3.Hayat öpücüğü

1471 Words
Gökyüzü bana en büyük şakasını yapıyor olmalıydı. Bulutların arkamdan güldüğünü, galaksinin sinsi sinsi sırıttığını hissedebiliyordum. Dedemin malum okunu yedikten sonra kalbim bir insancığa bağlanmışken Akis ile göz göze gelmem koca bir fiyaskoydu. Titredim. Bir bakış belki bir insanı titretirdi ama bizi titretmesi olanaksızdı. Oysa ben, Akis,in bir bakışıyla baştan ayağa titremiştim. Gözlerini gözlerimden çekmiyor, sanki beni her gün bakışlarıyla yiyormuş gibi gayet doğal bir şekilde inceliyordu. 'Ne bakıyorsun?' dememek için kendimi zor tuttum. İçimde nedensiz bir şekilde bir isyan peyda olmuştu. Bana en başında böyle bakmalıydı. Ben onu kalbime ilk düşürdüğüm an kesişmeliydi bakışları, şimdi değil... Kalbim bir insancığa bağlanmışken değil... Ağlamak istiyordum. Bakışlarımı ondan çekmek istiyor ama bunu bile beceremiyordum. Bu acizlik duygusu öfkemi körüklüyordu. Tam bakışlarımı ondan çekmeyi başaracağım sırada hafifçe tebessüm ederek göz kırptı. Akis'in düşünce okuma yeteneği var mıydı, ilk kez merak ettim. Daha önce hiç aklıma gelmemişti. Acaba ona olan hislerimi bildiği için mi hiç bakmamıştı bana? Şimdi ben birine bağlandığım için rahat olduğundan dolayı mı dikmişti gözlerini? Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp diyerek içimden 'göt herif, geri zekalı melek, aptal Akis' diye geçirdim. Bakışlarında gram değişiklik olmayınca rahat bir nefes aldım. Neyse ki beyin okuyamıyormuş? Meclis Başkanının çatılı kaşlarını fark edince dilimi ısırdım. Akis okuyamıyorsa bile Başkan babası okuyordu bunu nasıl unuttum! "Evet, herkes artık sessiz olsun," diyen Başkan bakışlarını dedeme çevirdi. "Yine bir ceza komitesi ve yine sen Heraklis! Bu kez çok ama çok ileri gittin. Yine nasıl bir bahane sunacaksın hepimiz merakla dinliyoruz." Ne bahanesinden bahsediyordu bu herif? Bu saçmalığın bir bahanesi mi olurdu? Ayyaşın tekiydi işte ve dili dolanmıştı. Dolanan diliyse hayatımı mahvetmişti." Başkan kaşlarını çatarak yine bana döndü. Bu kez dudakları biraz da olsa gülmek ister gibi duruyordu. "Hatırlıyor musun Lili? Daha önce bize mecliste neden kadın yok diye sormuştun! Kadınların, erkeklerden daha iyi isleri yürüteceğini iddia etmiştin." Altından ne çıkacağını merak ederek, "evet," diye mırıldandım. "Şu susmayan beyniniz yüzünden," diye haykırdı. "Sabahtan beri dır dır dır bir susmadınız. Diğerlerini bir şekilde bastırdım ama seni bastırmak ne mümkün! Bir saniyede o kadar fazla şey düşünüyorsun ki kafam karışıyor. Senden rica ediyorum şu beynini sustur artık!" Opss... Her seferinde şu adamın beyin okumada çok güçlü olduğunu unutuyordum. Ama yine de yani!!! Sorduğu şey mantıklı mıydı? Neden illa bahaneye ihtiyacı var? Hayatım mahvoldu görmüyor mu?" "Görüyorum!!!" diye kükredi. "Bunun için buradayız değil mi? Seni dışarı atmamı ve senin sorununu, sensiz çözmemizi istemiyorsan sus artık..." Mahcubiyetle başımı salladım ve alnıma hayali bir fermuar çeker gibi yaptım. Akis her an kahkahaya boğulacak gibi görünüyordu. Kalbimde Levent varken nasıl hala bu kadar dikkatimi çekebiliyordu anlamıyorum. Neyse susmalıyım. Beynim sakinleş lütfen yoksa kapıyı boylayacağız.  "Heraklis seni dinliyoruz." "Hiçbir bahanem yok. Çok büyük bir hata yaptım ama bunu düzeltmek için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsiniz." Evde o kadar umursamaz görünen dedem, meclis karşısında tam bir beyefendi gibi duruyordu. Dedemin işine geldiğinde nasıl kibar, nasıl düzenbaz, nasıl zeki olduğunu en iyi ben bilirdim. Cadıları bile istediğinde yola getirirdi. Ben her şeyin bir an önce konuşulup asıl konuya gelinmesini istiyordum. Ben ne olacağım ben? Bana ne olacak? Levent denen insancıktan nasıl kopacağım? İsmi ironik bir şekilde Melek olan kızla öpüşürse ne yapacaktım? Benim hayat öpücüğümü o kadına vermesine izin veremezdim. "Lili," diye uyaran Başkanla derin bir nefes aldım. Artık kızmaya başlıyordum. Ben susuyorum arkadaş beynim susmuyor beynim!!! "Heraklis bizi hafife alman canımı sıkıyor. Seni affedip dünyaya geri göndereceğimize inanıyor musun gerçekten? Bu hatayı düzeltmek bizim için bile imkansızken sen nasıl başarmayı düşünüyorsun acaba?" Omuzlarım çöktü. Ne demek imkansızdı. Bir yolu olmalıydı. Hayatım bu şekilde son bulamazdı. "İkisini ayıracağım ve büyü de bozulacak," diyen dedeme, sen aptalın tekisin diye haykıran bir bakış attım. Yapılan büyü şiddet, yalan, ihanet olmadığı sürece bizim tarafımızdan geri alınamazdı. Ve insan ilişkilerini müdahale edemezdik. Salak mı bu adam? "Senin tüm sorunun işte bu Heraklis," dedi Başkan hayal kırıklığı içinde. "Her şeyi çok basit görünüyorsun. Her neyse görüyorum ki uzatmamıza gerek yok. Senin cezana karar vermiştik zaten. Bundan sonra herhangi bir görevin yok. Seni Aşk Meleği görevinden azlediyoruz." "Hayır," diye itiraz eden dedemi umursamadan sözlerine devam etti. "Ve on yıl boyunca Lantos dağına sürgün edileceksin ve orada çobanlık yapacaksın." "Kabul etmiyorum, hayır," diye haykıran dedem Başkan'ın parmak şaklatmasıyla ortadan kayboldu. Herkes heyecan içinde bu olayı izliyordu. Belki cezaya çarpılan benim ailem olmasaydı ben de heyecan duyardım ama duyamıyordum. Hem akıbetim belli değildi hem de cezayı alan ne kadar beni zor durumda bıraksa da dedemdi. "Ben ne olacağım?" diye fısıldadım. Levent olayı bir yana eğer bir aşk meleği himayesinde değilsem bekçi de olamazdım. Bu daha önce olsaydı göbek atardım ama şimdi dünyaya gidip Levent ile o kızı izlemem gerekiyordu. Bunun için bekçi olmam şarttı. Elbette görünür bir siluette dünyaya gidebilirdik bu yasak değildi ama görevsiz bir melek görünmez olarak dünyaya inemezdi. Bu ancak görevli meleklere has bir durumdu. "Lili başına gelenler için çok üzgünüm kızım, gerçekten. Ama işte senin ailen de epey sorunlu bir aile," dedi hoşnutsuzca babamı süzerek. "Görüyorsun dimi Falkon başınıza gelenleri. Sen zamanında aptallık yapmasaydın kızın bekçi olmayacaktı ve bunlar başına gelmeyecekti." Babam üzgünce başını salladı. "Haklısın Amor, ne desen haklısın. Zamanı geri alma şansım olsaydı o hatayı yapmazdım. Lili'ye ne olacak? Şu an düşündüğüm tek şey kızım. Babam olmazsa bekçi olamaz. Bekçi olmazsa yapılan yanlış büyü yüzünden her geçen an, kızımın nefesi kesilecek. Bir çözümün olduğuna inanıyorum." Başkan, oğluna bir bakış atıp yeniden bana döndü. Düşündüğü her ne ise suratından belli olmuyordu. O bizim beynimizi okurken bizim onun ne düşündüğünü bilmememiz büyük bir haksızlıktı ama yapacak bir şey yoktu. Başkan koltuğuna Eros'un ata soyundan gelenler oturabilirdi. Ve babasından sonra sanırım o koltuğa en büyük evladı olarak Akis oturacaktı. Akis'in benim için giderek imkansızlaşan birine dönüşmesi hoşuma gitmiyordu. Hoş, Akis'in zerre umurunda değildim. "Haklısın Falkon şu an en büyük sorun Lili'nin iki kişi arasında mühürlü kalması. Bu uzun yıllardır başımıza gelmemişti." Geçmişi hatırlamak istemiyormuş gibi elini ileri geri salladı. "Ne oldu? Geçmişte ne oldu?" diye haykırmak istedim ama Başkan'ı öfkelendirmemek için ağzımı açmadım. Etrafımızda olanla hala fısıldıyordu. "Meclise kız sokarlarsa elbette böyle olur." "Bu aileden başka türlüsü beklenemezdi zaten." "Sorun olmaktan öteye geçmiyorlar." Kulağıma gelen fısıltılar sinirlerimi bozuyordu. Sanki hepsi dört dörtlük meleklerdi de bizi beğenmiyorlardı. Daha üç hafta önce Lion ailesi büyük bir kaosa sebep olmuşken bizim sayemizde çok çabuk unutulmuştu. Şimdi yeni bir kaos baş verene kadar bizi konuşmaya devam edeceklerdi. "Ben ne olacağım?" Bu kez cesaret ederek sordum. Öğrenmek istiyordum. Gerçekten hiçbir yolu yok muydu? "Oğlum Sirius Aşk Bekçiliği görevini tamamlamıştır ve artık kendisi Aşk Meleği olarak görev yapmaya başlayacak. Kardeşi Arius da onun Aşk Bekçisi olacak." Bakışlarım en yakın arkadaşım olan Sirius ile kesişti. Bundan haberim yoktu. Kaşlarımı çatarak sırıtan Sirius'u süzdüm. Bana neden bahsetmediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Öyle olsun bakalım! Ben nelerle uğraşıyorum, en yakın arkadaşım çok istediği gibi Aşk Meleği oluyor. Kadere bak! Peki Sirius aşk meleği olduysa Akis'in bekçisi kim olacaktı? Ya bunlardan bana ne! Benim derdimi ne çabuk unuttular? Asıl sorun burada benim, Başkan ise olağan bir kuruldaymışız gibi haftalık duyuruları yapmaya başlamış görünüyordu. Bu kadar melek beni nasıl görmezden gelmeye cesaret ederdi? Kadın olmam bu kadar da dışlanmama neden olamazdı. Bu haksızlıktı. Benim hayatım söz konusuydu hayatım. "Liliiii!" "Ne var be? Lili! Lili!" diye haykırdım bana seslenenin Başkan olmasını umursamadan. "Oh ne ala! Keyfe bak be! Anladık ikinci oğlunda görevini layığıyla bitirdi ve aşk meleği oldu anladık. Diğer oğlun da aşk bekçisi oldu onu da anladık. Her şeyi anlıyorum da burada asıl sorun benim! Benim! Burada benim için toplandınız. Levent şu an o baş belası, ismi Melek olan kızı öptü öpecek. Ulan ben ne olacağım? Hayatım gidiyor hayatım. Dudaklar çarpışırsa nefessiz kalacağım. Oldu olacak havai fişek atalım." "Lili..." diye seslen Sirius'a ters bir bakış attım. "Şu sorunum hallolsun seni tebrik edeceğim arkadaşım. Ama önce benim şu ismi Levent, hissettirdikleri bir felaket olan heriften kurtulmam lazım. Kalbim ikiye bölünmüş durumda anlamıyor musun? Aklım okyanus gibi bir sağa bir sola çarpıyor. Ben görmek istemesem bile hislerim beni o aptal insancığa gitmem için uyarıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Artık benim sorunumla ilgilenecek misiniz?" diye patladım sonunda. Herkes şaşkınlık içinde bana bakıyordu. Sanırım hızlı ve telaşlı konuşmam onları şaşırtmıştı. Ama ne yapayım. Baskın basanındır. Ben onları bastırmadığım sürece onlar beni bastırıyordu. "Lili," diyen Başkan bıkkınlıkla bir nefes aldı. "Bir araya girmesen sana gelecektim." Derin bir nefes aldım. Sonunda benimle ilgilenmeye karar vermişlerdi. Nihayet! "Sana her şeyi düzeltmen için bir şans vereceğiz Lili. Sen Akis'in aşk bekçisi olacaksın. Senin durumunu ancak onunla birlikte olursanız çözerseniz diye düşünüyorum. Birlikte dünyaya ineceksiniz. Ve Levent ve Melek denen o insanlarla yakın olacaksınız. Hem görevlerinizle ilgilenecek, hem de onları müdahale etmeden ama küçük oyunlarla ayıracaksınız. Melek olarak değil, insan olarak onları ayırmayı deneyeceksiniz. Mümkün olduğu sürece öpüşmelerine izin vermeyeceksiniz." **** "Ben ve Akis?" diye mırıldandım. Gözlerim Akis ile buluştu. Hiç şaşkın görünmüyordu, sanırım bundan haberi vardı. Demek o yüzden gözleri gözlerime değmişti, beni görmek istediği için değil! Ben ve Akis diye düşünürken nefesim kesildi. Sanki biri boğazımı sıkıyor, nefes almamı engelliyordu. İstemsizce dizlerimin üstüne çöktüm. Levent, Melek'i öpmekle, ben ise nefes almaya çalışmakla meşguldüm.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD