KALBİM İZİN VERMEZ

1542 Words
Tanju ile odalarımıza çekildiğimizde sabah olmak üzereydi. Devamında birkaç saat daha uyuyup kalkmıştım. Emlakçı arayıp çağırdığı için hızlıca hazırlanıp çıktım. Ofise girdiğimde güler yüzle karşıladı. “Hoşgeldin, göstermek istediğim bir ev var hiç oyalanmadan yola çıkalım.” “Tamam.” dediğimde arabasına binip yola çıktık. Söylediğine göre içinde oturan bir hafta sonra çıkacakmış ve evi görebileceğimizi söylemiş. O da tek başına yaşayan bir kadınmış ve öğretmenmiş evde kendine aitmiş ama tayini çıktığı için şehirden gidecekmiş ve evi eşyalarıyla beraber kiralamak istemiş. Eve geldiğimizde sokağa ve apartmana baktım. Etraf çok temiz görünüyordu. Emlakçı telefonla birini aradığında apartmanın giriş kapısının kilidi açıldı ve içeri girdik. Asansörle kata çıktığımızda otuzlu yaşlarda bir kadın karşılamıştı. “Hoşgeldiniz.” “Hoşbulduk.” dedi yanımdaki ben de gülümseyerek aynı şekilde karşılık verdim. İçeri davet ettiğinde kendi eşyalarını topladığı için içerisi biraz dağılmıştı ve odaları bana gezdirirken emlakçımız salonda bizi bekliyordu. Ev güzeldi çok beğenmiştim. Eşyalarda temizdi. “Şehir hayatından çok yoruldum ve küçük bir köy okuluna tayinimi istedim. Gideceğim yerde öğretmen için yapılmış lojman var ve eşyalarıda içindeydi bu yüzden evi olduğu gibi bırakacağım ama boş kalsın da istemedim çok fazla kira beklemiyorum sadece evimde oturacak kişinin kendi evi gibi iyi ve temiz bakmasını istiyorum. Olur da birgün geri dönmek zorunda kalırsam aynı şekilde bulabileyim.” Daha önce yaşadığım semti ve biraz yaşadıklarımı anlattım. Bu semtin genelde memurların yaşadığı bölge olduğunu ve yaşanmış bir suç hatırlamadığını söylemişti. Eve yakın bölgede yürüyüş yolu olduğunu gece de rahatça çıkıp gezebildiğini de eklemişti. İstediği kira diğer evime göre fazlaydı ama aslında normalin onun istediği kira olduğunu biliyordum. Hiç düşünmeden evi tutmak istemiştim. Sözleşme ile gerekli ön ödemeyi yaptığımda rahatladığımı hissediyordum. Tabi bir de ev sahibinden kalabileceğim bir otel ismi almıştım. Bir kafeye girip kahve sipariş verdiğimde Tanju nerede olduğumu sorunca söylemiştim ve çok geçmeden O da gelmişti. “Selam.” diyerek karşımdaki sandalyeye oturdu. “Buldun mu ev?” “Evet.” dedim mutlulukla. “Bir hafta sonra yerleşeceğim ve bir de sen söylemesen de otel buldum.” Morali bozulmuş gibiydi. “Bir hafta otelde nasıl yapacaksın?” “Misafirperverliğin için teşekkür ederim ama daha fazla sizde kalamam.” “Tanışalı çok olmadı biliyorum ama otelde tek başına kalmanı istemiyorum. Bir hafta daha bizde kal.” diyerek itiraz etmişti. “Daha fazla rahatsızlık vermek istemiyorum.” “Vermezsin lütfen.” Bakışları istek doluydu. Bir süre daha birbirimizle inatlaştık ama sonunda kazanan o oldu ve bir hafta daha kalmayı kabul ettim. Oturmaya devam ederken sürekli telefonu çalıyordu her çalışında sessize alıyordu. “Belli ki önemli neden açmıyorsun?” diye sordum. “Annem arıyor. Küçük çocuk gibi hava karardığı an eve gideyim istiyor. Ne söyleyeceğini bildiğim için açmıyorum.” Söylediği güldürmüştü. Sanırım kaç yaşına gelirsen gel anneler için hep küçük bir çocuk olarak kalıyordun. “Ağabeylerine de yapıyor mu aynısını?” “Hayır tamamem bana özel ama hak ettim.” Soru soran bakışlarımı fazla merakta bırakmadı. “Üniversitede gördüğün kız vardı ya onları arkadaşımla basınca ortalığı biraz karıştırmıştım yani ağabeylerim her gün bir mekandan sarhoş halde karıştığım kavgadan çekip eve getiriyordu. O günler geride kaldı ama annemden yakamı kurtaramıyorum.” Ne yaşandığını anlatmıştı eski sevgilisiyle aralarında bağ da kalmamıştı o zaman neden kıskandığımı hissediyordum? Kendi düşüncelerimden kurtulmak için biraz şakaya vurdum. “Dikkat et sonra kötü yola düşersin.” dediğimde gülmeye başladı. “Ben mi kötü yola düşerim benimle olan mı o yola girer bilemedim.” dedi. Ne söylemek istediğini anlamamıştım ama daha çok kendiyle konuşuyor gibiydi. Telefonu tekrar çaldığında en sonunda açtı. “Annem sultan Gülçiçek ile ev bakıyoruz işimiz bitince geleceğiz.” Telefonu kapattığında, “Yalancı.” dedim gülerek. “Bir kafede oturuyoruz deseydim inan bana konuyu farklı yerlere çekerdi ve bunu istemeyeceğini biliyorum. Annemin en büyük hobisi bekar oğluna kız bakmakken ikinci en büyük hobisi evlenen oğlu ve gelinine torun diye baskı yapmaktır.” Karşılığında söyleyecek bir şey bulamadığım için gülüp geçmiştim. O böyle konuşunca evlerinde kalmak daha da zor geliyordu ama Tanju benim aksime çok rahattı. Kafeden çıktığımızda beraber evine döndük. Biz geldiğimizde akşam yemeği yiyorlardı yanlarına oturup eşlik ettik. Annesi ilk dakikadan, “Evi hallettiniz mi?” diye sordu. “Evet.” dedim. “Bir hafta sonra taşınacağım.” “Hayırlısı olsun alışmıştık böyle sana da.” dediğinde Şirin abla gülerek araya girdi. “Kaynanam gelinimden ayrılacağım diye ağıt yakacak birazdan. Kız kaynana ben tek başıma yeterim sana hiç kaygılanma.” “Gelin falan boş boş konuşmasana yenge.” diye karşılık verdi Tanju çünkü sözlerden benim ne kadar rahatsız olduğumu fark etmişti. Konuşmaların arasında babasının gür sesi duyuldu. “Evi sağlama al kızı bir daha zorda bırakma.” “Hallederim baba.” dedi Tanju. Tam olarak neyi nasıl hallediyordu? Aralarındaki konuşmalar bazen çok garip geliyordu ve anlayamıyordum. Yemekten sonra Enes ağabey, İkra abla, Şirin abla ve Tanju hep beraber bahçede ateş yakmış etrafında oturuyorduk. Şirin abla bir anda Enes ağabeye laf atmaya başladı. ‘’Lan, kocam iş peşine koşarken sen niye evdesin?’’ ‘’Yenge, kocan iş peşine değil kumanın peşine koşuyor da ondan.’’ ‘’Bitmedi bu kumalarım zaten.’’ ‘’Kuma?’’ diye sordum anlamamış halde. Ayberk ağabeyin bir karısı daha olmazdı değil mi? Cevabı Şirin abla verdi. ‘’Benim üç tane kumam var; Biri arabası, diğeri sağ kolu, diğeri de doğacak kızım. Resmen çok eşli hayat yaşıyorum.’’ Söylemek istediğini anladığımda gülmeye başlamıştım. Gülerken Tanju’nun beni izlediğini fark edince biraz utanmıştım ve gülmem yavaşça son bulmuştu. Şirin abla ayağıyla Tanju’nun ayağını dürttü. “Pişşt senin işler nasıl gidiyor yetişecek misin ağabeylerine?” Onun sorusuyla Enes ağabey kardeşinin omzunu tutup sıktı. “Olacak olacak hızlı kavrıyor zaten soyadının hakkını vermeyi öğrenemezse bizden önce babam keser hesabını.” Yine tam anlayamadığım konuşmalara girmişlerdi. Burada kaldığım sürede birkaç kez ağabeylerinin Tanju’ya işe beraber gideceğiz dediklerini duymuştum ve kendisine sorduğumda O da aile işini öğretiyorlar diyerek geçiştirmişti. Zenginlerdi ama tam olarak hangi alanda iş yaptıklarını bilmiyordum. Fabrikaları mı vardı, inşaat şirketleri mi vardı ya da mağazalar zinciri mi vardı? Neyse beni ilgilendirmezdi. Sohbete dalmışken gelen sesin şiddetiyle korkup havaya sıçramıştım. Sesler artarken ne olduğunu anlamaya çalışırken Tanju’nun elini beline atıp silah çıkardığını gördüm. Etrafa bakınırken bir yandan da elimi tutmuştu. Ne olduğunu anlayamıyordum evin içinde nöbet bekleyen adamların hepsi dışarıya doğru silahlarla ateş ediyordu. Dışarıdan da aynı şekilde sesler geliyordu ama her şey çok hızlı olmuştu. Sesler başladığı gibi biterken korkudan kalbim deli gibi çarpıyordu. Benim dışımda herkes çok rahattı bir tek İkra abla biraz tedirgin olmuş gibiydi. ‘’Yaralanan var mı?’’ diye bağırdı Enes ağabey. ‘’Evet patron.’’ diye bir ses geldi nöbet tutan adamlardan birinden. Enes ağabey sesin geldiği yere giderken elimi Tanju’nun elinden geri çektim. O kadar sıkmıştı ki kan akışı durmuş bembeyaz olmuştu. Yüzüme baktığında korkumu görmüş olmalıydı. ‘’Tanju, evden malzeme getir.’’ diye bağıran ağabeyine bir şey söylemeden kalkıp eve gitti. Ben tam olarak nasıl insanların arasındaydım? Patlayan o kadar silaha rağmen neden kimse korkmamış ya da polisi aramamıştı. Tanju her zaman üzerinde silahla mı dolaşıyordu hiç fark etmemiştim. Ağabeyiyle yaralı adama bakarken bir anda bana doğru yürümeye başladı. Onlar için yabancıydım burada olarak görmemem gereken bir şey mi görmüştüm? ‘’Yardım eder misin?’’ dediğinde baktığım tek şey elinde tuttuğu silahtı. Bakışlarımı fark ettiği an silahı beline sokuşturdu. ‘’Lütfen, yardım eder misin? Söz sonra her şeyi anlatacağım.’’ Korkumu geri itip oturduğum yerden kalkarak yaralı adama doğru ilerledim. Adımlarım temkinliydi. Enes ağabeyin yanında yere çöktüğümde önce yaraya baktım ve sonra çantadaki malzemelere. İhtiyaç dahi duymayacağım kadar detaylı malzeme vardı. Eldivenleri takıp yarayı temizleyerek dikiş atmaya başladım. İşim uzun sürmüştü çünkü yara çok şekilsizdi. Koca bir et parçası kopup gitmişti. İşim bittiğinde enfeksiyon kapmaması için krem sürüp üzerini kapattım ve eldivenleri elimden çıkarttım. ‘’Ellerimi yıkayacağım.’’ diyerek yanlarından uzaklaştım. Kaldığı odaya çıktığımda ellerimle beraber yüzümü de yıkayıp derin bir nefes aldım. Banyodan çıktığımda hızlıca eşyalarımı toplamaya başlamıştım. Gitmeme izin verirler miydi yoksa gördüklerimi kimseye söylemeyeyim diye beni öldürürler miydi? Kapı tıklatıldığında havaya sıçradım. ‘’Gülçiçek gelebilir miyim?’’ Cevap verememiştim. Tanju’dan geçen zamanda hoşlanmıştım bunun farkındaydım ama az önce olanları unutamazdım. ‘’Geliyorum.’’ diyen Tanju yavaşça kapıyı araladı. Valizimi gördüğünde, ‘’Ne yapıyorsun?’’ diye sordu. ‘’Gidiyorum.’’ dedim. ‘’Gece vakti hiçbir yere gitmene izin vermem.’’ Daha fazla dayanamayıp ağlamaya başlamıştım. ‘’Yemin ederim kimseye bir şey söylemem. Gördüklerimi unuturum tek kelime etmem.’’ Bana doğru birkaç adım attı. ‘’Yanlış anladın.’’ Elini yüzüme uzattığında korkuyla geri adımladım. ‘’Lütfen zarar verme.’’ Korkumu anlamış olacak ki elini geri çekti. ‘’Sana ne ben ne de bir başkası zarar vermeyecek.’’ ‘’O zaman gitmeme izin ver.’’ Valizimin kapağını kapatıp elime aldım ve kapıya doğru birkaç adım attım. ‘’Bırak gideyim.’’ ‘’Bu saatte tek başına gitmene izin vermem. Sabah gitmek istersen gidersin ama şimdi değil.’’ Karşıma geçip kapıdan çıkmama engel oldu. ‘’Tanju lütfen.’’ derken ağlamaya devam ediyordum. Ne kadar korktuğumun ya farkında değildi ya da umursamıyordu. ‘’Söz veriyorum kimseye bir şey söylemeyeceğim. Yolu aç gideyim.’’ diye tekrar ettim. Gözlerimin içine bakıyordu. ‘’Bırakamam ben bıraksam da kalbim bırakmaz.’’ Ne demekti şimdi bu? ‘’İstediğine istediğini anlatabilirsin sana bunun için asla zarar vermeyiz ama gitme.’’ İnanmak istiyordum çünkü geçen zamanda ona güvenmiştim ama şu an korkum tüm hislerimin önündeydi. ‘’Daha sonra konuşalım şu an gitmek istiyorum.’’ Geçip gitmek istedim ama izin vermedi. ‘’Burada kalmaktan korkuyorum beni de anla.’’ diyerek sitem ettim. Eli bana uzanırken geri kaçmak istedim ama kolumdan tutup engel oldu. Canımı mı yakacaktı? Burada zorla mı tutacaktı? Tuttuğu kolumdan çekip kendine yaklaştırdığında gözyaşlarımla ıslanmış dudaklarımda dudaklarının sıcaklığını hissettim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD