NİŞAN

1383 Words
Kahvaltıyı yaparken babam yüzüme pek bakmıyordu. En sonunda dayanamayıp, ‘’Baba yapma!’’ dedim. ‘’Sen böyle yapınca ben mutlu olamıyorum.’’ ‘’İzin ver önce kızımın evleneceğini kendi içimde kabulleneyim olur mu? Sen benim gözümde hala on yaşında bir çocuk kadar küçüksün.’’ Daha fazla uzatmadım. Kahvaltıyı yaptığımızda annem ve kardeşimle hazırlanıp evden çıktık. Babam biraz hava alacağım diyerek bizimle gelmemişti annem de babanın üzerine gitme biraz yalnız kalsın dediği için ben de üstelememiştim. İlk olarak bir pastaneye girdik ve annem birer tepsi baklava ve su böreği istediğini söyleyip yarına sipariş verdi. Ödemesini yapacakken engel olup Bülent’in kartıyla yaptım. Annem kendi maaşımla ödediğimi sanıyordu ama olsun o aileye ailemin cebinden tek kuruş para çıkarmazdım. Kendi yiyeceklerini kendi ödemeleri biraz olsun içimi rahatlatıyordu. Devamında bir mağazaya girmiştik. Annem istemeye gündelik kıyafetlerinle çıkamazsın güzel bir elbise alalım dediğinde karşı çıkamamıştım çünkü istemediğimi anlamamaları gerekiyordu. Birkaç kıyafet denediğimde en sonunda siyah bir elbisede karar kılmıştım. İçimden renkli giymek gelmiyordu. Altına da yine siyah topuklu ayakkabı seçmiştim. Bir de kardeşim gördüğü mavi bir elbiseyi istemişti Ona da istediğini almıştım. Hepsinin ödemesini yine Bülent’in kartıyla yaptım. Dışarı çıktığımızda annem, ‘’Kızım bu kadar masrafın altından nasıl kalkacaksın?’’ demişti. ‘’Anne bütün maaşımı aldığım gibi harcamıyorum ki biraz biriktirmiştim sorun olmaz.’’ dedim. O eksik bu eksik derken akşama kadar dışarıda kalmıştık. Akşam eve geldiğimizde yemek yedikten sonra babam benimle konuşmak istediğini söyleyip odaya götürmüştü. Yan yana oturduğumuzda ikimizde biraz sıkıntılıydık. ‘’Kızım o adamla gerçekten mutlu olacak mısın?’’ ‘’Evet.’’ dedim gerçek öyle olmasa da. ‘’Gülçiçek, evlilik sevgililiğe benzemez. Aynı evin içinde yaşayacaksın, belki bir ömrü onunla geçireceksin iyi düşündün mü, bu sorumluluğu alabilecek misin? Kızım ben seni tanıyorum birinin sıkmasına, üzerinde hakimiyet kurmasına dayanabilecek biri değilsin. Bülent dediğin o adamın karakteri nasıl? Sana alışkın olduğun özgürlüğü evlilikte de sağlayacak mı?’’ Aileme yalan söylemekten nefret ediyordum ama mecburdum. ‘’Beni sıkan, kurallar koyan biri değil. İsteklerime saygı duyuyor ve hiçbir konuda zorlamıyor. Mutlu olmasam evlenmek istiyorum demezdim.’’ Kendine çekip sıkıca sarıldı. ‘’Ne diyeyim kızım umarım çok mutlu olursun da bende yanıldım diye sevinirim.’’ Babamın kollarında kaybolup gitsem olur muydu? Bir ömür kimse kaybolduğum yerde bulamasaydı ve o hiçlikte bir başıma yaşasaydım. ‘’Baba benim bu hayatta aşık olduğum ilk adam sensin ve hiç kimseyi senin kadar sevemeyeceğim.’’ ‘’Ah bunu duymak beni nasıl mutlu etti tahmin bile edemezsin.’’ Alnımdan öptüğünde gözleri dolmuştu onu öyle görünce ben de dayanamayıp ağlamaya başlamıştım. Kapı açıldığında annem bize bakıyordu. ‘’Tam tahmin ettiğim gibi baba kız açmışsınız muslukları.’’ Yanımıza geldiğinde babam diğer kolunu da anneme sardı. Leyla kapıdan bize bakıyordu. ‘’Kıskandım ama.’’ diyerek koşup babamın boynuna atladı. Babam hepimizin alnından öpmüştü. ‘’Ben kızlarımın büyüdüğünü kabullenmeye hazır değilim.’’ dediğinde gülme seslerimiz birbirine karıştı. ~~~~ Üzerimi giydiğimde saçlarımı yapmakla uğraşmamış sadece incili bir taç takmıştım. Makyaj falan da yapmak istemiyordum ama ailemi mutlu olduğuma ikna etmem gerekiyordu bu yüzden boyalar yüzümdeki yerlerini almıştı. Parfümümü sıkıp, topuklu ayakkabıları ayağıma giydiğimde mutfaktaki annemin yanına geçtim. Gelecek misafir için yiyecekleri hazır olsun diye tabaklara servis edip kenardaki masanın üzerine yerleştirmişti. Kahve fincanlarını bir kenarda hazır etmişti ve tabi o kadar kişiye yapılacak kahvenin pişmesi için dört farklı cezvede yine kahveleri hazırlamıştı. ‘’İki cezveye üç fincanlık kahve hazırladım ikisine dört fincanlık yaparken suyunu ona göre ayarla. Gelecek misafirler kalabalık kimseye nasıl içersiniz diye sorma boş ver kız evi naz evi nasıl yaparsan öyle içsinler.’’ ‘’Tamam.’’ dedim gülerek. Leyla mutfak penceresinden dışarı bakıyordu. ‘’Oha!’’ dediğinde yanına gidip baktım. Arka arkaya durmuş minibüs tarzı dört siyah araba vardı. Elim istemsizce kalbime gitti. Kaçabileceğim bir açıklık bulsam hemen kaçacaktım. O arabadan inecek kişinin Tanju olmasını dilemiştim ama gördüğüm yüz yine Bülent’e aitti. Bir süre sonra kapının zili çaldığında gidip açtım. ‘’Hoş geldiniz!’’ dediğimde hepsini bir bir eve davet ettim. Bülent içeri girerken kucağındaki çiçeği uzatınca tebessüm ederek aldım. ‘’Arkadan adamımın getireceği kardeşinin.’’ diyerek yanımdan geçip salona girdi. Diğer gelenleri de içeri aldığımda adamı getirdiği bisikleti bırakıp gitmişti. Leyla bisikleti gördüğünde gözlerinden kalpler fışkırmaya başlamıştı. ‘’Sonra.’’ diyerek evden gidip bisiklet sürme isteğini geri püskürtüp kapıyı kapattım. Babam babasıyla sohbet etmeye çalışırken gelenlere bakıyordum. Amcaları da babası gibi heybetlilerdi ve korkutucu görünüyorlardı. Onların eşlerinde de Bülent’in annesi gibi saçlarını yarı örten birer şal vardı ama üzerlerine giydikleri kıyafet dizlerinde bitmişti ve kolları kısaydı. Kuzenleri de yaşça benden büyüktü. Erkek olanlar aileleriyle aynı ciddilikteydi kızda ağırbaşlı duruyordu. Bence bu aile genel olarak gülmeyi bilmiyordu ve hep ciddiydi. Bir de dedesi vardı ki bastonla yürüyüp eve zor girmişti ama oturduğunda dağları önünde diz çöktürecek gibi duruyordu. Babam merak ettiği soruları sorup aileyi tanımaya çalışıyordu ama konuşmalardan pek hoşlanmadığını yüz ifadesinden anlayabiliyordum. Konuşurken özellikle Bülent'e bakıyordu. “Ben kızımı kendi ayakları üzerinde durabilen özgür bir insan olarak büyüttüm. Eğer ortak bir hayata başlayacaksanız bu yönde ona saygı duymanı istiyorum. Maddi durumun ne kadar iyi olursa olsun işi konusunda karışıp bireysel özgürlüğünü kısıtlamayacaksın ve onu üzüp gözünden tek damla yaş akıtmayacaksın.” Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Muhtemelen Bülent gelmeden ailesini bu konuda uyarmıştı çünkü hiçbiri tek kelime etmiyordu. “Çalışmasına asla karşı çıkmam bu konuda bütün karar ona ait ben sadece saygı duyarım ve onu desteklerim.” Bülent’in sözleriyle gülmemek için dudağımı ısırmıştım. O kadar iyi rol yapıyordu ki neredeyse ben bile inanacaktım. “Kızınıza en az sizin kadar değer vereceğim ve mutlu etmek için çabalayacağım.” Annem bana bakıp, “Kızım bir kahve yap içelim.” dediğinde sessizce mutfağa geçtim. Annemin hazırladığı cezvelere su karıştırıp ocağa koyduğumda pişmeleri için bekledim. Hepsi hazır olduğunda istasyona eşyalarımı toplamaya gittiğim gün gizlice çantama attığım ilacı göğsümden çıkardım. Bugünün bir gün geleceğini biliyordum ve sessizce alacağım her intikam hakkımdı. İlacı anlamasınlar diye sadece babasına vereceğim kahveye döktüm. Kötü bir şey değildi sadece biraz idrar söktürücüydü tabi bu yüzden azıcık tansiyonu da düşebilirdi ama onu da bir serum taktırıp hallederlerdi. Muhtemelen uzun yola dayanamadığı için falan olmuş olurdu tüm bunlar yani benimle hiç ilgisi yoktu! İlaçtan sonra Bülent’e vereceğim kahvenin köpüğünü de bir güzel tükererek yaptım ama öyle güzel tükürdüm ki normal kahve köpüğünden ayırt edilmezdi. Kahveleri tepsiye alıp salona geçtiğimde ilk dedesine verdim sonra babasına ama tepsinin tutuşunu öyle bir ayarlamıştım ki içinde ilaç olanı almıştı. Diğerlerine de kahvelerini verdiğimde en son Bülent’e kendimden bir parçayı katarak hazırladığım kahvesini verdim. Bir köşede kahveleri içişlerini izlerken gülmemek için yine dudağımı ısırıyordum. Oh yarasın şifa olsun hepsine! Bülent kahveyi tek dikişte içmişti ve bunu yaparken arada bana bakış atıyordu. Dedesi kahvesini bitirdiğinde söze girdi. “Sebebi ziyaretimiz belli. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınızı torunuma istiyoruz.” Babam sessiz kalmıştı. Konuşmakta zorlanıyordu. Bana baktığında gözleri dolu doluydu. “Hayırlısı olsun.” dediğinde Bülent’in annesi çantasından çıkardığı yüzük kutusunu anneme uzattı. Annem Leyla ile içeri gittiğinde çok geçmeden kardeşim elinde yüzüğün olduğu tepsiyle geri döndü. Kimsenin yüzüne bakmadan Bülent'in yanına geçtim. Babasının parmağıma taktığı yüzüğe baktım. Taşı hiç istemeyeceğim kadar büyüktü. Ben böyle gösterişli şeyleri sevmezdim ki! Kurdeleyi kestiğinde Bülent alnımdan öpüp boynuma oldukça kalın bir altın gerdanlık takmıştı. Babasının önüme uzanan elini öpünce cebinden çıkardığı bileziği koluma geçirdi. Sırayla herkesin elini öpmek zorunda kalmıştım ve hepsi de koluma kalın bir bilezik takmıştı. Bülent annemle babamın elini öperken incelikten kırılmak üzereydi. El öpme faslı bittiğinde yiyeceklerle beraber çayları ikram etmiştik. Konuyu Harun Bey açmış düğün için zaman belirlemek istemişti. Babam ısrarla en azından bir yıl bekleyelim diyordu ama Harun Bey’de bizim adetlerimize göre nişanlı beklemek yakışık almaz çevremizde söz olur iki ay içinde düğünü yapalım diyordu. Babam yüzüme baktığında başımı hafif yana eğdim. Gözlerimde yalvaran ifadeyi gördüğüne emindim. Zorluk çıkarmasını istemiyordum çünkü ailesinin nasıl insanlar olduğunu iyi biliyordum. Benim bakışlarıma dayanamamış en sonunda iki ay içinde düğün olmasını istemese de kabul etmişti. Misafirleri yolcu ettiğimizde babam olan bitenden huzursuz olmuş halde salonda oturuyordu. “Ne aileyi ne de Bülent denecek o adamı gözüm tutmadı.” “Baba!” dedim sitemle. “Artık damadın oldu ya biraz insaflı olsan?” Bülent konuştuğumuz her şeyi dinlerken babama destek çıkamazdım. “Hayatım kızımız Bülent ile evlenecek şu saatten sonra söyleyeceğin her söz kızımızı üzer bu yüzden düşüncelerin sende gizli kalsın.” Annemin uyarısıyla bir hışım kalkıp odasına gitti. “Anne bulaşıkları sabah halletsek olur mu biraz dinlenmek istiyorum?” dedim. “Sen yat dinlen güzel kızım.” dediğinde odama gittim. Kolumdaki bilezikleri ve boynumdaki gerdanlığı çıkarıp bir köşeye attığımda yine ağlamaya başlamıştım. Telefonum çaldığında gelen mesaja baktım. Bülent atmıştı. ‘Ağlamaların artık son bulsun. Sen benim nişanlımsın ve iki ay içinde de karım olacaksın yüzünde sadece gülümsemeni görmek istiyorum.’
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD