4

1278 Words
"En sevdiğin renk?" Yüzümü buruşturup "Cidden bunu merak ediyor olamazsın." Dedim. En sevdiğim rengi ne yapacaktı sanki? "Soracak soru bulamadım söyle hadi." "Mor olabilir, duruma göre siyahı da çok seviyorum. Sen?" "Lacivert." Kafamla onu onaylayıp bir patates attım ağzıma. "Öğrenci değilsen ne işte çalışıyorsun?" "Aile şirketinde çalışıyorum." Meraklı bakışlarımı görünce gözlerini devirdi. "Finans bölümünde." "Anladım." Hamburgerin son parçasını da ağzıma atarken "Sen hangi bölümde okuyorsun?" Diye sordu. "Mimarlık." "Güzel meslek." "Biliyorum." Gururla göğsümü kabartıyordum valla bu konuda kendimi geri çekmezdim. Çok çalışmıştım sonuçta. Telefonum çalınca ellerimi ıslak mendile silip açtım. "Efendim Efe?" "Güzelim sen neredesin?" unutmuştum ben buna olanları anlatmayı off. "Neredeyim ben? Evimdeyim Efe. Hayırdır İstanbul'a döndün de aklına mı geldim?" "Daha dönmedim ama yurdu arıyorum kızlar yok diyor merak ettim seni telefonlarımı açmadın." "Atıldım çünkü. Sen de asla bir yerde sabit kalmadığın için sana söylemeye gerek bile duymadım." Telefonda bir çığlık kopunca gözlerimi devirdim. Çağan yemeğiyle uğraşıyordu zaten. Ben olsam merak ederdim adamda tık yok. "Ne demek atıldım? Neredesin şimdi?" E bu çocuk beni duymuyordu herhalde. "Evdeyim diyorum ya!" "Kimin evinde kızım!" "Kendi evimde. Efe Allah aşkına dönünce konuşuruz kapat ya." Konuşmasına fırsat vermeden yüzüne kapadım. Efe sanırım tek arkadaşımdı. Fazlasıyla yakışıklı birini yanımda gezdirmek istemezdim ama onun dünya güzeli bir sevgilisi vardı zaten. Onlar birlikte takılırken bende yanlarındaki süs eşyası oluyordum. Beni de kavgalarıyla boğuyorlardı. "Eve sevgili getirmeme kuralı senin içinde geçerli." "Bulursam söylerim." Gözlerimi devirip sıradaki soruyu bekledim. "Ailen nerede?" "Üç sene önce babam çay toplamaya diye bir gitti Rize'ye gidiş o gidiş daha da dönmediler." Annemi de peşinde sürüklemişti deli adam. "Kaç yaşındasın?" "24." Kafamı salladım. "Ev için bazı kurallar belirleyelim." Oda beni onaylayınca odamdaki valizlerden kağıt ve kalem bulup geri döndüm salona. "Bir: Sevgili, ya da herhangi bir arkadaş oturmaya gelmesi hariç bu eve adım atmayacak. Odamda huzurla uyumak istiyorum." Geçen geceki gibi sesler duymak istemiyordum şahsen. Kalemi aldı eline. "İki: Yemekler birlikte yenecek." "Ne alaka ya? Ben acıkınca yerim mideme laf geçiremiyorum yani." "Hiç değilse akşam yemeği, yalnız yemek yiyemem bundan nefret ediyorum." Pekala bunu da onayladım. "Üç: Televizyon ortak maldır. Akşamları birbirimizin tercihlerine saygılı olacağız." Beni onaylayınca gülümsedim. Televizyonu da o almıştı halbuki. "Dört: Alışverişe birlikte gidilir. Evde tamir edilecek bir şey varsa ortak çözüm bulunur." "Beş: Kira ve fatura dönemlerinde ortak para ortaya konup üstünden hesaplanır. Elimizde olan tüm parayı eve harcayamayız." Beni uyarırcasına kalemle burnuma dokunduğunda onayladım. Tamam öğrenciydim ama param vardı yani. "İmzada atıp kapının girişine asalım." İkimizde imzalayınca kapının girişindeki mantar panoya tutturdum kağıdı. "Odamı yerleştireceğim. Çöpleri sen toplar mısın?" "Hallederim ben." Teşekkür edip odama