Onca lafı nasıl ettim, inanamazken kalbim patlayacak gibi atıyordu. Bir köprü üzerinde karşılaşmış iki keçi gibi, birbirimize burnumuzdan soluyarak bakarken aslında ona karşı hiçbir şansımın olmadığını biliyordum. Arhat abi, arkamda durmuyorsa Azad’a karşı bir hiçtim ben. Adamın düğün günü yanına gidip kardeşini de şikayet edemeyeceğime göre kıskıvrak yakalanmıştım işte. Tıpkı benim ağzımdan çıkanlara inanamadığım gibi o da kulaklarından girenlere inanamamış olacak ki yüzüme şakınca bakıyordu. Öylece put kesilmiş gibi kaldığımız süreden sonra ilk kendine gelen Azad oldu. “Ne dedin sen, bir daha söylesene ne dedin?” Üzerimde sanki bir hakkı varmış gibi hesap sorduğunda kabaran öfkemle tekrar cesaret buldum. “Ne işittiysen onu söyledim işte. Yalan mı, elimi tutmadın mı, herkes