Dudaklarımız ayrıldığında yüzüm hala avuçlarının içine hapsolmuş durumdaydı. Konuşurken dudakları dudaklarıma temas ediyordu. “Benden korkmadığını duymak istiyorum.”
Gözümde titreyen yaş eline doğru süzüldü. “Korkuyorum ama senden değil senin yapabileceklerinden ve senin yanındayken yaşanabilecek olasılıklardan.”
“Düşündüğün hiç bir olasılık gerçek olmayacak ve senin için her zaman sıradan bir adam olacağım.”
“Tamamen sıradan olamaz mısın?” diye sordum.
Elleri yüzümden geri çekilmişti. “Böyle bir ailede doğup sıradan olmak mümkün değil. Şirin yengemle Ayberk ağabeyimin evlendiği zamanı çıkan haberlerden biliyorsundur.” dediğinde başımı evet anlamında salladım.
“O dönem bütün ailelere musallat olmuş yabancı biri vardı. Adam çok güçlüydü birçok ülkedeki ailelere diz çöktürmüştü sonra da bizim ülkemize el atmıştı. Ayberk ağabeyimde adamla uğraşmaya başlayınca bize iyice düşman oldu. İstediği diz çöktürmek değil hepimizi öldürmekti.
Bir gece adamları eve baskına geldi. O zaman senin istediğin gibi sıradan biriydim ve kendimi koruyacak güce sahip değildim. Ayberk ağabeyim olmasa ölümden kurtuluşum olmazdı ki benim yüzümden o gece bir de kurşun yedi.
Bir yıl önce sende artık işleri öğren dediklerinde isteyerek kabul ettim çünkü aynı şeyi tekrar yaşamak istemiyorum. Sıradan biri olayım deyip ailemden kilometrelerce uzağa kaçsam da bir düşman sadece babamın ya da ağabeylerimin canını yakmak için olduğum yerde karşıma çıkabilir bu yüzden senin istediğin gibi biri asla olamam. Kalbimi sonuna kadar sana açtım ve bu benim isteğim dışı gelişti sen de aynısını yapabilirsen beni olduğum gibi kabul et.”
Elini uzattığında bakışları istek doluydu. Yapabilir miydim? Hayatının bu yanına uyum sağlayabilir miydim? İstiyordum, Tanju'nun arkadaşlığı mutlu ediyordu ve ondan hoşlanıyordum belki de seviyordum ya da kabul etmek istemediğim duygularımda daha fazlası saklıydı.
Mantığım düşünmeye devam ederken kalbim ne halin varsa gör deyip kendi bildiğini okumuştu ve elim bana uzanan eli tutmuştu.
Parmaklarını parmaklarıma kenetlediğinde yüzünde mutlu bir gülümseme oluştu. Onun gülümsemesine ben de tebessüm ettim.
“Eğer korkmayacaksan bir şey itiraf edebilir miyim?” deyince kaşlarım çatıldı.
“Bunu söylemen bile tedirgin etti.” dedim. “Ama yine de duymak istiyorum.”
“Evine girip sana saldıranlar vardı ya…”
“Ne olmuş onlara?” diye sordum.
“Alacakları ceza zaten azdı ben de içeride kaldıkları sürede rahat ettirdim diyelim.”
“Öldürdün mü?” Sesim fazla korku dolu çıkmıştı.
“Sürekli adam öldürüyormuşum gibi davranma sadece biraz dövdürdüm.”
Bu defa korkmak yerine mutlu olmuştum. “İyi yapmışsın canları umarım çok yanmıştır.” dediğimde yüzüme tuhaf bir bakış attı.
“Gülüm senin içinde karanlık bir yan var da farkında değilsin zaten aksi olsa o anlattığın uzuvları kopmuş yaralıları görünce kaçardın.”
Söylediklerine gülmüştüm. “Hayır ben hayat kurtarıyorum yani senin tam zıddınım.” Başımı omzuna yatırdım. “Neden yakınımdaki tüm insanlar ismimi değiştirerek kullanıyor?”
“Ne gibi?”
“Mesela babam arada Çiçek Gülüm der ya da arkadaşlarım Çiçeğim falan der sonra Şirin abla Güllü Çiçek diyor sen az önce Gülüm dedin. Gülçiçek demek çok mu zor?”
Gülümsemesini hissetmiştim. “Gülüm deme sebebim ismini değiştirmek değildi. Aşkım, birtanem, hayatım gibi bir kelime yerine kullanmıştım.”
Başımı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. “Niye bana o anlamda bir kelime kullandın ki?”
“Öptüm karşılık verdin, elimi uzattım tuttun yani sevgili olma isteğimi kabul ettiğini düşündüm o yüzden söyledim. Ben mi yanlış anladım, kabul etmedin mi?”
“Yoo ettim.” dedim. Daha önce biriyle sevgili olmamıştım Tanju ilkti ki içinde olduğumuz şartlar da pek normal değildi. Kendimi bile şaşırmıştım şu an. “Ne bileyim ilk defa sevgilim oldu alışkın değilim böyle şeylere aklıma gelmedi o manada söylemiş olabileceğin.”
“Gerçekten ilk miyim?” Sesi inanmıyormuş gibi çıkmıştı.
“Evet ve benim iznim olmadan ilk öpücüğümü de çaldın.”
“Sonun olmaya niyetliyim o yüzden sorun yok.”
Biraz şakasına takılmak istiyordum. Sesime korkmuş bir ton vererek konuştum. “Ne demek sonun olmaya niyetliyim! Beni de öldürmeyi mi düşünüyorsun?”
“Ne? Hayır yanlış anladın! Neden öyle bir şey yapayım ki?”
O kadar paniklemişti ki eli ayağı birbirine dolanmıştı. Gülmeye başladığımda yüzüme öfkeli bir bakış attı. “Şaka yapabildiğine göre hayatımı kolayca kabullenebildin demek ki!”
Gülmeme engel olamıyordum. “Evet hayatın gözümü korkuttu ama uyum sağlamaya çalışıyorum seninle olacaksam alışmam gerekiyor.”
“İyi ama bir daha böyle bir şaka yapma.”
Yanağını tutup çocuk sever gibi sıktım. “Kızma takılıyorum.”
Bahçeye dolan araba ışığıyla elimi geri çekip Tanju'dan biraz uzaklaştım. “Ayberk ağabeyin hep böyle geç mi geliyor?” diye sordum.
“Hayır bu aralar halledemediği bir mesele var onunla ilgileniyor.”
O meselenin ne olduğunu sormadım. Ağabeyi arabadan inip bizi gördüğünde yanımıza geldi. “Enes bir şeyler anlattı sorun var mı?” dediğinde bakışları benim yüzüme sabitlenmişti.
“Hayır sorun yok.” dedi Tanju.
“İyi olmasın da.” dedikten sonra elindeki tesbihi sallayarak eve gitmişti.
Yalnız kaldığımızda telefonum titremeye başlamıştı. Cebimden çıkarıp baktım Tuğba arıyordu. “Efendim.” diyerek cevap verdim.
“Kanka acil gruba gel.” deyip kapattı.
Ne olduğunu anlamak için sohbet grubuna girip birikmiş yazışmalara baktım. Asiye söylediği evlilik teklifi almıştı ama sevgilisi teknede teklif etmişti ve yüzüğü elinde tutarken martı alıp kaçmıştı.
Gülmeye başladığımda hızlıca mesaj attım.
Ben; Kanka bu evrenin sana bir işareti yol yakınken vazgeç evlenmekten :)
Asiyem; Dalga geçmeyin sevdiceğimle o kadar emek etmiş ama martıyı hesaba katmayı unutmuş.
Metincik; Milyarlık martı sinemalarda :)
Şulem; Allah'ım sen o mantının yolunu bana düşür de etini kebap, yüzüğü servet yapayım. Amin kere amin.
Tuğbam; Allah'ım sen kankama istediği mantıyı ver ama martıyı bana ver.
Şulem; Hain klavye duamla arama girdi.
Ben; Kankacım klavyenin duası kabul olsaydı her canı sıkılan fena sikilirdi.
Metincik; Bak bak şehre gitti konuşma da değişti.
Ben; Sanki sen köyde yaşıyorsun! Ne oldu otuz bir hâlâ senin gibi birini çekiyor mu?
Metincik; Hangi otuz bir hatırlamıyorum ama var ya bugün biriyle tanıştım bence diğer yarım O.
Asiyem; Ben evleniyorum sonra da hemen çocuk yapacağım. Bak buraya yazıyorum yıldızlayın torunumu bile severim ama bu Metin hala diğer yarısını arıyor olur.
Tuğbam; Bu gidişle doksan biri de çeker.
Kahkaha atarken Tanju telefonu elimden çekti. “Bu kadar neye güldüğünü merak ettim.”
“Versene benim özelim.” diyerek telefonu almaya çalıştım ama vermedi.
“Sevgilin olduğuma göre senin özelin artık benim de özelim.”
Telefonu almak için uğraşsam da vermemişti ve mesajları okumuştu ama okurken sürekli gülüyordu. “Siz hep böyle bel altımı konuşuyorsunuz? Bir de grupta erkek var!”
“Sana ne!” dedim ve tekrar telefona uzandım ama elimi tutup engel oldu.
“Oo dedikodum da yapılmış.”
Utançtan kızarmıştım. O kadar geriye gidip bütün mesajlara bakmak zorunda mıydı! Yüzüme baktığında “Ee kalbin pıt pıt ediyor mu?” dedi. “Bir de o kadar yalvarttın beni evet diyeceğini ilk anda anlamış arkadaşların.”
“Utandırmasana.” dedim. Elimle yüzümü kapatmıştım.
Kolunu omzuma sarıp kendine çektiğinde saçlarımdan öptü. “Beni de alsana gruba erkek arkadaşını biraz kıskandım da.”
“Grup kurallarını oku.” dedim yüzümü açığa çıkararak.
Açıklama kısmına girip yazanı sesli okudu. “Grup sadece bizimdir ve hep bizim kalacaktır. Manda ve hidayet kabul edilemez. Bu ne demek?”
“Manda dediği bizlerin sevgili olarak hayatımıza alacağımız erkekler, hidayet de Metin’in o dönemki sevgilisinin adıydı. Sanırım on numaraydı on beş de olabilir emin değilim.”
“Gülüm şu an bana manda dediğin için kızayım mı yoksa yazdıklarınızdaki ince göndermelere güleyim mi karar veremiyorum.”
Telefonumu elinden çekip aldım. “Birincisi Metin kız arkadaşımız gibidir ki o da bizi erkek arkadaşı gibi görüyor kıskanmanı gerektiren biri değil ikincisi bir daha mesajlarıma bakma orası sadece benim değil onların özelini de içeriyor ve buna hakkın yok.”
“Sen nasıl istersen bu manda himayene girmeye her koşulda hazır.”
“Anlaştık.” dediğimde dudaklarımızla anlaşmayı mühürledik.