BERKAN
Bu oydu! Allah belamı vermesin ki oydu. Tüm nefesim ciğerlerime saplanıp kalmıştı.
“Lanet olsun,” diye kükrememle minibüsten kendimi atmam bir oldu. Aldığım nefes dar geliyordu. Ulan sikerler böyle işi.
“Hop, oğlum yavaş lan! Ne oluyor amına koyayım!” Neler olmuyordu ki? Korku tüm iliklerime saniye saniye işliyordu.
Eymen’in sesini umursamadan Nurşen’e seslendim. Bir çıkış yolu bulmalıydık. Bir çözüm! Lanet olası bir yol!
“Nurşen adamın dikkatini kendine çekme şansın var mı?” Yeniden minibüse attım kendimi. Ne konuştuklarını duymak istiyordum. O herif onun kılına dokumazdı. Dokunmamalıydı. Asla izin vermezdim. Sikmişim operasyonunu! O herif ona dokunursa dünya umurumda olmazdı. Lan daha adını bile öğrenmemiştim. Karşısına geçip kendimi tanıtma şansım bile olmamıştı.
Ne işi vardı böyle bir yerde? Böyle kıyafetlerle ve böyle bir adamla! Hayal kırıklığı bedenimi oyuyordu sanki. O adama gülümsedikçe içimi söküyorlardı.
“Asuman ne iş yapıyorsun?” diye soran Sedat sayesinde mi öğrenecektim adını? Minibüsün içinde bile durmak zordu benim için. Oraya gidip o kızı o lanet masadan kaldırmak istiyordum. Eline dokunan o adamı öldürmek istiyordum. O pis ellerini ona sürmeye nasıl cesaret ederdi? Nasıl dokunurdu o narin tenine?
“Bir firmada yönetici asistanlığı yapıyorum,” dedi narin sesiyle.
“Lan Berkan bu o kız değil mi?” diye soran Eymen’le öfkeden alev aldığına emin olduğum gözlerim Eymen’e döndü. Sonunda o da fark etmişti demek.
“Sikerler böyle işi!”
İsyanına katıldım. Başımı ön koltuğa yaslayıp birkaç saat öncesine dönmeyi diledim. Belki o zaman Asuman o adamın dikkatini çekmeden onu kurtarmış olabilirdim.
O adamla sohbet ettikçe, ayartıcı laflarla adama kur yaptıkça içim kutuplara yerleşmişcesine buz gibi olmuştu. Eymen elini omzuma koydu. O sırada adamın “Kalkalım artık demesi,” benim için son noktaydı.
“Karışmasak?” Eymen’in elini ittim.
“Sikerim ecdadını! Göz göre ölüme mi göndereyim amına koyayım!”
“Suç üstü yapmak için bir şans!”
“Siktirme lan şansını! Hiçbir plan olmadan gelişigüzel takip mi edeceğiz?”
“Kızı bir şekilde bu akşamlık oradan al. Bir plan yaparız ona göre devam ederiz. Bir kere adamın radarına girdi. Ve Berkan sakin ol aslanım.”
Amirin yan telefondan gelen sesiyle küfretmemek için kendimi zor tuttum. Sıçayım böyle işe!
Ulan bu kızın burada ne işi vardı? Kafamda o kadar çok soru dönüyordu ki? Aklımı bir türlü toplayamıyordum.
Adamın telefonunun çalması ve masadan uzaklaşmasıyla devreye girdim. Kimsenin ikazlarını umursamadım.
“Nurşen git ve bayanlar tuvaletini boşalt. Bir an önce!” Kulaklıktan seslenip kendimi bardan içeriye attım. Adam kapıya kadar çıkmıştı ve bu işime gelmişti. Asuman’ı tabureden çekip almış ve soluğu tuvalette almıştık. Geceden beri içime yerleşen öfke ve hayal kırıklığı sert sözler olarak dökülmüştü dudaklarımdan.
Hep yaptığı gibi! Sıradan bir şey yapıyormuş gibi aletimi avuçlamasını beklememiştim. Ulan ben kalbimi nasıl birine kaptırmıştım böyle? Bu o her sabah bir poğaça bir simit isteyen, teyzeyle tatlı tatlı sohbet eden kızla aynı kişi miydi gerçekten!
Öfke, hayal kırıklığı ve daha birçok duygu yüreğime akın etti. Öfke gözlerimi kör etti. Kendime olan, ona duyduğum sinir dilimden zehir olarak karışıyordu geceye. Canım yanıyordu ve bu karşımdaki kişinin umurunda bile değildi. Berkay’ın bedduasını mı almıştım acaba diye merak ettim.
Onun avucu arasında sertleşen aletime de öfkelendim.
“Hoşuna gitti mi bari?” diye sordum öfkeyle. Lan harbiden bu kız o kız mıydı? İki farklı insan mı yaşıyordu acaba içinde?
***
ASUMAN
Komiserin sorduğu soruyla elimi hala çekmediğimi dehşetle fark edip anında çektim. Hayatta öğrendiğim bir şey varsa o da içinde kopan fırtınaları asla kimseye belli etmemek gerektiğiydi. İnsanlar nankör varlıklardı, açığınızı buldukları anda sizi tam da o noktadan vurmak için hazır beklerlerdi. Bu yüzden uzun süre ayna karşısına geçip yüz miniklerime çalıştığım bile olmuştu. Umursamazlık benim en büyük maskemdi ve bir yabancının elimin arasında sertleşen aleti bu durumu değiştiremezdi.
İnsan hayatındaki en olgun tecrübelerini en büyük acıların ardından kazanırdı. Benim hayatımda tecrübeler daha ilkokul sıralarında başlamıştı. Babam ve annem sağ olsun ikiyüzlülük nasıl olurdu çok iyi bir şekilde öğretmişlerdi bana. Evde kıyamet kopsa dahi bir sonraki akşam birlikte yemeğe çıkıp yılın en aşık çifti pozunu verebiliyorlardı. Hayatlarından memnun değilken bile, kendilerinin istemediği bir şekilde gelişen olaylarda dahi memnunmuş gibi yapabiliyorlardı. Çocukların beyni o yaşlarda bir sünger gibi olduğu için verilen her bilgiyi çekerlerdi. Ben de çekmiştim. Hem de içime öyle bir işlemişti ki kendimi saklamak, ben istemedikten sonra kimse gerçek Asuman’ı göremezdi. Karşımdaki bir polis de olsa!
Polisin gözlerine bakarak gülümsedim. Yüzümün kızarmasını bekliyorsa yanılıyordu. Neden utanacaktım ki Allah aşkına! Erkeklerin tümünde aynı uzuv vardı. Küçük, büyük, kalın, ince... Her zaman aynı hisleri vermeseler de sonuç olarak hepsinin işlevi aynıydı. Girmek için bekledikleri şey sadece küçük bir delikti.
“Sertleştiğine göre hoşuna giden senmişsin gibi görünüyor.”
Kapı tıklatıldı ve komiser istifini bozmadan başını kapıya çevirdi. Eğer biraz önceki kadın değil de bir başkası olsa burada işi pişirdiğimizi düşünüyor olabilirdi. Kadın bize kısa bir bakış attı ve durumumuzu umursamadan söze girdi.
“Adam kızı arıyor.”
Komiser derin bir nefes alıp başıyla onayladı. Yüzüme çarpan nefesi canımı sıkmaya başlamıştı. Burada ne bok yemeye hala duruyorduk anlamadım.
“Şimdi içeriye geçeceksin. Lavaboda olduğunu söyleyeceksin. Adamı beş dakika oyalayacaksın ve sonra ben yanınıza geleceğim. Senin kuzenin gibi davranacağım ve sen adamın numarasını bir şekilde alıp benimle buradan ayrılacaksın.”
“Başka arzun?” diye sordum sinirle. Kim olduğunu sanıyordu da bana emir veriyordu? Katil olduğunu öğrendiğim ve zaten yanından kaçmak için fırsat kolladığım adamın yanına ne diye gidecektim? Salak mıyım ben?
“Şimdilik yok! Gerisini emniyette konuşacağız.”
“Sen ne saçmalıyorsun?”
Bir küfür savurup yumruğunu duvara geçirdi. Ürksem bile belli etmedim. Korkutucu bakışları yeniden bana döndü.
