?Kaybolmama izin vermediğin için teşekkür ederim?

1157 Words
Raif amca! Raif amca!" Raif başını esefle sallayarak arkaya çevirdi. Deli tay gibi koşan kömür saçlı küçük kızın boynunda sallanan çelik renkli düdüğü görünce olacakları sezinleyip "sus" işareti yaptı ama işe yaramayacağını biliyordu. "Bak dedemin." dedi Ayla nefes nefese düdüğü ellerine alarak "Ama artık benim oldu." dedikten sonra açık pembe renkli dudaklarının arasına koyduğu düdüğü yanaklarını şişerek çalmaya başladı. Raif'in kulakları adeta çınladı. Bir iki defa, kısık sesle, "Ayla Ayla." dedi ama kız hiç oralı olmadan beyaz yüzü kızarana dek düdüğü öttürmeye devam etti. Ayla Raif'in durgun halini görünce düdük çalmayı bırakarak "Bu kim?" diye sordu dolma parmaklarını Sibel'e yöneltirken. "Kardeşim." dedi Raif sıcak sesiyle. "Ama sana hiç benzemiyor." diye çığırdı Ayla siyah gözlerini irice açıp Sibel'e eğilirken "Hem de hiç benzemiyor. Sen beyazsın o ise esmer çikolata gibi yani." Raif ayaklarını kıpırdatarak "Sibel." dedi hafifçe kollarından dürterek. "Ne oluyor ya?" diye yüzünü buruşturdu Sibel doğrulurken. Güneş altında kavrulan bedeninin harareti onu deli gibi susatmıştı. "Hadi gidelim." Ayla inanamayarak "Gerçekten kardeşin mi?" diye sordu bir kez daha. Raif güldü. "Gerçekten kardeşim." Ayla Sibel'e bakarak "O zaman şimdiye kadar neredeydi?" dedi. "Yürü hadi yürü" dedi Raif konuyu değiştirerek "Sen nasıl geldin buraya?" Ayla çarpık dişleriyle sırıtarak "Bunlarla" diye Raif'e döndü düşüp kalkmaktan yara bere olmuş dizlerini gösterirken. "Bizim tarlaya gidelim mi?" dedi Sibel. "Şimdi değil." Ayla'nın annesine ait olan giyim mağazasının önünde durduklarında Sibel Raif'in niyetini anladı ama sesini çıkartmadı. Onu kırmayı istemiyordu. Camlı kapıdan içeri geçtiklerinde, onları koyu sarı saçlı, mermer gibi beyaz suratı olan balık etli, güleç yüzlü kadın karşıladı. "Hoş geldiniz" dedi genç kadın müşfik bir tavırla. "Raif abi kardeşin oluyor demi " diye ekledi siyah gözlerini Sibel'de toplarken. "Kardeşim." Kadın bir kez daha tatlı tatlı gülümsedi "Feride ben" deyip Sibel'e sarıldı. "Sibel." Feride'nin gösterdiği elbiselere ilgisizce bakıyordu Sibel. "Hiç birini beğenmedin mi?" "Beğenmemek değil benimkisi size komik gelecek ama ben hangi elbiseyi seçeceğimi bilmiyorum." "Beyaz " dedi Feride arkasını dönüp giderken. "Sen neredeydin şimdiye kadar?" dedi Ayla. "Ne çok soru soruyorsun." dedi Sibel soğuk bakışlarını Ayla'dan çekerken. "Çocuğum ben tabii soru soracağım. Hem sen hiç çocuk olmadın mı?" "Ya sabır." "Üzerindekileri bit pazarında mı aldın?" diye kahkaha attı Ayla. Sibel refleks olarak gözlerini önüne indirdi. Feride elinde beyaz elbiseyle gelip "Bronz tenine çok yakışacak." dedi Sibel'e Beyaz bir elbiseyi ellerine alıp inceledi. Kayık yaka, fırfırlı dizlerinin biraz üstündeydi. Kabine geçip üstünü çıkarıp elbiseyi giyindi. Kabinden çıktığında Raif memnuniyetle gülümsedi kardeşine. "Harikasın." "Sen beğendiysen sorun yok o zaman." "Dışarıda bekle beni" dedi Raif elini cenine koyarken. "Hediyem olsun Raif abi" dedi Feride ciddi bir ses tonuyla. "Olmaz sende sabahtan akşama kadar burada ter döküyorsun." deyip elbisenin parasını tezgaha indirip "Akşam yemeğini meydanda yiyeceğiz aileni de al gel." "Teşekkür ederim." Sibel'i kuaföre götürdü. "Abi" "Biraz bakımlı olmaktan ne zarar çıkar." dedi Raif Sibel'e "Konuştum ben onlarla tanıyorlar seni" "Hoş geldiniz" dedi genç kızın biri kapıda dururken "Sibel hanım randevu saati geldi. Buyurun." İstemeye istemeye adımlarını attı kuaföre. "Hoş geldin canım." Orta yaşlı güleç yüzlü kadının samimiyeti onu birazda olsa rahatlattı. "Ümran ben." "Sibel." "Tanıştığıma memnun oldum." "Bende." "İlk önce bir şeyler içelim." Soğuk limonatayı yudumlarken "Bursa çok güzel bir şehir." dedi Ümran "Öyle." "Eşim buralıydı kaçarak evlendik." "Ya" "Bir sene geçmeden aldattı beni. Bende kaçtığım için geri dönemedim baba evine. Karnımda burnumdaydı zaten." "Üzüldüm." "Komşularım çok yardımcı oldular bana ve kızıma. Evlenmeden önce kuaförlük yapmıştım iyikine yapmışım yoksa bugün bu kuaförün sahibi olamaz kızımı üniversitede okutamazdım." "Güzel şeyler başarmışsınız." dedi Sibel. "İnsan umut etmekten vazgeçmemeli hayatın bana öğrettiği en iyi şey umuttu." deyip gülümsedi Ümran. "Tekrardan evlendiniz mi?" diye sordu Sibel meraklanıp. "Hayır. Yani evlilik teklifi çok aldım ama istemedim evlenmeyi. Kızımı neden üvey babayla yaşatayım ki? Her gün haberlerde iğrenç şeyler görüyoruz. Kızım ve ben birlikte mutluyuz" "Haklısınız." dedi Sibel. Aklına annelerinin onları bir erkek için terk ettiği geldi. Şimdi ne yapıyordu acaba? Bir anne evladını hiç mi özlemezdi. "İlk önce ağdadan başlayalım" dedi Ümran Sibel'in hafif tüylü kollarını işaret edip. "Ağdada mı yapacaksınız utanırım ben." "Kadın kadınayız bunda utanacak bir şey yok. Lütfen çekinme." dedi Ümran ağda odasını işaret edip. Sibel özel bölgesi hariç her yerini ağda yaptırdı. Vücudu sızlarken çıktı odadan. "Şimdi saç bakımı yapalım" dedi Ümran gülümseyip. "Gel bakalım otur şuraya." Gösterilen sandalyeye oturup başını arkaya dayadı Sibel. Saçlarını önce yıkadı Ümran. Sonra kurulayıp Sibel'in adını bilmediği maskeleri yaptı saçlarına. Diğer kızlarda boş durmayıp Sibel'in tırnaklarını törpülemeye başlamışlardı. Saatler geçtikten sonra aynadaki aksine inanmayan gözlerle baktı Sibel. "Bu ben miyim gerçekten?" Ümran güldü hafifçe "Tabi sensin. Çok güzelsin bunu unutma arada bir uğra bana olur mu?" "Uğrarım." Sibel'i görünce ıslık çaldı Raif "Çok güzel olmuşsun hanım efendi." Sibel gülümsedi özgüveni yerine gelmişti. "Ümran abla akşama kız kardeşimin şerefine meydanda yemek veriyorum sizde davetlisiniz." "Geleceğiz." "Bizim tarlaya gidelim" Sibel'i tarlaya götürdü Raif. Beyaz çadırlar kanal boyu dizilmişlerdi. Kırmızı kapya biber tarlası, domates, üzüm bağları yan yana sıralanmışlardı. İşçiler arı gibi çalışıyorlardı. Dededen kalma arazilere üzüm bağlarına üzgünce baktı Sibel. Hayırsız babaları kumarda kaybetmişti hepsini. Yalnızca ufak bir arazi kalmıştı ellerinde. "Buraların hepsi bizimdi." "Yine bizim." dedi Raif "Babam nasıl kaybettiyse ben o şekilde aldım ellerinden arazileri " "Kumar mı oynadın?" dedi Sibel inanamayarak. "Nasıl" "Celal'in oğlundan aldım hepsini. Babamı sevmiyorum ama sarhoş haliyle kumar oynatıp arazileri elinden almışlardı. Buna göz yumamazdım." Sıkıca sarıldı abisine. Talihleri dönüyordu anlaşılan. Küçüklükten beri çok rezillik çekmişlerdi. Başkalarının tarlalarında üç kuruş için çalışmışlardı. "Teşekkür ederim" diye mırıldandı. "Ne yaşandıysa hepsi geride kaldı Sibel. Sakın geçmişe takılayım deme. Ben her zaman yanında olacağım ve seni bir daha yalnız bırakmayacağım." deyip kardeşinin göz yaşlarını parmaklarıyla sildi. "Kaybolmama izin vermediğin için teşekkür ederim." Birlikte tarlaları gezdiler. Küçük çocuklar yalın ayak koşup oynuyorlardı. Kimi kadın leğende yıkıyordu çocuğunu. Başka bir kadının bebeği sevdiğini görünce yanına gitti Sibel. "Sevebilir miyim?" "Tabii" deyip bebeğini Sibel'e uzattı kadın. "Adı ne?" "Lavin" Lavin'in ellerini öptü Sibel. Sarı saçlarını okşayıp sevdi. "Ne tatlısın şeysin sen." deyip Lavin'in annesine döndü "Sibel ben Raif'in kardeşiyim." "Hoş gelmişsin." "Peki senin adın?" "Rojda" "Memnun oldum. Bebeğin çok küçük değil mi keşke biraz büyüdükten sonra gelseydin çadıra." "Çalışmasam aç kalırız başkalarına muhtaç olmaktansa çadırda yaşamak en iyisi." "Haklısın." Sibel Lavin'i annesinin kucağına verip Raif'le beraber yürüyüşe çıktı. "Mevsimlik işçiler hepsi Güneydoğudan geldi." dedi Raif "Az önce kucağında sevdiğin bebeğin annesi kaçarak evlenmiş. Kaynanası bebeğine bakıyor oda kocasıyla beraber çalışıyorlar." "Bebeğe üzüldüm çok küçük daha. Keşke başka işte çalışsalar" "Aslında iş teklifinde bulundum ama kabul etmedi kocası. Birkaç ay çalışıp geri dönecekler memleketlerine." "Geçmiş olsun Sibel kızım." Sesin geldi yöne başını çevirip baktı Sibel. Fırlak göbekli beyaz bıyıkları sigara dumanından sararmış yaşlı adama suratını asıp, "Teşekkür ederim" diye mırıldandı. "Raif kararını verdin mi?" "Satmayacağımı söylemiştim o zaman. Yine söylüyorum arazilerimi satmıyorum." "İki kat para vereceğim" "Kumarda hileyle kazandığın arazileri kumarla kaybetti oğlun. Ben benim olanı aldım sizden." dedi Raif soğuk bir sesle. "Şimdi arazimden hemen çık" Celal kinle baktı iki kardeşe. Geldiği yöne doğru döndü. "Hadi gidelim benim karnım acıktı" dedi Raif. "Ağzının payını iyi verdin. Bir insan nasıl bu kadar aç gözlü olur anlamıyorum. İstiyor ki bütün dünya onun olsun." "Boş ver onu" deyip kolunu Sibel'in omzuna atıp yürümeye başladılar. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD