BUĞULU GÖZLER

1224 Words
SANEM İki gündür sokaklardaydım eve gidemiyorum, işe gidemiyorum cebimde bir simit alacak param yok. Şimdi ne yapacaktım sokaklarda bu şehri terk etmem gerekiyorsa terk edecektim ama beş kuruşsuz nereye nasıl gidecektim? Ece iş yerinden hakkımı alıp bana göndereceğini söylemişti ondan da ses yoktu telefonumu meşgul edemezdim şarjımda yok yani elimde koca bir sıfır. Yıllar geçti beni aramaktan vazgeçmediler ne halt etmeye Urfa ‘dan kalıp İzmir ‘e gelip nasıl bulabildiniz beni? Aklım almıyor düşün, düşün nasıl kurtulacaktım bu durumdan?… Ece bana para gönderdiğinde soluğu otogarda aldım korkuyordum her an karşıma çıkacaklar diye ilk kalkacak otobüslerden birine bilet aldım şansıma piyangodan Kayseri çıktı. Ne yapacağımı bilmeden gidiyordum bu şehirden ne zamana kadar kaçacaktım? Ya da teslim mi olacaktım kaderime? Bilemiyorum. Otobüs sonunda mola vermek için durmuştu etrafa bakınarak inmiştim kulağıma kükreme sesi geliyordu bu Seyit ‘ten başka biri değildi lanet olsun bulmuşlardı beni sessizce otobüsten uzaklaşırken yan tarafta duran otobüs hareket için hazırlanıyordu kimseye fark etmeden bindim muavinin merdivenlerdeki o dinlenme yerine geçtim. Mola yerinden uzaklaşmıştık yeni bir rotaya çevirmiştim nereye gittiğimi bilmeden en azından izimi kaybetmeyi başarmıştım. Elimi yüzüme koydum camdan asfalt otobüsün altından kayıp gidiyor gibiydi. Benim hayatımda tamda bu tekerliğin altında ezilip asfaltla bir olmuştum kimse kazımamıştır cesedimi gelen geçen tekrar üzerimden geçiyordu. Her şeye rağmen ayağa kalmak istediğimde ayaklarımın altında yer kayıp gidiyor izin vermiyordu düştüm düşecektim. Nerede doğdum, büyüdüm? Kim olduğumu? Nereden geldiğimi? Kimliğimi bırakıp ardıma bakmadan geçmişimden kaçıyorum. Ucu bucağı gözükmeyen oradan oraya savrulup duran hayatım geleceğimden bir haber… ::::::::::::::::::::::::::::::::: Kaç gece aç susuz İstanbul sokaklarında dolaşıp durdum halim kalmamıştı. İş başvurusunda bulunduğum yerlerden bir sonuç alamıyordum umutlarımı tükenmesine izin veremezdim korkuyordum bir taraftan bu şehirde beni içine haps ederek yutacak gibi hissediyordum. Ayaklarım daha fazla beni taşımıyordu kalabalıkların içine karışmış yürüyordum banklardan birine oturacaktım gözlerim kararmaya başladığı anda biriyle çarpıştık dengemi kaybettim belimi saran bir çift kol düşmemi engellerken o koku gördüğüm o gözler tanıdık gelmişti sonrası karanlık… Kendime gelmeye başladığımda sanki derin uykudan uyanır gibiydim gözlerimi araladığımda ışık gözümü kamaştırıyordu elimle yüzeme değen ışığı engel oldum “ iyi misin?” Soruya tepkisiz kalırken “İyi misin?” Tekrar sordu elimi yüzümden çekmeden başımı sallamakla cevap verebilmiştim ne olmuştu bana? Elimi yavaşça çektiğimde karşımda gördüğüm adam şaka mı? Rüyada mıyım? Karşımdaki adam gerçek olamaz beynimde fırtınalar esiyordu yerimde doğrulmak istedim acı içinde inlediğimde. “ fazla kıpırdama serumun daha bitmedi “ Kolumda takılı olan serumun farkında değildim yanımda duran adam da rüya değildi “ ben gitsem iyi olacak “ Elim kolumdaki seruma gitti elimi tuttu sıcaklığı bedenime yayılıyordu “ baygınlık geçirdin daha kendine gelemeden gitmek mi istiyorsun?” Sesinde kızdığını vardı devam etti konuşmasına “ şimdi yat ve dinlen iyi değilsin ölmek mi istiyorsun? Aç kalmakta ne?” Utancımdan yerle bir olmuştum tek cevap veremezken kızgın olmasına rağmen beni bebek gibi yatırmıştı. Karşımdaki tekli koltuğa geçip oturmuş beni izlerken gözlerimi kaçırdım en iyisi uyumuş numarası yapmak sonrada buradan gitmek olacaktı. Zaman akıp gitmiyor gibi yerimden kıpırdanmaya başladığımda ayak sesini duydum kolumdaki serumu çıkarması tekrar acı içinde inlemiştim istemsiz gözlerimi açtım “ çokta narinsin” Sadece ona bakmakla yetindim “ şimdi nasılsın?” “ iyi “ Tek kelime dudağımdan çıkmış tekrar ayağa kalkmak için çaba gösterdiğimde engel odu “ nereye ?” “ gitmek istiyorum “ “ bak kelime oyunu yapmayı sevmem ben soracağım sende cevap vereceksin yoksa buradan gitmeyi unut” “ ne?” “ duydun aynı şeyleri bana tekrarlatma otur” Yutkunarak dediğini yaptım benden ne istiyor? Yoksa o etkisinin altında kaldığım adamdan farklımı bu hali? “ neden olmadık yerde karşıma çıkıyorsun birkaç kez İzmir ‘de şimdi de bu şehirde benimi takip ediyorsun? ” “ sizi takip etmiyorum sadece tesadüf “ “tesadüf “ İnanmamıştı ama ben doğruyu söylüyordum “ peşindeki adamlar kimdi? Neden onlardan kaçıyordun? Seninle ne alıp veremedikleri ne olabilir ?” Gözlerimi kaçırdım puslanmaya başladığında sakinleşmem için uğraş veriyordum içimde sorusuna tepkisiz kalırken derin nefes aldı sakinleşmek ister gibi “ bu soruya cevabın yok mu? Tamam, ne zamandır yemek yemedin? Daha doğrusun neden yemek yemedin ölmek mi istiyorsun? “ Bu sorusuna da es geçtiğimden yerinden kalktı yanıma geldiğinde eli çenemden tutup kaldırdı bir, bir süzülen yaşlarıma engel olamıyordum “ bana cevap ver o adamlar senden ne istiyor?” Israrla aynı soruyu defalarca sordu ben cevap vermedikçe bu sefer kükremeye başladı yaşlarım şiddetini artırmıştı neyin içine düşmüştüm yağmurdan kaçarken doluya mı tutuldum? “ cevap ver o adamlar kimdi? Senden istediği ne?” “ kan “ Olduğu yerde kaldı yine de şaşkınlığın kısa sürmüştü “ ne kanı? Adam akıllı anlat “ Derdime derman olacakmış gibi tüm gücümü topladım rüyadayım uyandığımda bu kâbus bitecek gibi anlatmaya başladım “ bir birine sevdalanmış iki genç bunu öğrenen aileler karşı çıkmış ama onları durdurmaya yetmemiş birlikte kaçmışlar tabii cezası ölüm babası oğlunun ölmesine gönlü razı gelmemiş ama 11 yaşındaki kızını kurban etmiş “ Oturduğu yerden ayağı fırladı arkası dönük olduğundan tepkisini göremiyordum ama sinirlenmişti gözümden yaşlar akmaya devam ederken anlatmaya ihtiyacım varmış gibi devam ettim hikâyemi “ bu kız çocuğu çaresiz onların küçük oğluna berdel olarak kabul edilmiş eşikten girdiği ev cehennemi olmuş hor görmüşler, evin hizmetçisi oluvermiş, her bir hatasını çocuk demeden zincirlerle, sopalarla cezasını vermişler. O kıyamadığı özenle ördüğü beline kadar uzanan saçını kökünden kesip evin beslemesi yapmışlardı “ Göz yaşım boğazımda düğümleniyordu “ artık onların zulümleri normal karşılamaya başlamıştı büyüdükçe büyüyor serpildikçe serpiliyor ev ahalisi bunu fark ettiğinde artık zamanı gelmiştir o senin kocan olacak ona karılık edeceksin diye son ölüm fermanını imzalanmıştı” Bana döndüğünü biliyorum ama benim onun yüzüne bakmaya cesaretim yoktu bana acıyan gözlerle bakmasını hiç istemezdim yanıma gelip oturdu “ seni onlardan kurtarmamı ister misin?” Buğulu gözlerim onu seçmeye çalışıyordum “ kim olduğumu kimliğimi yaşadığım şehirden kaçıp gizlenerek engel olamazken peşimi bırakmazlarken sen nasıl buna engel olacaksın?” Ona öfke ile cevap veren ben olmuştum “ benim daha kim olduğumu bilmiyorsun sana kimse zarar verme cüretinde bulunamaz” “ size nasıl inanmamı istiyorsunuz? Size tanımazken nasıl güvenmemi bekliyorsunuz?” “ cebinde bir kuruş olmadan İstanbul sokaklarında aç kalıp ölecek kadar çaresizsin hayatta kalmak istiyorsan bana güvenmekten başka seçeneğin yok” Evet bir kuruşum yoktu birkaç kere karşıma çıkmış hayatımı kurtarmış olabilir ama ona körü körüne güvenemezdim “ benimle evleneceksin “ Yerimden kalktım gitmek istiyordum kolumdan tuttu “ dur “ “ asla ne sandın beni her şeyi anlattığım diye koynuna gireceğimi mi? Bırak beni oradan bakınca …” Beni duvarla arasına çıkıştırdı dudağıma bastırdığı eli söyleyeceğim yarıda kalmış devamına engel oldu direniyordum “ sakın devamını getirme ilk önce söyleyeceklerimi dinlemeyi öğren bu sahte sözleşmeli bir evlilik olacak sen peşindekilerden kurtulacaksın bende zorla istemediğim kadınla evlenmekten kurtulacağım ve bu evlilik kısa sürecek bittiği halde seni koruyacağım istediğin kadarda destek çıkacağım aramızda sadece sözleşmeden daha ötesi olmayacak ” Elini ağzımdan çekti “ senden istediğim bundan ibaret teklifimi kabul et hayatını dilediğin gibi kaçmadan korkmadan yaşa ya da kabul etme hayatının sonuna kadar farenin kaçtığı gibi kaçarsın tabi kapana yakalanmazsan ve ya sokakta kalmaya karar verirsen başına gelecekleri bilemezsin birinin eline düşer kapatması olursun sana fırsat tanıyorum iyi düşün ” Koltuktan ceketini alıp kapıya yöneldi kapının kulpundan tuttu bana bakmadan “ yarına kadar vaktin var iyi düşün ve doğru olan kararını ver “ Kapıyı açtı bir adım atıp duraksadı “ dolapta yiyebileceğin her şey var evi dilediğin gibi kullanabilirsin kararını bana bildirmeden kaçmazsan sevinirim ” Net sözlerinin ardından kapıyı çekip gitti olduğum yere çöktüm şimdi ben ne yapacağım? Bacaklarımı kendime çektim çaresizim evet benimle bu şekilde konuşması da doğru gelmiyordu oturduğum yerde kala kalmıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD