HÜSRAN

3476 Words
Bazen anlam veremediğin bir kırıklık hissedersin ya içinde nedeni bellidir ama yine de görmek istemezsin. Erkekler işte, her zaman her yerde aynılar. Geri istiyorum derler, özlüyorum derler, kalkar birde seni seviyorum derler iyi öyle düşünmeni sağlarlar, ondan sonra kaşla göz arasında gözüne sokarlar ihaneti. Aslında Bora’nın şu anda bu yaptığına ihanet denmezdi. Sadece ben ona bir şans vermeye hazırlanırken yapmamasını beklemiyordum.  Hâlbuki o gece ki anlaşmamıza rağmen  sadece bir adım atmaya karar vermiştim. Konuşmasına izin verecektim, onu dinleyecek, beklide ikimize bir şans verecektim. Öküz yine herşeyi  berbat etmekte üstüne olmadığı gibi şerefsizlikte de kendine rakip tanımıyordu. Kadının ona sırnaşmasını ve onunda buna izin vermesi ile karşılaştığımda bekleme salonunun ortasında mıh gibi çakılı kaldım. Pis pis sırıtan Bora, kafasını kaldırdığı anda göz göze geldik. O anda zaman durdu, hislerim yok oldu, tepkilerim kayboldu. Sanki  salonda kimse yok, sadece ikimiz vardık. Yapacağı her hareket beni kalbimden vuracak bir ok gibi yaya gerilmişti. Bakışları yanındaki kadına ve en sonunda beni bulduğunda halen yapacağı hareketi bekliyordum. Tabi ki beklediğim hareketi yapmadı öküz. Kadına gülümsedi, sonra kadın kolunda yanıma doğru yaklaştı. Çoktan gözlerimin dolduğunu fark ettim ama iş işten geçmişti. Artık toparlama şansımda yoktu. Adım adım yaklaştığı sırada hızla gözlerimi kırptım ve savaşımı kaznıp kendimi toparladım. Gözlerindeki bakışı çözemiyordum. Endişemi, umursamamazlık, korku ne? Tam dibimde durduğuklarında boğazımı temizleyip, "Anahtarınız Bora Bey " deyip elimdeki anahtarı uzattım ve arkasından devam ettim. "Valizleriniz odanıza çıkarılacak, yarın sabah 9 da lobide olmanız gerekiyor. Konferans 11 de başlıyor. Fakat daha öncesinde Karaca Holding Ahmet Bey ile kısa bir toplantı yapmanız gerektiğini not aldırtmıştınız." Dedim. Gözlerimdeki yaşı geri itmeye çabalarımda her ne kadar başarılı olsam da sesimin titremesine engel olmadım. Bora kaşlarını çatarak  "Bir sorun mu var?" diye sormaz mı? Kendimi ve sesimi toparlamayı umut ederek "Hayır yok! İyi günler bugünlük sadece dinleniyoruz sanırım yarın gözrüşürüz" deyip yanından hızla uzaklaşmaya çalıştım. Ama kolunu kolumda hissetmemle durmam bir oldu. "Bir sorun olmadığına emin misin? " diye tedirgin bir ses tonunda tekrar sorduğunda, yanındaki kadın “Personellerin ile baya ilgilisin hayatım ama ben daha çok ilgi bekliyorum” diyerek araya girmesi ile Bora’nın gözleri onu buldu. Bu duruma bir son vermek adına hızla “Sorun yok Bora Bey, size iyi eğlenceler” diyerek kolumu elinden kurtardım. Ve hızla asansöre doğru yürüdüm.  Odam Antalya'nın nefis deniz manzarasına bakıyordu. Çok güzel teras şeklinde bir balkonu vardı. Bekleme salonunda gördüklerimi bir kenara bırakıp, bilgisayarımı elime aldım. Maillerime bakmayalı baya olmuştu ve gerçekten çok fazla iş birikmişti. Biraz toparlamaya başlasam fena olmazdı ve yarın ki liste yeterince yoğundu. Birçok görüşme, sunum baya dolu bir gün olacağa benziyordu. Hızla tüm evraklarımı toparladım ve derin bir uyku çekmek için yatağıma uzandım. Aklımda bekleme odasındaki sahneler ile kıvrana kıvrana uykuya daldım… Ertesi gün tüm bedenim yorgunluktan kıvranır bir vaziyette kalktım. Bugün o yorucu konferansı çekmek istemiyordum. Bora’yı da görmek istemiyordum ama buna mecburdum. Onun için hızla yataktan kalktım, hazırlamış olduğum kıyafetlerimi giydim, saçımı makyajımıda hâllendikten sonra evraklarımı alıp hızla odamdan çıktım. Asansör ile konferans salonunun olduğu kata indiğimde çok kalabalıktı. Bora’nın konuşması bugün ve Perşembe günü olacaktı. ‘Onun  için onu bulmam gerekiyor’ diye diye söylenirken atalarımızın iki ata sözünü yerine getiren bir olay ile karşı karşıya geldim. Çünkü Bora karşımdaydı. Bu durum için “İti an çomağı hazırla” birde “İyi insan lafının üstüne gelir” ata sözleri bulunuyordu. Tabi  ki ben birincisini seçiyorum. Derin bir nefes aldım ve hızla Bora’ya doğru gidip, “Günaydın Bora Bey” dedim. Bora sırıtarak “Günaydın Azra Hanım” karşılığını verdiğinde ona bugün yapacaklarını, sunum metnini ve birkaç toplantısını hatırlattıktan sonra hızla güne başladık. Konuşmaya başladığında kürsüde mükemmel görünüyordu. Duruşu, anlatımı, el hareketleri her şeyi ile mükemmel. Ama dıştan işte diye geçirdim içimden. Bir çok kez konuşmuş ve yan yana gelmiştik. Bu dengesizliği canımı sıkmış ve gerçekten onu da sıkıcı bir adam haline getiriyordu. Günün sonu geldiğinde ertesi günü konuşmuş ve yapılacakların kaba bir taslağını çıkardıktan sonra onunla çok fazla kalmadan odama çıkmıştım… Bugün yapılanlar, yarın yapılacaklar ile boğuşuyordum. Tam tüm işleri sıralamaya koyulacakken telefonum çaldı. Arayan Simge’ydi aynı konuştuğum asistan arkadaşımdı. Dışarı çıkıyorlarmış ve beni de çağırıyorlardı. İyi fikir diye düşünüp, hemen hazırlanmaya başladım. Yani iş de bir yere kadar. Akşam Bora'nın neler yaptığını düşünmemek iyi olurdu. Yoksa kafayı yiyebilirdim... Hazırlanıp odadan çıkmam, sadece yarım saatimi almıştı ve sanırım güzel görünüyordum. Bu gece sıkı eğlenmem ve tadını cidden çıkarmam gerekiyordu.  Ama tam kapıdan çıktığımda, Bora ile karşılaşmak beklediğim bir durum değildi. Hemen yan odaya giriyordu. 1dk onun odasının üst katta olması gerekmiyor muydu? Yanımdaki odada ne işi vardı ki? Neyse şaşkınlığımı gizlemek adına hızla kendimi toparladım ve sadece tebessüm ederek, "İyi akşamlar Bora Bey" dedim ve çantamdan telefonumu çıkartmaya çalışarak, yanından daha fala konuşma durumunda kalmamak adına uzaklaşmaya hazırlandım. Fakat Bora bu fırsatı değerlendirerek, "Dışarı mı çıkıyorsun ?" diye sordu. Anlamayarak suratına baktım ve hızla "Evet, asistan arkadaşlar ile beraber biraz vakit geçireceğiz. Sizin odanız üst katta değil miydi? " diye sorduğumda Bora, "Bu oda daha güzel bir manzaraya sahip" dedi. Pişkin pişkin sırıtarak " O zaman size güzel manzara ile iyi akşamlar diyeyim. Geç kalıyorum" dediğimde Bora bir omzunu kapıya yasladı ve o mükemmel sırıtmasını suratına yerleştirerek, "Tabi, iyi eğlenceler fakat etek fazla kısa buranın Antalya olduğunu unutmayın " dedi. Sonrasında bana daha da çok yaklaştı ve burun buruna gelecek şekilde durup, alaycı bir ses tonunda "Kaparlar sonra" dedi. Allah'ım bu adam neden bu kadar yakışıklı, halen daha bu kadar etkileniyor olmam benim salaklığımdan sanırım. Yani bu durum akıllı bir insan işi değildi. Hızla kendimi toparlayıp, "Bunun için bir engel göremiyorum. Bora bey " dedim. Sonrasında ise arkamı dönüp, hızla oradan uzaklaştım. … Restoran da herkes gerçekten çok iyiydi. Gerçekten aklım dağılmıştı ve sanırım gerçekten çok fazla içmiştim. Kahretsin önümü bile zor görüyordum. Çok fazla gülmüş, çok fazla dans etmiş ve çok fazla içmiştim. Arkadaşlar ile otele geri geldiğimizde, sarhoşluktan her yer dönüyordu. Odamı bile bulmakta zorlana bilirdim. Bir an kendimi toparlamak adına derin derin nefes aldım ve sonunda odamın önüne geldiğimde ise bu seferki savaşım, oda anahtarını bulabilmek içindi. Sanki bütün savaşım boşa çıkıyormuş gibi oluyordu. Sonunda tam buldum derken,  açılan bir kapı dikkatimi çekti; ‘Kahretsin, Bora hayır! Bu halde beni görmemesi gerekiyordu .’ diye aklımdan geçirerek her ne kadar hızlansam da bir anda çantamın elimden düşmesi ile her şeyi berbat ettim. Bora'dan gelen bir alaycı öksürük, tepemde dikiliyor olduğunu işaret ediyordu. Lanet olsun burada durmak zorunda mı sanki? Diye içimden geçirdim. Çantamdan saçılanları yerden toplayıp, sendeleye sendeleye kalktım. O anda göz göze geldik. Halen alaycı bir şekilde gülüyordu. Bu duruma içkininde verdiği etki ile dayanamayarak, Bende gülmeye başladım ve " İyi akşamlar Bora Bey " dedim. Bora, tam bir sarhoş ağzıyla ona seslenme tarzıma muhteşem bir kahkaha attı. Tanrım, bu muhteşem görüntüde her an dudaklarına yapışabilirim! Onun için hemen odama girsem fena olmayacak diye düşünürken, "İyi akşamlar Azra Hanım. Sanki biraz fazla kaçırmış gibi görünüyorsunuz " dedi ve bunu derken, halen o tatlı alaycı gülüşüne devam ediyordu. "Sanırım ayakta durmakta da zorlanıyorsunuz…" dedi ve tam o cümlesini tamamlayacaktı ki, olmayan dengemi kaybetmemle kollarını belimde hissetmem bir oldu. O mükemmel gülümsemesinin kaybolduğunu hissettim. "Sanırım mı? Lanet olsun Azra, ayakta bile duramıyorsun" dedi. Dişlerinin arasından tıslayarak. Pislik herif şimdi de beni içtiğim için azarlayacak mı? "Şey sanırım öyle" dedim ve ellerini belimden ittirmeye çabalayarak, "Boş verin. Ben hallederim, benim ile uğraşmak zorunda değilsiniz" dediğim de "Kes şunu Azra, burnunun ucunu göremiyorsun. Bıraktığımda çuval gibi yığılacaksın. Ver şu anahtarı! " diyerek belimdeki kollunu daha da sıkılaştırdı. Elimden anahtarımı alıp, kapıya okuttu, kapıyı açtı ve benle beraber içeriye girmeye yeltendi. Ben tabi ki onu odaya almayacaktım. Onun için, "Heyy odama giremezsin bay pislik! Buradan sonrasını ben hallederim" dedim. Bir anda belimden daha da sert bir şekilde çekildim. Bora ile burun buruna geldiğimiz anda, "Kapa çeneni bayan ukala! Yoksa içeriye kolumda değil, omzum da giresin ve seni ilk işim soğuk suyun altına sokmak olur. " dediğinde "Hadi be kes şunu da bırak beni. Senin yardımına ihtiyacım yok! Ben." daha cümlemi bile bitiremeden kendimi omuzlarında buldum. Baş aşağıya kaldığımda sadece cırladım. "Bora lanet olsun! Ne yapıyorsun? Bırak beni !" diye ama faydası yoktu. Kahretsin midem, baş aşağı olmamdan dolayı iyice bulanıyordu. Her an çıkaracakmışım gibi hissediyordum. Neyse ki banyodaydık ve bir an su sesini duydum. Sadece duymakla kalmadım aynı anda soğuk suyu hissetmem bir oldu. Çok soğuktu. Çok. Bunu dile getirerek "Bora çok soğuk. Lanet olsun! Bırak beni, bırak! " diye çırpınsam da kollarından kurtulamıyordum. Baştan sona donmuştum. Artık titremeye başladığımı hissettim. Oda hissetmiş olacak ki suyu kapattı. Havluyu kaptığı gibi üzerime sardı. Yine kucağında odaya götürdü ve beni koltuğun üzerine bıraktı, gözlerimin içine bakarak, "Sakın kıpırdama" diye emretti, dolaba yöneldi ve bir pijama bulmaya çalışıyordu. Bu duruma bir kahkaha atarak "Pijamalarımı arıyorsun sanırım" diye sordum. Dolabın önünde bir an duraksadı ve suratında bir piç sırıtışıyla "Etkileyici, çıplak yatıyorsun demek " dediğinde siktir diye geçirdim içimden ve panikle "Tabi ki hayır. Yani gecelikle yatıyorum. Orada çekmecede olması gerekiyor " diyerek parmağımla dolabın alt çekmecesini işret ettim. Çekmeceyi açtı ve eline aldığı siyah, saten geceliğimi görünce şöyle bir kaldı. Sonrasında ise alayla "Bunu sadece uyumak için mi giyiyorsun? " diye sordu. Gözleri alev almış bir şekilde bana bakarak, sırıtıyordu. Bir an sendeleyerek de olsa ayağa kalktım ve elinden bir hışımla aldığım geceliğe odaklanmaya çalışarak, "Evet, nesi varmış gayet rahat. Hem bazen işe yarıyor " dediğimde halen aptal aptal gülüyordum. Bir anda geceliği elimden çekmesiyle anında sesim kesildi ve ona baka kaldım. "Gel buraya! " dedi. Sesi sert bir şekilde çıkıyordu ve pek hayra gitmiyorduk. Bir adımda aradaki mesafeyi kapadı ve kendimi kolları arasında hissettim. Lanet olsun az önce soğuk duştan çıkmış olmam hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Vücudum alev almış, bir vaziyette kollarındaydım. Eli elbisemin fermuarına gittiğinde beceriksizce kendimi çekmeye çalışsam da "Şşş sakin ol" diyerek izin vermedi ve elbisemin fermuarını açtığında artık titremeye başladığımı hissettim. O kadar yavaş yapıyordu ki lanet olsun bitmeyecek bir işkence gibiydi. Elbise omuzlarımdan kayarken kollarımı çıkarmama yardım etti sonra tekrar emir vererek "Kollarını kaldır " dedi. Emrine uydum ve kollarımı kaldırdım. Başımdan geceliğimi geçirerek giydirdi, havlu ile saçlarımı da kuruladı. Hipnoz olmuş gibi onu izliyordum. Bu büyüden kurtulmak için adım atmak istedim. Fakat başım öyle bir döndü ki kendimi bir anda tekrar Bora’nın kollarında buldum. Kokusu çok güzeldi. Zaten sarhoş olan beni daha da sarhoş edecek şekilde başımı döndürüyordu. Gözlerim doluyordu. Farkındaydım hıçkırıklar içerisinde ağlamama saniyeler vardı ve derin bir nefes alarak, "Bunu neden yapıyorsun Bora? " diye soludum. Bora ise cennetten çıkma bir ses tonunda, kollarını bana daha da çok sararak "Neyi Azra? " dedi. Gözyaşlarım artık benden bağımsız olarak akmaya başlamış, boğazım hıçkırık atmamak için düğümlenmişti. "Kahretsin bunu işte! Sanki beni umursuyormuş gibi davranmanı diyorum. Söz vermiştin sadece patronum olarak kalacaktın." dedim ve onu itmeye çalışsam da kollarından çıkmayı başaramadım. Bora’nın daha da çok sarılmasına sebebiyet vermiştim. Bora bu sarılışı arasında "Çünkü umursuyorum Azra " dedi beni sakinleştirmeye çalışarak ve devam etti "Seni umursuyorum, seni özlüyorum, seni kıskanıyorum, seni istiyorum" dedi ve gözlerimin içine bakacak şekilde beni biraz kendinden uzaklaştırdı. Gözlerini gözlerime kilitledi. Gözleri şefkat dolu bakıyordu ve devam etti o yumuşacık sesi ile "Evet, seni istiyorum Azra. Kollarımda, yatağımda, yanımda, kalbimde, günümde, gecemde seni mümkün olabilecek her şeyde istiyorum. Tutamıyorum sana verdiğim sözü üzgünüm" dediğinde hipnoz gitmiş ve bayrağı şoka devretmişti. Bir eli belimde düşmemem için dururken, bir eli yüzüme yerleşti ve gözyaşımı başparmağı ile silerken "Yalan söylüyorsun" diye fısıldadım ve devam ettim. "Seni gördüm o kadınla iyi vakit geçirmiş olman gerekiyor ve bunca zaman sonra bana âşık olduğunu, beni istediğini ima etmene inanmıyorum. Sen sadece “ dedim ve kollarından birazcık çıkarak, parmağım ile yatağı gösterdim. Gözlerinin içine yıkılmış bir şekilde baktım ve sert çıkarmak istediğim sesim ile "Beni bu yatakta istiyorsun. Sadece inat ettin işte. İlk seferki gibi kola...” daha lafımı bitirmeden parmağını dudaklarımın üzerine koydu ve beni susturup, "Sadece tepkini ölçmek içindi. Onu o dakikadan sonra hiç görmedim. Odama götürmedim. Götürmezdim de sakın benim hissettiklerimi hissetmediğini söyleme, şu haline bir bak resmen duygularında sarhoş olmuşsun" dedi. Gözlerine baktım. O gülüş sahte olmazdı değil mi? Gözlerinden gözlerime akan bu duygu yalan olamazdı değil mi? Bu inat değil, aşktı değil mi? Gözlerinin  büyüsüne kapılmanın ve bu duyguları adlandıramamanın verdiği sinir ile burnumu çekerek tekrar gözlerine baktım ve “Senden nefret ediyorum” dediğimde Bora sadece kocaman sırıttı ve yüzüme eğilerek mırıldandı “Hadi oradan” diye. Aynı anda kendimi kucağında buldum. Bu  beklenmedik hareket ile ağzımdan bir çığlık kopunca Bora'dan da bir kahkaha yükseldi. Beni yatağıma götürdü ve çok nazik bir şekilde yatırdığında, içimdeki sürtük gitmemesi için bir şey yap diye haykırıyordu. Akıllı yanım ise gitmezse yarın çok pişman olacaksın diye çimdikliyordu. Bora yatak örtüsü ile üzerimi örttü ve gözlerini gözlerime kilitleyerek,  "Üzgünüm ama benden nefret etmeye daha sonra kaldığın yerden devam edersin" diye fısıldadı. Ayakkabılarını çıkardı, ve o içimde fırtınalar koparan kaslarını gözlerimin önüne sermek için tişörtünü de çıkardığında nutkum tutuldu. Ben daha o büyüden kurtulmadan yatağa girdi ve “Bu akşam sadece sarılıp uyuduğun sevdiğin adamım” dediğinde bana sımsıkı sarılıp, beni göğsüne çekti ve ben, “Sadece bu akşam mı?” diye fısıldadım. Bora gülümseyerek saçlarımın üzerinden öptü ve “Hayatının sonuna kadar da olabilir. Çünkü ben hayatımın sonuna kadar sevdiğim kadına sarılarak uyumak istiyorum.” Dediğinde bu sefer yaramaz bir ses tonunda, “Sevdiğin kadın?” diye sordum. Bora kahkaha atarak, “Sana bebeğim. Sen benden ne kadar nefret edersen et, ben seni sevmekten vazgeçmeyeceğim” dediğinde kalbimin yıllar sonra sarılıp sarmalandığını, sevgi denizine yüzmeyi bilmese de balıklama atladığını hissettim. Yüzmeyi bilmemem önemli değildi. Çünkü ilk defa o denizin kıyısında değil içindeydim. Ve bana doğru hızla kulaç atan o kalbi gördüm. Benim duruyor olmama rağmen bana doğru hızla yüzüyordu... Bora'ydı o. Seviyordu beni.. Benim onu sevdiğim gibi... Ben bu hayalde kaybolurken Bora’nın sesi keyifli tondan çıkıp alabileceği en yumuşak tonu yüklenerek, “Azra lütfen, Lütfen kır şu kalbinin etrafındaki duvarları. Kır ki yaralı o kalbi sarayım. Bu güvensizliğini yok edeyim.” Dedi ve derin bir nefes alarak, “Evet, seni istiyorum, ama her şeyden önce kalbini istiyorum. İlk yanımda uyuduğun kalbi, benim olan o kalbi istiyorum. Onun için izin vermen gerekiyor” dediğinde ona daha da sokuldum. Tanrım bu nasıl bir duygu ölebilirim. Böyle bu gece, burada hatta şu anda ölebilirim. Bora ile aynı yatakta birbirimize sarılmış vaziyette öylece duruyoruz. Lanet olsun bu çok güzel bir his ve bitmesin yalvarırım. Rüya ise bile bitmesin diye geçirdim içimden. Ben bu hislerde kaybolurken Bora fısıldadı "Bende seni gördüm" diye. Ben anlamayarak "Nerede?" diye sordum. Bora, "İzmir'de, amcanın evinde. Emir ile beraberdin bende aynı senin gibi hissettim. Canım yandı. İçimden o kapıyı çalıp, onun azını burnunu kırmak geldi ama en çok canımı yakan onun sana canım deyişi " dediğinde anında savunmaya geçtim "Şey, bir anda geldi yanımda kalmaması için ikna edebildim ama sabahın köründe gelmesini engelleyemedim. Zaten sürekli canım diyor " dediğimde şaşkınlıkla duraksadım "Sen İzmir'e mi geldin?" gözleri gözlerimde sabitlenirken, eli yüzümü okşuyordu. Sesi şefkatle fısıldanıyordu kulaklarımda "Evet, geldim. O gece sana söz vermiş olmama aldırmadan yanında olmak istedim. Sana destek olmak istedim. Seni  özlediğim için geldim ama tam kapınızı çalacakken sesini duydum. Bir tatsızlık yaratmamak için oradan uzaklaştım. Burada da bu yüzden öyle davrandım " dediğinde, "Dişe diş dedin yani" dedim. Bora ise sırıtarak, "Sanırım" dediğinde, odada içimden gelen bir kıkırdama yankılandı. Büyülenmiş gibi bakıyordu. Yüzü yüzüme yaklaştı ve tam dudaklarıyla dudaklarım buluşacakken bir anda kendini çekti. Resmen şok oldum. Bora seksi bir ses tonunda "Saat geç oldu, sabah erken kalkmamız gerekiyor ve o dudakların tadına bir bakarsam sanırım duramam" dediğinde dudakları muhipçe kıvrılmıştı. "Hadi bakalım uyu " diye yine emir verdiğinde, "Emredersiniz efendim" dedim. Kıkırdamalarıma son veremeyerek. Bora elini belimde gıdıklar gibi bastırıp, "Uyu, dokunmayacağım sana. Yani, sadece bu gece." dedi ve kollarında şok olmuş bir şekilde, onun muhteşem kokusunda kendimi uykuya teslim ettim… Sabah güneş ışıklarının tacizlerine daha fazla dayanamadım ve gözlerim aralandığında yanında uyuyan Bora'ya baktım. Tanrım o kadar huzurlu uyuyordu ki huzurlu ve mutlu bir uykuydu onun ki. Parmaklarım yanağını okşarken, o muhteşem gözleri aralandı. Göz göze geldiğimizde beni büyüleyen bir gülümseme ile "Günaydın Güzellik” dediğinde Onun gibi içten gülümseyerek,"Günaydın" dedim. Bora, "Saat kaç?" diye sordu. Cevap vermek için saatime baktım.  "Sanırım 30 Dk’mız var" dediğimde Bora yataktan kalktı ve "Hazırlanmak için odama geçiyorum, 15 dakikan var bekletme " dedi ve kapıya yöneldiğimde bir anda duraksayarak bana döndü ve "Allah aşkına Azra, kafayı yedirtecek bir şey giyme lütfen" dediğinde gözlerim kocaman oldu. Tam bir şey söyleyecektim ki hızla odandan çıktı. Hızla duş aldım, yanımda getirdiğim kolsuz ceketim ve onun ile takım oluşturan pantolonumu giyip, saçlarımı topladım. Sonrasında ise evraklarımı alıp, konferans salonuna girmek için hızla odadan çıktım… Konferans salonunun oraya geldiğimde gözlerim Bora’yı aradı. Onu kapı ağzında gördüğümde, gözlerim ışıl ışıl olsa da onun gözlerindeki duygu ile yutkundum. Bunu belli etmemeye çalışarak temkinli bir gülümseme ile yanına yaklaştığımda Bora, "Allah'tan düzgün bir şey giy dedim " diye mırıldandı ve karşılığında alayla durumu kurtarmak adına "Pantolon giydim" dedim. Bora kaşlarını çatarak, "Keşke üzerine de bir şey giymeyi deneseydin" dediğinde dişlerimin arasından “Hey bu bir ceket " dedim azıcık sesimi yükselterek. Bora, "Nedense yakasını ve kollarını dikmeyi unutmuşlar" dediğinde sadece sinirle gözlerimi devirip,  “Bu bir ceket ve senin ile kıyafetimi tartışmayacağım. Bu kıyafetleri her zaman giyiyorum. Hatta bu ceketi şirkette de giydiğimi hatırlıyorum.” Dediğimde Bora, “Evet, bu ceketin altına giydiğin kırmızı, kısa eteğini de hatırlıyorum. Ve sen o kıyafetler içindeyken çektiklerimi de” dediğinde gözleri alabileceği en koyu rengi almıştı. Ben ise sanırım girebileceğim en kırmızı renge dönmüştüm. Hızla  “Kes şunu! ” diyerek elimdeki kâğıtlardan bugün için gerekli olan listeyi bularak eline verdim ve “Al şunu ve asistanını taciz eden patron modelinden hemen kurtulup, bu konferansın son konuşmasını yap” dediğimde Bora, büyülenmiş gibi bana baktı ve bana biraz daha eğilerek, “Şimdi daha çok istedim seni bebeğim, odaya gerimi dönsek” dediğinde bana keyifle gülümseyerek göz kırpmayı da ihmal etmemişti. İçimden ‘Evetttt’ diye bağırsam da dışımdan sadece gözlerimi devirerek, “Kaybol!” dedim. Bora daha da çok gülümseyerek yanımdan uzaklaştı. Yaklaşık yarım saat boyunca Bora diğer firma sahipleri ile bir masada koyu bir iş sohbetindeydi. Bense yanımda patronumun ne kadar yakışıklı olduğunu ballandıra ballandıra anlatan asistan kıza devirdiğim gözlerle kendi kendimi yiyiyordum. Birden elimdeki telefon titrediğinde ekranına baktım, mesaj Bora’dan ve bu tüm bedenimin gevşemesine neden olmuştu. Yüzümdeki kocaman gülümseme ile mesajı açtığımda Bora " Biz dün akşam aynı yatakta sabaha kadar sadece uyuduk mu?" diye yazmıştı. İçimde kelebekler kanatlarını çırpmaya başlamıştı bile ama gözlerimi sinsilikle kısarak sadece 2 masa uzağımda olan Bora ile göz göze geldim. Fazlasıyla eğleniyordu pislik. Ve mesajına sadece " Evet! " diye yazarak cevap verdim. Bora mesajı aldığında telefonuna yöneldi ve gülümsemesi yüzüne daha da çok yayılarak mesajı okudu. Sonrasında ise hızla bir şeyler yazdı, telefonu masanın üzerine koyup, karşısındaki adama yöneldiğinde, elimdeki telefon tekrar titredi. Mesajı açtığımda Bora, " Zamanı geriye almanın bir yöntemini bulmaları gerekiyor bence" diye yazmıştı. Ve bende hızla "Bence senin, beni taciz etmeyi bırakman ve işine dönmen gerekiyor " diye yazdım ve ateş püsküren gözlerim ile onunla göz göze geldim. Bora mesajı okumak için gözlerini benden birkaç saniyeliğine ayırdı ve mesajı okuduktan sonra tekrar göz göze geldiğimizde, derin bir nefes aldığını fark ettim. Sonrasında ise yine telefonu eline almıştı. Yazma işlemi bittiğinde tekrar göz göze geldik kaşları ile elimdeki telefonu işaret etti. Elimde titreyen telefonun ekranından mesaja baktığımda bu sefer nefesim kesilmişti, başım dönmeye başlamıştı ve sanırım gözlerimde dolmak üzereydi. Çünkü Bora “Seni seviyorum ve bu dikkatimi çok fazla dağıtıyor bebeğim.” yazmıştı. Telefonun ekranında parmağımı dolandırdım ve içimden ‘Allah’ım bu bir rüya ise bile beni hiç uyandırma ne olur’ diye geçirdim. Başımı kaldırdığımda Bora’nın büyüleyici bakışları ile karşılaştım. Ona tüm içtenliğim ile gülümseyerek karşılık verdim ve masadaki asistanların sorularına geri döndüm… Kazasız belasız konferans bittiğinde telefonumun tekrar titremesi ile gözlerim Bora’yı buldu. Keyifle gülümsüyordu ve mesajı açtığımda bende keyifle gülümsemiştim Bora, " Yemeği dışarıda mı yesek?" diye yazmıştı. Ve artık itiraz etme hakkımın olmadığının farkında olduğumdan " Olabilir " diye yazdım ve hızla odaya çıkıp, üzerimi değiştirip, yemek için hazırlandım. Sonrasında ise heyecan ile lobiye indiğim sırada gözlerim, Bora'yı aradı. Tam da tahmin ettiğim gibi lobinin girişinde, elinde içkisi ağaç olmuş bir şekilde beni bekliyordu. Gözlerimiz birleştiğinde gülümseyerek yanına yaklaşıp, "Merhaba" dedim. Aynı tatlılıkta ve gülümser ses tonunda, "Merhaba" karşılığını aldım. Fakat tam Bora'nın arkasında beliren kişi ile bütün hayatımın, gözlerimin önünden geçmesi an meselesiydi. O kişiden de bir "Merhaba" sesi yükselince Bora'nın resmen kanı çekildi. Gözlerindeki öfke ile gözlerime bakarak, "Bana sakın Emir deme" dedi. Ben ne diyeceğimi bilemez bir şekilde sadece "Üzgünüm" diyebildim o yakıcı gözlere bakarak ve fısıldayarak korkuyla "Emir" dedim. Bora, sinirle gözlerini kapadı. Ardından  "Piç kurusu" diye hırladığını duydum ve aynı hışımla Emir'e dönerek, "Senin burada ne işin var? " diye sordu. Emir'in şaşkın bakışları bir Bora'ya bir bana bakıyordu ve Emir, "Azra'ya eşlik etmeye gelmiştim" dedi. Artık gözlerimi kapadım ve olacakları beklemeye başladım. Kesin Bora bu sefer sıkı bir yumruk atacak veya çekip gidecekti. Pür dikkat Bora'ya bakarken içimden taşkınlık çıkmasın diye dua ediyordum. Bora'dan çıkan cümleler karşısında ayaklarım, yerden kesilecekmiş gibi oldu. Bora, Emir’in gözlerine olanca kızgın gözler ile bakarak,"Azra'ya ben eşlik ediyordum zaten sen, neden gerek duydun?" Ah hayır ama  bu hiç iyi olmadımıştı. Ocaman olmuş gözlerle Bora’ya baka kaldım Aynı tepki Emir’de de vardı…    
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD