Ahu Bakışlı

1024 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Ağabeyimin kolundan çıkıp derin nefes alarak soğuk mermere oturdum. Ağabeyim de annemin kabrinin ucuna oturmuştu. İkimizde duamızı edip Yasin' ı Şerif'leri açıp okumaya başladık. İkimizin de okuması bitince ağabeyim ile kabirlerin üstündeki yaprakları temizledik. Ağabeyim çeşmeden su getirmeye gidince ben de on yedi yıl önceki olayı düşünmeye başladım. O zamanlar ben beş yaşında, ağabeyim de sekiz yaşındaydı. Yarın yamalak da olsa hatırlıyordum. O akşam amcamlarda beraber yemek yemiştik. Biz amcamlarda kalmak istediğimiz için annemle babam eve geçmişlerdi. Yengem o gece bize salonda yer yatağı kurmuştu. Ben ve Buket için bir yatak, ağabeyim ve Barış ağabeye de bir yatak hazırlamıştı. Şakalaşarak o gece uyumuştuk. Sabah yengem annemlere kahvaltıya çağırmaya gitmişti. Zaten babamla amcam beraber işe gittikleri için her sabah iki evden birinde kahvaltı yapılıyordu. Ama bilemezdik akşam yediğimiz yemeğin beraber yediğimiz son yemek olduğunu. O sabah yengemin bağırışlarını duymuştuk. Sonra eve gelip bizim evin anahtarını alıp amcamla beraber bizim eve çıkmışlardı. Sonrası, sonrası ise hiç hatırlamak istemediğim hatıralarla doluydu. Sobadan sızan gaz... Sobanın tütmesi üzerine an. annem ve ba. babam... On sekiz yıl olacaktı onlarsız. Onları görmeden geçen on sekiz yıl. O günden sonra amcam ve yengem bizlere sahip çıkmıştı. Dayımlar, anneannemler kim ne derse desin kimseye evet dememişler. O günden sonra bakımımızla yengem ilgilenmeye başlamıştı. Bizi kendi çocuklarından ayırmamıştı. Onlara ne alıyorsa bizlere de almıştı. Okul hayatımızda maddi ve manevi her zaman yanımızda olmuşlardı. Ağabeyim liseden mezun olana kadar hep amcamlarda kalmıştık. Ağabeyim üniversiteye başladığı zaman kendi evimizde kalmaya başlamıştık. Zaten yengem ve Buket ile beraber ayda bir üst kata çıkıp temizliyorduk. Yedi yıl oluyordu evimizde tekrar eskisi gibi sesler çıkıyordu. Ağabeyim amcama çok yük olmamak için bir yandan okuyup bir yandan part time çalışmıştı. Okurken ağabeyim de ben de üniversite de burs almıştık. Tabi bu süreç boyunca dedemler ve dayımlar hiçbir şekilde bizi yalnız bırakmamıştı. Hepsinin emeği vardı üstümüzde ama amcam ve yengemin hakkını ödeyemezdik. -Ahu. Ağabeyimin seslenmesi ile gözyaşlarımı silip ona baktım. -Hı? -Suyu getirdim. Dökelim de seni yemeğe götüreyim. Bak bugün yine şanslısın ağabeyinin parasını çatır çatır yiyeceksin. Sırf gülmem için söylediğini biliyordum. Onu daha fazla üzmemek için göz yaşlarımı silip elindeki şişeyi alarak önce babamın sonra da annemin kabrinin üstüne su döktüm. Ağabeyim su dökerken ben de kalkıp duamı ettim. Ağabeyim de benim gibi dua edince geldiğimiz yolu geri döndük. Arabaya binip gördüğümüz ilk cafeye girerek yemek yemiştik. Yemekten sonra ağabeyim beni büroya bırakıp işe gitmişti. Çalıştığım büro özel bir yerdi. Her türlü davaya bakılıyordu. Zaten burada staj yapmıştım. Mezun olduğum gibi de işe başlamıştım. ..... Kayseri 'den döneli bir hafta olmuştu. Hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyorduk. -Ahu yemek yazır. -Geldimmm. Telefonu çalışma masasının üstüne bırakıp mutfağa geçtim. Yarım saat önce işten gelmiştim. Ağabeyim benden önce gelmiş yemek hazırlamıştı. Masayı kurmak istediğimde izin vermemiş, üstümü değiştirmeye yollamıştı. -Teşekkür ederim ağabey. -Afiyet olsun güzelim. Kremalı mantarlı makarna ve mercimek çorbası yapmıştı. İkisi de enfesti. İç mimar olmasa kesinlikle aşçı olurdu. Eli gerçekten çok lezzetliydi. Yemeğimizi yiyince ağabeyimi salona yollamıştım. Önce masayı toplayıp bulaşıkları makineye koydum. Çay zaten hazırdı. Tepsiye kuruyemişlerden de koyup salona geçtim. Tepsidekileri masaya koyup boş koltuğa oturdum. Ağabeyim spor kanalları arasında zap yaparken onu boşverip telefonumdan önce askeriyenin tam adresini bulmuştum. Daha sonra seçtiğim bir buket ve çay makinesi siparişini verdim. Ebru askeriyedeki çayları beğenmediğini söylemişti. Karı koca artık bu makineden bol bol istedikleri gibi çay içerlerdi. Askeriyenin adresini verip Ebru hemşirenin adını verdim. Geçen hafta sipariş verecektim ama bir türlü fırsatım olmamıştı. Siparişi verip telefonu kenara bırakıp çayından yudumladım. Aklıma o sırada karşımda oturup çayını içen o teğmen gelmişti. Ufuk... Karşımda oturup ne de güzel çayını içmişti. Arada göz göze gelmiştik. Çipil çipil gözleriyle nasıl da bakmıştı. Hele tokalaşmak için uzattığı elini sıkmayınca yüzünün aldığı ifade... Aman iyi oldu ona. Bundan sonra bir bayan elini uzatmadıkça elini uzatmaz artık. -Kız leyla, kalk uyu artık. -Ha? -Yatağına geç. Olduğun yerde bir uyumadığın kalmış. -Tamam. -Yarın iyi dinlen. Bir hafta boyunca mutfağa girmeyeceğim. Dil çıkarıp yerimden kalkarak boşları alıp mutfağa geçtim. Onları da makineye atıp odama geçtim. İçinde çok bulaşık yoktu, kahvaltı bulaşıklarını koyup öyle açardım. Pijamalarımı giyerek yatağa geçtim. Yarın boştum. Seda' ya mesaj arttım. 《Sedoşşşş.》 {Ahuşşşş.} {Söyle canısı?} 《Yarın buluşalım mı?》 《Uzun zamandır buluşmuyoruz. Yarın boş günüm. Uygun mu?》 {Öğleden sonra iki gibi müsaitim. Sana uyarsa , bana da uyar.} 《Olur. Tekrar haberleşiriz.》 {Hayırlı geceler canısı.} 《Hayırlı geceler bitanesi.》 Telefonu komodinin üstüne bırakıp lambayı söndürüp yatağa girdim. Yarın güzel birgün olacaktı kesin. Akşam yemeği olarak da ağabeyimin en sevdiği yemekleri yapardım. Ohh miss.. 1 AY SONRA UFUK' DAN Odadan çıkarak direkt Görkem' in yanına gittim. Kendisi de revire gidiyordu galiba. -Askerlerin durumu ne Görkem? -Ufak tefek sıyrıklar var. Ebru ilgileniyor zaten. Sen uzan şu yarana bakayım. -Abartılacak bir şey yok. Çay içip uyumak istiyorum. Sen de geliyor musun? -Benim odaya geç. Önce şu omzuna bakalım. Sonra içeriz. -Off. Geç hadi. Bir saat önce operasyondan dönmüştük. Tam bir ay sürmüştü. Önceki operasyonları düşününce bu kısa sürmüştü. Hatay sınırındaydık. Tim ile birlikte destek kuvvet olarak gitmiştik. Ufak tefek sıyrıklarla operasyonu başarıyla bitirmiştik. Sedyeye oturup üstümdeki kamuflajı çıkarıp, sonra da tişörttü çıkarıp Görkem' in yaraya bakmasını bekledim. Omzuma pansuman yapınca üstümü giyinerek ayaklandım. Şu evrakları halledip biraz uyumak istiyordum. Gerçi burada uyumak biraz zordu. Hatta imkansızdı operasyondan döndükten sonra. -Nereye lan? -Evrakları halledip uyuyacağım. -Çay içecektin hani? -Sonra içerim. Hadi bana müsaade. -Gel bak. Ebru mis gibi çay demlemiş. Bir bardak iç , öyle git. Bir bardaktan bir şey olmaz diyerek sandalyeye oturdum. Evrakları halletmeden önce iyi gelirdi. Görkem çayları doldurup, önüme bardağı bırakarak yerine oturdu. -Ebru dediğini yapıp çaycı mı aldı? -Ne alaka? -Şu makineden bahsediyorum. Parmağımla gösterdiğim yere bakıp gülümseyerek bana döndü. Şerefsiz kesin sinirleneceğim bir şey söyleyecekti. -Ha o mu. Şey onu senin ahu bakışlı almış. -Ulan se. Sen. Ne diyorsun? -Hiççç. -GÖRKEM!!! -Ne var lan? -Sen nereden duydun? -Neyi, kardeşim? -Konuşturma beni. Nereden duydun dedim? -Selçuk söyledi. -O şerefsiz yemeden içmeden sana mı yetiştirdi. -He valla öyle yaptı. -Onunla sonra hesaplaşacağım... Çaycı ne alaka? -Ebru kıza artık buranın çayını nasıl şikayet ettiyse sizin operasyona gittiğiniz ilk hafta çiçekle birlikte teşekkür amaçlı yollamış. -Gören de Ebru kucağında buraya kadar taşıyıp getirdi. Ona niye teşekkür ediyor. İnsan bir teşekkür amaçlı kahve yapardı. 💣💣💣
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD