?Zamanın bile eskitemeyeceği şeyler vardı?

1065 Words
Eve geçtiklerinde amcalarının eşlerini gördü Sibel. "Hayriyem." diye sarıldı . Ayrılırken tombul al yanakları sıkıp "Maşallahın var ha demir gibisin" diye güldü. "Hadi kız ordan yaşlandık artık." Kısa boylu zayıf esmer olan amcasının karısına "Eminem nasılsın?" diye sorup sarıldı Sibel. "Biz iyiyiz asıl sen nasılsın?" "Süperim abim tarlaları geri almış ya sanki dünyalar benim şimdi." Birlikte bahçedeki çardağa oturdular. "Hoş geldiniz" dedi Züleyha yanlarına gidip. "Ne güzel olmuşsun Sibel." Yengesinin samimiyeti içtendi "Teşekkür ederim." diye mırıldandı. Hayriye yengesine dönüp "Mehmet ne yapıyor?" "Bitirdi üniversiteyi kız arkadaşıyla yola çıktılar buraya geliyorlar." "Ne güzel özlemişim vallahi." dedi Sibel Emine yengesine dönüp "Bizim ikizler nasıllar?" "Burcu evlendi işte kızı oldu. Çetin hala bekar" "Hayırlısı olsun." Raif kalkıp içeri geçti ardından karısı. "Gömleğini ütüledim" "Niye zahmet ettin ben ütülerdim." "Onca iyiliğin dokundu bana en azından bırak da gömleğini ütüleyim." "Teşekkür ederim ilaçlarını içtin mi?" "İçtim" "Terapi nasıl gidiyor?" "İyi." diye geçiştirdi Züleyha. Kocasını bir süre süzdü. Yaşını hiç göstermiyordu Raif. Uzun boylu sırım gibi güçlü bir vücudu vardı. Kendine bakmayı seviyordu. Beyaz tenli yakışıklı yüz hatlarına sahipti. Yüzündeki tek kırışıklık alnındaki ince çizgilerdi. Kocasının elinde elbiseleriyle durduğunu görünce odadan çıkması gerektiğini anladı Züleyha. "Ben gidim." odadan çıktı. İstenilmeyecek kadar çirkin miydi? Hayır. Züleyha her erkeğin isteyebileceği bir kadın olduğunu biliyordu. Raif'le başka yerde başka bir zamanda karşılaşmayı ne çok isterdi. Burcu kucağında kızıyla taş merdivenleri inerken "Sibel abla!" diye sevinçle çığırdı. "Canım" Sibel kalkıp kuzenine baktı. Balık etli kısa boylu kahverengi saçları kalçasına değen kuzenine gülümsedi. "Hoş geldin abla." "Hoş buldum." dedi Sibel canlı sesiyle "Ver bakayım adı ne?" "Masal" "Merhaba" dedi Burcu'nun eşi. "Kemal eşim oluyor" dedi Burcu. "Memnun oldum buyurun oturun şöyle." dedi Sibel "Burcu kızın çok tatlı Allah'ım korusun." "Amin." Çetin'i görünce sevinçle ayaklandı Sibel. Kendisine doğru gelen kuzenini izledi. Uzun boylu yapılı simsiyah saçlı yakışıklı bir adam olmuştu Çetin. Sibel Çetin'in küçükken altını ıslatıp sokaklarda koşturduğu günlerini hatırlayınca gülmeden edemedi. "Amca kızı hoş geldin." deyip Sibel'e hasretle sarıldı Çetin. Yetmiyormuş gibi belinden tutup etrafında hızla dönmeye başladı. "Ay manyak dur düşeceğiz" gülüp konuşurken sevinç göz yaşları yanaklarından yuvarlanıyordu Sibel'in. "Alış kızım bu deli oğlan sayesinde belimde fıtık çıktı." dedi Emine yengesi. Sibel'i yere indirirken başının tepesini öptü Çetin. "Birde düşürmemden korkuyor hanımefendi." dedi bir elini yumruk yapıp şişirdiği kası gösterip "Bende bu güç varken kimseyi düşürmem Sibel hanım" Sibel gülümsemekle yetindi. Raif'de gelince meydana indiler. Bembeyaz örtüler serilmişti masalara. Aile yemeğine oturdular. "Karanfil hırsızı" Orta yaşlı tatlı bir kadındı. Sibel kaşlarını çattı "Manolya abla" dedi yüksek sesle kalkıp sarıldı. Manolya kırmızı karanfili Sibel'in kulağının arkasına iliştirdi. "Hoş geldin benim güzel kızım" deyip yanaklarından öptü. Sohbet sohbeti açarken Hayriye yengenin denizde boğulma macerasını yeniden Raif'den dinledi Sibel. "Yengemi kurtarayım diyeceğine Alman adamın eline bıraktın beni. Az daha dudaklarımdan öpüyordu herif." dedi Hayriye yenge gözlerini devirip. Sibel kahkahaya boğuldu. Hayriye yengenin şalvarıyla denize girdiğini şalvarının balon gibi şişi hala aklındaydı. "Öpmek değil o suni teneffüs Hayriyem" deyip yeniden kahkahayı bastı. Hayriye yengenin kendine gelip tepesindeki adamı terliğiyle kovaladığını hatırlayıp yanakları şişene dek güldü. "Ayıp ayıp insan hiç yengesine güler mi?" "Oy oy sen kırıldın mı Hayriyem." deyip yengesinin yanaklarını sıkıp öptü Sibel. "Merhaba hoş geldin Sibel." Sibel Celal'in gelinine gülümsedi "Hoş buldum Zeliş abla. Buyurun sofraya." "Yok sağ ol kızı havaalanından aldık" Elinde valizini tutmuş kıza baktı "Meltem mi bu?" "Merhaba Sibel abla" dedi Meltem. "Ne güzel bir genç kız olmuşsun sen böyle" Meltem utandı Çetin'in bakışlarını görünce eğdi başını yere hemen. Onu çok özlemişti. "Hadi sohbet etmeye mi geldiniz?" diye terslendi Celal arklarından gelirken. Kayınbabasının sözlerine göz devirip "Sonra görüşürüz" dedi Zeliş kızının koluna girip oradan uzaklaşırken. Raif "Bu adam hayatta insan olmaz" dedi. "Boş verin neşemizi kimse kaçıramaz bugün" dedi Emine yenge. "Beni niye getirdin ki kendinle bavul muyum ben?" Yol boyunca somurtup duran sevgilisine baktı Mehmet "Başını belaya sokma diye getirdim" "Benim için nasıl da mücadele ettin gerçi bir gözün morardı ama olsun" diye sırıttı Pera. "Orospu çocukları!" "Hiçbir hatamın olmadığını sende gördün" deyip sevgilisinin morarmış gözüne elledi hafifçe "Ben hallediyordum sen niye girdin ki araya." Arabayı birdenbire yolun kenarına çekti. Elleri direksiyondayken "Kimse sevdiklerimi incitemez tamam mı?" Pera sevgilisinin ellerini tutup avuç içinden öptü. Hiç bu kadar değerli olmamıştı. Anne babası kan bağlarının olduğu insanlar onu terk ederken, Mehmet'in sevip değer vermesine bünyesi alışık değildi doğrusu. "Hani o kadar sevmiyordun beni." hınzırca güldü Mehmet. "Sevmiyorum ilgi duyuyorum sadece ikisini karıştırmasan iyi edersin" diye mırıldandı Pera. "Biz seninle evleneceğiz bir gün" Pera alayla güldü. "Neyinim ben senin anlamıyorum ki" dedi Mehmet umutsuzca. "Şövalyemsin sen benim" dedi Pera Mehmet'in yüzünü avuçlayıp kumral sakallarını okşadı. Çıkık alnından öpüp geri çekildi. "Hadi sür arabayı geç kalıyoruz." Mehmet kontağı çevirdi. "Neden hapis yatmıştı kuzenin?" "Ona tecavüz etmeye kalkışan adamı öldürdü." "Nasıl olmuş?" "Serserinin biri kafayı takmış bizim Sibel ablaya. Zorla arabaya bindirip kaçırmış bir gün. Kendi evine götürmüş üstüne saldırmış. Sibel abla kar küresiyle kafasını ezmiş herifin." "Ne korkunç!" "Öyle işte." "Kaç yıl yattı peki?" "Altı yıl" "Adalet gerçekten yok" Cezaevinin berbat yemeklerden sonra önündeki leziz yemekler iştahını açmıştı Sibel'in. Raif "Bol bol ye çok zayıf kalmışsın" diyordu ona. "Sibel hanım" "Amanın benim oğlan gelmiş." diye ayağa fırladı Hayriye. Sibel'in yanında duran oğluna sımsıkı sarılıp. "Gözüne ne oldu?" diye çığırdı birden. "Oldu işte bir şeyler." dedi Mehmet "Bırak da amcamın kızına sarılayım biraz" dedi şaka yollu. "Mehmet hoş geldin" Dedi Sibel kuzenine özlemle sarılıp. Ayrılıp ellerini avuçlarına alıp şöyle bir baktı dudaklarını memnuniyetle büzüp "Koca adam olmuşsun ve de yakışıklı" Mehmet güldü "Sen de olduğundan daha bir güzelleşmişsin abla." Sibel tebessüm etti. Mehmet'in yanında duran genç kıza bakıp "Hoş geldin" "Hoş buldum" dedi Pera çekingen bir sesle. Mehmet bir kolunu Pera'nın ince omzuna atıp onu yanağından öptü. Pera'nın kızgın bakışlarını görmezden gelip "Tanıştırayım sevgilim Pera." dedi mutlu sesiyle. Pera'nın gözlerindeki kızgınlığın yerini şaşkınlık almıştı. "Bana gelin mi getirdin sen?" Mehmet'in annesinin sözleri utandırdı onu. Gelin ne demekti? Mehmet'i sadece bir aydır tanıyordu. Ev sahibi kira borcu yüzünden onu sokağa atmamış olsaydı, barda sarhoş olup evsiz kaldığını anlatmazdı yan tarafında oturan Mehmet'e. Barmen masasına başını dayayıp uyumasaydı Mehmet'in evine hiçbir zaman gitmezdi. İçi içini yedi seni öldüreceğim Mehmet diye içinden bağırıp çağırdı ona. Güneş batmaya yakınken Sibel abisinin uzattığı rakı kadehini aldı eline kadehlerini tokuşturdular. Manidar bir bakışma geçti aralarında. Sibel Raif'in kardeşi değil kızı gibiydi. Sanki hiç ayrı kalmamış gibiydiler. Hiç hasretlik çekmemiş gibi. Sibel abisine öyle içten öyle güzel gülümsedi ki bütün çektikleri buhar olup uçuşmuştu. Küçükken güldüğü gibi gülmüştü abisine. Zamanın bile eskitemeyeceği şeyler vardı. Sibel'in gülüşü bakışı konuşması umut vadediyordu Raif'e. Birlikte iyileşeceklerdi. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD