?Resim atölyesi?

1275 Words
Akşam odasında yalnız oturmaktan bunalıp yataktan indi Sibel. Odasından çıktığında televizyon sesini duyunca salona doğru yürüdü. Züleyha bir ayağını kalçasının altına sıkıştırmış bir elinde çekirdek dolu kaseyi tutmuş çekirdek çitliyor televizyona merakla bakıyordu. "Ne izliyorsun?" Züleyha Sibel'e bakmadan "Yalancı yarim Tarık Akanla Emel Sayının filmi" dedi. Sibel tekli koltuğa oturdu. Züleyha kaseyi ona uzattı. "Tuzlu mu?" "Tuzsuz çekirdeğe çekirdek demem ben" deyip hafifçe gülümsedi Züleyha. Sibel tebessüm edip Züleyha'nın uzattığı çekirdekten bir avuç alıp çitlemeye başladı. Züleyha gazozdan bir bardak doldurup Sibel'e uzattı "Çok güzel bir film" dedi televizyona bakıp. "Öyle." Beraber filmi izlediler. Film bitince Züleyha internete bağlı televizyondan yeni bir film arayışına girdi. "Abimle nasıl tanıştınız?" Züleyha'nın kumandayı tutan elleri titredi birden. Dönüp görümcesine baktı. Doğal bir soruydu. Fakat Raif'le tesadüfen karşılaşıp evlenmeleri doğal değildi. Babası ve abisi tarafından pavyona satıldığını nasıl söyleyecekti? Suçsuz olduğu halde hakir karşılanacağını sezinliyordu. "Konyada" "Abim Konyaya mı geldi?" "Evet" "Abim hiçbir zaman evlenmeyi düşünmüyordu evlenmesine şaşırdım doğrusu." dedi Sibel "Abimle birbirinize çok yakışıyorsunuz" içtenlikle söyledi. Züleyha burukça tebessüm etti. "Uykum geldi birden eğer kusura bakmazsan uyuyacağım" Sibel çabucak "Estağfurullah" dedi. Odasına geçip yatağın kıyısına oturdu. Komodinin çekmecesinden fotoğraf albümünü çıkardı. Şehit abisinin fotoğrafına özlemle baktı. Eğer mayına basıp şehit olmasaydı Osman abisi Züleyha'nın hayatı çok farklı olabilirdi. Babası ve diğer abisi ne kadar kötüyse Osman abisi onların zıddıydı. Züleyha'yı onların tüm kötülüklerinden koruyan tek kişi Osman'dı. Fotoğrafı öpüp yerine koydu. Geceye kadar yatağın üstünde öylece oturdu. Nane liköründen içti. Hafif sarhoş oldu. Sokak kapısı açılınca yataktan fırlayıp cama koştu. Kocasını görünce gidip güler yüzle kapıyı açtı ona. "Hoş geldin" deyip elindeki poşete uzandı. "Aç mısın yemek hazırlayım mı sana?" "Tokum. Niye yatmadın?" dedi Raif Züleyha'nın hafif sarhoş olduğunu gördü. "Seni bekledim" Beraber yatak odasına geçtiler. Raif gardıroptan yastık ve çarşafı aldı. Ağrıyan omzuna elini attı birden, "Off!" "Sana masaj yapayım mı?" diye atıldı Züleyha. Omuzları tutulmaktan taş gibi olmuştu Raif'in. Karısının sorusunu ses etmeden cevapladı. Yatağın üstüne oturup tişörtünü çıkardı birden. Züleyha elbisesini yukarı çekip bir dizini bükerek yatağa çıktı. Isınması için ovalamaya başladı omuzları. Daha sonra esas masaja geçti. "İyi mi böyle?" "Hı hı" Elleri yorulunca bile masaj yapmayı bırakmadı Züleyha. Kocası bırakmasını söylüyor o tam aksini yapıyordu. İstiyordu kocasını. İçinde fokur fokur kaynayan bir duygu taştı birden bire. Dolgun dudaklarını kocasının omuzlarına götürdü. İştahla öpmeye başladı. "Züleyha şşş" karısı durmayınca hızlıca geri çekildi Raif. "Çirkin miyim ben?" diye sitem etti Züleyha kocasına. "Güzelsin" "Öyleyse neden istemiyorsun beni? Kocamsın benim eğer kocalık yapmayacaksan boşa gitsin!" "Boşarsam nereye gideceksin Züleyha?" Raif'in sorusu tokat gibi çarptı yüzüne. "Bulduğun yere" diye mırıldandı "Sen kendini pavyona mı layık görüyorsun?" "Sen beni nereye layık görüyorsun peki?" "Züleyha.." "Bana işkence ettiğinin farkında değil misin? Babamla abim o gece sattı beni pavyona. Sen o gece yetişmeseydin pavyon gülü oluyordum. Beni kurtardın buraya getirdin tamam sağ ol. Ama madem beni istemiyordun niye evlendin ki? Boşa beni Raif sende kurtul bende kurtulayım bu belirsizlik amansızlık tüketti beni anlıyor musun?" "Seni istemediğimi de nereden çıkardın Züleyha. Değerlisin benim için." "Ailesinin değer vermediğine bir yabancı değer verir mi hiç" Karısının elini tutup "Sen benim önemimsin ve değerlimsin Züleyha" dedi. Karısı o kadar çok incinmiş ve yıpranmıştı ki onu kırmaya ve dokunmaya korkuyordu Raif. Züleyha'ya değer veriyordu. "Raif mecbur değilsin böyle konuşmaya" "Mecburluktan değil içimden geldiği gibi konuşuyorum. Şimdi uyu ve dinlen." "Sevmiyorsun beni." diye hiddetlendi Züleyha. Kocasının ses etmeden odadan çıkışı onu öldürmekten beter etti. Her şeyi kırmak yıkmak istedi. Sahipsizlik canını yakıyordu. Raif'in böyle davranması ona sığıntı olduğunu hatırlatıyordu. Raif olmasaydı pavyona düşecek oturak aleminde erkeklerin maskarası olacaktı. "Sevmiyor beni" diye kendi kendine konuştu. "Acıyor sadece" şimdi evi terk etse hiçbir erkeğin onu rahat bırakmayacağını biliyordu. Yalnız ve parasız bir kadın. Aklına gelen kötü düşünceleri savdı. ~~~~~~~~~ Sabah kuşların ötüşüyle uyandı Sibel. Odasından çıktığında Züleyha'yı çaydanlığı avluya götürürken gördü. "Günaydın yenge" "Günaydın" Yengesini gözleri şişmiş ve kızarmış görünce "Ağladın mı sen?" diye sordu Sibel. Züleyha yalandan gülümsedi "Ne ağlaması canım gece gözlerim kaşındı da" Raif yanlarına geldi "Seni bir yere götüreceğim hazırlan çıkalım" dedi kardeşine. "Kahvaltı hazırladım" dedi Züleyha. "Biz dışarıda yapacağız kahvaltıyı" dedi Raif. Belki onu da çağırır diye bekledi Züleyha. Ama Raif ses etmeden koridordan çıktı. "Sende gelsene yenge" dedi Sibel. "Yok evde işlerim var" Birlikte arabalarına bindiler Mudanyanın denize açılan bir sokağına geldiler. Deniz kokusunu içine çekti Sibel. "Mudanyayı seviyorum" dedi Sibel denizin huzurlu kokusunu içine çekmeye devam ederken. "Hadi gel" Karşıdaki dükkana girdiler. Bir ressamın kullanacağı bütün malzemeler vardı. Sibel hapise girince vakit geçsin diye resim kursuna yazılmış zamanla resim yapmak bir tutkuya dönüşmüştü. Resimde ustalaşmıştı. Yaptığı resimleri dışarıda satılır hale gelmişti. "Denize açılan bir sokakta resim yapmak sana çok iyi gelecek." dedi Raif kardeşine. Abisine sıkıca sarılıp "İyi ki benim abimsin" dedi Sibel gözleri dolu dolu olurken. "İyi ki varsın" Raflara malzemeleri dizmeye başladılar. "Annemizi gördüm kızıyla." dedi Sibel. Raif umursamadı "Ben çocuğu kez görüyorum onu." "Kızım bile demedi öpüp sarılmadı da. Ona ne kötülük yaptık anlamıyorum ki" "Boş ver biz hayatımıza bakalım" "Sen hiç sorgulamıyor musun evli bir kadının çocuklarını bırakıp başka bir adamla kaçmasını?" Boya fırçalarını dizerken kardeşine döndü "Umurumda bile değil o." dedi Raif. "Hayvanlar yavrularını atmıyor ya insanlar öyle mi? O bizden kolayca vazgeçti Sibel. Gerçek bir anne olsaydı evlatlarını cana pahasına bile olsa bırakmazdı. Bir daha ondan bahsetme ölmüş sayıyorum ben o kadını." Sibel başını olur anlamında hafifçe salladı. Babadan da anneden de hayır görmemişlerdi. Telefonu çalınca Raif baktı. Telefonu sessize alıp kardeşine döndü. "Sibel benim işlerim var sen halledersin burayı. Sana birazdan kahvaltı sipariş ederim" deyip çıktı. Yarım saat sonra kahvaltısını bir genç getirdi. Sibel masaya geçip sessizce yapmaya başladı kahvaltısını. Canı sıkılınca resim sehpasını, tuvalini boyalarını alıp çıktı dükkandan. Dükkanının karşısındaki denize gitti. Tabureye oturup resim sehpasını açıp tuvalini yerleştirdi. Boya paletine belirli boyaları yerleştirip denize doğru döndü. Tuvale deniz martılar ve balık tutan insanları çizmeye başladı. Yüzü kaşınınca ellerinin boyalı olduğunu unutup yanağını kaşıdı. Sibel'in çizdiği resimler ressamlarınkini andırıyordu adeta. "Çok güzel." Tanıdık ses heyecanlandırdı onu. Başını hızlıca çevirdi. Boran'ı görünce "Merhaba" diye mırıldandı. Kalbi hızlı hızlı çarptı birden. Kalp çarpıntısı bu adamı görünce depara kalkıyordu "Oturabilir miyim?" "Tabii" "Ressam mısın?" "Hapiste öğrendim resim yapmayı vakit geçsin diye yazdırdım kendimi kursa sonra bir gün baktım ki resim yapmak tutkuya dönüşmüş." dedi Sibel Boran'a bakmadan resim yapmaya devam etti. Boran şaşırdı "Hapis mi yattın?" "Altı yıl" dedi Sibel düz bir sesle. "Bana saldıran şerefsizi cehenneme gönderdim de" "İyi yapmışsın." Sibel ses etmedi. Dalgaların sesini dinledi. "Şurana boya bulaşmış" dedi Boran Sibel'in yanağını işaret edip. Sibel yanağını silerken "Lavin nasıl?" diye sordu. "İyi" Boran'ın söylediği çayları yudumlarken sohbet etmeye başlamışlardı. "Mundayada zeytin tarlam var." "Buralı mısın?" "Urfalıyım. Tarımla ve hayvancılıkla uğraşıyorum." "Durumun o kadar iyiyse Rojda neden çadıra geldi ki? Kız ailesiyle beraber harap oldu çalışmaktan." Boran tebessüm etti "Bazı şeyleri görmeden anlayamazsın" dedi. Sibel ince dudaklarını büzüp "Hiçbir şey anlamadım" diye mırıldandı. "Rojda kaçarak evlendi. Bu yüzden de aileden dışlandı" "Sizde verseydiniz sevdiğine kaçmazdı kızcağız" Boran anlayışla karşıladı Sibel'i. Gerçekten her yörenin adetleri farklı oluyordu. "Töre falan deme şimdi kusacağım" deyip yüzünü ekşitti Sibel. Boran kahkahasını saldı. Televizyonda doğuyu yanlış anlatan dizi filmler insanları yanıltıyordu. Doğuya ayak basmamış insan bile doğu hakkında yargıya varıyordu. "Gidip gezmediğin yerler hakkında fikir sahibi olduğunu sanıyorsun. Ama sana söyleyeyim büyük yanılıyorsun. Töreydi kan davasıydı kumalıktı berdeldi bu saçmalıklara televizyon sayesinde inandı insanlar. Doğuda böyle şeyler yok. Gidip görmediğin yerler hakkında önyargılı davranma lütfen" Sibel utandı birden "Haklısın" diye mırıldanıp resim yapmaya döndü. Güneş batmaya yakınken kalktılar. Sibel resim atölyesine giderken Boran onu takip etti. "Galiba yeni açılmış burası?" Sibel gülümsedi "Abim açtı burayı. Mutfağı bile var" "Malzemeleri dizmene yardım edeyim mi?" "Zahmet olmasın" Boran ses etmeden malzemeleri dizmeye başladı. Bu kadını görünce adını koyamadığı bir duygu girdabına kapılıyordu. Sol yanını ele geçiren bir şeydi bu. Ağır ağır içine işleyen kalbini sarhoş eden bu tatlılığı sevmeye başlamıştı. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD