Öpüşünün sıcaklığıyla ne düşüneceğimi bilmiyordum. Kalbim çok hızlı atıyordu ama bunun sebebi korkum muydu yoksa karşımdakinin ilk öpücüğümü iznim bile olmadan benden çalması mıydı ayırt edemiyordum.
Geri çekildiğinde alnını alnıma dayamıştı. ‘’Sakın korkma bu evde kimse sana zarar vermez.’’
Ağlamamın etkisiyle iç çektim. ’’Az önce olanlar normal değildi.’’ dedim ama daha fazla konuşamadım.
‘’Evet değildi ama benim ailemin gerçeği de bu.’’
‘’Senin gerçeğin ne?’’ Gözümden süzülen yaşı sildim. ‘’Yanlış kişiye mi sığındım?’’
Yanağıma değen saçımı omzumdan geriye aldı ve yanağımı okşadı. ‘’Ağabeylerim gibi değilim ama tamamen masum da değilim.’’ Masum değilim derken tam olarak ne söylemek istiyordu? Akan gözyaşım dudağıma indiğinde bir kez daha öperek gözyaşımı dudaklarıyla sildi. ‘’Senden gördüğüm ilk anda hoşlandım sonra o hoşlantı aşka dönüştü. Lütfen korkup kaçma ve bize bir şans ver.’’
Olanların hızına yetişemiyordum. ‘’Bilmiyorum.” dedim. “Bana biraz zaman ver.’’
Üstelemeden geri çekildi. ‘’İstediğin kadar düşün ama burada kal öyle düşün gitmene gerek yok.’’
Odadan çıktığında yatağın kenarına oturdum. Ne yapacağımı bilmiyordu. Tanju’dan hoşlanmıştım belki seviyordum belki de aşık olmuştum tam olarak ne olduğunu ben de bilmiyordum ama patlayan silahları unutamıyordum. Bir yandan arkama bakmadan kaçıp gitmek isterken diğer yandan onun kollarına koşmak istiyordum.
Kulaklığımı çıkarıp kulağıma taktım ve müzik açtım. Rahatlamaya çalışıyordum ama olmuyordu hala korkudan titriyordum.
Belki kafam dağılır diye sohbet grubuna girdim.
Ben; ne yapıyorsunuz?
Metincik; Nöbetteyim vakaya gidiyorum.
Şulem; Boş evdeyim sıkıntıdan patlıyorum.
Asiyem; Sevdiceğimle buluşmaya gidiyorum hareketlerinden şüphelendim evlilik teklifi gelebilir. Öpüldünüz. Muck.
Tuğbam; Oha kız azıcık paranı yeseydin hemen ne evliliği!
Ben; Boşuna konuşma çoktan gitti.
Şulem; Çiçeğim ne yaptın ev işini Tanju'nun yanına yerleştin iyice artık enişte diyelim mi?
Ben; Saçmalama ne eniştesi! Evi tuttum bir hafta sonra boşanacak o zaman gideceğim.
Tuğbam; Doğruyu söyle kalbin hiç mi pır pır etmiyor?
Şulem; Bence ediyor yoksa bu kadar zaman evinde kalmazdı.
Ben; Sevgili olmak istediğini söyledi ama cevap vermedim. Kafam karışık bilmiyorum.
Tuğbam; Kafan karışıksa o cevap evete döner istemiyor olsaydın ilk anda hayır derdin.
Uzun bir süre sohbet ettik. Patlayan silahların sesi sürekli kulaklarımda çınlıyordu ve Tanju’nun söylediklerini net düşünemiyordum.
Kapıya tıklatıldığında, ‘’Ben İkra gelebilir miyim?’’ diye ses duyuldu.
‘’Evet!’’ dedim. İçeri girerken kulaklığı kulağımdan çıkardım. ‘’Müzik dinliyordum.’’
‘’Hala korkudan titriyor musun? Ben ilk olayımda birkaç gün kendime gelememiştim.’’ Gelip yatağın kenarına oturdu.
Sorusuna, ‘’Yani biraz.’’ diye cevap verdim.
‘’Enes ile yeni tanıştığımız zamanlarda ikinci buluşmamızda denize açılmıştık ve oraya baskın olmuştu. O günkü korkumu hiç unutamıyorum. İkimizi de öldürmek istediler. Beni denize attılar ki yüzme bilmiyorum ve Enes vurulmuştu. Yaralı halde o denizden beni çıkardı ama kendi çıkamadı sonra Ayberk ağabey geldi falan bayağı olaylı bir gündü.’’
‘’Sonra nasıl kaldın yanında?’’ diye sordum. Ben sadece duyduğum sesle korkmuştum öyle bir durumda kalmak bile istemezdim.
‘’Titan erkeklerinde farklı bir güç var. Sürekli tehlike altındalar ama yanlarındaki insanları bir şekilde korumayı başarıyorlar. Tanju yaşından dolayı işlerin içine çok girmemişti ama son bir yıldır iki ağabeyi de öğrensin diye yanında götürmeye başladı.’’
Elimdeki kulaklığın kablosuyla uğraşmaya başlamıştım. ‘’Ben öğretmen anne babanın elinde büyüdüm. Bu olanlar benim öğrendiklerime göre çok yanlış. Bir insan belinde silahla gezmemeli ya da evine biri silah sıktıysa polisi aramalı ama herkes çok rahattı.’’ İç çektim. ‘’Bilmiyorum o an orada olunca gördüğüm için bana da zarar verirler diye düşünmüştüm yani filmlerde öyle olur ya görmemen gereken bir şey görürsün ve bunun için öldürülürsün.’’
Sözlerime gülümsemişti. ‘’Film çekmiyoruz burada sana zarar verecek kimse yok rahat ol.’’
‘’Tanju da öyle söyledi.’’ dedim.
‘’Seviyor musun?’’ diye sorduğunda yüzümde istemsizce bir gülümseme belirmişti ama cevap vermemiştim. ‘’O zaman bırakma bu yaşadıkların sevgine engel olmasın. Seninle aynı süreçten geçtim ve pişman değilim iyi ki kabul edip evlenmişim. Arada böyle korkudan kalbim bir pır pır ediyor işte ama kocamın beni koruyacağını biliyorum.’’
Kulaklığı yatağın üzerine bıraktım. ‘’Şirin abla nasıl kabul etmiş? O anlarda senin tedirginliğini gördüm ama O çok rahattı.’’
‘’Şirin’in ailesi de bu aile gibi ve inan bana koca bir orduyla tek başına savaşa girecek kadar güçlü. Aman hunili deli işte düşman görünce arkasını dönüp kaçıyor. Bak az önce sen de gördün iki kurşun sıkıp kaçtılar.’’
İkra ablanın söylediklerine gülmüştüm. O kurşunları sıkanlar gerçekten Şirin abladan kaçtıklarını söyleselerdi buna inanırdım çünkü öyle bir potansiyeli vardı.
Odadan gittiğinde yine yalnız kalmıştım. Uyumak istesemde yapamıyordum her şeyi unutup uykuya teslim olmak zordu. İlerleyen saatlerde dayanamayıp bahçeye çıktım. Hasır koltuğa oturduğumda üzerimdeki monta sarılmıştım.
Ayak seslerini duyduğumda başımı kaldırıp gelene baktım; Tanju'ydu.
“Uyku tutmadı pencereden burada olduğunu görünce yanına gelmek istedim.” Eliyle karşımdaki koltuğu gösterdi. “Oturabilir miyim?”
“Senin evin istediğini yapabilirsin.” dedim.
İmamı duymazdan gelip karşıma oturdu.
“Trip mi atacaksın?”
Sözüyle dudağımdan alaycı bir ses çıktı. “Tanju ben seni hiç tanıyamamışım. Baban, ağabeylerin korkutucu görüyor derken gerçekten öyle olduklarını anlayamamışım. Birkaç saat önce birileri evinizi kurşun yağmuruna tuttu ama o kadar rahatsınız ki sanki kapıdan geçerken bir tanıdık selam verip öyle yoluna devam etti.”
Ayağıyla yerdeki bir taş parçasını yerinden kaldırdı. “Gülçiçek, benim ailem de hayatım da gerçeğim de bu gördüğün. Bu ailede dünyaya gelmeyi ben seçmedim ama ağabeylerim işi öğren diye yanlarında götürdüklerinde isteyerek gittim çünkü onlar kadar güçlü olmayı arzuladım. Titan soyisminin bu ülkede açamayacağı kapı yok ki Ayberk ağabeyim sağolsun artık birçok ülkede soy ismimi kullanıp istediğimi rahatça elde edebilirim. Son bir yıldır yapmaya çalıştığım tek şey soyismimize layık olabilmek ondan önce bu işlerle hiç ilgim yoktu.”
Derin bir nefes aldım. Aklımdakini sorup sormamakta kararsızdım ama sonunda sordum. “Yaptığınız işler tam olarak ne bilmiyorum ama belinde taşıdığın o silah hiç can aldı mı?”
Bakışlarını yüzümden kaçırmıştı. “Dokuz ay öncesine kadar masumdu.”
“Yanlışlıkla mı oldu ya da kendini korumaya mı çalışıyordun?” Onu aklayacak bir mazeret arıyordum.
Bakışları yüzüme döndüğünde gördüğüm karanlık karşısında ürpermiştim. “Ne yapmam gerektiyse onu yaptım.”
Hava soğuktu ama şu an hissettiğim soğuk biraz daha farklıydı. Kalbimin hissettikleriyle mantığımın söyledikleri birbirinin tam zıddıydı. “Neden karşıma çıktın ki sadece okuduğum bir kitap için yanıma gelmemeliydin.”
Ağlamaya başladığımda oturduğu yerden kalkıp yanıma gelmişti. Vereceğim tepkiyi umursamadan kolları arasına alıp sarıldığında o tanıdık kokuyu duyumsadım.
Evimde saldırıya uğradığım gece montunu bana giydirmişti ve bu eve gelene kadar aynı kokuyu içime çekmiş onun güvenine sığınmıştım şimdi yine aynı şeyi hissediyordum.
Olanlar ne kadar korkutsa da kokusunu, sıcaklığını duyumsadığımda aynı güven hissi geri gelmişti.
“Beni olduğum gibi kabul edip kalbini bana açamaz mısın?” dediğinde bedenime sarılı kolları daha çok sıkılaştı.
Başımı omzuna gömdüğümde gözyaşlarım iyice artmıştı. “Bir insan hem sevip hem korkabilir mi?” diye sordum. “İkisini de aynı anda hissediyorum.”
“Sadece sevme kısmını hissedip korkuyu yok etsen olmaz mı?”
Ağlarken iç çekmiştim. “Nasıl yapacağımı öğret o zaman.”
Geri çekilip yüzümü avuçları arasına aldığında yanaklarımı ıslatan yaşları sildi. “İzin verirsen öğretirim.” dediğinde dudaklarıma uzandı.
Kendime engel olamadım ve öpmesine karşılık verdim. Ne gözyaşlarımı durdurabiliyordum ne de dudaklarından kopabiliyordum. Dengemi öyle bir alt üst etmişti ki kalbimle mantığımın savaştığı noktada bir girdap oluşmuş beni yavaşça içine çekmeye başlamıştı.