Eve geldiğimizde içerisi gelen elektrikle aydınlanmıştı ve çıkan karmaşa daha anlaşılır olmuştu. Tanju’yu bırakıp odaya girdim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkardığımda kendi pansuman malzemelerimle yaralarımı temizlemeye başladım. Hepsi yüzeyseldi ama karnımdaki kesiğe dikiş gerekiyordu. Evimde bu tür malzemeleri saklamak birçok kişiye tuhaf gelse de mesleğimin bir getirisiydi işte.
Dikiş iğnesini paketinden açıp karnımdaki yaraya uzandım. Bölgeyi uyuşturacağım ilacım yoktu bu yüzden canım yanacaktı ama hastaneye gitmek istemiyordum. İğneyi batırdığımda acıyla dişlerimi sıkıp iğnenin ucunu yaranın diğer tarafına doğru ittirdim. İlk dikişi attığımda ikinciye geçmeden öne soluklanmam gerekmişti.
Acısı tahminimden fazlaydı. Kendi kendime ‘Dayanabilirim.’ deyip iğneyi bir kez daha batırdım. Neyse ki iki dikişle kapanacak boyuttaydı. İpin ucunu bağlayıp kestiğimde üzerini kapatıp yatağa sırt üstü yattım ve ağrının şiddeti azalana kadar bekledim. Nefeslerim düzene girdiğinde bir tane ağrı kesici içtim.
Oyalanmamak için hızlıca bütün eşyalarımı toparlayıp valize doldurdum burada daha fazla kalmak istemiyordum. Odadan çıktığımda salondaki Tanju’ya seslenerek ‘’Gidebiliriz.’’ dedim.
‘’Önce hastaneye gitmek ister misin? Burada kan lekeleri var yaralanmadığına emin misin?’’ dedi dağılmış salonu göstererek.
Başımı hayır anlamında salladım. ‘’Küçük kesikler önemli değil kendim pansuman yaptım.’’
Yanıma gelip valizimi elimden aldığında montumu üzerime giydim. Evi kırık kapısıyla dağılmış halde bırakıp dışarı çıktım. Bir daha buraya asla dönmezdim. Kırılan eşyaların zararını da bana buranın nasıl bir semt olduğunu söylemeyen emlakçı karşılayabilirdi umrumda değildi.
Apartmanın önündeki arabasına yaklaştığımızda adamın biri karşımda belirdi. ‘’Nasıl kuyruk salladın ki oğlumun başını yaktın!’’ Yüzü çok öfkeliydi. Öldürecekmiş gibi bakıyordu.
Ben nasıl karşılık vereceğimi düşünürken Tanju aramıza girdi ve aynı anda yumruğu adamın yüzüne indi. ‘’Siktir git gece gece elimi kana bulama.’’
Yediği yumruğa rağmen üzerime gelmek istediğinde korkuyla geri adımladım. Tanju onun bu yaptığıyla bir yumruk daha attı. Yakasından tutup kendine çektiğinde ne söyledi duyamadım ama sonrasında adam tek kelime etmeden arkasını dönüp gitti.
Olanların şaşkınlığı üzerimdeyken valizi bagaja yerleştirip bana baktı. ‘’Gülçiçek, arabaya bin.’’ dediğinde ağlamam yine artmıştı.
‘’Ben bir şey yapmadım!’’ dediğimde yanıma geldi.
‘’O adamın söylediklerini ciddiye alma sana bu semti anlatırken söylemek istediğim buydu her türlü pisliği yapıp suçu karşıya atarlar ve kendilerini hep haklı görürler.’’
Elimden tutup arabaya doğru çekti ve açtığı kapıdan içeri oturttu.
Yolda giderken sessizce ağlamaya devam ediyordum. Başımı cama dayayıp dışarıyı seyrettim. Bu şehre gelirken beklediğim kesinlikle bu değildi. Sadece hayatımı güzel yaşamayı ummuştum. Evde oturmaktan sıkıldığım an bir tiyatroya gidebilmek, canımın istediği an gezebilecek farklı bir müze bulmak ve alışverişe çıktığımda çeşitli seçeneklere sahip olmak istemiştim.
Yanağıma süzülen gözyaşlarımı sildim. ‘’Gideceğimiz otel uzak mı?’’ diye sordum. Çırpınmalarım arasında kendimi çok zorlamıştım ve kaslarım yavaş yavaş ağrımaya başlamıştı.
‘’Biraz.’’ dedi.
Yol boyu bir daha konuşmadık. Arada başının bana çevrildiğini fark ediyordum ama hareket edecek gücü bulamıyordum çünkü çok bitkin hissediyordum.
Araba yavaşladığında yanağıma süzülen yaşı silecekken benden önce davranan sıcak elle korkuma engel olamayıp havaya sıçradım.
‘’Korkutmak istememiştim.’’ diyen Tanju ile oturduğum yerde kıpırdandım.
‘’Korkutmadın sadece beklemiyordum bir anda dokununca…’’ devamını getiremedim. Gözyaşımı silmesini beklemiyordum ne diyeceğimi bilememiştim.
Önümüzde açılan kapıdan girip arabayı durdurduğunda geldiğimiz yere baktım. Büyük bir bahçe içinde lüks bir evdi. ‘’Otele götürecektin. Burası neresi?’’ diye sordum.
‘’Evim.’’ dediğinde bakışlarım keskinleşmişti. ‘’Otele götürüp tek bırakamazdım bunu yaparsam güvende ol diye kapından ayrılamazdım.’’
Anında itiraz ettim. ‘’Burada kalamam lütfen bir otele götürür müsün? Sen götürmezsen tek giderim ve yanlış bir yere girip yine başıma iş açmak istemiyorum.’’ Benim onun evinde ne işim vardı? Ayrıca neden bahçenin her köşesinde bekleyen iri yarı adamlar vardı?
‘’Götürmeyeceğim ve sen de gitmeyeceksin. Gülçiçek evde tek yaşamıyorum korkmanı gerektiren bir durum yok için rahat edecekse Şirin yengem de bu evde.’’
Şirin abla burada diye benim rahatça evinde kalmamı mı bekliyordu? Tanju ile zaten yeni tanışmıştım ailesinin evinde yerim yoktu.
‘’Tanju lütfen burada kalamam.’’
‘’Seçim senin ya arabadan inip eve gireriz ya da geceyi arabada geçiririz.’’ Yüzüne baktığımda fazlasıyla ciddiydi. Oturduğu koltuğu geri yatırıp uzandı. ‘’Burada kalacaksak biraz uyumak istiyorum.’’
‘’Kafayı mı yedin?’’ dediğimde gülerek yüzüme baktı.
‘’Geliyor musun gelmiyor musun?’’ diyerek üzerine basa basa konuştu.
‘’Sen delirmişsin!’’ Sözlerimle gülmesi genişlemişti.
‘’Akıllı olduğumu hiç söylemedim.’’
Gözlerini kapatmış koltukta hareketsiz duruyordu dışarıdaki adamlar da bize bakıyordu ve ben ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Çıkıp gitsem nereye gideceğimi de bilmiyordum. Ben de bu şans varken kesin otel diye fuhuş yapılan bir yere gider sonrasında da ahlak polislerinin baskınına uğrardım.
‘’İyi tamam.’’ dedim biraz sinirlenmiş halde.
Yüzündeki gülümsemeyle gözlerini açtığında arabanın kapısını açıp dışarı çıkınca ardından takip ettim. Valizimi bagajdan çıkardığında yanımıza gelen birine verdi. ‘’Misafir odasını hazırlayın.’’ dediğinde kadın başıyla onaylayıp valizimle beraber gitmişti. Neden benim valizimi tanımadığım biri götürüyordu?
Eve doğru ilerlerken fazla gergindim. ‘’Yamyam değiliz rahat ol.’’ dediğinde gözlerimi devirdim.
Evin içine adım attığımızda karşımızda bir kadın belirdi. Kıyafetlerinden çalışan biri olmadığı belliydi ki saç ve göz rengi Tanju ile aynıydı. Annesi miydi?
Önce bana baktı sonra yanımdakine, ‘’Hoş geldiniz oğlum?’’ dediğinde annesi olduğunu doğrulamış oldum. Ses tonu soru sorar gibiydi ki haklıydı oğlu gece vakti eve bir kızla geliyordu.
‘’Hoş bulduk anne. Arkadaşım bir süre misafirimiz olacak.’’
Annesi cevap verene kadar tanıdığım sesi duydum. ‘’Aa aa Gülçiçek.’’ diyen Şirin abla yavaş yavaş merdivenleri iniyordu. ‘’Hoş geldin de hoş gelmiş gibi değilsin bu yüzünün hali ne ağlamaktan şişmiş?’’
Gözümden akan yaşı silerken beni cevap vermekten kurtaran Tanju oldu. ‘’Sonra yenge.’’ diyerek eliyle yolu gösterdi.
Kalacağım odaya kadar benimle geldi. ‘’Bir ihtiyacın olursa haber ver.’’ dedikten sonra yalnız bırakıp gitti.
Valizim benden önce getirilip kenara bırakılmıştı. Oda beklediğimden büyüktü. İlerideki kapıyı gidip açtığımda banyoyu gördüm. Tamam zengin olduğunu anlamıştım da misafir odasının bile kendine ait banyosu vardı bu zenginliğin tam olarak kaçıncı seviyesiydi? Işığı yakıp içeri girdiğimde musluğu açtım ve soğuk suyla yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktığımda gördüğümden korkmuştum.
Ağlamaktan gözlerimin beyazı bile kırmızıya dönmüştü, göz kapaklarım balon gibi şişmişti ve saçlarım hiç taranmamış gibi birbirine karışmıştı.
Saçlarımı elimle biraz olsun düzene soktum ve kenardaki beyaz havluyu alıp yüzümü kuruladım. Ailemden uzakta, tanımadığım insanların evinde ne yapıyordum ben? Arkama bakmadan kaçıp evime dönmek istiyordum. Yaşım hayatın sorumluluğunu almak için küçük müydü? Babamı dinleyip üniversite okuyup sonrasında mı iş hayatına atılmalıydım?
Yere soğuk fayansın üzerine çökerek oturduğumda yine soğuk fayansla kaplı duvara dayandım ve başımı hafifçe vurdum. ‘’Kendine gel Gülçiçek yaşadığın ilk olumsuzlukta pes edemezsin.’’ dedim. ‘’Olmaması gereken bir gün yaşadın ama bunun yaşınla ilgisi yok her zorlukta koşarak ailene sığınamazsın bunu yaparsan hayatı hiç öğrenemezsin.’’
Olduğum yerde yarım saate yakın oturmuşumdur. Banyodan çıktığımda valizimi açıp üzerime daha rahat bir kıyafet giydim ve kulaklığımı takarak ortadaki büyük yatağa uzandım. Kafamı dağıtmak için müzik açtığımda gözyaşlarım bir kez daha serbest kalmıştı. Polisleri aramasaydım ya da zamanında gelmeselerdi yaşayacaklarımı hayal etmek bile istemiyordum.
Yastık gözyaşlarımla tamamen ıslanmıştı ama ağlamamı durduramıyordum. Yaşadıklarımın etkisi ağır geliyordu. İnsanlar neden kötüydü? Hiç tanımadıkları, kendilerine zararı dokunmamış insana bile el uzatmaktan korkmuyorlardı. Umarım içeriden hiç çıkamazlardı.
Üzerinde yattığım örtünün altına girdiğimde yataktan fırlayarak geri kalktım. Kapıya doğru ilerlediğimde kilidini çevirip iki kez kilitledim. Tanju’nun bir kötülüğünü görmemiştim ama şu an kendi gölgemden bile korkuyordum.
Yatağa geri döndüğümde örtüye sıkıca sarındım ve kulaklığı geri takıp müziğin sesini artırdım. Biraz olsun aklımdaki düşünceleri uzaklaştırıp uyuyabilmek istiyordum.