Sabah uyandığımda neredeyse öğlen olmuştu. Günlerin yorgunluğundan öylece uyuyakalmıştım. Ayaklarımı sürüyerek salona girdiğimde annemi yerde otururken buldum. Önünde tüller, şekerler vardı. Onlarla uğraşırken bir yandan da babamla sohbet ediyordu. ‘’Hayırdır anne?’’ dedim elindekilere bakarken.
‘’Mahallenin başında yeni bir yer açılmıştı. Düğün, sünnet gibi günler için hediyelik şeker, magnet falan satıyorlardı. Evde yapacak birini arıyorlarmış Seher teyzen de bizim Yasemin yapar demiş adıma anlaşmış almış getirmiş. Bütün gün evde oturuyorum zaten en azından biraz cep harçlığı çıkar.’’
Seher dediği alt kat komşumuzdu. ‘’İyi hayırlı olsun ne diyeyim!’’ diyerek mutfağa gittim ve kahvaltılıkları çıkarıp hızlıca karnımı doyurdum.
Salona geri döndüğümde annem elindekilerinin çoğunu yapmıştı kalanları da bitirmesi için yardım ettim. Şekerleri teslim edeyim diyerek gitmek için hazırlandı. Evden çıkarken yanına gittim. ‘’Anne sonrasında da git biraz gez ben evdeyim.’’
‘’Yok kızım babanın bir ihtiyacı olur.’’
‘’Olursa ben de yaparım. İzin günüm işte sen de biraz nefes al arkadaşlarına git dedikodu falan yapın; kim kiminle evlenmiş, evden kaçmış çekiştirip günahlarını alın.’’ dediğimde gülmeye başladı.
‘’Niye günahların alalım biz sadece bilgi paylaşımı yapıyoruz.’’
Sözleriyle kahkaha attım. ‘’Evet, dedikodunun adı da oldu bilgi paylaşımı seviye atladınız kadınlarla.’’
‘’Sus anneyle dalga geçilmez.’’ diyordu ama o da gülüyordu. ‘’Çok gecikmem.’’
‘’Gece alemlere akmayı unutmayın erken gelirsen eve almam.’’
‘’Şimdi geliyor terlik.’’ deyince öpücük gönderip kapıyı kapattım.
Odama geçip pijamalarımı değiştim ve bir kaseye çekirdek doldurup babamın yanına gittim. Televizyondan açtığım kadın programını izleyip kavga eden gelin kaynanayı çekiştirmeye başladık. Arada çekirdekten açıp onunda ağzına koyuyordum.
‘’Babaannemle annem de kavga eder miydi?’’ diye sordum. Babaannem ben küçükken ölmüştü bu yüzden pek hatırlamıyordum ama hep aynı evde yaşamışlardı.
‘’Onlar atışmaya başladığı an ben evden kaçardım yoksa bir yerden sonra birbirleriyle kavgayı bırakıp bana sarıyorlardı ikisi de benim tarafımı tutacaksın diyordu.’’
‘’Eyvah ki ne eyvah üzüldüm sana.’’ dediğimde güldü.
‘’Yine de ikisinden birine bir yanlışım olsun anında diğeri karşıma geçer hesap sorardı. Gariplerdi birbirlerini yerlerdi ama başkasına asla söz söyletmezlerdi.’’
Çekirdekten bir tane daha ağzına koydum. ‘’Çok düşünme kadınları sözlükle bile anlayamazsın.’’
‘’Sen de geri çevirmişsin.’’ dediğinde yüzümdeki gülümseme silindi.
‘’Bu konuyu açmasak nasıl olur?’’ Tavrımla daha fazla uzatmadı.
Bir saat kadar sonra uyuyakalınca ses olmasın diye televizyonu kapatıp salondan çıktım. Çocuklar olmadığı için bugünü çorbayla geçiştirebilirdik. Yemeği ocağa koyduğumda kapı çalınınca gidip açtım. İkbal Hanım’ı karşımda görünce şaşkınlıktan donup kalmıştım.
‘’Merhaba.’’ dediğinde ‘’Merhaba.’’ demiştim ama biraz kekeleyerek konuşmuştum.
Şaşkınlıktan çıktığımda kapıyı açtım. ‘’Özür dilerim buyurun.’’ dedim.
Ayakkabılarını çıkarıp eve girdiğinde, ‘’Babam uyuyor ayıp olmazsa sizi mutfakta ağırlasam?’’ dediğimde başıyla onayladı.
Masanın yanındaki sandalyeye oturduğunda hızlıca bir kahve yapıp önüne koydum ve karşısına oturdum. ‘’Neden geldiğinizi sorabilir miyim?’’ Hafifçe gülümsedi ve kahvesinden bir yudum içti.
‘’Annenle konuşmuştuk ve seninle konuşmak istediğini söylemişti. Kararınızı öğrenmek için geldim.’’
Tahminim doğruydu demek Sarp gerçekten annesini göndermişti. ‘’İkbal Hanım saygısızlık olarak algılamayın lütfen ama evlilik düşünmüyorum.’’
Bakışları biraz değişmişti olduğundan daha ciddi bir hale bürünmüştü. ‘’Sebebini sorabilir miyim? Oğlum sana rahat bir hayat verebilecek durumda.’’
‘’Annemle konuşmak için geldiğinizde babamın durumunu öğrenmişsinizdir bir de ikiz kardeşlerim var. Aileme ben bakıyorum. Evlenip bu evden gidecek olursam onları çözümü olmayan bir zorluğun içine atmış olurum.’’
‘’Sarp birini gördüğünü ve beğendiğini, kabul ederse ciddi düşündüğünü anlatmıştı. Eve geldiğin gün anlattığı kişinin sen olduğunu söyleyince hareketlerini, tavırlarını biraz gözlemledim. Ailen iyi yetiştirmiş, hanım hanımcık güzel bir kızsın bu yaşta da ağır bir yük yüklenmişsin. Oğlumun teklifini tekrar düşün kabul edersen aileni asla mağdur etmeyiz, kardeşlerinin de iyi bir eğitim almasını sağlarız.’’
‘’İkbal Hanım…’’ dediğimde sözümü kesti.
‘’Hemen reddetme bir anda kabul edip evlenmeni beklemiyorum ama en azından Sarp’ı tanımayı dene. Anlaşırsanız o zaman ileriye doğru bir adım atarız ve bu aşamada reddedeceksen de bu ailen için olmasın. Bir kez daha söylüyorum onları mağdur etmeyiz.’’
Fazla kibardı ve konuşması çok anlayışlıydı. ‘’Sizi kırmak istemiyorum ama şu an için kararımı değiştirmeyi düşünmüyorum.’’
‘’Sen yine de düşün.’’ dedikten sonra oturduğu yerden kalkınca kapıya kadar eşlik edip uğurladım.
Mutfağa geri döndüğümde sandalyeye oturdum. İkbal Hanım üstüne basa basa aileni mağdur etmeyiz demişti ve kardeşlerimin iyi bir eğitim alacağını söylemişti ama ailemin kaderini onların eline bırakabilir miydim? Sarp’ı hiç tanımıyordum, nasıl bir insandı bilmiyordum şimdi böyle konuşup evlendikten sonra vazgeçerlerse bu çok kötü olurdu. Yapamazdım, aileme bu kötülüğü yapamazdım.
Akşama kadar mutfakta oturdum. Biraz aklım karışmıştı ama düşünmek istemiyordum. Ailemi bırakacak bir karar almamam gerekiyordu.
Çorbayı hazırlayıp babama içirdim ve sonrasında bezini değişip bakımını yaptım. İlaçlarını içirdikten sonra uyuyana kadar biraz daha vakit geçirmiştik.
Neyseki annem sözümü dinlemiş geç gelmişti. Geldiğinde de yüzü gülüyordu. Dışarı çıkıp vakit geçirmek iyi gelmişti.
“Ben yokken sıkıntı olmadı değil mi?”
“Olmadı rahat ol.” dedim.
İkbal Hanım’ı söylemeyi düşündüm ama sonra vazgeçtim. Söylesem bu defa bir şans vermem için ısrarcı olacaktı en iyisi yatıp uyumak sabah da kalkıp işe gitmekti.
~~~~
Sabah işe geldiğimde her şey rutindi. Hayatımın tekdüze olmasından şikayetçi değildim çünkü bu işlerin yolunda olduğu anlamına geliyordu.
‘’Mağazayı kapatın.’’ diyen Talha nefes nefese içeri girdi.
‘’Ne oldu?’’ dedi Suay Bey.
‘’Sokağın başında bir grup göstericiyle polislerin arasında çatışma çıkmış zor geldim buraya her yer birbirine karışmış mağazaların camlarını kırıp içlerini talan ediyorlar.’’
İçeride iki müşteri vardı söylenenleri duyar duymaz mağazadan çıkıp gittiler bizler de hızlıca kapıları kapattık. Leyla kasadaki parayı alıp içerideki diğer kilitli kasaya götürdü. Az önce ne güzel sakin hayatıma şükrediyordum!
‘’Buraya gelmezler değil mi?’’ dedim korkuyla.
‘’Birşey olmaz korkma hem polisler de varmış.’’ Leyla beni teselli etmeye çalışıyordu. Buradakilerin içinde yaş olarak en küçük bendim sanırım biraz tecrübesizlikten onlardaki cesaret bende yoktu. Hayatı doğru düzgün öğrenemeden kendimi işe girmiş halde bulmuştum.
Dışarıdan sesler gelmeye başlamıştı. Camları kapatan panjurların arasından baktığımda polisleri ve sivilleri gördüm. Tamamen birbirlerine karışmışlardı ve arbade çıkmıştı.
Talha kolumdan tutup geri çekti. ‘’Camlara yaklaşmayın.’’ dedi herkesin duyabileceği şekilde.
Bir köşede ne olacağını beklerken girişteki camlardan biri şangırtıyla kırıldı ve parçaları etrafa savrulurken atılan taş yerde yuvarlanıp durdu. ‘’Dinlenme odasına gidin.’’ diyen Suay Bey ile hareketlendik ama diğer camlarda peş peşe kırıldı ve içeriye giren siviller oldu.
Askılıklarda asılı kıyafetleri yerlere saçarlerken gördüğüm tek şey o kıyafetlerdi. ‘’Karışmayın, ne istiyorlarsa yapsınlar.’’ Suay Bey bizi korumaya çalışıyordu. Dinlenme odasına gidin demişti ama diğer tarafa geçme imkanımız yoktu içeri girenlerin hepsinin yüzlerinde maskeler vardı ve ellerinde de kalın sopalar.
Bir köşede korkuyla beklerken mağazaya biber gazı atıldı ve ardından polisler girdi. Polislere engel olmak isteyen bir grup gösterici daha gelince her şey birbirine karıştı. Olduğumuz tarafa gelen göstericilerden biri kolumdan tutup yere savurduğunda elindeki sopa bedenime inince acıyla haykırdım. Biber gazı gözlerimi yakıyordu ve nefes almakta zorlanıyordum. Bu durumda olan sadece ben değildim diğerleri de kalabalığın kurbanı olmuştu.
Bedenime bir darbe daha indi ve ardından tekrar havalanan kalın sopayı gördüm. Yerde cenin pozisyonu almış, başım ellerimin arasında kendimi korumaya çalışırken gelecek acıyı gözlerimi kapatmış bekliyordum.
‘’İnci!’’ diye bir ses duydum ve ardından biri kollarımdan tutunca çığlık attım. ‘’İnci, benim.’’ Gözlerimi açtığımda Sarp’ı gördüm ve hemen yanında yerde yatan adamı. Kollarımı tutan elinde kanlar vardı, bana vuracak adamı mı dövmüştü?
‘’Hadi çıkalım buradan.’’
Zorlanmadan çekip yerden kaldırdı. Kalabalığın arasından geçirmek için uğraşırken önümüze çıkanları tutup bir köşeye fırlatıyordu. Biber gazından dolayı gözlerim çok kötüydü ve etrafı tam göremiyordum. Sarp tutup yönlendiriyor olmasa ilerleyemezdim.
Camları kırılmış yerden geçtik ve dışarıya çıktık. Temiz hava alacağımı ummuştum ama her yerde sis bombası ve biber gazı vardı. Polisin müdahalesi sert olsa da karşısındaki grup delirmiş haldeydi.
Üzerimize gelenlerden birinin yüzüne yumruğu geçirdi ve bir diğerine yerde bulduğu bir sopayla vurdu. Yolumuzu açarken bedenine dayanmıştım. Gazdan Sarp’ta etkilenmişti ama bir şekilde gücünü koruyordu.
Sokağın başına kadar gelmemiz uzun sürmüştü ve yol boyu kaç adamı dövmüştü takip edememiştim. Arabasına ulaştığımızda şoförü hemen kapıyı açtı. ‘’İnci, iyi misin?’’ dediğinde başımı evet anlamında salladım ama değildim hem sırtıma ve karnıma aldığım darbenin ağrısı vardı hem de gazı çok fazla solumuştum. Ayakta durmakta zorlanıyordum.
‘’İnci!’’ diye bir kez daha seslendi ama cevap veremedim. Dönen başımla arabanın kapısına tutundum. Ayakta durmak için kendimi zorluyordum. Bir kez daha, ‘’İnci!’’ dediğinde daha fazla direnemedim ve yere düşerken belli belirsiz tutan kolları hissettim.