Dakikalar süren sessizlik de sadece alınan nefesler vardı. Ufuk göz yaşlarını aktığını hissettikçe susmak canını sıkıyordu. Telefonu ilk açtığında abisi olduğunu sandığı içinde rahat olsun diye sussa da yanında olmamak kadar zor bir durum yoktu.
Başak biraz iyi olunca doğrulup göz yaşlarını sildi. Konuşacak halde olmadığı için “Abi ben seni daha sonra arasam.” dedi. Telefonu uzaklaştırırken gelen “Tamam” ve gördüğü isim ile Ufuk olduğunu gördü. Hızla tekrar kulağına götürse de kapanmıştı. Yaptığına pişman olurken kendine gelmek için gözlerini kapattı. Ne düşündüğünü tahmin edebilse de tekrar arayıp konuşacak gücü şu anda yoktu. İşe de yetişmesi gerektiği için daha sonraya bırakıp arabayı çalıştırdı. Dün gece söylediklerini unutmuş olmasa da Ersin’in geri gelişi her şeyi karıştırdı. Biraz yalnız kalıp düşünmesi gerekiyordu. Ne hissedeceğini bilmiyormuş gibiydi.
Ufuk ise kapattığı telefondan sonra kendini piste attı. Kulağında hala ağlama sesiyle bulduğu yere kendini attı. Biraz olsun Başak’a yakın olmanın mutluluğu bu kadardı. Onu kaybetmekten korkarken şimdi yine mesafeler açılmıştı.
-Ufuk bende sana bakıyordum.
Masal geldiği gibi arkadaşını bulmaya koyulmuştu. Odasında bulamayınca piste çıkmıştı ki görünce hızla yaklaştı. Dalgın bakışlar ve düşen yüz canını sıkarken yanına oturdu. Kocasına dediği gibi bu hikayede biri fena üzülecekti ve şu anda ilk etkileri Ufuk’ta görünüyordu. Varlığından bile bir haber olan arkadaşın omzuna elini koyarak kendisine bakmasını sağladı.
Ufuk hiçbir yere sığamıyor gibiydi. Başını alıp gitse kimsesi yoktu. Tüm dünyası bu pist ve arabalardı. Ne anne ne baba bilmişti. Pis hayatın içinde debelenirken Kuzey amcası sayesinde temize çıkmıştı. İlk defa birine tutunmaya çalışmıştı. Daha önce hakkı olmadığı için hiç belli etmemişti. Şimdi ise biraz olsun ona yaklaşmışken yine kaybetmek üzereydi. Onu istemeye hakkı var mıydı bilmiyordu. Kalbini sıkan bir el var gibiydi. Nefesini de kesiyordu. Omzunda hissettiği parmaklar ile Masal’a baktığında bu güne kadar içinde birikenler onu zorluyordu.
-Ben ne yapacağım?
Masal çaresiz bakan gözleri görünce kötü oldu. Ne teselliden anlardı ne de aşk olaylarından ama Ufuk onun için değerliydi. Kaç yıldır her kahrını çekmiş ve her şarta yanında olmuştu. Babasının dediği gibi ‘geçmişini geride bırakabilmiş’ biriydi. Kafasını elleri arasına alınca bileğinden tutup kendine getirmeye çalıştı. Üzgün gözleri görünce “Sen kuzenimi seviyor musun?” diye sordu. O gözler de cevap belli olsa da duymak istediği için bileğini sıktı.
-Kendimi kaybedecek kadar seviyorum, ama bu işe yaramıyor.
Masal sinirle “Neden işe yaramasın? Ona duygularını anlat.” dedi. Dün gece olanları bilmediği için cesaret vermeye çalışsa da Ufuk’ta bir değişim olmadığını gördükçe deli oluyordu. Daha da sinir olurken “Sen böyle köşene çekilirsen nasıl olacak?” diye hesap sordu.
-Ben geçmişte onların aşkını gördüm. Ersin çekip gitse de şimdi burada. Başak’ın onu unutamamasını anlıyorum…
Devamını söyleyemedi. Düşünmek istemese de ‘ya affederse’ beyninin içinde yankılanıyordu. Bir kere daha ona gidişini izleyecekti. Onu zorlayamazdı, ama kalbi o kadar acı çekiyordu ki dayanılmayacak gibiydi. Böyle bir duygu ile nasıl baş edeceğini bilmiyordu.
Masal ayağa kalkıp Ufuk’u da kaldırdı. “Böyle yapacaksan kuzenimi seviyorum deme!” Korkuya bakan gözler istediğini verirken “Ben senin yanındayım.” diye destek verdi.
Ufuk her zaman deli dolu olmasına alışkın olan Masal’ın bu tavrı karşısında minnetle baktı. “Sağ ol. Ben elbet pes etmeyeceğim, ama Başak onu seçerse..”
Masal sinirle araya girip “Devam etme. Bunu düşünmek yok. Dediğim gibi önce duygularını açıkça söyleyeceksin.” diye uyardı.
-Dün söyledim, ama o anda Ersin geldi. Sonrada her şey birbirine girdi. Biz kavga edince Başak kızıp gitti.
Masal şaşkınlıkla dinliyordu. Heyecanla adam akıllı anlat dediğinde her şeyi öğrendi. Kuzenin çekip gitmesini anlasa da Ufuk’un aşk itirafı resmen arada kaynamıştı.
-Başak bir daha konuyu açmadı mı?
-Zaten iyi değildi. Bende sormadım.
Masal ne yapabileceğini düşünürken “Tamam buluşalım diye ara.” diye heyecanla baktı. Beklemek hiçbir zaman çözüm değildi. Bir yandan da kendi ağzını arardı. Ankara’dan döndüğünden beri ikisi iyi anlaşıyordu. Ara ara zamanda geçiriyorlardı. Buraya geldiğinde birlikte araba sürdüklerini bile görmüştü. Bunların hiçbiri boşuna değildi.
Ufuk daha az önce ağladığını hatırlayınca bu fikre pek iyi bakmadı. “Sıcağı sıcağına onu sıkmak gibi olur.”
-Ne demek sıkmak? Dün duygularını itiraf etmişsin peşine düşmezsen umursamadığını düşünür.
Arkadaşının söyledikleri aklını karıştırmıştı. Başak’ı zorda bırakmak istemezken dediği gibi yanlış bir izlenim mi oluştururdu? Aklı daha da karışırken “Tamam arayacağım ama biraz zaman geçsin.” dedi. Biraz kendine gelince teklif etmesi daha iyiydi. Aklına gelen telaşla “Birde nereye götüreceğim? Ben daha önce kimseyi yemeğe götürmedim.” dedi. Hayatında ilk defa bir kızla yemek yiyecekti. Sıfır bilgi gerilmesine neden oluyordu.
Masal sonunda bir hareketlilik görünce gülerek yanına geçti. Kolunu omzuna atıp kendine çekti. Her zaman yanında olduğunu bilmesini istiyordu. Ne kadar Ersin geri dönse de kendi adına tarafı belliydi. “O işin uzmanı benim kocam. Bilirsin kendi sürpriz yapmayı ve beni yemeğe çıkarmayı çok sever. Sakın ben yemek yapmayı bilmiyorum diye düşünme. Neyse asıl mesele ondan fikir alacağız. Sen kuzenden onay al restoran işi bende.” Gözlerden onay alınca “Senden haber bekliyorum.” diyerek ayrıldı.
Arkadaşı sayesinde biraz kendine gelmişti. Saatine baktığında öğle arasında Başak’ı aramaya karar verdi. Aklında yapacağı konuşma dönerken o zamana kadar işini yapmaya çalışacaktı. Arabalar ile uğraşırken zaman geçmesi umuduyla iş tulumunu giyip başladı.
-Ufuk abi ziyaretçin var. Odana aldım.
Seslenen çalışanına baktığında “Kim?” dese de bilmiyorum cevabı aldı. Cebindeki bezle akan terini sildikten sonra saate baktı. İşe o kadar dalmıştı ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Başak’ın öğlen yemeğine çıkmasına da az kalmıştı. Kim geldiyse hemen görüşüp arama yapmalıydı. Odasına girdiğinde ‘hoş geldiniz’ diyeceği anda ersin olduğunu gördü. Kapıyı kapatıp karşısına geçtiğinde dün geceki gibi hiç kavga etmeye niyeti yoktu.
Sevdiği kızı geri kazanmak için elinden geleni yapmaya kafayı koymuştu. Hatasını biliyordu ve sonunda kadar af dileyecekti. Yalnız bu süreçte önünden çekilmesi gereken biri vardı. İş tulumu içinde yüzü arabalar yüzünden siyaha bulanmış Ufuk’a yaklaştı. Dün geceki gibi karşısında olduğunu ve hiçbir yere gitmeyeceğini ilan ediyordu.
-Buyur.
Ufuk sakin kalmaya çabalarken üsten bakan bakışlarında farkındaydı. Geçmişte çok samimi olmasalar da arada konuşmaları vardı. Bu duruma gelmek hiç hoş değildi.
Açılan kapı ile iki erken bir adım geri çekildi. Gelen kişiye baktıklarında Masal’dı. Ufuk’un yanına geçtiğinde “Ersin burada ne işin var?” diye sordu. Ufuk’a kuzeni aradım mı diye sormaya gittiğinde bir misafiri olduğunu öğrenmişti. Eğitim için gelenleri birlikte aldıkları için bu gelenin kim olduğunu gözleri ile görmek istedi. Odaya geldiğinde ise hiç şaşırmadı.
Ersin bir zamanlar Başak ile ilişkisini destekleyen Masal’ı o adamın yanında görünce sinirle sırıttı. “Demek yaptığını destekliyorsun?”
Ufuk ne demek istediğini anlayınca “Sana dün gece de söyledim evet Başak’ı ilk gördüğümde etkilendim, ama bir adım atmadım. Hiçbir zaman yaklaşmadım.” dedi.
Masal bunu ilk defa duyduğu için şaşırdı. Arkadaşının aşkının bu kadar derin olduğunu hiç bilmiyordu. O kadar sene içinde mi saklamıştı? Az önce aşlarını izledim derken ne demek istediği şimdi daha iyi anlıyordu. Gerçekten bunu hiç belli edecek bir şey yapmamıştı.
-Bu mazeret değil. Sen bizim arkadaşımızdın. Benim sevgilime yürüdün!
Ufuk sinirlenmeyeceğim dese de sabrı bir yere kadardı. “Düzgün konuş. Hem biz arkadaş değildik. Birkaç kere konuştuk. Her selam verdiğim arkadaşım olmuyor.”
Ersin sinirle yaklaştığında “Böyle söyleyince şerefsizliğin yok oluyor mu?” dedi.
Ufuk yumruğunu sıktığına Masal ortamın iyice gerildiğini görünce araya girdi. Arkadaşını geriye çekti. Ersin’e döndüğünde “Sen artık Başak’ın hiçbir şeyi değilsin. Ufuk ile olanlar da seni ilgilendirmez.” diye uyardı.
-Ne yani arkadaşın Uğur’a aynı şeyi yapsa böyle mi tepki vereceksin?
Masal duyduğu ile deliye dönerken “Ersin sınırını aşma!” diye bağırdı. Kocası hakkında böyle konuşamazdı ve kimse ona yaklaşamazdı.
-Neden bir zamanlar kendi ellerin ile arkadaşını ayarlayan sen değil miydin? Masal sen bu işe karışacak en son kişisin. Bu mesele onunla benim aramda.
Ufuk arkadaşının konuşmasına izin vermeden araya girdi. “Tamam kimseyi rahatsız etme. Derdin neyse benimle çöz.”
-Başak ile aramadan çekil.
-Buna sen karar veremezsin.
Masal konuşmayı sinirli gözlerle izliyordu. Ufuk geri adım atarsa pişman ederdi. Kuzeni böyle bir adama geri dönmemeliydi.
Ersin meydan okurken “O zaman benden kurtuluşun yok.” dedi. Ona kime bulaştığını gösterecekti. Devam edip “Pistini kullanmak için ne gerekli söyle bakalım?” siye sordu.
Ufuk konunun neden oraya geldiğini anlamasa da “Sana ne?” diye cevap verdi.
Ersin burnundan getirmeyi kafasına koymuştu. Madem ikisinin arasından çıkmıyordu o zaman başak için ne anlama geldiğini gözüne sokarak gösterecekti. O kalbi kendi kırmıştı bunu biliyordu ama düzeltecekti. Yaptıklarını telafi edecek ve bir daha onu bırakmayacaktı. Bunu da herkese gösterecekti.
-Sana iş teklif ediyorum. İhtiyacın yok mu?
Masal da ne yapmaya çalıştığını bilmese de arkadaşı kabul etmesin diye “Yok!” diye çıkış yaptı.
Ersin hala Ufuk’tan cevap bekliyordu. Bu meydan okumaydı. Kabul etmesini sağlamak için “Ne o benden korkuyor musun? Badem Başak karar verecek o zaman teklifimi kabul et.” diyerek üstüne gitti.
Ufuk bu topa hiç girmek istemiyordu. Korkusu yoktu, ama gerginlik istemiyordu. Bu yüzden “Olmaz.” dedi.
Ersin’in tek kaşı kalkarken “Demek o kadar cesaretin yok. Yarış zamanına var ve çalışanlar için para kazanman gerekmiyor mu? Pistin boş kalmamış olacak.” diye ısrarında devam etti. Onun hakkında bilgi alması çok zor olmadığı içinde devam edip “O öğrencilerine çok güvenme. Yarışma piyasasında düşmen bir habere bakar.” diyerek neler yapabileceğini sinyalini verdi.
Masal duydukları karşısında öfkeyle “Bu kadar ileri gidemezsin. Başak’ı böyle mi kazanacaksın?” diye bağırdı.
Ersin hala Ufuk’a bakarken “Karşımdaki adama göre muamele ediyorum.” dedi. Bir zamanlar sevgili olduklarını bile bile ilk fırsatta ona yaklaşan oydu. Bu yüzden yaptıklarını hak ediyordu.
Ufuk tehditlere boyun eğmeyi düşünmese de çalışanlarını riske atamazdı. Dediği gibi adına bir leke gelirse temizleyemezdi. Geçmişi de ortaya çıkarsa tek sığınağı pisti giderdi. Tüm riski alıp ‘tamam’ dedi.
Masal şok içinde arkadaşına baktı. “Bunu kabul edemezsin.” Çırpınışı boşunaydı. Ufuk kabul etmişti ve Ersin istediğini almıştı.
-O zaman yarın sabah buradayız. Gelince programı konuşuruz.
Ersin zaferle odadan çıktığında Masal sinirden çığlık attı. Arkadaşına döndüğünde “Sen ne yapıyorsun?” diye bağırdı. Onun oyununa gelmiş olmazdı.
Ufuk ise kendini değil çalışanlarını ve pistini düşünüyordu. Tabi asıl mevzu Başak’ta vardı. Bunu duyduğunda yanlış anlama ihtimali de vardı. Onunla inatlaştığını da düşünebilirdi. Batıkça batarken aşk çıkmazına çoktan sıkışmıştı. Kimseye zarar vermeden çıkabilecek miydi? Ne bu sorulara ne de Masal’ın sorusuna bir cevabı vardı. Sonunu bilmediği bir yolda yürüyordu.
“””””
Kartal öğleni zor etmişti. İş boyunca gözü hep telefonda olmuştu. Akşam mesai bitiminde Eylül’ün yanına gitmeyi düşünse de o kadar dayanamayacaktı. Öğle arasına girdiği gibi müdürüne biraz geç kalacağını söyleyip kulübün yolunu tutmuştu. Hazırlık için bu saatlerde gittiğini biliyordu. Yola çıktığında trafiği hızla aşmaya çalışıyordu. Bir yandan telefonu çalmaya başlayınca ekrana bakıp açtı.
Sarp da Dildar’ı tekrar görme çabası ile öğleni zor etmişti. Abileri gittikten sonra ara ara patronun odasının olduğu koridora baksa da çabası boşunaydı. Öğle arası başladığında babası ile çıkmış üstüne abileri gelmişti. Ne yapacağını bilmeden kardeşini aramıştı. Telefon açıldığında “Kartal ben çarpıldım galiba.” diye konuya girdi.
Aklı başka yerde olsa da “Yine ne oldu?” diye sordu. Keyfi hiç yoktu ve bir an önce Eylül ile konuşmazsa rahat edemeyecekti.
-Oğlum aşık oldum.
Sarp’ın heyecanı çok güzel olsa da Kartal “Hani en son kısa ilişkilerden vaz geçtim diyordun.” diye hatırlattı.
-Ben sana aşık oldum diyorum. Bir kız buldum onunla takılacağım demiyorum. İlk görüşte aşk diye bir şey varmış.
Kartal buna pek ihtimal vermiyordu. Kartal birkaç yıldır birçok kızla takıldığı içinde emin olamıyordu.
-Peki kim?
-Patronun kızı. Peri gibi bir güzelliği var. İlk defa bir kızın karşısında konuşurken elim ayağım karıştı.
Kartal kardeşinin heyecanla anlatışını dinlerken baya etkilendiğini hissetse de dediği bir şeyde takılmıştı. “Patronun kızı mı dedin?”
-Orası çok önemli değil. Aşmam gereken iki abisi de var ama onları da hallederim. Asıl benim bir an önce ders almam gerekiyor.
Kartal dediklerine yetişemiyordu. Bu sırada trafik ağırlaşınca kornaya yüklendi. Şu anda ablasını arayıp beni yetiştir bile diyebilirdi. Ya da Salih amcasını mı aramalıydı. Aile en iyi araba sürenler ile doluydu. Hatta kendi de baya iyiydi, ama şu anda yollar uzuyor gibiydi.
Sarp sesleri duyunca “Sen neredesin?” diye sordu. Kendi gibi öğle yemeğine çıkmış olsa da araba da gibiydi. Genelde bankanın yakında bir yerlerde yerdi.
-Eylül’e gidiyorum.
-Öğle arasında! Nasıl yetişeceksin?
Gaza basarken “Şu anda ona uğraşıyorum. Konuşmazsam kafayı yiyeceğim. Sarp sonra arayayım mı?” diyerek yola dikkatini vermeye çalıştı.
-Tamam beni de haberdar et.
Kartal telefonu kapatıp son bir hızla sonunda kulübe vardı. Arabadan indiği gibi içeri girdi. Herkes zaten onu tanıdığı için Eylül’ü bulmaya koyuldu.
-Kartal!
Edric öğle vakti onu görünce şaşırdı. İşte olması gerektiği için “Sen burada ne arıyorsun?” diye sordu.
-Abi Eylül nerede?
Ne olduğunu anlamadan “Arkada koli taşıyorlar.” dedi. Ne oldu diye soramadan koştuğunu gördü. Dün geceden beri ikisinin arasında bir şeyler oluyor gibiydi, ama tam anlamıyordu. İsterlerse anlatırlar diyerek işine döndü.
Kartal arkaya geçtiğinde birkaç kişi koli taşıyordu. Direk Eylül’e yaklaşıp önüne geçti. Bir anlık şaşırdığını o gözlerde görüyordu.
-Konuşmamız gerekiyor.
Eylül bu saate gelmesinin şaşkınlığını attığında telaşla “Kartal bir sorun mu var?” diye sordu. Yüzünden bir sıkıntısı olduğu belliydi ve sinirli gibiydi. Daha önce hiç böyle görmediğine emindi.
Kucağında ki koliyi alıp gitmesi gereken yere koydu. Döndüğünde onu izleyen gözlere yaklaşıp direk elini tuttu. Daha düne kadar iyi arkadaşım dediği kız ondan kaçıyor diye kendini burada bulmuştu. Bir de kız arkadaşı konusu vardı ki yanlış anlaşılmayı düzeltmediği her saniye gerginliği artıyordu. Bunların hiçbirinin normal olmadığının farkındaydı. Sarp’ın dediği gibi kalbi çoktan ona alışmıştı da fark etmesi geç olmuştu. Ne yapacağını bulamadan da saçma bir kavganın ortasında kalmışlardı. Önce bunu düzeltmeliydi. Elini çekerek her zamanki gibi mola yerine götürdü. Karşısına geçtiğinde hala elini bırakmamıştı. Tekrar kaçmasına izin veremezdi.
Eylül elini sıkı sıkıya tutan parmakların varlığı altında kızgın bakan gözleri izliyordu. Kartal’ın hiç görmediği bir tarafını izliyordu. Dünkü olaylar yüzünden biraz uzak durmak istemişti, ama sabahtan beri hiç iyi değildi. Onun Selin ile sevgili olduğunu kabul edemiyordu.
-Şimdi bana kız arkadaşım kim olduğunu söyle?
Kartal direk sorsa da Eylül hayliyle şaşkın bakıyordu. “Bana mı soruyorsun?”
-Evet. Çünkü benim kız arkadaşım yok!
Ses yükselince Eylül “Sen bu değilsin. Hep sakin olan adam nerede?” dedi.
-Evet bu ben değilim, ama sen benden kaçtığında sinir oldum.
Eylül bunu yapmış olsa da haklı olduğunu düşünüyordu. “Kız arkadaşın var ve bana söylemedin. Dün akşam ne duruma düştüğümü biliyor musun?”
Kartal öfkeden delirmek üzereydi. “Ben kendimi anlatamıyor muyum? Ben kız arkadaşım yok. Olsa senden neden saklayayım?”
Eylül buna da kırılmıştı. “Arkadaşız sanmıştım.” Daha fazlası olsa da bunu dillendirecek cesareti yoktu. Tüm hayalleri yıkılmıştı. En azından yakınız derken onu da kaybettiğini düşünüyordu.
Kartal ellerini gösterdiğinde “Sadece arkadaş mıyız? Benimle konuşmadın diye kendimi burada buldum.” diye fazlası olduğunu anlatmak istedi. Kendi içinde yeni keşfetmek gibi olsa da kız arkadaşı olmadığını aklını karıştıran kişinin o olduğunu bilmesini istedi.
Eylül ellerine bakarken duydukları ile şoktaydı. İstediği bu olduğu için yanlış anlıyor olamazdı. Gözlerinin içine bakan adam aynı şeyleri mi hissediyordu. Yanılmamak için “Bu ne demek?” diye sordu. Duyacakları korkuturken bir yandan heyecandan titriyordu.
-Ne demek olduğunu anlatacağım, ama önce sorumu cevapla. Bu kız arkadaşı konusu nereden çıktı?
-Selin söyledi…
Devam edemeden Kartal şok içinde “Ne?!!” diye bağırdı. Korkuyla “İkizi Sedef de vardı. Onun sevgilisiymişsin.” dese de o bakışlardan bunu doğru olmadığını çok net görüyordu. Yine de aklında bir soru beliriyordu.
-Değilsen neden böyle bir şey dedi?
Yoksa aşık mı diye düşünürken Kartal sıkıntıyla “Geçmişte sevgiliydik.” dediğinde elini hızla çekti. Hayret içinde izlerken geçmişte olsa da sevgili olduklarını duymak sarsmıştı. Şimdi de hiçbir şey olmamış gibi aynı ortamlarda bulunuyorlardı. Burada çalışmaya başladığından beri ikisini kaç kere aynı ortamda görmüştü. Bunu kabul etmesi mümkün değildi. Hem kızın unutamadığı da belliydi. Kartal’a beslediği duygular çok fazla olsa da böyle bir ortamda olmak istemiyordu.
Avucundan giden parmaklar ve o bakışlar çok şey anlatıyordu. Eskiden de olsa Selin ile aynı ortamda olması Eylül’ün hoşuna gitmemişti. Durumu anlatmak için ağzını açtığında yine çekip gitmişti. Tam bir adım attım derken yine her şey mahvolmuştu. Sinile telefonunu çıkardığında direk Selin’i aradı. Açıldığı gibi de “İş çıkışı yanına geleceğim konuşacağız.” dedi. Madem her şeyi o başlatmıştı sebebini öğrenmek hakkıydı.