Görüntü

1265 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Ne dedin sen? -Bir şey demedim. -Hadi lan oradan. Kahve dedin. Sen harbi harbi bu kıza karşı bir şey mi hissediyorsun? -Yok öyle bir şey. Sadece... off, bilmiyorum. -Nasıl bilmiyorum? -Tek bildiğim şu bir ay boyunca kurşunların bizi bir an bile yalnız bırakmamasına rağmen aklımdan çıkmaması. -Sen olmuşsun kardeşim. Hadi hayırlı uğurlu olsun. -Ya sen... Sen ne hissettin Ebru' ya karşı? -Ben de senin gibiydim. Sürekli aklıma Ebru geliyordu. Ama bak şimdi evliyiz. -Ama sen sürekli Ebru ile yan yanaydın. Benim onu görmemi toplasan bir gün bile değil. -Ne fark eder. İster her gün gör, ister yıl da bir kere gör. Gönül bu ferman dinlemiyor. Oğuz Atay' ın da dediği gibi... -Yanında olması gerekmez. O fazlasıyla sendedir zaten. -Onu deneyecektim ama senin dediğinde güzelmiş... Vay be kız kalkıp oradan buraya dava için delil toplayamaya gelsin ama delil bulamasın. Yetmezmiş gibi kalbini çalıp gitsin. -DAVA. Hassi... Ulan kıza söz verdim. -Ne bağırıyorsun kulağımın dibinde. Ne sözü? -Kıza dedim ki nöbetçi erlere soracağım ses duymuşlar mı ya da başka bir şey görmüşler mi diye. Kamera kayıtları falan. Aklıma bile geldi. -Tepende mermiler uçuşurken gayet normal değil mi? -Belki de benden haber bekliyordur. Gidip şu evrakları halledeyim de şu iş ile ilgileneyim. -Aşk böceği git sen. Bakarsın bu sayede kız ile konuşursun. -Hadi lan oradan. Hemen kendi odamla geçip evraklarla ilgilenmeye başladım. En son eğitim raporlarını doldurup bilgisayara geçirdim. Operasyona gitmeden önce Ahu' nun söylediklerini yazdığım deftere bakarak önce o gün ve ertesi gün nöbetçi olan erleri çağırdım. AHU' DAN -Yenge Allah aşkına sal beni. Yahu evlenmek istemiyorum. Git şu cadıyı evlendir. -Sus bakayım. Önce seni evlendireceğim. Tamam de yarın beraber gidip kızı görelim. Bak bugün günde Fatma çok övdü bu kızı. Öğretmenmiş. Özel bir okulda görev yapıyormuş. -Eee başka? -Bak bir de dalga geçiyor. Alacağım ayağımın altına. Delirtme beni yarın beraber gidiyoruz. -Yen... -Yengesi falan yok. Şimdi gidip Fatma' yı arıyorum. Kızın ailesine haber versinler. Gerçi kızın haberi yok. -Eee yok artık. Kızın haberi yok. Sen kendi kendine gelin güvey oluyorsun. İnşallah kız hayır derde görürüm o zaman yenge seni. -Bak terlik geliyor. Ağzını hayra aç... Siz de bakıp gülmeyin. Barış efendi sıra sana da gelecek. Haftaya gün bizim evde. O zaman göreceğim seni. -Anne!!! Buket ile ikisinin hâline gülerek çekirdek çitliyorduk. Yengem iki haftadır ikiliye çok fena takmıştı. İkisini evlendirmeden rahatlamayacaktı. Yok efendim kaç yıl oldu okul biteli. Askerliklerini yapmış iki koca adamın neden hâlâ evlenmedikleri derken ikisine de kan kusturuyordu. Onlar için kabus geçen iki hafta ben ve Buket için tam tersiydi. Onları gülerek izliyorduk. Tabi arada yengeme gaz veriyorduk. Gerçi arada ağabeyim ve Barış ağabeyin gazabına uğruyorduk. Yengeme birşey diyemedikleri için bize sarıyorlardı. -Barış, kaç oğlum kaç. Hadi bize çıkalım. Pes atarız. Ağabeyim Barış ağabeyin kolundan tutup koltuktan kaldırdı. İtekleyerek salondan çıkarırken arkalarından güldük. Biraz sonra dış kapının kapatılma sesi gelince normale döndük. -Çok güldünüz. Kalkın bu akşam yemeği sizden. -Anne!! -Yenge!! -Hadi. Bir saatiniz var. Bir saat sonra masa hazırlanmış olacak. -Yenge lütfen. -Tek kelime bile duymak istemiyorum. Ağzınızı bile açmayın. Yoksa sizi şu an sinirden kuduran ikilinin yanına yollarım. Gerisini siz düşünün. -Aff. -Tamam anne. Buket ile mutfağa girip neler yapacağımıza karar vermeye çalışıyorduk. -Kuru fasulye ve pilav? -Olur, yanına cacık da yaparız. Turşu var zaten. -Onlar pişerken fırına kek de atarız. -Fındıklı olsun. Kırılmış fındık yok. Annem bir zahmet biz yemek yapana kadar kırar artık. -Tamam. Sen götür ben dolaptan kuru fasulye çıkarayım. Buket hazırladığı tepsiyi yengeme götürürken ben de derin dondurucudan önceden haşladığımız kuru fasulyeyi çıkarıp yapmaya başladım. Ben kuru fasulyeyi yaparken Buket de pilav yapıyordu. Tencerenin kapağını kapatıp dolaptan yoğurt ve salatalık çıkararak cacık yapmaya başladım. Ortalama yarım saat sonra bütün işlerimiz bitmişti. Kek de fırındaydı. Salon da masayı da hazırlamıştık. Buket ile yan yana koltuğa resmen düşmüştük. Bütün gün işte olmamıza rağmen bir de yengem yemeği kitlemişti. Biz olduğumuz yerden şikayet ederken zil çalmıştı. Yengem bu sefer düşünceli davranıp kapıyı kendisi açmaya gitmişti. Seslere göre amcam gelmişti. Buket ile kendimize çeki düzen verip insan gibi koltuğa oturduk. Biraz sonra yengem odaya tek başına gelmişti. -Biriniz gidip çağırsın şunları. Hikmet duşa girdi. O çıkana kadar gelsinler. -Ben gidip çağırırım yenge. Anahtarımı alıp üst kata çıktım. Sesleri taa buradan duyuluyordu. Gören de beş yaşında çocuk sanırdı. Kapıyı açıp içeriye girdim. Barış ağabeyin keyfi gayet yerindeydi. Ağabeyimin ise suratı beş karışdı. Anlaşılan ağabeyim yine kaybetmişti. Barış ağabey ona bakıp gülerek ağzına cips doldurmasını ben de gülerek izliyordum. Onların bu hallerini boş verip salona göz attım. Savaş alanına çevirmişlerdi. -Bu salonun hali ne? -Ne varmış? -Delirtmeyin beni. Amcam geldi, masa hazır birazdan masaya geçeceğiz. Buraları toparlayıp siz de geliyorsunuz. -Banane. -Ne demek banane Barış ağabey. -Basbayağı banane. Aras toplayacak buraları. Maçı ben kazandım. Kılımı kıpırdatmayacağım. -Orası beni ilgilendirmez. Ben şimdi aşağıya iniyorum. Eğer buraları toplamadan gelirseniz yengem eşliğinde toplarsınız. Cevap vermelerine fırsat vermeden salondan çıktım. Tam evden çıkacakken aklıma mutfak gelmişti. Dönüp mutfağa baktım. Salondan farkı yoktu. İki kişi bir saat içinde evi nasıl bu hale getirebilmişti. Hayret doğrusu. Geri salona adımlayıp ikisine baktım. Salonu toplamaya başlamışlardı bile. -Mutfağı da toparlayın. -Tövbe bismillah. Ağabeyimin yerinden sıçraması ile gülerek evden çıktım. Alt kata indiğimde amcam da duştan çıkmıştı. Amcam ile sarılıp yemekleri doldurmak için yengemlere yardım etmeye başladım. Ortalama on dakika sonra ağabeyimlerin gelmesi ile masaya oturduk. Keyifli geçen akşam yemeğinden sonra kendi evimize geçmiştik. Yarın iş vardı. Gerçi eve gittiğim gibi uyumayacaktım. İncelemem gereken dosyalar vardı. Resmen yeni mezunum diye bütün angarya işleri bana kitledikleri için mesai saatleri dışında da dosyalarla ilgileniyordum. UFUK' DAN -Çıkabilirsin asker. -Emredersin komutanım. Son askerin çıkmasıyla geriye doğru yaslanıp gözlerimi kapattım. O gece nöbetçi erlerden kimse ne bir şey duymuş ne de görmüştü. Son olarak o çevrede güvenlik kamerası var mı diye sordurtmuştum. Şimdi oradan haber bekliyordum. Tek umudum orası kalmıştı. Ahu' ya yardım etmek istememin dışında o şerefsizin hak ettiği cezayı almasını istiyordum. Göz göre göre cinayet işlemesine rağmen elini kolunu sallayarak dışarıda keyif çatmasına ben dahil vicdanı olan kimsenin gönlü el vermez. Kadın yoldaştır, aldatmayın... Kadın bir ışıktır, söndürmeyin... Kadın bir umuttur, yok etmeyin... Kadın bir annedir, öldürmeyin... Kadın bir güneştir, karartmayın... Kadın bir dünyadır, yıkmayın... Yorgundum ama uyuyamıyordum. Bu yüzden yerimden kalkıp nizamiye de dolaşmaya çıktım. Saat çok da geç sayılmazdı ama erler yataklarına çoktan geçmişlerdi. Boş banklardan birine oturup sigara çıkararak yaktım. Çok sık içmiyordum ama şu bir ay da sigarayı özlemiştim. Bir sigara daha diyerek paketi bitirmiştim. Gün doğmak üzereydi. Yerimden kalkarak revire geçtim. Her tarafım tutulmuştu ama daha zor şartlarda bulunduğum için pek de bir şey hissetmiyordum. Bu saatte revir boş olduğu için orada rahatlıkla biraz dinlenebilirdim. Boş yataklardan birine uzanıp gözlerimi kapattım. Bir saat uyusam yeterliydi. Gelen seslerle gözlerimi açıp yerimden doğruldum. Selçuk ve Görkem yandaki yatağa oturmuş alenen dedikodumu yapıyorlardı. Doğrulmamla birlikte ikisi de çenelerini kapatmışlardı. -Ne lan böyle, sabah sabah dedikoducu karılar gibi başımda ciyaklıyorsunuz. Kulak zarımı si... -Çüş Ufuk çüş. Ben de buradayım. -Pardon Ebru... Sizinle de sonra görüşeceğiz. Seninle bizzat ilgileneceğim Selçuk efendi. -Ne yaptım lan? -Nizamiyeye ayak bastığın gibi maşaallah herkese yetiştirmişsin. -Neyi? -Şöyle ki Selçuk kardeşciğim Ufuk Ahu bakışlıdan bahsediyor. -Ha o mu ben de sırrını falan ifşa ettim sandım. -Selçuk!! -Ne Selçuk. Bütün tim duydu seni. Görkem benden duymasa bile başkasından duyacaktı. Gerçi onlar konuyu detaylı bilmiyorlar.... Aman şimdi boşver onu sabah Emir aradı. Dün galiba onunla konuşmuşsun. -Evet? -Sana mail atmış. Baksın dedi. Olay yerinden o saatlerde geçen iki araç bulunuyor. -Ooo Ufuk bey hadi yine iyisin Ahu' cuğunu aramak için ayağına kadar fırsat geldi. -Geldi dimi lan. -Ohoooo. Bu olmuş. Ebru güzelim yakında yine düğün var. İkinci çeyreği de şimdiden alalım. Malûm sürekli fiyatı artıyor. Ulan kırk yıl düşünsem bu şerefsizin böyle kendi kendine gülüp, birini düşüreceği aklıma bile gelmezdi. -Ben gidip Ahu gözlümü arayacağım. 💣💣💣
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD