SANEM
Sabahın ilk ışıklarında evin kapısı çalması daha doğrusu kapım kırılmak üzere yattığım yerden fırladığım gibi korkar adımlarla kapıya doğru ilerledim sabahın köründe alacaklı gibi kapıya dayanan kimdi? Kalbim yerinden çıkacak gibi korkuyordum nefesimi tutmuş tek gözümü kapattım kapının merceğinden baktım. Gördüğüm kişi ile tutmuş nefesimi bırakıp kapıyı açtım söylenerek içeri giren Ece
“ neredesin kızım sen kaç saattir? Kapıyı açıyorsun? “
“uyuyordum duymadım anahtarın yok mu senin?”
“ evde unutmuşum hem sende ki uyku kimsede yok maşallah “
“ yüreğim ağzıma geldi beni buldular sandım neredeyse kapıyı kıracaktın ”
“ üzgünüm unutmuşum biran bir daha yapmam “
Sarıldı sonra yanımdan geçerek her zaman ki gibi konuşmaya devam etti susmak bilmiyordu gözlerimi devirdim konuşmalarını dinlerken. Ona kızamıyordum beni yarı yolda bırakmayan tek arkadaşımdı. Birlikte kahvaltı yapmaya başladık gerçi kahvaltı yapmak denilirse bir emek peynir karın tokluğuna bu şehirde garsonluk yapıyorduk aldığımız para sadece kira yol parasına çıkıyordu. Artan paramızla bir köşeye attığımızda okuduğumuz üniversitenin harçlarını yatırıyor ders kitaplarımızı alıyorduk. Ben mühendislik Ece ise işletme okuyordu ben gündüzleri garsonluk Ece ‘de gece garsonluk yapıyordu işten geldikten sonra uykusuz ders çalışıyorduk bu sene son senemizdi. Okul bitince adam akıllı bir işe girecek hayatımız değişmezse bile en azından bu rutubetli evden kurtulurduk hasta olmaz sıcak ev yemekleri boğazımızdan geçerdi. İsyan etmiyorduk halimizden yaşadığımız bu sıkıntılardan biraz olsun rahatlamaya buna hakkımız var diye düşünüyorduk.
Hazırlanıp evden çıkmıştım her zaman ki gibi dolmuştan inmiş yürüyordum çalıştığım yerden geçmedi için yürümek zorunda kalıyordum. Çalıştığım restaurant ünlü iş adamların saygınlık kazanmış insanları ağırlıyorduk restaurant içeri girdiğimde hızlı adımlarla yerime geçtim önlüğümü elime aldım ama patron bozuntusundan kaçamamıştım kolundaki saati gösteriyordu sadece iki dakika geç geldim diye utanmazsa tek ayak üzerinde dikilmemi isteyecekti. Başımla af dilercesine hareket ettirdim bunu yapmaktan nefret ediyordum mecburiyetten elim kolum mahkûmdu sesimi çıkartamıyordum. Bu işe ihtiyacım vardı bütün saçmalıklara boyun eğiyordum. İşimin başına dönerek gelen müşterilerle ilgilenmeye siparişlerini alıp servislerini yapıyordum. Buraya kodaman adamlar doldurmuştu bugün ödedikleri hesap, bahşişler ağzı açıkta bırakırdı bazıları da cimriliğinden burnundan kıl aldırmayan tiplerde vardı. Mekâna bak çok lükstü birde aldığımız maaş asgari ücret bile değil şikâyet etmek istesem kesin ekmeğimden olurdum sadece ben değil kimsede buna cesaret edemezdi. Biri hariç Handan o da patronun uzatmalı metresi kadın işe elini bile sürmeden bizden fazla oturduğu yerden para alıp bir güzel yiyordu.
Tüm bu düşüncelerimden ayıran ayağım takılması oldu yere kapaklanacağımı sandım gözlerimi kapatmıştım yere düşen bardakların kırılma sesi kulağıma dolarken. Ters giden bir şey vardı yere kapaklanmış ne de canım yanmıştı belimde hissettiğim kaslı kollar yere düşmeme engel olmuştu gözlerimi açtığımda ela gözler beni karşıladığı yüzlerimiz o kadar yakındı sıcak nefesi yüzümü okşuyordu ellerimin altında kas yığını vücudunu hissediyordum. Bu büyüleyici atmosferi bozan kolumdan çeken patronum olmuş üstelik savurmuştu beni dengemi zor sağlamış ayaklarımın üzerinde durabilmiştim bununla kalmamış bana bağırıyordu
“ sakar bir haltı beceremedin”
“ ben üzgünüm “
Diye bildim ama patron bozuntusu bana ağzına gelen hakareti savuruyordu ona engel o adam olmuştu
“ yeterrr bu kadar şova gerek yok”
“ ama efendim sakarlığı ”
“ kes ”
“ affedersiniz beyefendi bir daha olmaz “
“ benden değil bu küçük hanımefendinden sesini yüksltiğin için af dileyeceksin “
Ağzım açıkta kalmıştı ellerini önünde kavuşturmuş onun karşısında ezilip büzülen patron bozuntusu bana kızdığın bakışlarının ardından herkesin gözü önünde af dilemişti biliyorum cezasız kalmayacaktım. O adama buğulu gözlerimi yerde tutarak
“ özür dilerim böyle olmasını istemezdim efendim ”
“ sende biraz dikkat et bu kadar aklı bir karış havada olmak etrafına ve sana da zarar verebilir ”
Beni ilk azarlandığım için af dileten adam şimdi de ayar veriyordu dengesiz mi bu? aklımda bir karış havada değildim sadece dalmıştım düşüncelerime adımlarımı hızlandırdım lavabodan içeri girdim berbat görünüyordum ve onun bakışları gözümü kapattığımda belimi saran kolları vücuduna duran ellerimin altında hissettiğim kas yığını sanki neden bu kadar etkileniyordum o kim ben kim? Kendimi toparladığımda lavabodan çıktığımda kapışmanın etkisiyle duvara sırtım değmiş onun beni üzerime ağırlık vermişti. Gözlerimiz kilitlenmiş nefesi tenime değiyordu kalbimin atışlarını duyuyor mu? Ahh aklımı alıp gitmişti sanki neden onun rüzgarına bu kadar çabuk kapılıyordum benden uzaklaştığında içimden bir parça koparılıyordu.
“ dikkat et gerçekten fazla sakarsın”
“ af-affedersiniz “
Kekelemiştim karşısında lanet olsun neden böyle afallıyordum ki? tek kaşını kaldırmış bir kelime etmeden yanımdan geçip gitti kalbim ağzımdan firar edecek gibi hissediyorum. Kendimi hızlıca toparlamaya çalıştıktan sonra işimin başına döndüm onun masasından uzak duruyordum diğer masalarla ilgilenmeye başladım çok yoğunluktan onun gittiğinin farkında bile değildim. Akşama kadar yoğun tempoda çalıştığım yetmemişti patronun birde tekrar hakaretini dinledim en azından kırılan bardakların parasını kesmemişti çünkü o yabancı zararı karşılamıştı. Beni kovamayacağını ve zararlar için maaşımdan kesemeyeceğini kendi ağzından kaçırmıştı ne demiş olabilirdi ki sevgili patronum bunu kabul etmişti? şimdiye beni kovması gerekir.
İşten çıkıp eve geldim yorgunlukla kendimi yatağa attım gözlerimi kapatmamla zihnimde o adam canlanıyordu. Aklımdan silip atmak için yataktan kalktım ders çalışamaya başladım ama odaklanamıyordum sen bana ne yaptın yabancı? seni düşünmeden kendimi alı koyamıyordum.
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Kaç haftadır yoğun tempoda çalışıyordum akşama kadar da bir daha buraya tekrar gelir mi? diye yollarını gözlüyordum diğer taraftan kendime kızıyordum bu kadar ondan nasıl etkilenmiştim aklı işi değildi ne sanıyorsun? Onun gibi bir adam sana bakar mı? Unut bunu sen kimsin ki? İşlerimin başında oradan oraya koştururken telefonum çaldı arayan Ece meşgule aldım ama peş peşe araması hiç normal değildi patrondan gizlenip telefona cevap verdim konuşmama fırsat vermeden.
“ Sanem buldular seni sakın eve gelme duydun mu beni? Belki çalıştığın yeri de bulmuş olabilirler duyuyor musun?”
Zor yutkunabildim hayır yolun sonuna gelmiş olamam telefonu kapatıp cebime koydum
“ hadi ne sallanıyorsun burada işin başına “
Diye kükreyen patronuma bakarak korkar adımlarla işimin başına döndüm etrafı sürekli izlerken burada beni bulmasınlar diye dua ediyordum. Beynimin içinde peşimdekilerden nasıl kurtulacağımı düşünüryordum. Masalardan birin o adam gözüme çarptı aradan kaç gün geçmiş yine gelmişti gözüm onun yollarını gözlerken şimdi onu düşünecek halim yoktu derdim başımdan aşkındı ama bakışları benim üzerimde olduğunu da biliyordum. Belki de onu son görüşüm olacaktı mesai bitimine kadar diken üstünde çalışıyordum korktuğum da olmamıştı bir hareketlilik yoktu mesaim bittiğinde önlükten kurtulup çantamı elime almış mekanı terk edecektim gözümün ucu ile o adama baktım henüz burayı terk etmemişti derin nefes almıştım şimdilik kapının önüne çıkmamla
“ işte burada yakalayın “
Sesi duyduğumda başımı sesin gelen yöne çevirdim Allah kahretsin tüm gücümle koşmaya başladım nereye gittiğimi ben bile bilmiyordum tek bildiğim onlardan kurtulmaktı peşimi bırakmıyorlardı. Ara sokaklara girdim kap karanlıktı hiçte tekin görünmüyordu soluksuz koşmaya devam etmek nefesimi tıkamıştı biranlığına durmuştum ağzıma kapan el boğuk çığlığım çıktı beni bor kenara sürükleyip sırtımı sert bir yere yasladı yaklaşan sesleri duyuyordum karanlıkta ağızımın kapatan kim olduğunu anlayamadan yüzümün yakınına başını koydu diğer eli belimi sarmıştı direnmek istedim ama sesler çok yakından geliyordu yerimden kıpırdayamaz olmuştum. Yolun sonu diye düşünürken karanlık sokakta yansıyan ışıkla gördüğüm kişinin yüzü kalbim ağzımda hissetmeme sebep oldu onu gören gözlerimi kapattım bir damla süzüldü yanaklarımdan. Bize yaklaşan ayak sesleri birden durdu.
“ görmüyor musun? Ahlaksızlardan başka kimse yok yürü hadi elimizden kaçırmayalım bu sefer“
Diyerek ayak seslerinden uzaklaştıklarını işittim gözümden bir damla yaş daha akarken o sırada elini ağızımdan çekmişti akan yaşlarımı elinin tersi ile siliyordu nefesim kesik kesikti.
“ neden onlardan kaçıyorsun? Seninle ne alıp veremedikleri var?”
Sakin ses tonu benden cevap bekliyordu ona cevap vermek yerine ayaklarım geri, geri gidiyordu
“ söylesene neden kaçıyordun?”
Dilim lal olmuştu gözümden akan yaş benden cevap bekleyen gözler o benimi takip etmişti yoksa bu bir gerçekten tesadüf mü? Çıkmazın içinde ondan kaçar adımlarla uzaklaşmaya karar verdim arkamdan seslenmesine kulak asmadan nereye gideceğimi bilmeden sadece kaçtım.