Yemek yenilirken herkes sakindi. Bir şeyler dönüyordu, bu kadar sakin olmak tuhafıma gitti. Hep konuşan, neşeli olan bizim grubun bu halde olması fazla düşündürücüydü. Gözlerimi kırparak Gökçen'e;
"Hayırdır güzelim? Fazla sakinsiniz? Ne oldu ben yokken hepiniz değişmişsiniz."
Gökçen oldukça imalı bir şekilde gülümseyerek;
"Sanki sen aynısın. En başta aşık olduğun o saçlara kıymışsın."
Elim hemen kısacık saçlarıma gitti. Gülümsedim. Antalya bana kısa saçı sevdirmişti. Uzun saçı o sever diye severdim. Artık tek öncelliğim kendi sevdiklerimdi.
"Uzun saçtan vazgeçmek kolay olmadı."
Bakışlarım Fatih'e kaydığında beni izlediğini görüp gülümseyerek devam ettim;
"Ama sonuçta hiçbir şey vazgeçilmez değildir."
Şimdi hepsinin gözü bana dönerken şehzadem;
"Kızım, sen bir acılı adana olmuşsun. Ne bu acıların çocuğuyum havası?"
"Ne olacak şehzadem ya? Her zaman ki Sultan."
Ben gülerken o ciddi tavırla beni izliyordu. Aklına ne geldiyse kocaman gözlerini açtı;
"Yoksa aşık mı oldun? Sevgilin mi var? Aman Allah'ım çok şükür! Seni verecek birini bulduk."
Ben kıkırdarken benden başka kimse gülmüyordu.
"Hemen vereceksin yani? Yazık yazık ulan abisin sen be."
Zeynep;
"Oha var yani?"
Bakışlarım ona döndüğünde göz kırptım. Yoktu ama bu dalga geçmeyeceğim anlamına gelmezdi. Yalanlamadan öyle bekledim. Hakan;
"İmkansız, olsa kesin bana anlatırdı."
Gökçen;
"Hadi oradan asıl bana anlatırdı. En yakın arkadaşıyım ya hani!"
Gülerek onları izlerken bu sefer Melih;
"Siz birbirinizi niye yiyorsunuz şimdi?"
Gökçen ve Hakan aynı anda;
"Sen sus!"
Diye bağırdığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Herkes bizi izliyordu. Köşeden gözleri ışıl ışıl bana bakan anneme göz kırptım. En çok onu üzmüştüm. Gökçen de Hakan da yanılıyordu benim en yakın arkadaşım annemdi. Buradan gitme sebebimi de biliyordu, yangınımı da.
Eren abi;
"Kızım sende konuşsana! İlla çocuğu mu bulalım?"
Ona bakarken omuz silktim. Şehzadem hemen;
"Yoksa o doktor bozuntusuna şans mı verdin? Onu gözüm hiç tutmadı ki sultanım ya."
Aklıma gelen anılarla yüzümü buruşturdum. Herkese şans verirdim ona asla! Zeynep heyecanla;
"Oh bir de doktor mu? Zengin oluyoruz."
"Üf saçmalama be. Ne doktoru? Şehzadem alacağın olsun tam aklımdan silmiştim niye yine düşürdün aklıma?"
Gökçen abimin konuşmasına izin vermeden;
"Aklımdan sildim falan hayırdır güzelim? Hiç haber de etmiyorsun."
Bu sefer de abim benden önce davranıp konuşmama izin vermeden;
"Güzelim, senin bu arkadaşın size daha neler anlatmadı. Ohooo Emir'i anlatmadı, doktor bozuntusunu anlatmadı, stajdaki teyzeleri anlatmadı, nişanı da anlatmamıştır! Silin bunu arkadaşlıktan, reddedin"
Melih kahkaha atarak;
"Atın bunu ocaktan!"
Ciddi kalamayıp bende kahkaha atmaya başladığımda masada sadece Melih ile ikimiz katıla katıla gülüyorduk.
Espriden anlamayan geri zekalılar.
"Abartma şehzadem. Önemli olsa haberleri olurdu. Ne bu üç çocukla sokakta kalmışım muamelesi? Gören de evlenip boşandım sanır."
Hakan:
"He bir de onu yapsaydın. Özrü kabahatinden büyük. Kime çekti bu kız ya."
Annem konuşmanın burasında dahil olmuş olacak ki büyük heyecanla;
"Tabi ki bana! Ben doğurdum onu. Oh ne güzel doğurdum maşallah bana."
Şaşkınca anneme bakarken o hiç umursamadan kendini övmeye devam ediyordu. Gülerek ona baktım. Sanırım en çok onu özlemiştim. Uzun bir aradan sonra onun sesini duydum. Hasret kaldığım o sesi. Fatih;
"Hadi o zaman herkes yemeğini yedi. Dondurmaya gidelim. Sultan özlemiştir."
Bakışlarım ona döndü. Çok özlemiştim. Sakalları uzamış, saçları hala kısaydı. Yüzü yorgun ama gözleri ışıl ışıldı.
Bir kız için gitti diyen iç sesimi dinledim. Biri için gitti.
Benim içim ona giderken; o biri için gitti.
"Gidelim Fatih abi. Valla özledim dondurmayı."
Işıl ışıl gözleri sözlerimden sonra söndü. Umarım dedi iç sesim. Umarım seni kaybettikten sonra değerini anlamıştır!
Gülümsedim.
Gökçen;
"Önden gidelim de ifadeni alayım."
Zeynep, ben ve Gökçen kalktık. Önden gidelim demesi sadece 3 adımlık mesafeydi. Ve onlar bizi duyuyordu.
"Ne ara aramıza bu kadar mesafe girdi Sultan?"
Bakışlarım Zeynep'e döndü. Düşünceli bir şekilde yüzümü inceliyordu. Ona cevap verecekken Gökçen;
"Okumaya gittin tamam ama bir insan nasıl 4 yılda sadece yaz tatillerinde gelir? Aklım almıyor. Bu kadar mı kurtulmak istedin bizden?"
Kaşlarımı çattım. Fatih'e olan aşkımı bilen onlardı. Bilmedikleri o gün konuşmamızdı. Ama içimdeki yarayı görmüyorlar mıydı? O zaman nasıl arkadaşım diyebiliyorduk birbirimize?
"Antalya çok farklı bir yer. Kısa aralarda orayı da evi de bırakamadım. Sizinle alakası yok Gökçen. Bunu nasıl düşünürsün?"
"Çoğu zaman görüntülü bir konuşmadın bizimle. Sence bunu düşünmemden doğal ne var?"
Kahkaha attım. Cidden bu yüzden miydi? Zeynep;
"Ne gülüyorsun be!"
Yüksek çıkan sesi dikkatleri toplamıştı. Zaten sabahtan beri bizi dinlediklerinin farkındaydım.
"Kızım ben Antalya da 2 erkekle aynı evde kalıyordum. Nasıl pat diye görüntülü konuşma açayım sizle?"
"Oha, Ne?"
Kızlardan önce Eren abi tepki verince onlara döndüm. Abim sırıtırken; Hakan, Melih ve Eren abi şaşkınlıkla; Fatih de sinirle bana bakıyordu.
Bu çocukta değişen bir şeyler vardı.
Melih;
"Kız devir kötü kolla götü dedik gittin eve mi çıktın?"
Ona gülerken;
"He valla. İkisi de birbirinden beterdi sormayın."
Abim;
"Valla doğru ne zaman görüntülü konuşsak biri bornozla biri üstsüz geziyorlardı."
Fatih;
"Ulan it bunu ne demeye gülerek söylüyorsun lan?"
Zeynep;
"Selim abi kafana tuğla mı düştü? Taş az kalır bu tepkiye."
Gökçen;
"Umarım gaylerdir. Bu rahatlığı bundan başka bir şey açıklayamaz."
Kıkırdamalarım artarken mırıldandım.
"İyi de 3 tane de kız vardı. Yani 4 kız 2 erkektik."
Melih;
"Oh maşallah erkekler harem kurmuş."
Fatih ensesine geçirirken;
"Düzgün konuş lan gevşek!"
Melih elini ensesine götürürken Fatih'e ters bakışlar atıyordu. Gökçen;
"Tamam bunu tartışırız sonra da ben şu doktor meselesine takıldım. Ne iş?"
"Aman şehzadem abartıyor."
Abim arkadan;
"Abartıyor mu? Kız zilli" Gökçen'e seslenip devam etti. "Doktor ikinci haftasında bir yüzükle çık karşısına de buna evlenelim. Bu yavrum da yazık mal gibi kalmış."
Abi miydi, düşman mı belli değil.
Zeynep;
"Oha, nasıl yani hemen direkt evlenme teklifi mi etti?"
Hakan;
"Sonra noldu abi?"
"Sonra aslanım bu sultanımızda demiş ki evlilik düşünmüyorum. Adam da demiş bana uyar sonsuza kadar sevgili kalalım ama çocuk olursa sıkıntı."
Abim kahkaha atarken ben yüzümü buruşturdum. Eren abi;
"Yuh anasının a-"
"Hop hop birader kızlar var."
Fatih sert bir sesle onu bölmüş ama gözlerini abimden çekmemişti. Gözleri benden uzakken onu inceledim. Hala çok yakışıklıydı.
Ve hala benim değildi!
Melih;
"Abi her şeye okeyim de sen niye bu kadar takılmadan anlatıyorsun? Herifin biri bacına yürümüş."
Durdu aklına ne geldiyse hemen bağırarak devam etti;
"Adam modemi sökmüş götürüyooo."
Ben kıkırdarken abim ona mal mısın bakışı atıp konuştu.
"Oğlum, bacıma yürümüşte yanlış yürümüş. Benim bacım pabuç bırakır mı? Başlamış konuşmaya tabi susmamış. Adam vazgeçmiş."
O kahkaha atarken gözlerimi devirdim. Çok mu konuşuyordum sanki? Alt tarafı ben anlatmıştım o en sonunda 'anlamadım? Gözlerine dalmışım üzgünüm.' demiş benden bir yumruk yemişti.
Hayatımdaki ilk yumruğumdu ve yanlış bir elle attığım için işaret parmağım çatlamıştı. Dudaklarımı büzdüm. O anları hatırlamak içimi burktu. Melih;
"Ha yoksa öyle kolay evlendirmezsin?"
"Niye evlendirmeyim aslanım? Sultan birinin elini tutar evleniyorum derse arkasında dururum onun mutluluğu her şeyden önemli. Abisinin biriciği kocasının bir tanesi olur artık."
Melih duygusallığa hiç takılmadan kendi kendine sallanıp kalçasını oynattı. İki elini yumruk yapıp birbirine vururken;
"Kocasının bir tanesi çat çat çat çat."