“Bak, tüm planı siktin! Şimdi dediklerimi yapacaksın ve sonrasını konuşacağız. Eğer yapmazsan farklı şeyler konuşuruz. Benim canımı daha fazla sıkma ve söyleneni yap.”
“Yapmazsam ne olacakmış?” diye sordum sabırlı olmaya çalışarak.
“Geceyi nezarette geçirir, avukatın gelmeden de sittin sene çıkamazsın.”
Beni aptal mı sanıyordu gerçekten? Hangi gerekçeyle beni içeride tutabilirdi ki avukata ihtiyacım olsun?
“Hangi gerekçeyle?”
“Katile yardım ve yataklık! Fotoğraflar elimizde nasılsa!”
Derin bir nefes alıp gözlerimi kapadım. Bu durum gerçekten sıkıntılı yerlere gidiyordu. Karşımdaki inatçı herif dediğini yapacak birine benziyordu. Bunu yapması demek ailemin beni bulması demekti. Ve ben bunu istemiyordum. Ne babamla konuşmaya ne de onların dört kişilik mutlu mesut yaşantılarına dahil olmak gibi bir niyetim yoktu.
“Pekala yapacağım. Ama bunu korktuğum için değil, senin baş belası tavrından kurtulmak için yapıyorum.” Komiseri iterek aramızdaki mesafeyi artırdım. Ellerimi yıkayıp kapıya yöneldiğim sırada “Adım Berkan,” dedi. “Birazdan içeride lazım olacak. En azından adını söyleyebilirsin.”
Ters bir bakış atıp kapıdan çıkmadan önce “Asuman,” diye mırıldandım.
Katilin yanına geldiğimde gülümsemeye çalıştım. İçimdeki korkunun bedenimi ele geçirmesine izin verirsem hata üstüne hata yapardım. Ve hatalar insanı hoş olmadık durumlara sokabilirdi. Hayatım çok yolundaymış gibi bir de bu çıkmıştı başıma. Adamın görüntüsüne bakan zengin, karizmatik ve cool bir adam görürdü. Hiç de öyle katile benzeyen bir tipi yoktu fakat hayatımda kaç katil görmüştüm ki fikir sahibi olabileyim.
Hem dünya o kadar zıvanadan çıkmıştı ki herkes potansiyel bir katildi bence.
“Kusura bakma,” dedim yanına otururken. “Fırsatı değerlendirip bir lavaboya gideyim dedim.”
“Ben de nereye kaybolduğunu düşünüyordum.”
Yerime oturdum. Sanki kafam yeterince dönmeye başlamamış gibi bir içki daha istedim. Aslında başlangıcı kötü yapmasak o polise teşekkür bile edebilirdim. Adam katildi. Hem de kadın cinayetlerini işleyen biri. Belki de bu gece sıvışmam kolay olmayacaktı ve bu caninin elinde son nefesimi veriyor olacaktım. Hatta adam tavrıma sinirlenip peşime bile düşebilirdi. Ucuz kurtulmuştum.
“İçkilerimizi içip kalkalım mı?” Yutkundum. Geri zekalı komiser nerede kalmıştı acaba?
“Tabi olur,” dedim doğal bir sesle. “Bu arada aklımız başımızdayken numaranı da alayım, lazım olur.”
Sırıttı. Öyle bir sırıtışı vardı ki sanki yarına nefes bile almıyor olacaksın der gibiydi. Ürperdim. Buna rağmen elimi uzatarak telefonunu vermesini bekledim. Ben verirsem olmazdı. Ne malumdu doğru numara vereceği. Hoş yine de kesin değildi. Katilse ne diye numarasını versindi? Ayrıca adamı bulmuşlardı niye tutuklamıyorlardı? Hem adamı biliyorlarsa numarası niye yoktu ki?
Telefonunu uzattı. Numaramı yazdım ve kendimi çaldırdım. O sırada nihayet komiserin “Asuman?” diyen şaşkın sesi kulağıma doldu.
Başımı çevirdim ve ben de onun oyununu devam ettirerek şaşkın bir nidayla “Berkan,” diye haykırdım. “Senin ne işin var burada?”
Berkan, Sedat’a bir bakış atıp dibime kadar girdi ve elini boynuma attı. “Arkadaşlarla gelmiştik. Sen ne yapıyorsun kuzen?”
Sedat'a doğru başımı çevirmeye çalıştım. Bu komiser bu kadar alanıma girmek zorunda mıydı? “Ben de arkadaşımla gelmiştim. Sedat,” diyerek gösterdim ve ardından boynumdaki elini çekip Sedat’a da Berkan’ı tanıttım. Kısaca tokalaştılar. Berkan yüzündeki sabit ifadeyi zor tutuyordu. Sanki bıraksalar adamı burada öldürecekmiş gibi görünüyordu. Bu tavrı ister istemez ondan etkilenmeme neden oldu. Kadın cinayetlerine öfkeli olduğu ve kendini zor tuttuğu belliydi. Saygımı kazanmıştı, kısmen de olsa. Çünkü ettiği hakareti henüz unutmamıştım.
“Eee, daha kalacak mısın? Beraber çıkalım.”
Sedat’a mahcup olduğunu düşündüğüm bir bakış attım.
“Sedat kusura bakma olur mu? Başka bir akşam devam ederiz ne dersin?”
Sedat sinyalini almış gibi başını hafifçe salladı. “Tabi ki güzelim. Daha önümüzde günler çok. Bugün olmadı yarın, yarın olmadı bir sonraki gün. Hiç sıkıntı değil. Haberleşiriz.”
Sedat’ın her kelimesi ister istemez içimin titremesine neden olmuştu. Adam resmen potansiyel ölüm günlerimi söylüyordu. Ayağa kalktım. Hesabı isteyecekken Sedat izin vermedi. Ve Berkan belime sarılarak Sedat’a baş selamı verip çıkışa yöneldi. Belimdeki eli yumruk halindeydi. Kapıdan çıkarken kendi kendine bir dizi küfür savurdu. Ne kadar da ağzı bozuktu. Tamam benim ağzımda çok namuslu değildi ama bu polis beni beş gömlek falan aşmıştı yani!
Sivil bir minibüsün yanına geldik. Arka kapısı açılırken ben belimdeki ele bakıyordum.
“Artık bir salsan mı beni?” dedim başımı Berkan’a çevirip.
Önce bana ardından eline baktı ve “haa! Pardon!” diyerek sonunda aramızdaki ten temasını kesti. Çok şükür!
***
Bir yandan burada ne aradığımı düşünüyor bir yandan da konuşulanları takip etmeye çalışıyordum. Bir toplantı odasındaydık! Sivil bir vatandaşın normal şartlarda dahil olmayacağı bir yerde. Yakamda bayrak gibi asılan ziyaretçi kartına kısa bir bakış attım. Normal şartlarda değildik, farkındayım. Emniyetin organize şube bölümüne girdiğimizden hatta bölüm amiriyle tanıştığım andan itibaren durumun ciddiyetini daha iyi kavramıştım.
Haftalardır uğraşılan bir planın içine etmiş gibi görünüyordum. Ellerinde kanıt olmadığı için adamı suç üstü yakalamak istiyorlardı. Adamın bilmediği hala yaşayan bir kadın vardı ve bu kadın iki hafta önce ifade verecek hatta robot resim çizdirecek kadar kendine gelmişti.
Adam barlarda takılıyordu. Kadınlarla önce güven üzerine bir ilişki kuruyor ve hiç beklemedikleri bir anda kurbanını seks için kesiyordu. Aman Ya Rabbim! Tahtada asılı duran resimler yüzünden midem çalkalanıyordu. Oraya bakmamaya çalışıyordum ama her seferinde bakışlarım o lanet olası tahtaya dönüyordu.
“Bu dediğiniz zor. Adam bir kere Asuman’ı radarına aldı. Onunla işi bitmeden bir başkasına yönelmeyecektir. O yüzden bizden birini üstüne salmamız olacak iş değil.” Berkan’ın sözleri üzerine amirin bakışları bana döndü. Keskin gözleri ne durumda olduğumu anlamaya çalışıyor gibiydi.
“Yaşadıklarına rağmen sakin görünüyor,” diye bir tespitte bulundu. Allah aşkına altıma etmek üzereydim, ne sakinliği? Hangi sakinlikten bahsediyordu? Resimleri görene kadar gerçekten de yeterince sakindim fakat karşımda tüm bedeninde kesikler ve yaralar olan kadınları gördüğümde midem ağzıma gelmişti. Kalbim korkuyla yüz seksen atmaya başlamıştı. Hala nasıl sakin olduğumu düşünüyorlardı.
Tam karşımda oturan Berkan’ın gözleri yeniden gözlerimi buldu. “Ben sakin olduğunu düşünmüyorum. Sadece duygularını güzel maskeliyor.” Gözlerimi kısarak göz kontağına devam ettim. Bakışlarını ilk çeken ben olmayacaktım. Ondan korkmuyordum. Koca odada duygularımı anladığını sanan tek kişiydi ama bence sadece tahmin yürütüyordu yoksa gözlerinde soru işaretleri olmazdı.
“Öyle diyorsan?” diyen Kenan Amir bana döndü yeniden.
“Kızım korkuyorsan söyle. Gerekirse seni bu adam yakalanana kadar koruma evinde saklarız. Bir süre sonra seni kovalamaktan sıkılacak ve yeni birinin peşine düşecek. O zaman bu akşamki planı yeniden uygulayacağız ve suç üstü yapacağız.”
Berkan bu fikri beğenmemiş bir şekilde kafasını eğerek iki yana salladı. Açıkçası ben de beğenmemiştim çünkü adamın ne zaman pes edeceği belli değildi. Ne zaman yeni ava çıkacağı belli değildi ve ben belirsiz her şeyden nefret ederdim. Hele ne kadar süre saklanacağım meçhulken! Hayatımda zaten birilerinden gizleniyordum. Kimliğimi tüm çevreden gizliyordum bir de katilin biri yüzünden gizlenerek değildim.
“Bu şekilde bana doğru gelmiyor amirim. Berkan komiserin dediği gibi yapmaya varım ben. Sonuçta bir hayatım var nereye kadar kaçacağım. İşi gücü olan biriyim. Bence Berkan komiserin dediği gibi yapalım.”
“İşte benim kızım!” Berkan yüzünde memnun bir ifadeyle bana bakıyordu. İlk tanışma anındaki salak sözlerini saymazsak anlaşılır biri gibi duruyordu. Onun tarafından baktığımda ister istemez ona hak veriyordum. Sonuçta bara yerleştirilen dinleyici sayesinde her ne konuştuysak şahit olmuşlardı. Adamı bile isteye ayarttığıma masadaki herkes şahit olmuştu. Yani dışarıdan bakıldığında gerçekten de pek masum durmuyordum.
“Zaten çizmek istediğin imaj da bu değil mi?” diyen iç sesimi bastırdım. Buydu! Kesinlikle! Böylece kimin sırf yatmak için yakınlaştığını daha iyi anlıyordum.
“Nereden senin kızın oluyorum?” diye sordum Berkan’a. Ne kadar adamın karizması ve sert tavrı dikkatimi çekse de hala söylediği lafları yutmaya gönüllü değildim. Hem hayatıma bir komiser sokmaya da meraklı değildim. Böyle biri olduğumu düşünmesi daha iyiydi çünkü böylece benden uzak dururdu.
İtiraf ediyorum yakışıklıydı. Bir doksana yakın boyu vardı. Ben de kısa sayılmazdım ama onun kalıplı ve uzun boyunun yanında kısa duruyordum. Başım yalnızca omuz hizasına geliyordu. Koyu kahverengi gözleri, bakışlarının sert görünmesine sebep olan kalın ve kavisli kaşları, kirli sakallarıyla esmer yakışıklısıydı.
Berkan tepkimi görmezden gelerek amirine döndü. “Asuman’ın numarası onda var. Bence ilk onun arama yapmasını beklemeliyiz. En azından üç gün.”
“Tamam. Öyle yapalım. Saat oldukça geç oldu artık evlere dağılalım. Berkan bu süreçte Asuman’a koruma ayarlamak lazım.”
“Aslında koruma dikkat çeker. Adam beni kuzeni olarak tanıdı. Bence bu fırsatı değerlendirip o yönden gidelim.”
Onlar bir süre daha fikir alışverişi yapmaya devam ettiler ve vardıkları sonuç ben hariç kimseyi rahatsız etmiş görünmüyordu.
“Ben kendi evimde kendi başıma kalabilirim.”
Amir, “Tamam, hayatın aynı şekilde devam edecek ama bu süreçte kendi adresinde kalmayacaksın. Evini, yaşantını tehlike atmayacağız. Berkan’ın dediği gibi koruma dikkat çeker. O yüzden Berkan ve Nurşen senin yanında olacak. Aynı evde kalacaksınız. Seninle Nurşen işe gidip gelecek, tıpkı ev arkadaşıymış gibi. Bu ciddi bir durum kızım o yüzden açmaya hazırlandığın ağzını kapasan iyi olur.”
Hepsi cinsti. Hepsi. Hayatıma bu şekilde dahil olmalarından hiç hoşlanmamıştım ama itiraz etme şansım da yoktu. Nurşen neyse de Berkan ile aynı evde olma fikri can sıkıcıydı.
“Pekala. Bu iş bir an önce çözülse iyi olur,” dedim herkes gibi ayağa kalkarken. “İnan biz de bunun için uğraşıyorduk, piyangodan sen çıkana kadar.”
Berkan’ı umursamamaya çalışıp Nurşen’e elimi uzattım. Bu gece aslında benim yerimde olması gereken kadınken son anda yırtmıştı. Benim sazanlığım sayesinde. Seçe seçe katil seçen arkadaşlarıma şükran borçluydum. “Umarım başını ağrıtmam,” dedim keyifli bir sesle. Çünkü canım sıkkın olduğunda fena can sıkardım.
“Her şey karşılıklı tabi,” diyen Nurşen’e sırıttım. Ağrıtırsan senin de başın ağrır demek istiyordu herhalde.
Emniyetten çıktığımızda Nurşen direkt koruma evine, biz de Berkan ile kıyafet ve gerekli malzemeleri almak için benim evime yönelmiştik. Nurşen gelse daha iyi olurdu ama Berkan izin vermemişti.
On beş dakika sonunda evimdeydik. Büyük bir valiz ayarlayıp gerekli olacağını düşündüğüm kıyafetleri koydum. Küçük valize de banyo ve makyaj için gerekli eşyalarımı doldurdum.
O sırada Berkan bir eli cebinde evimi geziyor, bir yandan da sorular soruyordu.
“Evin güzelmiş. Şirin duruyor. Yalnız mı yaşıyorsun?”
“Evet. Bazen arkadaşlarım gelir kalmaya. Pek yalnız kalmam yani.”
“Yalnız kaldığın akşamlarda da adam atıyorsun demek ki!” diyerek evdeki yalnızlığı kendince yorumladı. Adamı ayartmaya çalıştığım düşünüldüğünde haklı olabilirdi fakat bu onu ilgilendirmezdi.
“Yatağıma kimi attığım seni neden ilgilendiriyor acaba? Bu akşamki herif katil olmasaydı tanımayacaktık bile.”
“Adamın katil çıkması planlarını bozdu ona üzüldüm,” dedi sinir bozucu bir tavırla.
“Daha sonra telafi ederim. Ortalık adam kaynıyor,” dedim umursamaz bir sesle. Beni yargılaması, tavrımı iğrenç bulması umurumda değildi.
“Gerçekten de kiminle yattığını umursamıyor musun yoksa bu dışarıya vermek istediğin bir mesaj mı?”
Dibime kadar girip başımda öylece beklemeye başladı. Aynanın önünden aldığım parfüm şişesini kol çantama koydum. Makyaj temizleme setini de küçük valize yerleştirip dikleştim. Her şey hazırdı.
Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. “Cevap vermeyecek misin?”
Niye bu kadar umursuyordu anlamamıştım. Neden umurundaydı?
“Sen geçirdiğin tek gecelik ilişkilerde kiminle yattığını umursuyor musun gerçekten? Etkilendiğim kişiyle güzel bir gece geçirmenin nesi sana imkansız geliyor? Sonuçta bu şey karşılıklı. Al gülüm ver gülüm! İki tarafta memnun. Daha fazlasına gerek var mı?”
Yüzünden geçen hayal kırıklığı bence benim uydurmamdı. Yoksa beni neden umursasındı ki? Değil mi?