yönelirken banyonun temizliğinin kaldığı geldi aklıma. "Çağan bence git banyoyu da yıka!" "Ya temizliği sadece Azra yapar diye bir madde ekleyelim şu listeye!" "Eşeğin mi var senin be." Elbiselerimi askılarıyla çıkarıp dolaba yerleştirirken ona carlıyordum. "Annen arıyor." Elinde telefonumla koridorun ucunda belirdiğinde "Sessiz ol." Diyerek aldım telefonu. "Efendim sultanım?" "Azra, bana niye haber vermiyorsun ne yaptığını?" "Anne ev yerleştiriyorum kolay iş mi?" "Nakliyeciler bir çocuk var dediler evde o kim!?" Gözlerim hafifçe açılırken bavulumdan gözüken iç çamaşırlarına dikkatle bakan Çağan'a diktim bakışlarımı. O benim eşyalarımı mı karıştırıyordu! "Anne bir arkadaş yardımcı oldu sağ olsun. Ben şimdi kapatsam çok yorgunum sabah konuşuruz." "Tamam uyu hadi görüşürüz iyi geceler güzel kızım." Anında sesi değişiyordu istediğini öğrenince. Elimdeki askıyı Çağanın kafasına atıp "Bırak onu." Dedim. Elinde tuttuğu şey dünya kadar para saydığım bir sütyendi. "Böyle çocukça şeyler kullanmamalısın." "Yahu derdi sana mı düştü benim çamaşırlarımın!" Gülüp omuz silkti. Şaka mıydı bu! "Yürü çık git şu odadan asabımı bozma gece gece." Onu kapı dışarı edip çamaşırları tek tek katlayarak çekmeceye yerleştirdim. İçlerini tek tek silmiştim temizdi yani. Her şey düzenli bir şekilde olunca yastığıma nevresim takımlarından birinin kılıfını taktım. Çarşafı da serince dışarıdan gelen sesler yüzünden elimdeki örtüyü bırakıp çıktım odadan. "Çağan?" "Efendim?" Banyoda mıydı o. "Ne yapıyorsun?" Kapıyı açtığında yerlerin ıslak olduğunu hatta musluktan gelen suyu fark edince ağzım açık bakakaldım suratına. "Yarın bir usta çağırsak iyi olur şimdi gidip suyu kapar mısın?" Dediğini yapıp evin dışından suyu kapattım. Şaka gibiydi gerçekten. "Bütün belalar bizi buluyor." Odadan havlu getirip uzattım ona. "Kıyafetlerim de yanımda değil süper gerçekten." "Bende tişört var ama pantolon için bir şey yapamam." Kaşları çatılsa da beni onayladı. Sanki başka çaresi varmış gibi. Dolabımdaki erkek tişörtlerinden birini aldım. Ay bunu da çok severdim aslında ama yapacak bir şey yoktu artık. Üstüme açık mavi pijamalarımı giyip salona döndüm. "Al bu sana olur herhalde." "Teşekkür ederim de bu kimin?" "Benim." "Erkek reyonundan mı giyiniyorsun?" "Daha rahat." Dudağımı büzüp mutfağa geçtim. Dolabı fişe takmıştım, içi boştu ama zaten bir gün boş çalıştırın diyorlardı. Aldığım birkaç parça şeyi koymuştum onları saymıyordum. Yalnız annem bütün eski evimizin eşyalarını göndermişti. Biliyordum tabi sebebini. Burada bir evi olsun istiyordu arada bir geleceği. Arada bir babamdan kaçacağı... Aldığım sudan bir bardak doldurup içerken Çağan üstünde benim tişörtümle geldi. Olmuştu işte. "Evde yiyecek bir şey yok yarın alışveriş yaparım bendeki parayla." "Okulun yok mu senin gidip uyusana hallederiz." Oda doğruydu. Kıyafetlerimi yerleştirmiştim ama kitaplarım valizde duruyordu. Of bu işler neden hiç bitmiyor? "Doğru dedin gidip uyusam iyi olacak." Tabi ki uykum yoktu orası ayrı bir şeydi. Odamın beyaz kapısını kapatıp kilitledim. Bilgisayarımı yatağın üstüne bırakıp açılmasını beklerken kitaplarımı çıkarmaya başladım. Siyah deri sırt çantama bir defter iki kalem atıp kaparken bilgisayarın arama kısmına Çağan Aksu yazdım. Soyadını imza atarken görmüştüm. Karşıma çıkan şeylerle dudağımı ısırıp bakmaya devam ettim. Allah aşkına her gece bir başkasıyla mı takılıyordu bu! Kapım tıklanınca sıçrayıp ekranı kapattım hemen. Tam ailesini bulmuştum ya. "Efendim?" Kapıyı açıp yüzüne baktım. "Dışarı çıkıyorum ben. Anahtarı da alıyorum haberin olsun diye çaldım da uyandırdım mı?" "Yok uyumamıştım." Kafamı kapıya yaslayıp yalandan gülümsedim. Tövbeler olsun saat 1'di. "İyi geceler sana." O gülümseyip geri geri yürürken mırıldandım. "İyi eğlenceler." Evin kapısı gürültüyle kapanırken nefesimi üfleyip telefonumu alarak salona ilerledim. Benim uykum yoktu ki ya. Efe ve Ege'nin fotoğraflarına yorum yaptım. Ege ikiziydi ama o kadar farklılardı ki birbirlerinden insan tipleri dışında bir ortaklık göremiyordu ikisine bakınca. Biri ne kadar olgunsa diğeri o kadar çocuk gibiydi. Ama ikisini de çok seviyordum en zor anlarımda yanımdalardı. Şimdi yanımda olmamalarına içerlemiyordum çünkü fısıldasam duyarlardı beni normalde. Ayda yılda bir kafalarına eseni yaptılar diye laf edemezdim. Eve İnternet bağlatmayı aklıma yazıp bilgisayarımı getirdim odadan. Koltuğa uzanıp bir film açarken kalan internetimi bu şekilde kullandığım için üzgün değildim. Yarın yenilenecekti zaten bitsin hepsi işte. Filmin orta yerinde esneyip saate baktım. Üçü geçmişti ve düşünülünce Çağan bu gece büyük ihtimal gelmezdi. O zaman ben de burada uyuyabilirdim değil mi? Bilgisayarı kapatıp koltukta ileriye ittim. Yastığı başımın altına çekip gözlerimi yumarken ev arkadaşı olayının kendime göre olmadığını kesin olarak kavramıştım. Kendimi endişeli anneler gibi hissediyordum. Duyduğum gürültüyle gözlerimi açtım. Eyvahlar olsun! Kesin hırsız girmişti. Yattığım yere iyice sinerken üşümüş kollarımı ovuşturdum. Ne olursa olsun uyurken üstüme bir şey örtmek alışkanlığımdır. Başka bir gürültü daha gelirken kafamı kaldırıp kapının girişine baktım. "Offff" hırsız bağırıyor muydu bir de? Çağan gelmiş miydi acaba? Yattığım yerden kalkıp salonun ve koridorun ışığını açtım. Elimdeki çekici sıkıca tutarken bunları neden ortada bıraktığını Çağan'a sormayı yarına erteledim. "Kim var orada?" "Bak polisi arıyorum ellerini havaya kaldır. Babam asker benim vurur seni." Odanın kapısı hızlıca açılınca kocaman gözlerle karşımdaki Çağan'a baktım. "Sen ne zaman geldin?" Kapının kenarına tutunup bayık bayık suratıma baktı. Ay bu sarhoştu! "Ya sen geri zekalı mısın acaba? Bu kadar sarhoş olacak ne vardı?" Üstüme bıraktığı bedenini zar zor tutup sırtımı kapıya yasladım. "Kapının girişine vazo koymuşsun. Evin başka şeylere ihtiyacı yok mu?" "Kırdın değil mi vazoyu? Salak herif." Onu odada yürütüp yatağına uzandırıp alnımdaki teri sildim. "Allah yarattı kul besledi demeyeceğim vuracağım gözünün üstüne ama ya! Bir düzgün yat böyle uyunur mu abi." "Azra bırak gel yat sende." Aptal aptal gülüyordu bir de. "Sen uyu sabah görüşeceğiz." Ayakkabılarıyla girmişti eve. Sinirle elimdeki ayakkabıyı kafasına vurdum. Yarın bu yerleri tek tek sildirmeyen Azra değildi!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD