ANLAŞMAYI BİTİRELİM!

1364 Words
Yemekten sonra çay, meyve keyfi yaparken kardeşim bir yerden sonra yatacağım diyerek odasına gitmişti. ‘’Kesin gizli gizli o çocukla konuşacak.’’ diyen babamla biraz gerildim. Ben Bülent’i nasıl söyleyecektim? ‘’Hayatım kızımız daha çocuk tabii ki birileriyle arkadaşlık edecek.’’ Annem böyle konulara daha ılımlı yaklaşırdı. ‘’Ben aslında sizinle bir konuda konuşmak istiyordum buraya da o yüzden geldim.’’ dediğimde annem soyduğu elma dilimini uzatmıştı ama başımı hayır anlamında sallayarak istemedim. İkisi de karşımdaki koltukta yan yana oturuyordu. Ben de tekli koltuğu onların olduğu koltuğa yaklaştırmış öyle oturuyordum. ‘’İşle ya da kaldığın evle ilgili bir sıkıntı mı var?’’ dedi babam. ‘’Aslında kaldığım evi değiştirdim ama size söylemeyi unuttum.’’ dedim. Sanırım istemsizce konuya girmemek için farklı konulara sapıyordum. ‘’Unuttun!’’ diyen annem bana bakıyordu. ‘’Kızım böyle bir şeyin unutması mı olur?’’ ‘’Sıkıntılı bir durum yok sadece daha güzel ve işyerime daha yakın bir ev vardı ben de öylece taşındım.’’ Boğazımı yumuşatmak için çayımdan bir yudum içtim. ‘’Konuşmak istediğim konu farklı.’’ ‘’Mesele ne kızım söyle de anlayalım.’’ Babamın sesi biraz sabırsız çıkmıştı. ‘’Biri var.’’ dediğimde bakışları anında sertleşti. ‘’Yani ciddi düşünüyoruz.’’ ‘’Ciddi düşünüyorsunuz? Bunu tam olarak kiminle düşünüyorsunuz?’’ Babam farkında değildi ama elindeki bıçağı elmaya batırıp batırıp çıkarıyordu. Annem onun bu durumunu görünce sessizce elinden bıçağı aldı. Daha fazla uzatmamak için, ‘’İzniniz olursa ailesini alıp gelmek istiyor.’’ dedim tek solukta. ‘’Kızım sen kaç yaşındasın da bana evlenmek istiyorum diyorsun?’’ Babam bağırmaya başladığında sesine Leyla da gelmişti. ‘’Baba!’’ dediğimde ‘’O kaç yaşında?’’ diye sordu. ‘’Yirmi beş.’’ dedim. ‘’Menekşe duyuyor musun kızımız yaşına bakmadan kendinden yedi yaş büyük adamla evlenmek istiyor. Sen çocuksun daha ne evlenmesi!’’ Annem araya girdi. ‘’Hayatım biraz sakinleş öyle konuşalım.’’ ‘’Bir daha evlilik lafı duymayacağım. Leyla’ya kızarken sen sessizce arkamızdan iş çeviriyormuşsun.’’ Gözümden akan yaşlara engel olamadım. On sekiz yaşında olduğumun farkındaydım. Hayatımın başlangıcındaydım ve Bülent’i ben istememiştim ama buna mecbur kalmıştım. Eğer ailemi ikna edemezsem evlilik için yine zorlayacaktı ve bu defa annemle babam bana sırt çevirecekti. Gözümdeki yaşları sildim. Bunu yaptığım için bana çok kızacaklardı ama mecburdum. ‘’İzin vermezseniz yine de gidip evleneceğim buna engel olamazsınız sadece her şeyi sizin rızanızla yapmak istiyorum.’’ ‘’Yok bu kız beni delirtmeye yemin etmiş.’’ Babam öfkeyle ayağa kalktığında salonun içinde dolaşıp duruyordu. Leyla babamın öfkesinden tekrar odasına kaçmıştı annem ise ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Bir eliyle elimi tutup diğeriyle gözümden akan yaşı sildi. ‘’Kim bu çocuk? Okuyor mu, çalışıyor mu? Nasıl biri?’’ ‘’Bülent.’’ dedim. ‘’Aile şirketlerinde çalışıyor.’’ ‘’Sen odana git biz babanla biraz yalnız konuşalım.’’ Başımla onaylayıp babama bakamadan salondan çıktım. Ne konuştuklarını bilmiyordum ama arada babamın bağıran sesini duyuyordum. Yatağa uzandığımda hıçkırıklara boğulmuştum. Gerçekten sevdiğim biri olsaydı ailemin her sözüne göğüs gererdim ama böyle olmuyordu, yapamıyordum. Nefes alamıyordum, geleceğimi göremiyordum. Odamın kapısı açıldığında Leyla gelip sessizce yanıma yatıp sarıldı. Başımı kardeşimin omzuna koyduğumda daha çok ağladım. Annem ve babam ne kadar konuştular ne karara vardılar bilmiyorum ama ben ağlarken kardeşimin omzunda uyuyakalmıştım. Sabah uyandığımda bir yanımda kardeşim bir yanımda annem vardı. Başımı annemin göğsüne koyup gözlerim kapalı yatmaya devam ettim. Yaşadıklarımdan çok yorulmuştum. Bir ömür annemin dizinde yatmak istiyordum. Dünyanın korkunç kollarına geri dönmek istemiyordum. Bir yerden sonra annem de uyanmış saçlarımı okşamaya başlamıştı. Kardeşim hala derin bir uykudaydı. ‘’Anne özür dilerim.’’ dediğimde saçlarımdan öptü. ‘’Gülçiçek’im, seni doğduğunda babanın kucağına ilk verdiğimde başını boynuna gömüp kokunu içine çekmişti sonrasında da; benim kızım güller kadar güzel kokuyor ismi Gülçiçek olsun, demişti. Sen bizim ilk göz ağrımızsın, kıymetlimizsin ve bir kız çocuğu olarak hem sen hem de Leyla’nın babanızda çok özel bir yeriniz var. Sizi kimseye kıyamıyor, ona aşkla bakan gözleriniz bir başka adama aynı şekilde baksın istemiyor.’’ ‘’Anne…’’ dediğimde elini kaldırıp konuşmama izin vermedi. ‘’Yaş konusunda babana katılıyorum. Bülent dediğin çocuk belli bir yaşa gelmiş olsa da sen daha on sekiz yaşındasın birkaç ay içinde on dokuz olacaksın ama bu büyüdüğün anlamına gelmiyor. Henüz hayatı öğrenme aşamasındasın bugün verdiğin karardan daha sonra pişman olursan acısını yine sen çekersin.’’ Ben Bülent ile yaşadığım her andan pişmandım ama bu konuda söz hakkım yoktu. Saçlarımı okşarken konuşmaya devam etti. ‘’Baban ile uzun uzun konuştuk. Sen çok kararlısın ve biz hayır dersek yine gidip o nikah masasına oturacaksın o yüzden istemesek de kabul edeceğiz ki olur da mutsuz olursan her daim yanında olduğumuzu bilip kendini istemeyeceğin bir hayatı yaşamaya zorlama ve istediğin an geri dönebil.’’ ‘’Teşekkür ederim.’’ dedim rahatlamış halde. Karşı çıksalardı bu defa Bülent’in zoruyla nikah kıyacaktım ve ailemle bağım kopacaktı. Mutsuz bir hayatın içinde olsam da bana destek çıkmaları bir nebze olsun nefes almamı sağlıyordu. ‘’Bülent’e söyle sen dönene kadar ailesini alıp gelsin tanışalım, adını koyalım düğün tarihini ailesiyle konuşur ortak bir yol buluruz.’’ ‘’Tamam.’’ dediğimde anneme daha çok sarıldım. Leyla bir anda üzerimize atladı. ‘’Eniştem zengin mi?’’ dedi yüzüme bakarken. ‘’Tahmin edemeyeceğin kadar çok.’’ dediğimde tavrına gülmüştüm. ‘’Off baldızını da görür mü?’’ dediğinde annem ağzına hafifçe vurdu. ‘’Ayıp ayıp.’’ Ailemle geçirdiğim bu anları özlemiştim ve aylar sonra ilk defa gerçekten yüzüm gülüyordu. ‘’O zaman küçük ergenim şöyle yapalım; Gözlerini kapat ve istediğini sesli bir şekilde dile belki enişten duyar ve gelirken getirir.’’ Hiç bilmediğim bir marka söylemişti ve o markanın son ürettiği bisikleti istemişti. ‘’Leyla’m biraz fazla olmadı mı?’’ dedim. ‘’Ben elbise, ayakkabı falan istersin sanmıştım.’’ ‘’Aman abla zengin dedin istediğim bisikletin parası bir günlük harçlığı etmez öylelerinin.’’ Annem araya girdi. ‘’Hadi bakalım kalkın babanıza güzel bir kahvaltı hazırlayın aranızdaki buzları eritin evimde küslük istemiyorum.’’ Kardeşimin burnuna hafifçe dokundu. ‘’Ayrıca küçükhanım sen de arkadaş ediniyorsun anladık ama bir daha ablandan böyle bir şey için para istemeyeceksin harçlığın neye yetiyorsa hediye olarak onu alırsın. Seni seven kişi olduğun gibi sevsin paran için değil.’’ ‘’Tamam tamam.’’ diyerek annemin yanağından öpüp kulağıma fısıldadı. ‘’Ama olursa sen el altından beni görürsün değil mi?’’ ‘’Küçük cimcime.’’ Karnını gıdıkladığımda gülerek yataktan düştü. Ardından ben de yataktan kalkıp eli yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa girip kahvaltı hazırlamaya başladım. Çayın suyunu ocağa koyduğumda telefonuma baktım. Bülent mesaj atmıştı. ‘Seni hiç böyle içten gülerken duymamıştım. Bugün yola çıkıyoruz yarın akşam sizdeyiz. On iki kişiyiz görünce şaşırma.’ Mutfak tezgahına tutunup derin bir nefes aldım. Şurada kalp krizi geçirebilir miydim? Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. ‘’Kızım?’’ diyen annem elini sırtıma koydu. ‘’İyi misin yüzün bembeyaz olmuş?’’ Yüzüme bir gülümseme oturtup anneme baktım. ‘’Bülent yarın akşama geliriz dedi bir de on iki kişilermiş bir an heyecanlandım.’’ ‘’Tatlı heyecanlar bunlar da oldukça kalabalıklarmış.’’ ‘’Kendisi tek çocuk sanırım akrabaları gelecek bilmiyorum sormadım.’’ dedim doğruyu söyleyerek. ‘’Kahvaltıdan sonra alışverişe çıkalım o kadar insana ikram edilecek bir şeyler hazırlamak icap eder.’’ ‘’Tamam gideriz.’’ dediğimde kendimi toparlayıp kahvaltı hazırlama işine geri döndüm. Telefonum mesajla titreyince açıp baktım. Yine Bülent’ti. ‘Annemle babam dışında aile büyüğü olarak dedem gelecek ve iki amcam ile eşleri bir de üçü erkek biri kız dört kuzenim olacak.’ Bunlar kaç kişilik aileydi? Ben Bülent’ten kaçmaya çalışıyordum ama ondan kaçmakla iş bitecek miydi? Ailesi hesap sormak için karşıma çıkmaz mıydı? Odama gittiğimde Mısra’nın verdiği telefonu çıkarıp mesaj attım. ‘Dayanamıyorum, on iki kişi beni ailemden istemek için geliyor. Nefes alamıyorum, korkuyorum. Sizinle işbirliği yaptığımı fark ederlerse ne ailemi ne de beni sağ bırakmazlar. Bitirelim bu anlaşmayı artık istemiyorum.’ Mesajı yazarken ellerim titriyordu hiç olmadığım kadar paniklemiş haldeydim. Çok geçmeden cevap attı. ‘Korkman çok normal lütfen derin bir nefes al ve sakinleş. Bırakmak istersen seçim senin ama bir ömür onların arasında yine korkarak yaşamak zorunda kalacaksın. Bizimle işbirliğini bitirdiğinde ailen güvende olmayacak çünkü her konuda seni ailenle tehdit etmeye devam edecek. Zayıf noktanı bir kez buldu ve kullanmayı asla bırakmayacak.’ Ne yapacaktım? Ya polisle işbirliği yaptığımı anlarlarsa? Gözümden akan yaşı sildim. ‘Şimdi olmaz Gülçiçek.’ dedim içimden. ‘Mutlu bir hayat sürmek istiyorsan cesaretini kaybedemezsin.’ Boynumdaki kolyeyi tuttum ve derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Kalp atışlarım düzene girmeye başladığında tuşlara basıp mesaj attım. ‘Lütfen bana ailemi koruyacağınıza söz verin.’ Gelen mesajı açtım. ‘Seninle anlaştığımız günden beridir adamlarımız hem aileni hem de Bülent’in onların peşine taktığı adamları uzaktan gözetliyor. Hayati bir durum söz konusu olursa müdahale ederler ama onun dışında operasyonun tehlikeye girmemesi için varlıklarını belli etmezler.’ Yazdıkları biraz olsun rahatlatmıştı. Telefonu tekrar sakladığım yere bırakıp kendimi toparlayarak mutfağa gittim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD