HUZUR

3362 Words
Bora'nın söyledikleri ile afallayan Emir, söylediklerinin anlamını çözmeye çalışır gibi Bora'ya bakıyordu. Sonra suratındaki sırıtışla "Sen iş anlamında eşlik ediyorsun" dedi ve adımlarını hızlandırarak Bora'yı geçti tam yanımda durarak, elimi ellerinin arasına aldı "Ben kalbine eşlik etmeye geldim" dedi. Emir'in arkasında kalan Bora'nın bakışlarını gördüm. Avını pençelemeye hazırlanan aslan gibi bakıyordu ve her an pençelerini Emir'e indirecekmiş gibi duruyordu. Elimi Emir'in elinden kurtararak ikisinin ortasına geçtim. "Iııı hoş geldin Emir. Ama keşke haber verseydin" dedim ve Bora'ya bakıp, tekrar Emir'e dönüm. "Yani ben pek böyle sürprizlerden hoşlanmam ve şu anda iş seyahatindeyim hiç doğru olmadı." Dediğimde Emir, "Aslında Hasan Bey aklıma soktu. Melike Hanım’da ciddi ısrar etti. Selim'i hiç hesaba katmıyorum bile " diyerek sözümü kesti ve "Seni buraya babam mı gönderdi?" diye sorarak lafa girdi Bora ve gözleri alev saçıyordu. Bu durumda bir hayli şaşkın olan Emir, "Hey ne bu sinir anlam veremiyorum. İş seyahati olabilir ama şu anda mesai saatleri dışında. Neyin gerginliği bu " diye söyleyerek  Bora'nın yanına doğru bir adım attı ve resmen onunla burun buruna geldi. "Elemanlarının mesai saatlerinden sonra ne yaptıklarına karışan patronlardan mısın sende?" diye alayla sordu. Allah’ım şimdi birbirine girecekler diye düşünürken Bora alayla "Sende birini tavlamak için yapışkanlığı tercih edenlerdensin sanırım" dedi ve bana dönerek "Azra hanım, arabadayım arkadaşınızı gönderin ve biraz acele edin" diye dişlerinin arasından resmen hırladığında "Hiçbir yere gitmiyorum" diyen Emir'in sesi ile Bora olduğu yerde kaldı. Arkasını dönmeden, benim ile göz göze geldi ve Emir’e "Sen bilirsin " dedi.  Bir anda sertçe elimi kavrayıp, beni peşinden sürükleyerek çıkışa doğru sürükledi. Aslında Bora, sadece büyük adımlarla yürüyordu. Ben bu tak taklarla resmen koşuyordum. Otelin kapısından bir hışımla çıktık ve kapıda bekleyen araca aynı hışımla bindik. Arabaya biner binmez Bora telefonuna sarıldı ve direk kulağına götürdü. Kimi aradığı hakkında bir fikrim yoktu ama aradığı kişi için üzülüyordum. Bir anda arabayı Bora'nın sert sesi doldurdu. "Baba!" dedi sert bir şekilde ‘ah Hayır! Hasan beyi mi aradı. Lütfen bizden bahsetmesin, Allah'ım lütfen, lütfen, lütfen diye içimden yalvarırken Bora, "O geri zekâlının buraya gelmesine karşı olduğumu İstanbul'da belirtmiştim" dedi ve birkaç saniye dinledikten sonra daha sert bir sesle devam etti. " Neyi nasıl düşündüğünüz umurumda değil. Onu buraya nasıl gönderdiyseniz aynı şekilde geri çağırın. Azra'nın iş seyahatine arkadaşı ile görülmesi etik bir davranış değil ve Azra hakkında böyle yapılacak saçma yorumları duymak istemiyorum " lanet olsun iyi bir şey mi? kötü bir şey mi? oluyor diye panikle düşünürken, Bora’dan son darbe geldi. "Baba, Azra benimle beraber ve Emir'le aralarında hiçbir şey olmayacak. Şimdi o piç kurusuna geri dönmesini söyle. Hem de hemen!" bu cümlesinden sonra şu anda dünya durdu. Kahretsin! Gerçekten bunu söyledin mi?   "Bora ne yaptın?" dedim. Hayret ile çıkan sesim ile Bora, sert çıkan sesi ile bu sefer "Yalan mı? " diyerek bana gürledi. Gözlerimin içine bakarakta devam etti. "Benimle beraber değil misin? Benim değil misin?" dediğin de gözlerim doldu. Ne diyeceğimi bilemedim. Hala şaşkın şaşkın gözlerine bakıyordum. Bora, derin bir nefes alarak "Aslında İstanbul'a gidince uygun bir zamanda söylemeyi planlamıştım. Lanet olsun ki böyle öğrenmek zorunda kaldılar. Gidince açıklarız " dedi ve yola odaklandı. Kahretsin bana bir şey sormadan mı? Emri vaki yaparak mı? Kaşlarımı çattım, suratına öfke ile bakarken arabada yine Bora'nın sesi duyuldu. "Neee?" diye sordu. Hem yola odaklanmaya hem de gözlerime bakmaya çalışıyordu ve ben, "Ne demek ne Bora? Neyi açıklayacağız biz babanlara " diyerek derin bir nefes aldım ve Bora bir yola bir bana baktı ve direksiyonun kontrolünü kaybetmemek için sıkıca kavradı. "Bizi Azra, bizi açıklayacağız oldu mu?" dediğinde sinirle "Öyle mi? peki hangi kısımdan başlıyoruz. Üniversite mi? Yurt dışından döndüğün zaman mı? Toplantı  odası, asansör karar verdin mi? hangisinden başlayacaksın " diye sordum. Daha da sinirlenerek devam ettim. "Daha geçen haftalarda beni Emir ile tanıştırdılar. Senin gözünün önünde. Beni sana davet ettirdiler. Bora madem aranızda bir şey vardı, bunca rezilliğe nasıl sustunuz demeyecekler mi?" dedim Bora "Lanet olsun! Ne  düşünecekleri umrumda değil " dedi ve aniden frene basmasıyla arabanın lastikler resmen yolda çığlık atarak durdu. Arabanın önüne doğru savrulsam da emniyet kemeri sayesinde cama yapışmaktan kurtuldum. Kafamı Bora'dan tarafa çevirdiğimde gözleri gözlerimi delercesine bana bakıyordu. "Ne yapıyorsun manyakmısıı..." lafımı tamamlamadan Bora'nın dudakları tarafından susturuldum. Elleri yüzümde, dudakları dudaklarımı resmen sömürüyordu. Bir an dudakları dudaklarımdan ayrıldı. Nefes nefese göz göze geldiğimizde, ellerini yüzümden ayırmadan fısıldadı. "Kimin ne düşüneceği umurumda değil Azra. Seni seviyorum. Onlar da bunu anlayacak" dedi ve derin bir nefes alarak devam etti "Ve şu an ki durumun sorumlusu da sensin" diye hafif sinirli bir şekilde söyledi. Bu söylediğine gözlerim hayretle tekrar açıldı ve şaşkın sesimle "Anlamadım? Ben miyim sorumlusu şimdi? " dedim. Bora hızla ve net bir sesle "Evet " dedi ve hızla "Sana kes şunu dedim. Kesseydin, uzak dursaydın, inatlaşmasaydın. Böyle takılıp gelmezdi bu salak. Hep senin inadın yüzünden " dediğinde sesi biraz daha sert çıkmaya başlamıştı ve yerine yerleşerek arabayı tekrar çalıştırdı. Araba hareket etmeye başladığında, benim de söyledikleri ile artık öfkem fena halde tavan yapmıştı. Bir anda sinirle "Durdur arabayı!" dedim. Bora anlamayarak, "Ne!" diye sorguğunda ben, daha da sert bir sesle   "Durdur arabayı! " diye bağırdım. Bora inatçı ve kızgın çıkan sesi ile   "Durmayacağım. Yemek yemeye gidiyoruz!" dedi. Ben onun bu söylediğine daha çok sinirlenerek bir hışım da emniyet kemerini çıkardım. Araba henüz çok hızlı gitmiyordu. Bunu gören Bora "Azra ne yapıyorsun?" diye şaşırarak sordu. Bu durumunu umursamayarak, bir anda elim kapının kilidine gittiğinde, arabanın ani freni ile yeniden öne savruldum. Tabi bu sefer cam ile tokalaştık. Çünkü kemeri çıkarmıştım. Çarpmanın etkisi ile acıyan başımı tutarak, "Manyak mısın sen ne yapıyorsun?" diye ciyakladım. Sert bir şekilde arabanın kapısını açtım ve hızla yürümeye başladım. Yol tenhaydı ve bu kılıkta bir taksi bulmadan buradan sağ salim otele dönmek imkânsızdı. Hızla yürürken arabanın kapısının açıldığını duydum. Bora'nın adımları hızlıydı ve saniyesinde kolumu kavrayan elini hissettim. Beni, bir anda kendine döndürünce yine göz göze geldik. Bu sefer gözlerindeki öfke daha da yakıcıydı. Bu bakışlarla bacaklarım titremedi desem yalan olurdu. "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Artık öfkesini dizginlemekte zorlanıyor olduğu her halinden belli oluyordu. Bu durumdan kurtulmak için "Bı- bırak kolumu” dedim sadece titreyen, korku dolu sesim ile ve Bora, gayet sert bir sesle "Yemek yemeye gidiyoruz. Gideceğimiz yere de yürüyerek gidemezsin" karşılığını verdiğinde sesi daha önce şahit olmadığım bir sert tona bürünmüştü. "Yemek yemek istemiyorum Bora. Yalnız kalmak istiyorum. Bırak kolumu!" dediğim de beni çekiştirmeye başladı. Davranışları daha da sertleşmeye başladığında kendimi ondan kurtarmaya çalıştım. Fakat bir anda kendimi tekrar onun omuzunda buldum. Çığlıklarım, tepinmelerim bir işe yaramadı. Sadece 1 kaç saniye içinde arabanın içine bir çuval misali fırlatıldım... Arabanın içinde ikimiz de sakinleşmeye çalışıyorduk. Yol boyunca da tek kelime konuşmadık. Restoranda garsona bir an önce siparişlerimizi verdik ve yemek gelene kadar da tek kelime etmedik. Sanki bir diğerimiz başlasın diye inatlaşıyorduk. İnatlaşma devam ettikçe yaşananları düşünüyor sakinleşmeye çalışıyordum. Lanet olsun onca şeyin utancına nasıl katlanacağım ki ben. Yemeklerimiz geldiğinde bir an önce bitirip, otele dönmeyi umuyordum. Biraz dinlenmek çok iyi gelecekti. Onca şey ile baş etmek gerçekten çok zor geliyordu. Yemeklerimiz bittiğinde garson tabaklarımızı almak için geldi ve ben ürkekte olsa "Kalkalım mı?" diye sordum. Bora gözlerimin içine bakarak derin bir nefes verdi ve garsona dönerek, "Hesap lütfen" dedi Hesabı ödedikten sonra aynı sessizlikte arabaya bindik. Ben, otele gideceğimizi zannederken sahil kenarında arabayı durdurdu. Arabanın içinde sessizlik devam ederken nefes almak istedim ve arabadan inip, sahile doğru yürüdüm. Hava güzeldi. Hatta çok güzeldi. Kulağımda denizin dalga sesleri çınlıyordu. Kumsalda ayakkabılar ile yürümek çok zor olacağından çıkardım ve öyle yürümeye devam ettim. Ta ki dalgaların bittiği yere gelene kadar gittim ve durdum. Ellerimi göğsümde birleştirdim. Zifiri karanlıktı deniz ama yine de dalgaların beyaz köpük halinde kıyıya sürüklenmesini görebiliyordum. Bir anda Bora'nın kollarını hissettim belimde beni kendine çekerek sırtımı göğsüne yasladı. Kafasını boynuma gömdü ve daha da çok sıktı. O muhteşem kokusu sardı bütün benliğimi. Tekrardan erimeye başladığımı hissettim. Öfkem sanki bir anda uçtu ve dalgaların sesi arasında Bora’nın "Özür dilerim" diye kulağıma fısıldandı. Yine baş döndürücü ses tonunda konuşmaya devam etti. "Seni seviyorum Azra " dediğinde benliğimi kaybettiğimi sandım. Kelimeleri sihirli bir huzur gibi işliyordu kalbime "Ve kimse ile paylaşmak istemiyorum. Karşımda seni tavlamaya çalışmasına izin veremem. Ne kadar geç söylenirse, o kadar içinden çıkılmaz hal alır " dediğinde tükenmiş bir halde "Benim için çok kötü düşünecekler. Seni ayarttığımı falan zannedecekler" dediğimde beni göğsünden ayırıp, kendine doğru çevirdi. Gözlerini gözlerimden ayırmayarak "Ben seni seviyorum. Onlarda bunu kabul edecekler" dediğinde gözlerimi yere doğru eğdim. Ağlamak istemiyordum ve biraz daha gözlerine bakarsam muslukları kapatamayacaktım. Bora eli ile çenemi kaldırdığında tekrar göz göze geldik. "Kolay olacak demiyorum ama güzel olacak. Bak ben senden ayrı yaşamak istemiyorum. Yapamıyorum. Her an hayatına biri girmeye çalışacak mı? Diye düşünmek istemiyorum. Başka birinin dikkatini çekebilme olasılığı beni yıkıyor. Ailem seni seviyor çok tepki göstermeyeceklerdir" dediğinde derin bir nefes verdim "O kadar şeyi anlatamayız Bora. Üniversitede yaşananlar, sen geldiğinden beridir yaşanan süreç yani o kadar eski tanıştığımızı söyleyemeyiz" dedim sıkıntılı bir şekilde "Tamam, bak, üniversiteyi karıştırmayız. Hatta şeninde haberin yokmuş gibi davranırız. Yani bir anlık sinirime anlam veremediğini söylersin fakat ben babamla konuşurum. Sana karşı duygularımı anlatırım. Yine tabi senin haberin yokmuş gibi gidişata göre tavrımızı alırız. Yani ben seni ayartmaya çalışan patron sıfatını üstleniyorum. Ben bütün konuşmaları yaparken senin haberin yokmuş gibi davranacağız kabul mü? " diye sorduğunda sitemle "Bu seferde her şeyin altında sen kalacaksın ama" dedim bir anda bana daha da sıkı sarılarak "Sen daha çok şeyin altında kaldın. Hiçbirinde de benim haberim olmadı. Her lafın altında sen ezildin hakaretler, dalga geçmeler, iğrenç teklifler hepsinden sonradan haberim oldu. Sen bunlarla tek başına uğraştın ve şimdi sıra bende ne olursa olsun kaldırmam lazım" dedi Gerçekten değişmiş miydi? Allah'ım rüya, yalan, kandırmaca falan bir şey olmasın ne olur. Bu adam, gerçekten beni seviyor olsun. Bu gözler, şu anda bana tamda anladığım gibi gerçekten sevgi ile bakıyor olsun. Diye geçirdim içimden ve bana sarılı olan kollarına daha da sıkı sarılarak karşılık verdim. Orada ne kadar kaldık bilmiyorum bir saat, beklide iki saat "Artık dönmemiz lazım "dedim sıkıntıyla Bora, "Sanırım" dedi. Tedirgin bir ses ile "Emir gitmemiş ise ne olacak? Bu saate kadar beraber olduğumuzu anlamıştır ve sabah kesin bir şey söyler " dediğimde, Bora "İyi ya sabah sporunu beraber yapmış oluruz " dedi alayla ve devam etti. "Eğer gereksiz bir gerginlik istemiyorsan kendinden uzak tut, konuşma, bakma ve kesinlikle sana dokunmasına izin verme yoksa... " "Yoksa ne ?" dedim bir anda ve bora yüzünü, yüzüme yaklaştırarak, "Konferans itibar demem bu sefer gerçekten ağzı ile burnu yer değiştirir." dediğinde mesajı gayet net almıştım. Otele geldiğimizde Emir ortalıkta görünmüyordu. Risk alıp, resepsiyona sormadım. Gitmiş olduğunu ümit ederek odamızın bulunduğu kata çıkmak için asansöre yöneldik. Kata geldiğimizde odalarımız yan yana olduğu için yürümeye devam ediyorduk. Fakat Bora, elimi bırakmıyordu. Odamın kapısına geldiğimizde "İyi geceler" diyerek elimi çekmek istedim. Bu hareketime Bora, elimi daha da çok sıkarak karşılık verdi ve kendi odasına doğru yönlendi. "Sen olmadan iyi geçeceğini sanmıyorum " diyerek odanın kapısını açıp, beni de beraberinde sürükledi "Ne yapıyorsun kendi odamda yatmam lazım" diye ciyaklasam da "Burada yatacaksın" dedi. Net bir şekilde ve odadan içeriye girdik. "Bari üzerimi değiştireyim Bora. Bu kıyafetlerle yatamam" dedim çekinerek de olsa. Bora sırıtarak adım adım yanıma yaklaştı. Bu hareketine refleks olarak bende adım adım geriye gittim. Ritmik olarak ilerlememizi duvar sonlandırınca, Bora ile göz göze geldim. Gözleri alev almış bir vaziyette bakıyordu. Lanet olsun bu bakış normal değildi. Çok yakındık. Allah kahretsin! Çok yakındık. Bora işaret parmağını koluma sürttüğünü hissettiğimde ürperdim. Karnımdaki kelebekler mesai yapmaya başlamıştı. Gözlerim o delici gri bakışları ile tekrar buluştuğunda, artık nefesimi kontrol edemiyordum. Bora sinsi bakışının arasından, "Kıyafetle yatacağımızı kim söyledi" dediğinde bedenim heyecana dayanamadı ve titremeye başladım. Sanırım oda bunun farkındaydı. Bora, ellerini yüzüme koyup, alnını alnıma dayadı ve küçük bir tebessümle "O gecede böyleydin. Ürkek bir tavşan gibi dokunduğumda alev almış, böyle titremeye başlamıştın. Ellerini nereye koyacağını şaşırmıştın. Karşılık vermek ile vermemek arasında kalmıştın" dedi ve Dudakları dudaklarımla buluştuğunda dünya durmuştu. O kadar şefkatle öpüyordu ki kilitlenmiştim. Karşılık veremiyordum. Dudakları zorda olsa dudaklarımdan ayrıldığında o muhteşem gülümsemesi yine yüzünde belirdi gözleri gözlerimi tekrar bulduğunda "O zamanda karşılık verememiştin. Hatta daha önce kimseyi öpmedin mi sen diye sormuştum" dediğinde artık yüzümün alev aldığını hissettim. Ter basmıştı ve nefes alamadığımı hissediyordum. Ellerimi göğsüne koyup bir anda itmeye çalıştım ve "Sen benim ile Dalga mı geçiyorsun?" diye sinirle söylendim. Bora derin bir iç çekerek, "Ah Azra, hiç değişmemişsin. O zaman da bu tepkiyi vermiştin " dedi. Çok seksi duruyordu. Dudakları, o kasları, tanrım kokusu lanet olsun kokusu büyü gibi ele geçiriyor insanı. Bunca etkene rağmen, "Ben bunları hatırlamıyorum" kelimeleri ağzımdan çıktı. Bora bir an duraksadı, yutkunduğunu fark ettim. Sonrasında ise "Hiçbirini mi? " diye sordu. İnanamıyormuş gibi ben ise utanarak, "Yani biliyorsun sarhoş olmuştum. Bazen hayal meyal geliyor aklıma ama hiçbir şey net değil " dedim. Biraz duraksadıktan sonra "Sadece sabahını net hatırlıyorum" dediğimde suratının gerildiğini hissettim. Lanet olsun o her şeyi hatırlıyor, unutmuş olması gerekmiyor muydu? Diye içimden geçirdim ve şaşkınlıkla "Sen nasıl hatırlıyorsun? Yani umurunda değildi. Sıradan bir kız, sıradan bir gece diye düşünmüştün. Tamam, gerginlik olsun diye söylemiyorum ama iddiaydı" dediğimde dudakları dudaklarımı tekrar buldu. Derin bir öpüşten sonra "ilk defa sadece bana ait biri oldu " dedi ve başparmağını dudaklarımda gezdirerek devam etti. "İlk benim öptüğüm" dedi parmaklarını omuzumdan koluma doğru bir yol çizerek sürttü ve "ilk defa benim dokunduğum" dedi ve yutkundu. Derin bir nefes alarak "Kendini ilk defa bana veren bir kız " dedi ve bir anda kendimi göğsünde hissettim. Bana sıkıca sarılarak ellerini sırtıma sardı ve "Bu öyle kolay silinmez hafızadan. Seni defalarca rüyamda gördüm. Okulda her gördüğümde bu sahneler aklımda dans ediyordu" dedi ve derin bir nefes alarak devam etti. "Ah ne kadar aptalım. O zamanlar bırakmamalıydım seni, yanımdan bir saniye bile ayırmamalıydım. İddia middia dinlememeli, böyle sımsıkı sarılmalıydım. Kahretsin çok üzdüm  seni. Çok aptalım, çok " diye söylendiğinde sitemle "Evet, aptalsın " diye ağzımdan çıktı. Bora’nın tebessümle güldüğünü hissettim. Ve keyifli bir ses ile "Hem de çok aptalım" dedi. Eli sırtımı şefkatle okşamaya devam ederken, "Sen istemeden olmayacak, sen hazır olmadan bu sefer böyle bir hayvanlık yapmayacağım söz veriyorum " dediğinde Allah'ım sana geliyorum dedim içimden. Kafamı göğsünden ayırarak gözlerine şaşkınlıkla baktım, o sırada tekrar dudaklarıma yapıştı. Derinden bir öpücük bıraktı ve geri çekilerek, "Bunu yapmamak için söz veremem ama" dedi alayla ve ben gülerek "Pislik " diye mırıldandım. Bir anda beni kucaklayıp, kaldırdığında bu hareketi beklemediğim için azımdan küçük bir çığlık çıktı. Aynı zaman da Bora'nın kahkahası yankılandı odada "Pislik he pislik" diyerek beni yatağa fırlattı, sonra dolaptan bir tişört çıkartıp, üstüme fırlattı. "Senin geceliğin kadar olmasa da üzerinde seksi durur sanırım" dediğinde Allah'ım o gece o geceliği görmüştü değil mi? lanet olsun diyerek tişörtü kaptığım gibi banyoya girdim. Adi arkamdan halen gülüyordu. Üstümü değiştirirken bir anda kapı çaldı ve olduğum yerde kaldım. Bora bir kaç saniye sonra çalan kapıyı açtı ve duyduğum ses ile şaşkınlığım tavan yapmıştı. Sinirimi hesaba katmıyorum bile "Merhaba" dedi sürtüğün teki şehvet dolu bir ses ile bu ses lobide Bora’nın yanındaki sürtüğe aitti sanırım ve devam etti. "Yalnız sıkılırsın diye eşlik etmeye geldim" dediğinde fark ettiğim kadarıyla sinirden tepiniyordum. Lanet olsun yani bir kadın bu kadar sürtük olabilir mi? Bora, "Öyle mi? " dediğinde sesindeki alaycılık fark edilmeyecek gibi değildi. Kadın "İçeri davet etmeyecek misin? " diye sordu. Kahretsin! Bora pislik olsun diye yapıyordu. Sırf ben kıskanayım diye ki beceriyordu da. İçimdeki yelloz, çık dışarı saçını başını yol, Bora'yı da içeri at, kapıyı suratına çarp. Diyor ve içimdeki akıllı yanımsa, kanma sırf seni uyuz etmek için hatun adını yayabilir dikkatli olman lazım. Diyor Bora, " Daha öncede söylediğim gibi kız arkadaşım var ve sürtüklerle aldatmayacağım kadar değerli" dediğini ve kapıyı kapattığını duyduğumda bu seferde sanırım mutluluktan tepiniyordum. Banyonun kapısını tıklattı. "Azra kıskançlıktan ölmediysen çık artık duş almam gerekiyor" dediğinde birden kapıyı açtım ve sinirle "Niye kıskanacağım gir yap duşunu "diyerek banyodan çıktım. Tam yanından geçerken birden kolumu tutup kendine çektiğinde yine burun buruna geldik "Kıskanmadın yani" dedi "Kıskanmadım" diye tekrarladım. Bora alaycı bir ses tonunda, "Tabi tabi" dediğinde "Uyuzluk yapmada gir al duşunu " dedim ve kolumu kurtarıp yatağa doğru yürüdüm arkamdan "Çok kızdıysan beraber alalım duşu serinlersin" diye alayla söylendiğinde devam etmesin diye cevap bile vermedim. Yatağın üstüne kendimi atıp şapşal şapşal sırıtmaya başladım. Kız arkadaşım var dedi değil mi o? Allah'ım ölebilirim şu an... Bora duşta iken canım sıkılmasın diye televizyonu açtım. Yatağın üstünde bağdaş kurup, öylece kanallar arasında gezinirken, yaşadıklarımın rüya olup olmadığını tahmin etmeye çalışıyordum. Hayat ne garip, sen yıllarca okulda uzaktan sevdiğin adam ile hayatının en özel gecesini geçir, sabahın da iddia konusu olduğunu öğren, yıllarca acını çek, sonra o adam bir anda patronun olsun. Oda yetmesin sana âşık olsun. Olacak iş mi? bunca engel nasıl aşılacak, hepsinden önemlisi gerçek mi? Bu  kadar şeyi hatırlaması normal mi? Bu  yunan tanrısı gibi adamın, bu kalbi olmadığına inandığım adamın bana âşık olma olasılığı yüzde sıfırken, bu olanlar nasıl oluyor. Açılan banyo kapısı ile düşüncelerimden sıyrıldım. Gözlerim banyo kapısına yöneldiğinde, beline sarılmış havlu ile Bora görüş alanıma girdi. Allah'ım sana geliyorum. İnsan bu kadar çekici olabilir mi? O  vücut insanı katil bile edebilir. Gözlerim Bora'nın vücudunda gezinirken, ıslak vücudundan süzülen su damlaları, o kaslı vücudu lanet olsun resmen nutkum tutuldu.  Bora ile göz göze geldiğimizde, "Beni dikizlemeyi kes!" Diye aylayla söylendiğinde gözlerimi aynı hızla ondan çektim. Piç bir sırıtışla üzerini giymeye yöneldiğini fark ediyordum. Ama  ondan yana bakmamaya özen gösteriyordum. Altına bir eşortman giyip, bir anda yatağa uzanıp, kollarını bana doladığında kahretsin üstten hiçbir şey giymemişti. Boynuma  ıslak bir öpücük kondurdu ve giymiş olduğum tişörtünü şöyle bir süzdü ve "Hım bu tişört bende bu kadar seksi durmuyor " diye mırıldandı. Beni  kendine daha çok çekerek elimden kumandayı aldı "Ee ne izliyoruz" dedi ve kanallar arasında dolanmaya başladı. Kollarının arasında başımı göğsüne daha çok yaslarken içimden "Allah'ım ne olursa olsun rüya olmasın, gerçek olsun ne olur bu adam, bu anlar gerçek olsun yalvarırım" diye geçirirken Bora belgesel kanalında aslanları izlemek için durduğunda "Ciddi olamazsın" diye ciyakladım. Bora, içten bir kahkaha attı ve hemen doğrulup, kumandayı elinden almaya çalışırken, yatakta küçük çapta bir boğuşma yaşadık. Ne yaptıysam elinden kumandayı alamadım. Elim yanlışlıkla karın bölgesine gittiğinde Bora'nın kasıldığını gördüm. Aklımda şeytanca fikirler tepinmeye başladı. Bir anda ve parmaklarımı Bora'nın karın kaslarında gıdıklar gibi hızla hareket ettirdiğimde, Bora’nın "Siktir Azra " diye bağırmasıyla daha da çok hızlandım. Lanet olsun kahkahası intihar edilebilecek melodideydi ve bir anda kollarını belimde hissettim ve Bora’yı aynı anda yatakta üzerimde buldum. O an nefesimi tuttum, ne yapacağımı bilemedim. Aynı anda titremeye başladım. Vücudum resmen alev aldı. Bora'nın gözleri dudaklarım ve gözlerim arasında gidip, gelirken burnumun ucuna kondurduğu küçücük bir öpücükle son buldu Bora'nın suratı seksi bir sırıtışla kaplandı ve "Bu üzerindeki ile çok fazla zorlama istersen " diye fısıldadı " Ve ben sana verdiğim ilk sözü tutmak istiyorum" dedi kafasını boynuma gömerek gülümsedi ve "Yaşamak için nefes alman gerekiyor" dedi bir an gerçekten nefes almadığımı fark ettim ve içimdeki nefesi dışarıya bıraktım. Kahkaha atarak yanıma uzandı. Beni kendine tekrar çekince göğsünde kıvrıldım "Hadi uyuyalım yarın yorucu olacağa benziyor" dediğin de huzurlu bir şekilde uykuya daldık. Sabah sıcaktan patladığımı artık alev almak üzere olduğumu hissederek uyandım. Ve Bora tarafından ahtapot gibi sarıldığımı fark ettim. Hayatımda ilk defa bu kadar güzel bir şekilde uyanıyordum. Kollarından kurtulmak için kıpırdandığım da Bora homurdanarak daha çok sarıldı. Bu hareketine kıkırdayarak "Günaydın" dedim. Bora'dan "Aymadı o aymadı " diye bir sitem çıktığında kahkahalarımı tutamadım. "Hadi ama koca bebek kalkmamız lazım" dedim. Beni daha da kendine gömerek "Rahat dur rüya görüyorum" dediğinde artık kahkahalarım odayı çınlatıyordu. Ellerim karnına gitti ve gıdıklamaya başladığımda "Caaanııım rüyanın içine ettin" dedi "Aa ne görüyordun ki ?" diye sordum merakla kıkırdamalarımın arasından. Bora kafasını eline dayayıp, yatakta yan doğruldu ve pis pis sırıtarak "Seni" dedi. Yanağıma sıcak bir öpücük kondurup, yataktan bir anda kalktı. Banyoya doğru yöneldiğinde arkasından "Gerçeği buradayken rüya ne alaka" diye bağırdım. Girdiği banyodan kafasını çıkartarak "Bir farkla o daha cazip geliyor" dedi. Ben ise şaşırarak "Neymiş o fark? " diye sordum. Suratındaki sırıtış daha da büyüdü "Rüyamda üzerinde hiçbir şey yoktu" dedi. Şok olmuş bir şekilde yataktan kaptığım yastığı ona doğru fırlatıp, "Pis sapık " diye bağırdım. Bora bir anda banyoya girince ıskalamıştım ama banyodan kahkahalarla "Ne yaptığımızı tahmin edebilir misin? Yoksa söyleyeyim mi?" diye bağırdığında ise resmen yerin dibine geçmiştim. Bir hışımla üzerimdekini çıkarıp kendi kıyafetlerimi giydim ve banyo kapısına kadar gidip, "Ben çıkıyorum. Toparlanayım lobide görüşürüz "dedim. Bora "Tamam, çok bekletme " dediğinde odanın kapısına yöneldim. Kapıyı açıp, çıktım. Arkamdan kapıyı kapatıp, yan odama geçmek için döndüğümde resmen şoka uğradım. Bir anda donup kaldım resmen. Elim ayağım boşalmıştı ve "Kahretsin" diye mırıldandım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD