli olduğu halde başka bir adamla kaçtı. Bu utanç ölümden beter bir şey. Hatta geçengün gördüm onu sarılmadı bile bana kızım demedi öpmedi beni. Yanındaki ikinci kocasından olan kızına kızım deyince içim parçalandı. Bende onun kızıydım ama bana kızım demedi. Çok ağrıma gitti bu" deyip Pera'ya sarıldı "Biz seni seviyoruz Pera. Demem o ki geçmişe takılıp kalma. Ne yaşandıysa yaşandı bunların hiçbirini geri alamayız ki. Hatırlamak acıdan başka bir şey vermiyor bize. Unutmalı her şeyi yeni bir hayat için. Mehmet için değerlisin unutma bunu olur mu?" "Sahi değerli miyim onun için?" Pera'nın safça sorusu gülümsetti Sibel'i "Parmağını kestiğinde nasıl telaş yaptı Mehmet görmedin mi?" Pera sırttı. Mehmet onu rahatsız eden adamlarla bile tek başına kavga etmişti. Sevmeseydi değerli olmasaydı onun için kavga eder miydi hiç? "Kal burada abim kendi işini kurman için yardım eder sana " "Bakarız." Meltem onları görünce sevinçle yanlarına gitti. "O gün dedem var diye rahat konuşamamıştık." dedi Meltem güler bir yüzle "Hoş geldin abla" Sibel'e içten bir şekilde sıkıca sarıldı. "Hoş buldum" dedi Sibel. "Hayırlı olsun yaptığın resimler mükemmel" dedi Meltem. Sibel şaşırdı "Bizimkilerden başka kimsenin haberi yoktu ki burayı açtığımızın." Meltem utandı. "Çetin söyledi" diye mırıldandı. "Siz yoksa..." "Sevgiliyiz" dedi Meltem. Telaşla "Ama bizimkilerin haberi yok" "Anladım canım" dedi Sibel Meltem'in kolunu sıvazlayıp "Sevgili olmanıza çok sevindim" "Sen Pera olmalısın Çetin Mehmet'in sevgilisi onunla gelmiş dedi. Hoş geldin" "Hoş buldum nasılsın?" dedi Pera. "Dedem olmasa çok iyiyim" Üç kadın aynı anda gülüştüler. "Deden çok baskıcı anlaşılan?" Pera'nın sorusuna tebessüm edip "Dedem bu dünyadaki en kibirli ve en kin tutan adamdır herhalde." dedi Meltem. "Geç kalmadan gideyim yoksa evde kıyametler kopacak. Tekrardan hayırlı olsun abla" Sibel "Keşke bir şeyler içseydin Meltem" dedi. "Başka zaman inşallah" dedi Meltem aceleyle dükkandan çıkıp. "Dedesi lanetin teki anlaşılan" dedi Pera. "Öyle. Kimse kendisinden zengin olsun istemez. Herkesten üstün olmak ister Celal." dedi Sibel. ~~~~~~~~~ Meltem evine gittiğinde dedesini hizmetçileri azarlarken gördü. Küçük kardeşleri ortalığı dağıtmakla meşguldüler. Annesi yılgın bir sesle çocuklarına ortalığı dağıtmamalarına söylüyordu. "Karışma torunlarıma Zeliş." diye azarladı gelinini Celal. "Ama baba bu kadar da olmaz ki evin üstünü altına getiriyor sıpalar" "Hizmetçiler ortalığı toparlar bunun için para veriyorum onlara" dedi Celal "Rahat bırak torunlarımı" Zeliş itiraz edecek oldu bir an. Baş kaldırmak istedi ama eğer bunu yaparsa kendini kapının dışında bulacağını biliyordu. Fakirlikten korkmuyordu Zeliş. Tek korkusu çocuklarından ayrı kalmaktı. Kayınbabasının torunlarını ona göstermeyeceğini biliyordu. Çocuklarının anneleri yerine dedelerini seçeceğini adı gibi biliyordu. Zeliş çocuklarının başında olmak istiyordu. Gücü yettiğince çocuklarına iyi güzel şeyler öğretmek istiyordu. Çünkü eğer başlarında olmasa çocuklarının da Celal gibi olacağı belliydi. Meltem ikiz kardeşlerine döndü. Daha sekiz yaşındaydılar Koray'la Kerem. Feci yaramazdılar "Biraz anne sözü dinleyin evi savaş alına çevirdiniz." diye kızdı. Çocuklar onu dinlemediler. "Lunaparka gidelim çocuklar" dedi Celal torunlarının elinden tutarken. "Restorana da gidecek miyiz dede?" Torunlarının heyecanla sordukları soru güldürdü Celal'i "İstediğiniz her yere gideceğiz." deyip torunlarıyla birlikte çıktı evden. "Çocuklarım dedelerine benzeyecek diye ödüm kopuyor" dedi Zeliş içi ürpererek. Koltuğa oturup telefonu eline alıp gezinmeye başladı. Sosyal medyaya girdi. Kocasının profiline baktı. "Metresini takmış koluna geziyor. İnsan hiç mi merak etmez çocuklarını, karısını. Bir metres kadar değerimiz yok." Koltuğun arkasına geçip kollarını annesinin boynuna sarıp öptü yanaklarını "Babam bir gün çok pişman olacak anne" dedi Meltem. "Artık fark etmez benim için. Hiçbir değeri kalmadı bende babanın. İçimdeki ona olan bütün sevgiyi sünger gibi emdi. Yalnız ağrıma giden şey benimle evliyken başka kadınlarla takılması. Söyle babana boşanma davasını açsın artık." "Anne sen ciddi misin?" "Ben evli olduğum halde sizi bırakıp başka bir adamla olsaydım ne düşünürdün Meltem?" "Babama seni boşamasını söylerdim" dedi Meltem. Zeliş ayaklanıp "Üzüm bağlarına gideceğim temiz havaya ihtiyacım var." dedi yorgunca. "Kendimize bakacak kadar paramız olsaydı ne dedemin kahrını çeker ne de babamın pişman olup ailesine geri dönmesini beklemek zorunda kalmazdık" Kızının yüzünü avuçlayıp "Sen düşünme bunları. Alıştım artık ben tüm bu olanlara." deyip kızına sarıldı "Öğretmen hanım" ayrılıp kızına sevgiyle baktı. Kızının gözleri sevinçle parlıyordu. "Anasınıfı öğretmeni olmana çok sevindim kızım. Meltem gülümsedi "Bende. Hele bizim aşağı mahallede öğretmenlik yapabileceğimi öğrenince daha bir sevindim. Üniversitede sizden ayrı kalmaya dayanamıyordum" "Yarın anne kız alışverişe çıkalım seninle. Koluma takayım seni göğsüm gururla kabararak öğretmen kızımla gezeyim biraz" diye güldü Zeliş. "Yaa anne" "Ne hakkım yok mu buna? Komşuları çatlatalım biraz. Meltem okumaya değil serseri gibi dolaşmaya gitti. Bir baltaya sap olamaz diyenlere ağızlarının payını vermek istiyorum. Sabah lokum dağıttım komşulara kızım öğretmen oldu dedim göğsüm kabararak" deyip kızının saçlarını okşayıp "İyi ki benim kızımsın iyi ki doğurmuşum seni" Meltem gülmekle yetindi. Öptü annesinin elini "Senin hakkını hiçbir zaman ödeyemem anne" Annesi gittikten sonra, yukarı odasına çıktı Meltem. Odasına girince "Hih!" diye bir ses koptu dudaklarından. Çetin Yatağına uzanmıştı. "Merhaba sevgilim" "Çetin sen delirdin mi ya biri görse şimdi seni?" "Görürlerse ne olacak ki?" Çetin'in rahat tavrı sinirlendirdi Meltem'i "Beni hiç düşünmüyor musun sen? Dedem görürse kıyametleri koparır" Çetin oralı olmadı "Pazartesi mi başlayacaksın öğretmenliğe?" "Evet" dedi Meltem cama yanaşıp etrafı gözetlerken. Çetin elini tutup kendine çekti onu. Boynunu kokladı uzunca. "Teninin kokusu muhteşem" diye mırıldandı. Meltem'in heyecanla inip kalkan göğsü göğsüne çarpıyordu. Kendini Çetin'in kucağında gördü Meltem. Kollarını beline sarıp "Senin akımına kapılıyorum. Bana yaptığın şeyler.." konuşması yarım kaldı. Çetin dudaklarını ağzıyla örttü birden. Tişörtünün altından ince pürüzsüz sırtını elledi. Çetin'in ensesindeki saçlarına elini götürüp çekmeye başladı Meltem. Diğer eli kol kasını sıkıyordu. Yan yana geldiler mi ikisinin de akılları başlarından uçuyordu. ~~~~~~~~~~ Sibel Lavin'in durumunu merak ettiği için yanına gitti. Su kanalının yanından geçerken işçilerin su kanalında yüzen çocuklarına gülümseyerek baktı. Çadırların oraya gitti. İşçiler arı gibi çalışıyorlardı. Lavin'i annesinin kucağında görünce yanlarına gitti . "Merhaba nasılsın?" diye sordu Rojda'ya. "İyiyim çok şükür" dedi Rojda bir kolunu Sibel'in omzuna atıp sarılırken. "Lavin nasıl?" "O gün çok korkuttu bizi. Ama şimdi çok şükür iyi durumu. Sen yetişmeseydin ne olurdu bilmiyorum" "Ver biraz seveyim küçük hanımı" dedi Sibel Lavin'i kucaklayıp severken "Ne tatlı şeysin sen" öptü yanaklarından. Boran'ı zeytin ağaçlarına doğru giderken görünce o gün yaptığı kabalık geldi aklına. Ön yargılı davranmıştı. Lavin'i annesinin kucağına verip "Sonra görüşürüz" deyip hızlı yürüyüp Boran'a yetişmeye başladı. "Boran" diye seslendi arkasından. Arkasını dönüp Sibel'e baktı üstündeki beyaz elbise ona ayrı bir hava katmıştı "Merhaba" dedi tebessümle kıvrıldı dudakları. Yan yana ses etmeden yürüdüler. Zeytin ağaçlarını geçip biber tarlasının yanından geçmeye başladılar. Yapışkan otları Sibel'in açık dizlerine değiyor feci kaşındırıyordu ayaklarını. "Ben o gün ön yargılı davrandım. Özür dilerim. Anlayıp dinlemeden öyle konuşmamalıydım seninle." "Hatanın farkına varman güzel." diye mırıldandı Boran. "Gel bir gün Urfaya misafirim ol." "Kısmet olursa gelirim" dedi Sibel yabani otlar dizlerine kadar gelmişti. Otların arasında engerek yılanı sürünmeye başlamıştı. Sibel yürürken farkında olmadan ayağının dibindeki yılana bastı. Nefes kesici can yakıcı bir ağrı duydu bacağında "Ahh!" başını eğip baktığında otların arasından yılanın hızla sürünüp gittiğini gördü. Boran belindeki kemeri söküp yılanın zehri dağılmasın diye kemerini Sibel'in ayağına takıp sıkıştırdı. Sibel acıyla ağlıyordu kucağında. İlerdeki arabasına götürmeye başladı Sibel'i. "Dayan biraz ne olur" "Canım çıkacak sanki." diye ağlamayı sürdürdü Sibel. Ter şakaklarından akmaya başlamıştı. Sibel'i ön koltuğa oturtup direksiyona geçti Boran. Sibel'in bayılmış olduğunu gördü. Elini alnına koydu birden. Avuçları yandı. Sibel resmen cayır cayır yanıyordu. Yılanın ısırdığı ayağı şişip morarmaya başlamıştı bile. Soğuk kanlı davranıp kontağı çevirdi. Yüzündeki saçı bir eliyle arkaya attı. Kalbi korkuyla çarptı. Daha önce böyle bir korkuyu tatmamıştı Boran. İçine yerleşen garip bir korkuydu bu. "Seninle daha yaşayacağımız günler olacak sakın bırakma kendini ne olur" dedi bir elini avuçlarında tutarken. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD