5

1163 Words
Gözlerimi ovuşturup kafamı yastıktan kaldırırken çalan alarmı kapattım. Ben bu alarmı ne zaman kurmuştum acaba? Dolaptan siyah üstünde küçük çiçekler olan elbisemi alıp yatağın üstüne attım. Pijamalarımla dışarı çıkıp suyu açarken esneyip geri döndüm banyoya. Bu evin tüm işlerini ben mi yapacaktım? Bu çocukta gecelere akardı artık. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra odama dönüp üstümü giydim hızlıca. Geç kalacaktım ilk günden. Makyaj yapmakla uğraşmayıp gözlük kutumu ve çantamı alıp kapıyı açtım. Aynı anda yan taraftaki odanın kapısı açılıp içinden eli başında bir Çağan çıktı. Geri zekalı başı ağrıyordu kesin. "Günaydın nereye?" "Okula. Sende bir an önce toparlan dua et geç kalıyorum yoksa yerleri tek tek sildirecektim." Gözlerimi devirip yanından geçip mutfağa ilerledim. "Saat kaç?" "7." Dersim 9daydı ama buradan nasıl gidildiğini pek bilmediğim için yürüyecektim sanırım. "İki saat sonra toplantım var. Dersin kaçta seni bırakabilirim?" "Aman yok sen önce toparla kendini. Ben yürüyerek giderim." Gözlerini devirip yaptığım kahveden bir yudum aldı. Ya o benim kahvem. "Benimdi o." Bardağa bir süre bakıp bana uzatınca kendimi mi duvarlara vursam onu mu bilemedim. Ay bu sabahları hiç çekilmiyordu anlaşılan. "E içsene o zaman." "Yok iç yenisini yaparım." Sıcak suyu bardağıma boşaltıp kahveyi üstüne döktüm. Zaten toplam iki taneydi sabah ve akşam içerim diye almıştım güya. "Duş alıp geliyorum." "Beklemem seni Çağan sen kal çıkıyorum ben." "Bir daha yürüme boşuna işte iyilik yapıyorum bekle." Elbisemi düzeltip onu onayladım. Bunun yapacağı iyilikten de hayır gelmezdi ama neyse. Elbisem kısa kolları uzundu ama salaş olduğu için rüzgarda benimle birlikte uçabilirdi. Hava çok sıcak olduğu için rüzgar detayını kesinlikle göz ardı ediyordum. Bir gıdım rüzgar olsa şükredecektim be. Salona geçip kahvemi içmeye devam ederken kapı sesi duymamla gülümsedim. İyi su faturamız az gelecekti. Ne? Öğrenciydim ben böyle şeyleri düşünmek zorundaydım. "Hem-en hazırlanıyorum. İki dakikaya kapıdayım." "Tamam bekliyorum işte." Hani kızlar bekletirdi? Ah ah yalandı hep. Çabucak hazırlanırdım ben. Çok acil bir etkinlik olmadıkça falan. Kahve bardağını akıtıp kafamı kapıya çevirdim. Üstüne keten koyu yeşil bir gömlek ve siyah dar paça pantolon giymişti. "Seni böyle şirkete alacaklarına emin misin?" Gülüp gözlüklerini taktı. "Şirket benim Azra. Sence?" "Tamam aldım cevabımı. Bu arada bugün anahtar çıkarmak için vaktim yok son derslerimi vermeye gidiyorum. Mümkünse anahtar çıkartır mısın sen?" Kapıdan çıkıp kilitledim. "Tamam hallederim ben. Sen kaçta geleceksin eve?" Saatime baktım. Bir buçuk saat vardı daha demek ki yarım saatte hazırlanmıştı bu. "Beşte son sınavım. Mecbur onu bekleyeceğim." "Tamam ben toplantıdan sonra babam yokken gidip eşyalarımı toplayacağım sonra da anahtarı çıkarıp seni alırım." Valla hayır demezdim. Bu ne iyi bir ev arkadaşıydı. Yani karakter olarak biraz sapık bir kişiliğe sahipti ama aynı anda şerefsiz ve düşünceli olmak büyük bir başarıydı. Kafamı sallayıp arabasının anahtarını çıkarmasını beklemeye başladım. Audi en sevdiğim araba listesinde ilk üçteydi. Ev arkadaşımın Audi'si var çekilin kenara! Okul yoluna girerken bakışlarımı camdan çekip ona döndüm. Müziğe göre ritim tutuyordu direksiyonda. "Eve döndüğümüzde ayakkabıyla bastığın her yeri sileceksin." "Sen daha unutmadın mı onu?" "Yo." kafamı iki yana sallayıp kucağımdaki defteri göğsüme bastırdım. Okula gelmiştik. "Tamam hallederiz eve gidince." aferin aslanım böyle yola gel. Çantamı omzuma takıp kısaca teşekkür ettim. "Başarılar. Bu arada telefonunu ver." Ona telefonumu uzatırken mırıldanıyordum. "Emeğimin karşılığı muhabbetine girmezsek iyi geçer bu sınav teşekkür ederim." arkamdan attığı kahkahayı duysam da onu umursamadan okula yürümeye başladım. Telefonuma kendi numarasını kaydedip kendini aramıştı. Aman ne zeki ne zeki. Kampüs o kadar büyüktü ki sınava yetişmek için kendi içinde bile iki saat önce hareket etmen lazımdı. Derse girip defterimi masanın üstüne bıraktım. Buradan çıkınca sınavım olduğunu düşündükçe fenalık geliyordu. Eh be Azra kendin kaşındın canım. Son sınavımdan başarıyla çıktığımda nefesimi üfleyip dışarı koşarcasına çıkmaya başladım. Hayır yani bu kadar süre farkı koymasalar olmaz mıydı? Üç saat beklemiştim sınav için ayıptı, yazıktı.. Bakışlarımı etrafta gezdirirken arabasına yaslanmış telefonuyla uğraşan Çağan kafasını kaldırıp gözlerini gözlerimle buluşturdu. Cidden gelmesini beklemiyordum. "Selam." "Selam, nasıl geçti sınavın?" "Beklediğimden daha iyi." arabaya bineceğim sıra çalan telefonumu açtım. "Efendim Efe?" kemerimi takıp önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken Çağan arabayı çalıştırmış okulun çıkışına sürmeye başlamıştı. "Bebeğim ne yapıyorsun?" "Sınavdan çıktım eve geçiyorum. Siz ne yapıyorsunuz?" "Yoldayız, dönüyoruz. Akşam buluşalım mı senin mekana geleceğiz." "Olur işim var zaten. Görüşürüz o zaman." suratına kapattım telefonu. Ahmet'e mesaj atıp kaçta gelmem gerektiğini sorarken önüme uzatılan anahtarla kafamı telefondan kaldırdım. "Bu senin." Anahtarın ucunda mor bir anahtarlık takılıydı. En sevdiğim rengi söylemiştim ama böyle bir şey beklemiyordum. "Teşekkür ederim." Evin önünde park yeri bulamadığımız için sokağın sonuna arabayı park ederken başımı ovuşturdum. Uykum vardı, yorgundum ve sabahtan beri hiçbir şey yememiştim. "Çağan alışveriş yapmadık!" "İleride market var önce oraya gidelim." "Olur bir şeyler alalım yiyecek bir şey yok evde." kafasını sallarken klimanın serinliğinde markete ilerledik. Bu çocuk anasının karnından arabayla mı doğmuştu acaba? İki adımlık yerdi, yürüyerek niye gitmemiştik anlamadım. Marketin otoparkına arabayı bırakıp içeri girdiğimizde Çağan'ın bu konularda eksik olduğunu biraz daha anlamıştım. Alışveriş sepetini çıkarıp ona verirken ucundan tutup ilerlemeye başladım. "Ne yemekten hoşlanırsın? Yani her gün dersim yok evde olduğumda yemek yapabilirim diye soruyorum." "Bilmem Brüksel lahanası hariç her şeyi yerim herhalde. Bir de yemeklerin içinde et sevmem ayrı olunca daha güzel oluyor. Sen?" kendi kendine mi konuşuyordu bana mı söylüyordu anlamasam da güldüm. Dondurulmuş gıda bölümünden frambuaz aldım. Bunu yoğurtla karıştırıp yemeyi seviyordum. "Genel olarak her şeyi severim. Karnabahar hariç onu sevemiyorum. Karadeniz mutfağının müptelasıyım babaannem yüzünden." bir poşete domates doldurup birkaç sebze aldım. Çağan elinde birkaç abur cuburla geldiğinde aralarında sevdiğim çikolatalardan olup olmadığına göz attım. "Çekirdekte alsaydık keşke." "Çıkışa yakın zaten alırız." Arabaya son kez baktım. Çöp poşetine kadar her şeyi almıştık. Daha ne olsundu be? Eve gelip aldıklarımızı yerleştirirken peçeteleri banyodaki dolaba götürdüm. "Ev sahibi aradı bugün. Bir sorun var mı diye." "Ne dedin?" "Yok, her şeyi hallettik dedim. Banyo için usta gelecek yarın." "Tamamdır." O sorunu da hallederse sorun kalmayacaktı başka. Ne yiyeceğimizi bilmiyordum bende tencerelerden birini çıkarıp su doldurdum. Makarna en iyi tercihti şu an. Ufak bir kaseye salata yapıp masaya koydum. Evet iki kişilik bir masamız da vardı. "Çağan gel bir şeyler yiyelim çıkacağım ben bak beklemem." Saçlarımı dağınık topuz yapıp siyah sırtı açık askılımı ve yüksek bel kotumu giydim. Saçımın ufak bir tutamını ensemde bırakırken bilekliklerimi takarak çıkmıştım odadan. Odasından üstünde eşofmanıyla çıkıp peşime takıldığına göre bu gece dışarı çıkmayacaktı demek ki. "Televizyona servis yazdırmıştım geliyorlar sen nereye gidiyorsun?" "Gece hayatı olan bir sen değilsin Çağan. Arkadaşlarımla buluşacağım. Bugün geliyor değil mi servis?" tezgahın üstündeki tabakları alıp masaya koydum. Beni onaylarken dolaba koyduğumuz içeceklerden birini çıkarıp bardaklara doldurmaya başladı. "Tamam ben evdeyim zaten. Çok mu geç geleceksin?" "Bilmiyorum duruma göre değişir anahtarım var zaten. Acil bir şey olursa haberleşiriz." Makarnama odaklanıp tüm dikkatimi ondan çektim. "Eve İnternet bağlattırmak lazım. Bugün birkaç paketi inceledim ama hangisi yeter bilemedim açıkçası bir de sen bak." "Tamam kanallar için bir yerle görüştüm zaten interneti de oradan alırız." Tabağımı akıtıp hemen yıkadım. Islak ellerimi havluya kurularken o hala masada oturuyordu. "Ben çıkıyorum sabah görüşürüz." ona parmaklarımı hareket ettirip hafifçe el salladım. Kafasıyla onayladı sadece. Yemek daha cazip gözüküyordu kesin oda haklıydı. Siyah çantamı alıp odadan çıkarken o hala mutfaktaydı. Kapıyı sessizce kapatıp aşağıda beni bekleyen taksiye ulaşmak için asansöre yöneldim. Cidden insanın kendi evi gibisi yoktu.

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD