SALDIRI

1390 Words
Bugün birkaç müze gezmiştim ve zaman nasıl geçmişti anlamadığım için eve dönüşüm geceye kalmıştı. Sokağın başındaki markete girip biraz alışveriş yaptım çünkü dolabım tamamen boşalmıştı. Ödemeyi yapıp çıktığımda ışıksız yolda ilerledim. Elektrikler gitmişti ama markette jeneratör kullandıkları için fark edememiştim. Kesinti büyük olmalıydı çünkü sokak lambaları da sönmüştü. Yolda ilerlerken biraz korkmaya başlamıştım. Karanlıktan apartman araları görünmüyordu ve insanların tuhaf tuhaf sesleri geliyordu. Sarhoş muydular, uyuşturucu falan mı çekmişlerdi? Bu evden bir an önce taşınmak istiyordum ama eşyalı ev bulmak hiç kolay değildi. ‘’Tek başına nereye güzelim?’’ diyen sesle adımlarımı hızlandırdım. Bana mı söylemişti başkasına mı? ‘’Bak bak nasıl da kaçıyor ürkek ceylan.’’ Kesinlikle bana söylemişlerdi. Üzerimde normal pantolonum ve havalar soğumaya başladığı için giydiğim montum vardı. Dikkat çekici bir yanımda yoktu ki ne diye laf atıyorlardı! Hayır, dikkat çekici olsam da bu laf atmalarını gerektirmezdi ki şu an onların terbiyesizliği için kendimi sorgulamam bile saçmaydı. Gelen kahkaha sesleriyle adımlarımı daha da hızlandırdım. Apartmana girdiğimde asansör giden elektriklerle çalışmadığı için üç katı telefonumun feneriyle çıkmak zorunda kalmıştım ve hızlı çıktığım için nefes nefese kalmıştım. Eve girdiğimde korkum biraz olsun dinerken her ihtimale karşı kapıyı iki kez kilitlemiştim. Telefonumu ışık olması için mutfaktaki masanın üzerine koyarak aldıklarımı dolaba yerleştirdim. Bulduğum mumu bir tabağın içine sabitleyip yakarak salona geçtim. Telefonunun sesiyle gelen mesaja baktım. ‘Selam, ne yapıyorsun?’ diye Tanju mesaj atmıştı. ‘Mum ışığında kendimle takılıyorum.’ yazıp gönderdim. Müzikale gittikten sonra yüz yüze hiç görüşememiştik çünkü ben nöbetteyken o evde oluyordu ben evdeyken o okulda ama mesajlaşmaya devam etmiştik ve sohbeti mutlu etmeye başlamıştı. Gönderdiği yeni mesajı açtım. ‘Tek başına romantiklik sıkıcı olmuyor mu? Eşlik edecek birini ister misin?’ İsterdim ama olmazdı az önce gelirken nasıl laf attıkları belliydi ve evime bir erkeğin girdiğini görmeleri benim için işleri zora sokabilirdi. ‘Sayın mühendis, bütün mahallemizin elektriği kesildi yoksa hiç romantiklik havamda değildim. Dizi izleyip, çekirdek çitleyerek klasik Türk kızı modunda takılacaktım da olmadı.’ diyerek teklifini kırmadan geri çevirmiştim. ‘Yazık olmuş muma.’ yazdığı mesajın sonuna gülen emoji işareti eklemişti. Cevap yazacakken dış kapı yumruklandı. Bu saatte benim evime kim gelirdi ki? Oturduğum yerden yavaşça kalkıp giderek kapı dürbününden baktım ama karanlıkta hiçbir şey görünmüyordu. Komşulardan biri mum istemek için gelmiş olabilir miydi? Çok mu iyi niyetli düşünüyordum? ‘’Kim o?’’ dediğimde kapı bir kez daha yumruklandı ve ardından yabancı bir ses duyuldu. ‘’Aç kapıyı da biraz eğlenelim. Gece vakti dışarıya çıktığına göre arkadaş arıyorsun demektir.’’ Geri zekalılar peşimden mi gelmişti? ‘’Gidin yoksa polis çağıracağım.’’ diyerek geri bağırdım ama karşılığında aldığım tek şey gülme sesiydi. Sayılarının çok olduğu gülme seslerinin farklılıklarından belliydi. Kapıyı açmak için zorlamaya başladıklarında korkudan kalbim hızlanmıştı. Oyalanmadan telefonumu alıp polisi arayarak yardım istedim. Kapıyı kıramazlardı değil mi? Telefonumu cebime sıkıştırdığımda ne yapacağımı düşünüyordum çünkü kapıya vurup duruyorlardı. Kapıya vurmayı bırakıp zorlamaya başlamışlardı. İyice artan korkumla mutfağa gidip çekmeceden bıçağı aldım. Salondaki mumum ışığı içeriyi çok az aydınlatıyordu. Polis ekibinin bir an önce gelmesi için dua ediyordum da burada bekleyerek de olmazdı. Gözüm yemek masasına takıldı ve aklıma gelenle itekleyerek koridora çıkardım. Kapının arkasına dayarsam belki kırmalarına engel olurdu ama ben daha kapıya ulaşamadan onlar kapıyı kırmayı başarmıştı. İçeri girenlere korkuyla baktım. Toplamda dört kişiydi. Mutfağa geri koşup bıçağı bıraktığım yerden aldım. Yaklaştıklarında, ‘’Uzak durun benden!’’ diye bağırdım. Biri doğrudan üzerime gelince bıçağı savurdum. Yaptığımla geri çekilmek zorunda kalmıştı. ‘’Defolun evimden!’’ En yakınımda olan konuştu. ‘’O elindekini bırak da eğlencemize bakalım.’’ ‘’Evimden gidin dedim!’’ Dördü de birbirine baktığında baş işaretiyle anlaşıp aynı anda üzerime yürüdüler. Bıçağı savurduğumda birinin bana uzanan eline denk gelmişti ama geri kaçmak yerine kan akan eliyle bileğimden tutup geri kıvırınca acıyla parmaklarım açıldı ve bıçağı çekip aldı. Elinden kurtulmak için bacak arasına tekme attım. Bu defa onun acıyla eli gevşemişti ve bileğimi kurtarabilmiştim. Kapıya doğru koştuğumda koridora adım atmıştım ki bir el belimden tutup geri çekerek yere savurdu. Düştüğüm yerde geri geri gitmeye devam ettim ama geldiğim yer salondu ve kaçacak yerim yoktu yine de öylece teslim olmayacaktım. ‘’Kaçmayı bırak yavrum.’’ diyene tiksintiyle baktım ve kenardaki sehpanın üzerinde duran vazoyu alıp fırlattım. Kaçmaya çalışmıştı ama alnının kenarına denk gelmişti. Tekli koltuğun arkasına geçtiğimde bir diğeri gelip koltuğu tutup öbür köşeye fırlattı. Televizyon masasının etrafını süsleyen bibloları alıp üzerlerine attım. ‘’Defolun gidin evimden.’’ diye bağırıp duruyordum. Salonun içi parçalanmış eşyalarla dolmuştu ama salonda kendimi korumak için işe yarar bir eşya yoktu. Vazo alnına denk gelen yabancı bir kez daha üzerime geldiğinde kaçmayı denedim. Beni yakalamaya çalıştığında perdeyi kornişiyle beraber öylece aşağıya indirmişti ve altında kalmıştı. Tüllerden kurtulmaya çalışırken küfürler savurup duruyordu. Kapıya doğru gitmek istediğimde biri kolumdan tutup çekti. ‘’Bırak!’’ diye çığlık attım. Salonun ortasında kırık eşyaların üzerine yatırmıştı. Kurtulmak için çırpınıp duruyordum. Biri ellerimi başımın üzerinde sabitlediğinde diğeri ayaklarımı yere bastırıyordu. ‘’Bırakın!’’ diye çırpınmaya devam ediyordum ama sesim ağlamalarıma karışıyordu. Boğazıma dayanan bıçakla gözyaşlarım artmıştı. Kesiğin ince sızısını hissediyordum. ‘’Sesini kes yoksa ben keseceğim.’’ Haykırışlarım dışarıya taşmayı bırakmıştı ama içten içten devam ediyordu. Elindeki bıçağı geri çekerken karnımdan kesince, ‘’Bak rahat durmadın güzel bedenini lekeledim.’’ diyerek gülmeye başlamıştı. ‘’Lütfen bırakın!’’ dediğimde iki kişi beni sıkıca tutarken biri üzerime uzanmış öpmeye başlamıştı diğeri de pencereden dışarı bakıp duruyordu. ‘’Çabuk ol ulan bize de sıra gelsin.’’ dediğinde üzerimde öpen cevap verdi. ‘’Patlama lan sabaha daha çok var.’’ Tutan ellerden kurtulmaya çalışırken ağlamam gittikçe artıyordu. Yaşayacaklarımı düşünmeyi bırakmış ölüp ölmeyeceğimi merak etmeye başlamıştım. Dışarıyı gözetleyen, ‘’Siktir polis.’’ demişti. Ellerimi tutan, ‘’Buraya gelmezler rutin devriyedir.’’ diyerek umursamayınca diğerleri de ona uyum sağladı. Benim aradığım için gelen ekibin olması için bir kez daha dua etmeye başlamıştım. Gözlerimden akan yaşlar yanaklarımı yakarken, ‘’Eller yukarı!’’ diye içeriye bir ses doldu ve el fenerinin ışıkları parıldadı. İçeri giren polisler dördünü de kelepçeleyip yaka paça götürürken kadın polis bana yaklaşıp yerden kalkmama yardım etti. Ağlamam iyice şiddetlendiğinde sakinleştirmeye çalışıyordu. ‘’Geçti artık.’’ diyordu ama titremelerime engel olamıyordum. Ayakta duramayacağımı anladığında kenardaki koltuğun üzerine sıçramış kırık biblo parçalarını kenara itip oturmama yardım etti. Üzerimdeki kıyafetler ellerinden kurtulmaya çalışırken yer yer yırtılmıştı ve bıçak boğazımla beraber karnımı da kesmişti ki yere yatırdıklarında kırık parçalar birkaç yerimde daha yara açmıştı. Mutfaktan getirdiği su dolu bardağı uzatınca titreyen ellerimle alıp birkaç yudum içtim. ‘’Bizimle emniyete gelmen gerekiyor.’’ dediğinde bardağı yere bırakıp yavaşça ayağa kalktım. Öylece çıktım evden, kırık kapı ardımdan sonuna kadar açık kalmıştı. Polis arabasına binerken mahalleli etrafımıza toplanmıştı. Kadınlardan biri yaklaşıp tutuklananlardan bıçakla elini kestiğimin yüzüne tükürünce polis memuru tutup uzaklaştırdı ama kadın bağırmaya başlamıştı. ‘’Yine kime ne yaptın da bizi elaleme rezil ettin? Seni doğuracağıma taş doğursaydım.’’ Kalabalık oldukları için iki ekip arabası daha istemişlerdi ve toplamda üç araba emniyete doğru yola çıkmıştık. Aldıkları odada olanları anlatırken omuzlarıma konan battaniyeye sıkıca sarılmıştım çünkü hava soğuktu ve ben öylece evden çıkmıştım. O anın korkusuyla aklıma ne üzerimi değişmek gelmişti ne de montumu giymek. İfademi verip şikayetçi olduğumda bulunduğum odadan çıkıp koridordaki banka oturdum. Ağlamamı hala durduramamıştım. Ne yapacağımı düşünmeye çalışıyordum ama aklım durmuştu. Eve gidip eşyalarımı almaya cesaret edemiyordum. Kıyafeti geçtim yanımda ne para vardı ne de kartım. Oturduğum yerde stresle sürekli dizimi sallayıp duruyordum. Telefonumun titreşimini hissedince elim pantolonumun cebine gitti. Telefonum o karmaşada düşmeden cebimde mi kalmıştı? Durmadan titremeye devam ediyordu. Annem ya da babam arıyorsa ne diyecektim? Bu halde açıp konuşamazdım. Cebimden çıkarıp ekrana baktığımda Tanju ismini gördüm. Açıp açmamaya bir türlü karar veremiyordum ama ısrarla arıyordu. En sonunda açıp, ‘’Efendim!’’ dedim ama sesim bile hissettiğim korkuyla titriyordu. ‘’Mesajlara cevap vermeyince merak ettim de iyi misin sesin tuhaf geliyor?’’ ‘’Emniyetteyim.’’ dediğimde gözümden akan yaşı sildim. Söylemem doğru muydu bilmiyordum ama şu an tanıdığım biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı. Emniyetin soğuk koridorlarında yırtık üstümle perişan halde oturmak bu koca şehirde çok yalnız hissettirmişti. ‘’Ne oldu? Sen iyi misin?’’ Sesi biraz paniklemiş gibiydi. ‘’Evime birileri geldi. Bilmiyorum çok karışıktı.’’ Omzumdan kayan battaniyeyi geri düzeltip can simidi gibi sarıldım. ‘’Geliyorum.’’ deyip öylece telefonu kapatmıştı. Ağlayarak oturmaya devam ederken geçen zamanın sonunda, ‘’Gülçiçek!’’ diyen sesi duydum. Tanju’yu görünce biraz rahatladığımı hissetmiştim. Yanıma oturduğunda, ‘’İyi misin? Sana zarar verdiler mi?’’ diye sordu. Hayır anlamında başımı salladım. ‘’Polisler yetişti.’’ ‘’Burada yapılacak bir işlem yoksa gidelim.’’ dediğinde bir türlü durduramadığım gözyaşlarımı sildim. ‘’Eve tek dönemem ama eşyalarım yanımda yok. Eve beraber gitsek sonra bir otele götürsen olur mu?’’ diyerek açıkça yardımını istedim. Sarıldığım battaniyeyi omuzlarımdan çekip kenara bıraktı ve kendi montunu çıkarıp bana giydirdi. ‘’Tamam hadi gidelim.’’ Elini uzatınca tutup güç aldım ve oturduğum yerden kalktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD